BAŞIBOŞ HAYVANLARIN REHABİLİTASYONU-1

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Hüseyin BAŞOĞLAN
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Cevaplar Cevaplar 0
  • Görüntüleme Görüntüleme 2K

Hüseyin BAŞOĞLAN

Moderatör
Katılım
6 Ocak 2008
Mesajlar
4,880
Tepkime puanı
2
Yaş
38
www.kuscular.org
Ad Soyad
Hüseyin BAŞOĞLAN
Meslek
Yazılım-Tasarım
Şehir
Muğla
İlgi Alanı
Balıklar
BAŞIBOŞ HAYVANLARIN REHABİLİTASYONU-1


Gelişmiş ülkelerde başı boş hayvan terimi bizdeki anlamında sokakta yaşayan/barınan hayvanlar anlamını taşımamaktadır. Başıboş hayvan terimi onlara vahşi hayattaki hayvanlar anlatmaktadır. Zaten bu ülkelerin bir çoğunda kuduz vahşi hayatta kalmıştır. Eradikasyon çalışmaları da bu yönde yürütülmektedir.

Başıboş köpeklerin şehirlerin sokaklarında gezmekte olması Kuduz ve Kist hidatik gibi zoonozların (hayvanlardan insanlara geçebilecek hastalıkların) problem olması sonucunu doğurmaktadır. Diğer yandan başıboş hayvanlar gürültü, kirlilik, saldırganlık gibi sebeplerle insanları rahatsız etmektedirler. Sahipsizlik bu hayvanları kötü beslenme, iç parazitler, uyuz başta olmak üzere dış parazitler, trafik kazaları, kötü amaçlı kimseler gibi bir çok tehlikeyle de baş başa bırakmaktadır. Tabi aşırı üremeyle birlikte sayıları günden güne artmaktadır.

Dişi köpeklerin kızgınlık dönemlerinde grup halinde gezen köpekler, çevreye karşı da daha saldırgan bir hal almaktadırlar. Gelişmiş ülkeler incelendiğinde ve bilimsel olarak olaya bakıldığında sokak köpekleri ya da başıboş hayvanlar fikri kulağa hiç de hoş gelmemektedir. Öncelikle sahipsiz olmaları hayvanların ihtiyaçları ve sağlık gerekleri açısından ve insan sağlığı yönünden olumsuz sonuçlar doğurabilecek boyuttadır.

Sahipsiz, cılız, uyuz, bakımsız, tüyleri dökülmüş bir köpek, ya da trafik kazasına uğramış bir hayvan veya kötü kalpli kişilerce sadist davranışlara maruz kalmış bir hayvan daima içimizi sızlatan bir şekilde karşımıza çıkmıştır. Bu hayvanların kuduz ve kist hidatik gibi zoonozların yayılmasında rol oynadıkları göz ardı edilemeyeceği gibi, yukarıda sayılan problemler de göz ardı edilemez. Görülüyor ki sahipsizlik hem hayvanlar hem de insanlar için tehlikeli bir durumdur. Bu fikirden kesinlikle vazgeçilmelidir. Sokaklarda başı boş hayvan olmamalı ve mutlaka sahiplenilmelidir. Hayvanları şahıslar sahiplenebileceği gibi belediyeler ve gönüllü kuruluşlar da sahiplenebilir. Ancak temel fikir hayvanlar başıboş bırakmamalı, yerel yönetimler bu konuda üzerlerine düşen görevleri bir yandan yaparken, diğer yandan insanlara hayvan sevgisi aşılanmalı, köpek ve kedi gibi hayvanların insanlara dost, gereği gibi bakıldıklarında tehlikesiz, zararsız, sevimli yaratıklar oldukları vurgulanmalıdır. Hatta arkadaş olarak köpek veya kedi beslemek gelişmiş ülkelerde neredeyse gelişmişlik düzeyine paralel bir hal almış, uygarlık seviyesinin belirleyici öğelerinden olmuştur. Sokaktaki başıboş köpeğe acıma ya da kızmak veya korkmak çözüm değildir. Çözüm sahiplenmekten ve sahiplenilen hayvanlara uygun şekilde bakmaktan geçer. Hayvan sevgisi bu duyguyu tadanların vazgeçemeyeceği kadar güzeldir.

Hayvan sevgisi insanlara sağlık yönünden de yararlar sağlar. Avustralya yapılan bir çalışmada köpek sahibi olanların uyuma güçlüğü, yüksek kolesterol, kalp problemleri, yüksek kan basıncı, stres gibi problemlerle daha az karşılaştıklarını ortaya çıkarmıştır. Bu tip çalışmalar gazetelerde sürekli haber olarak çıkmaktadır. Hatta köpeklerin sahiplerini sürekli eksersiz yapmaya teşvik etmeleri ve stresi azaltıcı etkileri dolayısıyla köpek sahiplerinin fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklarını korudukları saptanmıştır. Bütün bunlara bakarak sokak köpeği kavramının giderek yok olması, sahiplenme duygusuyla şahısların, derneklerin ve yerel yönetimlerin bunları alarak gerekli sağlık koşullarını yerine getirmek suretiyle bakmaları söz konusu olmalıdır. Sokakta başıboş hayvanlar olduğu sürece, yapılabilecek diğer bilimsel sayılan yöntemler pratikte geçerli olmayacaktır. Hayvanları sokakta barındırmak suretiyle, kuduz aşısı yapmak ve kısırlaştırarak bu problemle başa çıkmak pek etkin görülmemektedir. Aşırı üremeyi önlemek için sokaktaki dişilerin ve erkeklerin kısırlaştırılması, tekrar sokağa bırakmakla sonuçlanacaksa yine başarı şansı düşük bir yola girilmiş olunacaktır. Sonra, konu sadece bir kez kuduz aşısı yapılması ile halledilmez. Kuduz aşısının her yıl tekrarlanması gerektiği gibi Kist hidatik mücadelesi için de parazitin yaşam çemberi ve bulaşma yolları göz önüne alındığında 3 ila 6 aylık tekrarlar gerektirir. Bütün bunlar sokaktaki sahipsiz hayvanlar üzerinde uygulama olanağı bulamayan, kandırıcı tedbirlerdir. Yani bir şeyler yapılıyormuş görüntüsü altında hiçbir şey yapmamaktır.

