A
Anonymous
Misafir
Bahtiyar Uşaklı
İnsanoğlunun yıllardan beri arzusudur hep uçmak... Tâ tarihte kanat takıp uçanlardan (Hazarfen Ahmet Çelebi gibi), 1904'te ilk defa uçakla uçabilen Wright kardeşlerden, günümüzün modern süper-sonik uçak sanayii ve aya seri seferler yapması planlanan uzay gemilerine kadar. Hep o güzel zevki yaşamak, ırağı yakın edebilmek için harcanmıştır bunca can, bunca emek ve servet... Ve sonunda 100 yıldan kısa bir zamanda gayri ihtiyari, rüzgâra tâbi ve insanın çok az hükmedebildiği balonlardan bu günkü dev uçak sanayine gelinebilmişti. Böylesine hızlı bir teknolojik zafer, ilmin diğer başka kesimlerinden çok daha fazla hava sanayine nasip olabilmiştir. Bu da, beşerin bu mevzuya verdiği ehemmiyeti, alâkayı, merakı gösteren bir başka kriter değil midir?
Her hangi bir muhitte kullanabileceğimiz bir vasıta yapmak istiyorsak, muhakkak o muhitte yaşayan bir canlıyı numune almamız lazımdır. Meselâ: gemiler ördek gibi, deniz altılar balıklar gibi, uçaklar da kuşlar gibi canlılardan ilham alınarak ancak yapılabilmişlerdir. Ne zaman ki kuşlar tam olarak tanınabilmiş, o zamandan sonra uçak sanayii daha mükemmel uçaklarım imale başlayabilmiştir. Çünkü havada en az gayretle en iyi bir şekilde kalıp, yol alabilmenin en birinci şartı onun kanunlarına uyabilecek bir yapıya sahip olabilmektir. Kuşların vücut yapısı ve yaşayışları, tamamen havada en mükemmel şekilde uçabilmelerini sağlayacak biçimde inşaa edilmiştir; tüylerinden tutun da iskeletlerine, kalp ve ciğerlerine varıncaya kadar... Bütün bu söylediklerimizi daha iyi anlayabilmek için onları daha yakından tanıtabilmelerini sağlayacak, deryadan bir katre sayılabilecek aşağıdaki bilgileri verelim:
Kuşların iskeletleri çok esnek ve kuvvetli olmakla beraber, kemiklerinin içlerindeki hava boşlukları sayesinde aynı derecede hafiftir. Çünkü bir vasatta yüzebilmek için mümkün olduğunca o vasatın yoğunluğuna vücudun yoğunluğunu uydurmak lazımdır. Havanın yoğunluğu çok az olduğundan, kuşların burada rahat uçabilmeleri için vücutlarının bu şekilde yaratılması çok büyük bir harikadır. Mesela: ağırlığı vasati 7000 gram olan bir pelikanın; gagası, kafatası da dâhil olmak üzere bütün kemiklerinin toplam ağırlığı sadece 500 gram kadardır. İskeletlerinden başka bütün vücutlarındaki bağ dokusu ve fonksiyonel dokular baştanbaşa hava kesecikleri ile kaplanmıştır. Bu durum ayrıca uçmak için sarf edilen çok büyük bir enerjiden geriye kalan aşırı ısınma ve nemlenmeyi savuşturabilmesi ve çok hızlı olarak çok fazla miktarda ortaya çıkan karbondioksitin yerine çok fazla miktarda ihtiyaç duyulan oksijenin geçebilmesi için lazım olan hava akımını meydana getirmede de çok uygundur. Uçaklarda bundan ilham alınarak alüminyum alaşımı hafif ve sağlam bir malzeme kullanılmıştır.
