Hüseyin BAŞOĞLAN
Moderatör
- Katılım
- 6 Ocak 2008
- Mesajlar
- 4,880
- Tepkime puanı
- 2
- Yaş
- 38
- Ad Soyad
- Hüseyin BAŞOĞLAN
- Meslek
- Yazılım-Tasarım
- Şehir
- Muğla
- İlgi Alanı
- Balıklar
Arkadaşlar mailime bir arkadaştan gelen güzel bir metni sizlerle paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
Bir çiftçi Tanrıya seslenerek şöylesine meydan okumuş: "Ey Tanrım, sen Tanrı olabilirsin; dünyayı da sen yarattın. Peki, güzel anladık!.. Ama tarımın a-be-cesini bilemezsin, çünkü çiftçi değilsin. Bir tek patates bile yetiştiremezsin. Uzun sözün kısası Tanrılığına rağmen benden öğrenecek bir şeyin var." Tanrı büyük bir alçak gönüllülükle sormuş: "Bana ne öneriyorsun? Tavsiyen nedir?"
"Bir yıl süreyle beni aksiliklerden koru. Sonunda evrende hiç yoksulluk kalmadığını göreceksin." Tanrı, çiftçiye bir yıl süre tanımış. Çiftçinin koşulları çok ağırmış. Fırtına olmayacak, yağmur yağmayacak, tohumları yiyen böcekler olmayacak, şiddetli rüzgar esmeyecek... Uyumlu, düzenli, sorundan yoksun bir yıl olacak...
Yıl sonunda, başaklar öylesine uzamış ki, çiftçi sevincinden uça yazmış. Güneş istemiş, Tanrı güneşi de emrine pervane etmiş. Yağmur istemiş; anında yağmur yağmış. Kesilmesini istediğinde ise, gökyüzü kurumuş. Ürün bolluğu açısından mucizevî bir yıl yaşanmış. Ne var ki yalnızca nicelik acısından mucizevî... Çiftçi Tanrı´ya kasılarak şunları söylemiş: "Onca bol ürün yetiştirdik ki, insanoğlu on yıl süreyle hiç çalışmasa bile, dünya üzerinde hiç açlık olmayacak bundan böyle.
Fakat mahsul biçildiğinde, ürünlerin kof olduğu anlaşılmış. İçlerinde tek bir arpa, tek bir buğday tanesi yokmuş...
Çiftçi şaşkın, Tanrıya sormuş: "Ne oldu? Aksilik nerede? Nerde yanıldım?..."
"Çok basit..." diye yanıtlamış Tanrı; "Mücadeleyi engelledin. Hiç sürtüşme yoktu. Tüm kötülüklerden, güçlüklerden arındırdın mahsulü. Bu nedenle kısır kaldı.
Doğada her etkenin bir rolü vardır. Güçlük çekmeden meyve alınmaz. Fırtına, gök gürültüsü, sağanak, şimşek de gereklidir. Ürünün ruhunu, özünü dingin tutarlar." Meselenin anlamı çok derindir.
Sürekli mutlu... mutlu... mutluysan, mutluluk anlamını yitirir. Beyaz bir duvarın üstüne, bembeyaz bir tebeşirle yazı yazmak yararsızdır. Ne kadar yazsan kimse bir şey okuyamaz.
Gece; gündüz kadar gereklidir. Acı, üzüntü dolu günler; mutluluk, sevinç dolu günler kadar bilinçlenmektir. O zaman sorgu sual biter...
"Bir yıl süreyle beni aksiliklerden koru. Sonunda evrende hiç yoksulluk kalmadığını göreceksin." Tanrı, çiftçiye bir yıl süre tanımış. Çiftçinin koşulları çok ağırmış. Fırtına olmayacak, yağmur yağmayacak, tohumları yiyen böcekler olmayacak, şiddetli rüzgar esmeyecek... Uyumlu, düzenli, sorundan yoksun bir yıl olacak...
Yıl sonunda, başaklar öylesine uzamış ki, çiftçi sevincinden uça yazmış. Güneş istemiş, Tanrı güneşi de emrine pervane etmiş. Yağmur istemiş; anında yağmur yağmış. Kesilmesini istediğinde ise, gökyüzü kurumuş. Ürün bolluğu açısından mucizevî bir yıl yaşanmış. Ne var ki yalnızca nicelik acısından mucizevî... Çiftçi Tanrı´ya kasılarak şunları söylemiş: "Onca bol ürün yetiştirdik ki, insanoğlu on yıl süreyle hiç çalışmasa bile, dünya üzerinde hiç açlık olmayacak bundan böyle.
Fakat mahsul biçildiğinde, ürünlerin kof olduğu anlaşılmış. İçlerinde tek bir arpa, tek bir buğday tanesi yokmuş...
Çiftçi şaşkın, Tanrıya sormuş: "Ne oldu? Aksilik nerede? Nerde yanıldım?..."
"Çok basit..." diye yanıtlamış Tanrı; "Mücadeleyi engelledin. Hiç sürtüşme yoktu. Tüm kötülüklerden, güçlüklerden arındırdın mahsulü. Bu nedenle kısır kaldı.
Doğada her etkenin bir rolü vardır. Güçlük çekmeden meyve alınmaz. Fırtına, gök gürültüsü, sağanak, şimşek de gereklidir. Ürünün ruhunu, özünü dingin tutarlar." Meselenin anlamı çok derindir.
Sürekli mutlu... mutlu... mutluysan, mutluluk anlamını yitirir. Beyaz bir duvarın üstüne, bembeyaz bir tebeşirle yazı yazmak yararsızdır. Ne kadar yazsan kimse bir şey okuyamaz.
Gece; gündüz kadar gereklidir. Acı, üzüntü dolu günler; mutluluk, sevinç dolu günler kadar bilinçlenmektir. O zaman sorgu sual biter...