Diğer yandan dişi kısırlaştırma operasyonları ameliyat sonrası bakımı gerektirir. Bir başka problem başıboş hayvanların yakalanarak Veteriner hekime operasyon veya hastalık mücadelesi için getirilmesidir. Bu her zaman sorun olmuştur. Bilimsel yönden bakıldığında ağızdan kuduz aşılaması mücadelede bir yöntem olarak düşünülebilir. Yabancı ülkeler bu yöntemi vahşi hayattaki kuduzun önlenmesinde kullanmaktadırlar. Köfte veya tavuk kafası gibi tuzak yemlerle verilen aşıların yararlı olduğu ortaya konulmuştur. Ancak enjeksiyon yöntemiyle yapılan kuduz mücadelesinin vahşi hayattaki bir uzantısı olarak görülen ve ancak tamamlayıcı bir yöntem olarak devreye sokulabilecek olan ağızdan asılama yolu ülkemizde yoğun olarak kullanılabilir hale gelse bile, hayvanların sokakta kalması fikri yine de doğru değildir. Ne yazık ki ülkemiz Avrupa'da sokak hayvanları problemiyle karşı karşıya olan tek ülkedir. Çevremizde bulunan kist hidatik, Leishmania ve kuduz taşıma şüphesi olan başıboş hayvanlar çevre kirliliğinin nedenlerinden biri olup, bunların sokaklardaki sayısının kontrol edilebilir sınırlara çekilmesi hem insanların hem de hayvanların yararına olacaktır.

ABD'de Kuduzla mücadelenin başarı öykülerinden biri olan San Bernardino bölgesindeki Kuduz eradikasyonu hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. San Bernardino 1920-1948 yılları arasında Kuduz olayların yoğun olarak görüldüğü bir bölge idi. 1947 yılında toplu aşılama klinikleri kuruldu. 6 haftalıktan daha büyük tüm köpekler aşılandı. Bir yıl içinde Kuduz kontrol altına alındı. 1948 Yılından beri bölgede kuduz olayı görülmüyor.San Bernardino yetkilileri başarı için şunları sıralıyorlar.

1- Güçlü yönetim

2- Personel için yeterli ödenek

3- Alet-Ekipman-Malzeme

4- Barınaklar

5- iletişim Sistemleri

6- Katı kanun ve yönetmelikler

7 - Etkili sağlık eğitimi

8- Devlet kuruluşları, insan hekimleri, veteriner hekimler, insan ve hayvanları himaye eden kuruluşlar, pet sahipleri ve kitle iletişim araçları arasında etkili işbirliği

Yapılan araştırmalarda başıboş hayvanlarla ilgili olarak her zaman "başıboş hayvanlar ortadan kaldırılmalı" ya da "sayılarının kontrol edilebilir sınırlarda tutulması" ifadelerine rastlanmıştır. Bunun en iyi yönteminin de ciddi çevre düzenlemeleri yapıldıktan sonra sahipli/sahipsiz hayvanların kayıt altına alınıp hızlı şekilde kısırlaştırılmasındadır.

Çözümde rol oynayabilecek faktörler:

1 – Finans

2- Eğitim

3- Lojistik destek

4- Gönüllü kuruluşların çalışmaları

5- Medya

Her konuda olduğu gibi finans bu konuda da en önemli rolü oynar.Ağızdan kuduz aşısı başarılı bir yöntem olsa da enjeksiyonla yapılan aşılamanın artırılarak sistemli bir şekilde sürdürülmesi gerekmektedir. Bakım yerleri, yakalama harcamaları, yakalananların kısırlaştırılması için yapılan harcamalar, aşılama, işaretleme masrafları ve gıda temini büyük bir finans ihtiyacı doğurmaktadır.

Eğitim her konuda önemli olduğu gibi burada da önem taşımaktadır. Veteriner hekimlerin ve Veteriner hekim odalarının en yararlı olabileceği hususlardan biri eğitimdir. Hayvan sahibi olmanın gerekleri, yararları, hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar ve benzeri konularda mutlaka eğitim verilmelidir.

Gönüllü kuruluşların bu konulardaki destekleri sağlanmalıdır. Bu konuda gönüllü kuruluşlara çok iş düşmektedir. Medyanın desteği ise kaçınılmaz bir şekilde şarttır. Eğitim çalışmalarında, gönüllü kuruluşların katkılarının alınmasında, hatta finans sağlanmasında bile medyanın gücünden yararlanılabilir.

ALINTIDIR.
 
Geri
Üst