Uçuş, diğer hayvanların hareketlerine nazaran enerji ihtiyacı çok büyük olan ve kuvvetli efor isteyen bir harekettir. Bu yüzden bir kuşun kalbi bir saniye içerisinde birçok defalar çarpar ve solunumu da buna uygun olacak şekilde çok süratlidir. Yüksek enerji ancak yağlardan elde edilebilir. Çünkü yağlar hem hafif, hem de yüksek enerji yüklü maddelerdir. Şöyle ki, bir gram yağda 2 gram karbonhidratlar ve proteinlere eş değerde enerji vardır. Bu yüksek enerji ihtiyacı yüzünden kuşlar çok fazla yerler buna uygun olarak da besinlerin daha bol miktarda alınabilmesi ve daha çabuk hazmedilebilmesi için bir Çok kuşta yemek borusu "kursak" denen boynun ön kısmında genişleyerek bir kese meydana getirir. Burada yiyecek maddeleri hem depo edilir hem de daha kolay ve çabuk hazır edilebilecek şekilde ıslatılır ve çeşitli enzimlerle, muameleye girerler. Daha sonra bu stok besinler mide boşaldıkça tedricen oraya sevk edilir ve orada tam olarak hazır edildikten sonra şaşılacak süratte hareket eden bağırsaklardan geçerek posaları ıtrah olunur. Buna iki misal verelim: Amerika'ya has kızıl göğüslü ardıç kuşunun yavrusu daha hayatının ilk günlerinde yuvasında annesinin getirdiği takriben 450' cm olan dev solucanları yiyebilir, yavru kargalar bir günde kendi ağırlıklarından çok fazla daha yiyecek yerler. Kuşlardan en fazla enerjiye ihtiyacı olan ve en gelişmiş bölge pektoral "göğüs" adalesidir. Çünkü bunlar uçaktaki motorun gördüğü vazifeyi görürler: Kuş yukarıya yükselmek istediğinde, aşağıya doğru olan yer çekimine karşı bu adalelerini kullanarak gayesine ulaşabilir. Nasıl ki uçaklarda uçağın ağırlığının yarısı kadar motor ağırlığı varsa,, pektoral adalelerde kuşun ağırlığının yarısı kadardır.
Kuşların omurgalarında en esnek bölgesi boyun omurlarıdır. Boyun, kuşun gagasının vücudunun her yanına ulaşabilmesine (çünkü gaga ile tüylerinin dibini temizler, oradaki yağ bezlerinden çıkan yağla tüylerini yağlar, oradaki paraziti gagasıyla ayıklar, onunla beslenir, onunla dövüşür v.s.) ve kuşun dengesinin tam olarak sağlanmasına müsaade edecek şekilde yapılmıştır. Bu hareketlilik ve esneklik de ancak omurların sayısını artırmakla kabil olmaktadır. Şöyle ki küçücük ve o nisbette de kısa bir boynu olan serçe kuşunda bile; en uzun boyunlu hayvan zürafadaki boyun omurlarının sayısının iki katı, tam 14 tane boyun omuru vardır.
Bir kuş türünü diğer kuşlardan ayırmada kriter: şüphesiz ki, o türe mahsus yapı yanında, tüylerinin renkleri ve diğer hususiyetleridir. Yani; kuşlarda tüyler âdeta insanlardaki sımanın gördüğü vazifeyi görür, ayrıca tüylerin daha pek çok vazifeleri vardır. Bir kere çevreye karşı güzel bir izolatör, muhite uymada (renkleriyle) düşmanlarına karşı güzel bir müdafaa sistemi, sularda yaşayan kuşlarda yağlı olmasıyla en soğuk havada bile suyun vücuda temasına mâni olan bir barier, kuluçkada yumurtaları ve yavrular çıktıktan sonra yavruları ısıtmada güzel bir ısıtıcıdır. Tüyler tedricen dökülürler, sonra yerlerine tedricen yenileri çıkar. Bir tüy tam olarak gelişip ömrünü tamamladığında beslenmesini ve hassasiyetini temin etmede kan damarları ve sinir ağlarını havi dip kısmı açıkken kapanır, bitişir.. Böylece kan akımı inkıtaa uğrar, sinirlerin his almaları mümkün olmaz ve o tüy ölür; sonra dökülür. Bu esnada başka bir yerde genç bir tüy gelişmesini tamamlar ve böylece hiç bir zaman kuşun vücudu tüysüz kalmaz. Kuşlardaki tüyler her bölgede o bölgenin fonksiyonlarına uygun olacak tarzda, tüylerin yapıları değişiktir; kuyrukta ayrı, kanatlarda ve gövdede ayrı ayrı biçimlerdedirler.
