Anadolu'da Güvercinler

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Hüseyin BAŞOĞLAN
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Cevaplar Cevaplar 0
  • Görüntüleme Görüntüleme 3K

Hüseyin BAŞOĞLAN

Moderatör
Katılım
6 Ocak 2008
Mesajlar
4,880
Tepkime puanı
2
Yaş
38
www.kuscular.org
Ad Soyad
Hüseyin BAŞOĞLAN
Meslek
Yazılım-Tasarım
Şehir
Muğla
İlgi Alanı
Balıklar
ANADOLU’DA GÜVERCİNLER




Güvercinler, kentlerin vazgeçilmez kuşları… Kaya Güvercini (Columba livia) gibi türlerin yaşamak için kentleri seçmelerinden dolayı en tanınan kuşlar arasında birinciliği onlara vermek doğru olacaktır. Güvercinlerin insanla bu denli içli dışlı olması onlara özel anlamlar yüklenmesine de neden olmuştur. Örneğin Eski Yunan mitolojisinde güzellik ve aşk tanrıçası Aphrodite’yi (Roma’da Venüs) güvercin simgeler. Eski Yunanca’da “peristera” güvercin anlamına gelir. (Farsça’da ise peristo’dur.) Eski Yunan mitolojisinde peristera, Aphrodite’nin yanında dolaşan perilerden biridir.

Bir gün Aphrodite ile Eros çiçek toplamak için yarışıyorlardı. Aphrodite Peristera’nın yardımı ile yarışı kazandı. Eros’un bu müdahaleye canı sıkıldığı için Peristera’yı güvercine dönüştürdü. Bu ve benzeri mitoslar Yunan ve Roma mitolojisinde oldukça sık görülür. Dinsel inanışta da güvercinin farklı bir yeri vardır. Üç büyük dinde de güvercin kendini gösterir. Güvercinle ilgili ilk dinsel bilgiler Tevrat’ta yer alır. Nuh Peygamber, tufanın dinip dinmediğini anlamak için bir güvercin uçurur. Güvercinin ağzında yaşamın sürdüğünü müjdeleyen bir zeytin dalıyla dönmesi onun evrensel barış simgesi olmasına yol açmıştır. Benzer biçimde güvercinin Hıristiyanlıkta da önemli bir yeri vardır. İncil’de Yahya tarafından vaftiz edilen Hz. İsa’nın başına “Kutsal Ruh”un beyaz bir güvercin olarak konduğu anlatılır. Bu nedenle güvercin Kutsal Ruh’un temsilcisidir. İslamiyet’te Hz. Muhammed’in Kureyşlilerden kaçarken Sevr Dağı’nda sığındığı mağaranın girişinin örümcekler tarafından ağla kapatıldığı, bir güvercinin de orda yuva yaparak onu kurtardığı aktarılır. İslamiyet’te aileye bağlılığın simgesi olan güvercin, insanlar arasında gönülden gönüle sevgi taşıyan bir hayvan olarak da bilinir.

Güvercinin bu denli önemle benimsenmesinden dolayı onlara bir çok binada kuş evleri yapılmıştır. Anadolu’daki ilk örnekleri 16. yüzyıldan başlayarak İstanbul, Edirne, Amasya, Konya, Kayseri ve Niğde’deki camilerde, köprülerde, kütüphanelerde ve sivil mimarlık yapılarında görülebilir. Genellikle kursaklarına doldurdukları tahıl tanelerini sindirebilmek için sık sık su içme gereksinimi duyduklarından “su pınarlarının koruyucu kuşu” olarak da anılan güvercinin Anadolu insanı için çok farklı bir yeri daha vardır. Bu önem güvercin gübresinin Anadolu insanı tarafından kullanılmasıdır. Özellikle Kapadokya Bölgesinde görülen binlerce güvercinlik işte bu amaca hizmet eder. Kapadokya Bölgesinde yer alan güvercinlikler genel olarak 19. ve 20.yy’a ait olmasına karşın ender olarak 18. yy’da yapılmış örneklere de rastlama olanağı vardır. Kapadokya’daki güvercinliklerin en küçükleri bile yüzden fazla kuşu barındırabilecek kapasitede ve yedi-sekiz katlı olabilmektedir. Bölgedeki bir başka tip güvercinlik de Bizans Döneminde kilise ve manastır olarak kullanılmış yapıların giriş ve pencere boşluklarının kapatılması ile oluşturulanlardır. Bunlar sayesinde kiliselerin duvar resimleri sağlam kalabilmiştir. Çünkü güvercinliklere yılda sadece bir kez güvercin gübresi almak için girilmekte ve daha sonra tekrar bu boşluklar kapatılmaktadır. Güvercinliklerin dış yüzeyleri güvercinlerin yuvaları daha rahat fark edebilmeleri için beyaz renge boyanmıştır.

Bezemeler ise yöre halkının zevkidir. Genellikle geometrik bezekler görülmekle birlikte, hayat ağacı ya da çeşitli hayvanların betimlemeleri de yapılmıştır. Osmanlı döneminde evliliklerde çeyiz olarak verilebilen, halk arasında alınıp satılabilen güvercinler günümüzde de yaygın bir gelenek olan “güvercincilik” adıyla yapılmaktadır. Güvercincilik bir merakla başlar ama sonra aşırı tutkuya dönüşür, bir alışkanlık halini alır.

Güvercinler bir çok sanat dalında da sanatçılara esin kaynağı olmuşlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaygın olarak görülen çini sanatında bir çok güvercin tasviri görülmektedir. Aynı şekilde yine Osmanlı Döneminde cam biblo güvercinler dikkat çekici nitelikler taşırlar.

Kuşadası’nda düzenlenen “Altın Güvercin Müzik Yarışması” bazı kuruluşların güvercini amblem olarak seçmesi (Beyaz Güvercin) ve daha bu konuda verilebilecek pek çok örnek güvercinin günümüz Türkiye’sinde eskiden olduğu gibi önemsendiğinin bir göstergesidir. Sanırım kendi kültürümüzde bu kadar önemli yere sahip olan bu kuşlara artık farklı bir gözle bakabiliriz. Ne dersiniz?
Kaynak: Anadolu Güvercin Kültürü Derneği
 
Geri
Üst