BENCİLLİK
İnsanlar çok bencilleşti... Kendi zevkleri uğruna çevrede olup bitenlere gözlerini kapatıp, “Bana ne! Ben iyi olayım da başkası ne yaparsa yapsın” mantığı ile yaşıyorlar.. Belki hepimiz bir yönden bencil olduk.. Hem kendimize, hem insanlara, hem hayvanlara, hem de doğaya, hatta hayata karşı..
.Bütün yaratılmışları sevebilmek ve onların yaşamlarına da saygı gösterebilmek yaratılmışların en yücesi olan insanın temel görevi ve ilk sorumluluğudur.
Yunus Emre:
“Yaratılmışı hoş gör
Yaratandan ötürü” der.
Büyük kentlerde, apartmanlarda yaşayan günümüz insanı, ağaçlar
yerine balkonlara tüneyen serçeleri, güvercinleri, kumruları çekemez olmuş.
Arabalar, sokaklarda Allah’a emanet…
Komşuluk ilişkileri oldukça zayıflamış…
Bencillik ve korku günümüz insanını tutsak etmiş.
Kaldırımda uzanmış yatan birini gördü mü ya yolunu değiştirip hızla oradan uzaklaşır ya da uzaktan başkalarının müdahalesini bekler. Meraklı kalabalığın bir üyesi olmayı tercih eder. “Neme lazım, durduk yerde başım derde girmesin.” düşüncesiyle bir hastayı hastaneye yetiştirmek, bir kavgayı önlemek ya da bir cepçiyi, kapkaççıyı yakalamak gibi toplum sorunlarıyla ilglenmekten kaçar.
Gerçi bu tür işler çoğunlukla insanın başını derde sokar; ama
insanlık görevi bu, niçin yaşıyor ki insan?
* * *
Yiba Glass’ın anlatımıyla: “Bu öykü,HERKES, BİRİSİ, HERHANGİ
BİRİ ve HİÇ KİMSE adlarında dört kişiyle ilgilidir. Yapılması gereken önemli
bir iş vardı ve HERKES bu işi BİRİSİ’nin yapacağından emindi. BİRİSİ bu
duruma sinirlendi çünkü iş, HERKES’in işiydi. HERKES, işi HERHANGİ BİRİ’nin
yapabileceğini düşünüyordu. Fakat HERKES’in o işi yapamayacağını HİÇ KİMSE
anlamamıştı. Sonuçta HERHANGİ BİRİ’nin yapabileceği bu işi HİÇ KİMSE
yapmadığından HERKES, BİRİSİ’ni suçladı.
* * *
Yaşanan bir çok olaydan sonra öğütlerin, tavsiyelerin yönü
de değişti, farkında mısınız?
Eskiden büyüklerimiz; “Kapıya gelen dilenciyi boş çevirmeyin, az veren candan, çok veren maldan," derlerdi.
Şimdi biz, “Sakın kapıyı kimseye açmayın. Dilenci kılıklı soyguncular var ortalıkta” diyoruz.
Eskiden, yabancıya, yolcuya, senden yardım isteyemeyecek
kadar onurlu insanlara yardım et, “Tanrı misafiri” kabul et, açların karnını
doyur.” derlerdi atalarımız.
“Sakın ha! Tanımadığın insanlara yaklaşma, kimseyi içeri alma, kapını sıkı sıkı kitle, dünyanın bin bir türlü hali var”diyoruz. Haksız mıyız acaba? Onu da kestiremez olduk.
Her şeye rağmen tüm olumsuz düşüncelerden sıyrılmalı, toplumun kanayan yaralarına merhem olmaya çalışmalı, Yoksulluğa, işsizliğe, sahipsizliğe karınca kaderince çözüm yolunda üzerimize düşen fedakârlığı yapmaktan çekinmemeliyiz.
Muhtaçlara yardım elimizi uzatmalıyız.
İNSANCA YAŞAMAK İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖREVLERİ İHMAL ETMEMELİYİZ .
BUNU YAZANDA İNSAN ONU YAZANDA