Uçuşta en mühim vazife şüphesiz ki, kanatlarda olmakla beraber; vücudun bütün azalarının vazifeleri vardır. Tıpkı bir uçağın kısımları gibi. Meselâ; kuyruk ve baş yön tayininde, uçmanın biçimini ayarlamada rol almışlardır. Gövdenin aero-dinamik yapısı çok mükemmeldir. Yani bir kuşun gövdesi uçarken kendisine çarpacak olan hava direncini en aza indirgeyecek biçimde inşaa olunmuştur.
Uçaklar ve deniz altılar da aynı esasa "Akışkanların Dinamiği Kanunu" na uygun olarak yapılmaktadır. Böylece bir enerji tasarrufuna ve sür'at artışına sebep olunur. Uzun senelerini kuşların incelenmesine veren Guy Murchie, bu hususta şöyle diyor: "Günümüzün en modern uçakları bile kuşların harika aerodinamiği karşısında çok iptidai kalırlar". En az enerji sarfiyatı ile en fazla iş yapabilme, yani; verimi yükseltme bugünkü modern mühendislikte değişmez ana prensiptir. Uçan bir kuşun kanatları basit olarak aşağıya yukarıya sallanan yelpazeler değildir. Onlar kuşun ön tarafına doğru kürek çekmeye benzer bir dizi hareketler de değildir. Hakikî hareketler, çok hızlı olarak resim çekebilen kameralarla gösterilmiştir ki; hareketlerin çoğu (8) şekilde uçuş çizgisine dik, bir çeşit figürler çizmektedirler. Bu hareketler yol boyunca küçük bir sandalın en arka kısmında kullanılan tek kürekle veya bir botu sağa sola açı yaptırarak ileriye doğru götüren kürek çekme hareketleri ile veya bir kayığı ileriye süren bir pervaneyle kıyaslanabilir. Aşağıya doğru güçlü kanat çırpışları aynı zamanda ileriye de doğrudur, böylelikle kanatlar göğüsün ön tarafında, biri diğerine sık sık dokunur. Hava moleküllerini baştanbaşa yayan tüy örtüsü de şahanedir. Mamafih yukarıya doğru kanat çırpışlarda fır döndürür bir panjur gibi hava kayarak tüşleri bir birinden ayırır; "bilekler" denen kanatların uç kısımlarını durdurup, aşağıya doğru süzülür, kanat uçları henüz yükselirken "Ön kollar" denen bilekten vücuda doğru kanatların yansına kadar olan kısımlar aşağıya doğru baskı uygularlar.
Kuşlar vücutlarını temizlerken havada takla atarlar, kanatlarını temizlemek için de hızla aşağıya doğru süzülürken havada kanatlan ile fren yaparlar. Kuşlar kuyruklarını da kanatları kadar iyi kullanırlar. Kazlar gibi perde ayaklı kuşlar genellikle ayaklarını dümen ve fren olarak gayet iyi kullanırlar. Uzun boyunların sağa sola hareket ettirerek sevk ve idare ve muvazenelerinin temininde yardımcı olarak kullanırlar. Uçan kuşlarda kuyruk yukarı veya aşağıya olduğu kadar sağa-sola dönmelerde de esaslı rol oynar. Bazı kuşlar uçarlarken, kuyruklarını arka taraflarına getirerek, takla atmayı başarabilirler. Basit bir tahtaya sarılmış bir bez gibi, yelpaze şeklinde açılmış ve tek ekseni etrafında 180 derece herhangi bir açıyı çizebilen kuyruk, vücudun havada asılı kalması için kanatlarla beraber bir paraşüt vazifesini de görür. İniş ve kalkışlarda da tıpkı bir uçağın iniş takımlarının gördüğü vazifeyi kuşun ayakları görürler.
Uçuşta temel faktörün kanatlarda olduğu aşikârdır. Kuşlar özelliklerine göre çok büyük değişiklikleri olan kanatlara sahiptirler, uçaklar da aynı esasa göre yapılmamışlar mıdır? Kuvvetli ve süratli uçan kuşlarda kanatlar dardır. Doğanlar, şahinler, kırlangıçlar gibi. Hızlı, planöre benzer şekilde süzülebilen kuşlarda kanatlar kavislidir, gece şahinleri gibi; uçları geniş ve kaba kanatlar, yüksek irtifada yavaş ve süzülerek uçan kızıl göğüslü ve kızılkanatlı şahinlerde, kartallarda, akbabalarda, leyleklerde v.s. bulunur. Kısa, yuvarlağımsı kanatlar ormanların zeminlerinde dolaşan ve fırlayıp ancak kısa mesafe uçup, tekrar konmak mecburiyetinde olan orman tavuğu, bıldırcın, keklik, serçe, ispinoz gibi kuşlarda mevcuttur. Okyanuslar üzerinde uzun mesafe süzülüp sonra yüzmek suretiyle dinlenebilme imkânı olan, cüssesi ağır martı ve albatrross (pek iri bir deniz kuşu)'larda bu özelliğe uygun olarak kanatlar dar olarak yaratılmışlardır..
Kuşların toplu halde uçuşlarında en tecrübeli ve en iyi uçanı lider durumunda en Önde ve tam ortada, diğerleride liderden itibaren arkaya doğru bir açı yapacak şekilde tedricen açılarak sıralanırlar ve böylece bir büyük (V) harfi yaparlar. En iyi görüş ve seyir ancak bu şekildeki bir uçuşta mümkündür. Bu uçuşta arkadaki diğer uçucular her bakımdan en mükemmel durumda olan liderin hareketlerini eksiksiz taklid ettiklerinden uçuş en iyi şekilde sürecektir. Böylece, kuş sürüsü istenilen hareketleri sadece bir önündeki kuşu taklid etmekle gayet kolay ve muntazam olarak yapabilecektir.
Uçak sanayinde, uçak mühendisleri kuşlardan ilham aldılar; ya kuşlar kimden ilham aldı?.. İlahî san'at bir rehber bir muallim gibi insanlığı hep ışığa götürmektedir, zaten tabiat kitabı teksir ve istinsah edilsin diye insanların istifadesine takdim edilmiştir..
''ALINTIDIR''
MAKHALEYİ YAZAN: Bahtiyar Uşaklı.
Dr. Bahtiyar UŞAKLI usta ve hocamıza, Sonsuz sevgi ve saygılar.
İnsanoğlunun yıllardan beri arzusudur hep uçmak... Tâ tarihte kanat takıp uçanlardan (Hazarfen Ahmet Çelebi gibi), 1904'te ilk defa uçakla uçabilen Wright kardeşlerden, günümüzün modern süper-sonik uçak sanayii ve aya seri seferler yapması planlanan uzay gemilerine kadar. Hep o güzel zevki yaşamak, ırağı yakın edebilmek için harcanmıştır bunca can, bunca emek ve servet... Ve sonunda 100 yıldan kısa bir zamanda gayri ihtiyari, rüzgâra tâbi ve insanın çok az hükmedebildiği balonlardan bu günkü dev uçak sanayine gelinebilmişti. Böylesine hızlı bir teknolojik zafer, ilmin diğer başka kesimlerinden çok daha fazla hava sanayine nasip olabilmiştir. Bu da, beşerin bu mevzuya verdiği ehemmiyeti, alâkayı, merakı gösteren bir başka kriter değil midir?
Her hangi bir muhitte kullanabileceğimiz bir vasıta yapmak istiyorsak, muhakkak o muhitte yaşayan bir canlıyı numune almamız lazımdır. Meselâ: gemiler ördek gibi, deniz altılar balıklar gibi, uçaklar da kuşlar gibi canlılardan ilham alınarak ancak yapılabilmişlerdir. Ne zaman ki kuşlar tam olarak tanınabilmiş, o zamandan sonra uçak sanayii daha mükemmel uçaklarım imale başlayabilmiştir. Çünkü havada en az gayretle en iyi bir şekilde kalıp, yol alabilmenin en birinci şartı onun kanunlarına uyabilecek bir yapıya sahip olabilmektir. Kuşların vücut yapısı ve yaşayışları, tamamen havada en mükemmel şekilde uçabilmelerini sağlayacak biçimde inşaa edilmiştir; tüylerinden tutun da iskeletlerine, kalp ve ciğerlerine varıncaya kadar... Bütün bu söylediklerimizi daha iyi anlayabilmek için onları daha yakından tanıtabilmelerini sağlayacak, deryadan bir katre sayılabilecek aşağıdaki bilgileri verelim:
Kuşların iskeletleri çok esnek ve kuvvetli olmakla beraber, kemiklerinin içlerindeki hava boşlukları sayesinde aynı derecede hafiftir. Çünkü bir vasatta yüzebilmek için mümkün olduğunca o vasatın yoğunluğuna vücudun yoğunluğunu uydurmak lazımdır. Havanın yoğunluğu çok az olduğundan, kuşların burada rahat uçabilmeleri için vücutlarının bu şekilde yaratılması çok büyük bir harikadır. Mesela: ağırlığı vasati 7000 gram olan bir pelikanın; gagası, kafatası da dâhil olmak üzere bütün kemiklerinin toplam ağırlığı sadece 500 gram kadardır. İskeletlerinden başka bütün vücutlarındaki bağ dokusu ve fonksiyonel dokular baştanbaşa hava kesecikleri ile kaplanmıştır. Bu durum ayrıca uçmak için sarf edilen çok büyük bir enerjiden geriye kalan aşırı ısınma ve nemlenmeyi savuşturabilmesi ve çok hızlı olarak çok fazla miktarda ortaya çıkan karbondioksitin yerine çok fazla miktarda ihtiyaç duyulan oksijenin geçebilmesi için lazım olan hava akımını meydana getirmede de çok uygundur. Uçaklarda bundan ilham alınarak alüminyum alaşımı hafif ve sağlam bir malzeme kullanılmıştır.
Uçuş, diğer hayvanların hareketlerine nazaran enerji ihtiyacı çok büyük olan ve kuvvetli efor isteyen bir harekettir. Bu yüzden bir kuşun kalbi bir saniye içerisinde birçok defalar çarpar ve solunumu da buna uygun olacak şekilde çok süratlidir. Yüksek enerji ancak yağlardan elde edilebilir. Çünkü yağlar hem hafif, hem de yüksek enerji yüklü maddelerdir. Şöyle ki, bir gram yağda 2 gram karbonhidratlar ve proteinlere eş değerde enerji vardır. Bu yüksek enerji ihtiyacı yüzünden kuşlar çok fazla yerler buna uygun olarak da besinlerin daha bol miktarda alınabilmesi ve daha çabuk hazmedilebilmesi için bir Çok kuşta yemek borusu "kursak" denen boynun ön kısmında genişleyerek bir kese meydana getirir. Burada yiyecek maddeleri hem depo edilir hem de daha kolay ve çabuk hazır edilebilecek şekilde ıslatılır ve çeşitli enzimlerle, muameleye girerler. Daha sonra bu stok besinler mide boşaldıkça tedricen oraya sevk edilir ve orada tam olarak hazır edildikten sonra şaşılacak süratte hareket eden bağırsaklardan geçerek posaları ıtrah olunur. Buna iki misal verelim: Amerika'ya has kızıl göğüslü ardıç kuşunun yavrusu daha hayatının ilk günlerinde yuvasında annesinin getirdiği takriben 450' cm olan dev solucanları yiyebilir, yavru kargalar bir günde kendi ağırlıklarından çok fazla daha yiyecek yerler. Kuşlardan en fazla enerjiye ihtiyacı olan ve en gelişmiş bölge pektoral "göğüs" adalesidir. Çünkü bunlar uçaktaki motorun gördüğü vazifeyi görürler: Kuş yukarıya yükselmek istediğinde, aşağıya doğru olan yer çekimine karşı bu adalelerini kullanarak gayesine ulaşabilir. Nasıl ki uçaklarda uçağın ağırlığının yarısı kadar motor ağırlığı varsa,, pektoral adalelerde kuşun ağırlığının yarısı kadardır.
Kuşların omurgalarında en esnek bölgesi boyun omurlarıdır. Boyun, kuşun gagasının vücudunun her yanına ulaşabilmesine (çünkü gaga ile tüylerinin dibini temizler, oradaki yağ bezlerinden çıkan yağla tüylerini yağlar, oradaki paraziti gagasıyla ayıklar, onunla beslenir, onunla dövüşür v.s.) ve kuşun dengesinin tam olarak sağlanmasına müsaade edecek şekilde yapılmıştır. Bu hareketlilik ve esneklik de ancak omurların sayısını artırmakla kabil olmaktadır. Şöyle ki küçücük ve o nisbette de kısa bir boynu olan serçe kuşunda bile; en uzun boyunlu hayvan zürafadaki boyun omurlarının sayısının iki katı, tam 14 tane boyun omuru vardır.
Bir kuş türünü diğer kuşlardan ayırmada kriter: şüphesiz ki, o türe mahsus yapı yanında, tüylerinin renkleri ve diğer hususiyetleridir. Yani; kuşlarda tüyler âdeta insanlardaki sımanın gördüğü vazifeyi görür, ayrıca tüylerin daha pek çok vazifeleri vardır. Bir kere çevreye karşı güzel bir izolatör, muhite uymada (renkleriyle) düşmanlarına karşı güzel bir müdafaa sistemi, sularda yaşayan kuşlarda yağlı olmasıyla en soğuk havada bile suyun vücuda temasına mâni olan bir barier, kuluçkada yumurtaları ve yavrular çıktıktan sonra yavruları ısıtmada güzel bir ısıtıcıdır. Tüyler tedricen dökülürler, sonra yerlerine tedricen yenileri çıkar. Bir tüy tam olarak gelişip ömrünü tamamladığında beslenmesini ve hassasiyetini temin etmede kan damarları ve sinir ağlarını havi dip kısmı açıkken kapanır, bitişir.. Böylece kan akımı inkıtaa uğrar, sinirlerin his almaları mümkün olmaz ve o tüy ölür; sonra dökülür. Bu esnada başka bir yerde genç bir tüy gelişmesini tamamlar ve böylece hiç bir zaman kuşun vücudu tüysüz kalmaz. Kuşlardaki tüyler her bölgede o bölgenin fonksiyonlarına uygun olacak tarzda, tüylerin yapıları değişiktir; kuyrukta ayrı, kanatlarda ve gövdede ayrı ayrı biçimlerdedirler.
Uçuşta en mühim vazife şüphesiz ki, kanatlarda olmakla beraber; vücudun bütün azalarının vazifeleri vardır. Tıpkı bir uçağın kısımları gibi. Meselâ; kuyruk ve baş yön tayininde, uçmanın biçimini ayarlamada rol almışlardır. Gövdenin aero-dinamik yapısı çok mükemmeldir. Yani bir kuşun gövdesi uçarken kendisine çarpacak olan hava direncini en aza indirgeyecek biçimde inşaa olunmuştur.
Uçaklar ve deniz altılar da aynı esasa "Akışkanların Dinamiği Kanunu" na uygun olarak yapılmaktadır. Böylece bir enerji tasarrufuna ve sür'at artışına sebep olunur. Uzun senelerini kuşların incelenmesine veren Guy Murchie, bu hususta şöyle diyor: "Günümüzün en modern uçakları bile kuşların harika aerodinamiği karşısında çok iptidai kalırlar". En az enerji sarfiyatı ile en fazla iş yapabilme, yani; verimi yükseltme bugünkü modern mühendislikte değişmez ana prensiptir. Uçan bir kuşun kanatları basit olarak aşağıya yukarıya sallanan yelpazeler değildir. Onlar kuşun ön tarafına doğru kürek çekmeye benzer bir dizi hareketler de değildir. Hakikî hareketler, çok hızlı olarak resim çekebilen kameralarla gösterilmiştir ki; hareketlerin çoğu (8) şekilde uçuş çizgisine dik, bir çeşit figürler çizmektedirler. Bu hareketler yol boyunca küçük bir sandalın en arka kısmında kullanılan tek kürekle veya bir botu sağa sola açı yaptırarak ileriye doğru götüren kürek çekme hareketleri ile veya bir kayığı ileriye süren bir pervaneyle kıyaslanabilir. Aşağıya doğru güçlü kanat çırpışları aynı zamanda ileriye de doğrudur, böylelikle kanatlar göğüsün ön tarafında, biri diğerine sık sık dokunur. Hava moleküllerini baştanbaşa yayan tüy örtüsü de şahanedir. Mamafih yukarıya doğru kanat çırpışlarda fır döndürür bir panjur gibi hava kayarak tüşleri bir birinden ayırır; "bilekler" denen kanatların uç kısımlarını durdurup, aşağıya doğru süzülür, kanat uçları henüz yükselirken "Ön kollar" denen bilekten vücuda doğru kanatların yansına kadar olan kısımlar aşağıya doğru baskı uygularlar.
Kuşlar vücutlarını temizlerken havada takla atarlar, kanatlarını temizlemek için de hızla aşağıya doğru süzülürken havada kanatlan ile fren yaparlar. Kuşlar kuyruklarını da kanatları kadar iyi kullanırlar. Kazlar gibi perde ayaklı kuşlar genellikle ayaklarını dümen ve fren olarak gayet iyi kullanırlar. Uzun boyunların sağa sola hareket ettirerek sevk ve idare ve muvazenelerinin temininde yardımcı olarak kullanırlar. Uçan kuşlarda kuyruk yukarı veya aşağıya olduğu kadar sağa-sola dönmelerde de esaslı rol oynar. Bazı kuşlar uçarlarken, kuyruklarını arka taraflarına getirerek, takla atmayı başarabilirler. Basit bir tahtaya sarılmış bir bez gibi, yelpaze şeklinde açılmış ve tek ekseni etrafında 180 derece herhangi bir açıyı çizebilen kuyruk, vücudun havada asılı kalması için kanatlarla beraber bir paraşüt vazifesini de görür. İniş ve kalkışlarda da tıpkı bir uçağın iniş takımlarının gördüğü vazifeyi kuşun ayakları görürler.
Uçuşta temel faktörün kanatlarda olduğu aşikârdır. Kuşlar özelliklerine göre çok büyük değişiklikleri olan kanatlara sahiptirler, uçaklar da aynı esasa göre yapılmamışlar mıdır? Kuvvetli ve süratli uçan kuşlarda kanatlar dardır. Doğanlar, şahinler, kırlangıçlar gibi. Hızlı, planöre benzer şekilde süzülebilen kuşlarda kanatlar kavislidir, gece şahinleri gibi; uçları geniş ve kaba kanatlar, yüksek irtifada yavaş ve süzülerek uçan kızıl göğüslü ve kızılkanatlı şahinlerde, kartallarda, akbabalarda, leyleklerde v.s. bulunur. Kısa, yuvarlağımsı kanatlar ormanların zeminlerinde dolaşan ve fırlayıp ancak kısa mesafe uçup, tekrar konmak mecburiyetinde olan orman tavuğu, bıldırcın, keklik, serçe, ispinoz gibi kuşlarda mevcuttur. Okyanuslar üzerinde uzun mesafe süzülüp sonra yüzmek suretiyle dinlenebilme imkânı olan, cüssesi ağır martı ve albatrross (pek iri bir deniz kuşu)'larda bu özelliğe uygun olarak kanatlar dar olarak yaratılmışlardır..
Kuşların toplu halde uçuşlarında en tecrübeli ve en iyi uçanı lider durumunda en Önde ve tam ortada, diğerleride liderden itibaren arkaya doğru bir açı yapacak şekilde tedricen açılarak sıralanırlar ve böylece bir büyük (V) harfi yaparlar. En iyi görüş ve seyir ancak bu şekildeki bir uçuşta mümkündür. Bu uçuşta arkadaki diğer uçucular her bakımdan en mükemmel durumda olan liderin hareketlerini eksiksiz taklid ettiklerinden uçuş en iyi şekilde sürecektir. Böylece, kuş sürüsü istenilen hareketleri sadece bir önündeki kuşu taklid etmekle gayet kolay ve muntazam olarak yapabilecektir.
Uçak sanayinde, uçak mühendisleri kuşlardan ilham aldılar; ya kuşlar kimden ilham aldı?.. İlahî san'at bir rehber bir muallim gibi insanlığı hep ışığa götürmektedir, zaten tabiat kitabı teksir ve istinsah edilsin diye insanların istifadesine takdim edilmiştir..
''ALINTIDIR''
MAKHALEYİ YAZAN: Bahtiyar Uşaklı.
Dr. Bahtiyar UŞAKLI usta ve hocamıza, Sonsuz sevgi ve saygılar.