polllat
Üye
- Katılım
- 22 Ara 2008
- Mesajlar
- 2,598
- Tepkime puanı
- 2
- Yaş
- 31
- Ad Soyad
- sinan öztekin
- Meslek
- öğrenci
- İlgi Alanı
- Kemirgenler
“ Peygamberimiz, efendimiz Mekke’den Medine’ ye hicret ederken kendisini öldürmek isteyen kafirlerden korunabilmek için bir mağaraya sığınır. Bir örümcek mağaranın önüne ağ örer. Bir güvercin de hemen yuva yapıp yumurtalarını bırakır. Mağaranın önüne gelen kafirler yuvasından havalanan gök güvercinini, yuvadaki yumurtaları ve örümcek ağını görünce mağaraya hiç kimsenin girmemiş olduğunu düşünüp uzaklaşırlar. Sizin anlayacağınız, güvercin mukaddes bir kuştur. Hatta, güvercinler peygamberimize saygıdan ötürü Kabe’ nin duvarlarına konmazlar. Güvercin beslemek sevaptır. Onlara taş atmak, öldürmek ise en büyük günah... “
Derdi Dayko. Rengarenk güllerle, hanımelileriyle, kasımpatılarıyla, menekşelerle kaplı koskocaman bahçesinde yeşil badanalı, büyük bir kulübe vardı. İçinde de sayısız güvercin. Kulübenin önündeki mermer kaplı geniş alanda dolaşırlar, uçuşurlardı. Arada havalanıp gezintiye çıkanlar çok geçmez dönerlerdi kulübelerine. Bazıları da mermer alandan sıkılıp bahçeye geçer, çiçeklerin arasında dolanırdı. Güvercinleri her şeyiydi Dayko’ nun. Buğday, mısır ve ekmek kırıntısından oluşan yemlerini mermer alana serptikten sonra taburesine kurulup nargilesine köz koyar, huzur içinde Güvercinlerin dem çekişlerini dinlerdi. Güvercinlerden biri ölmesin, yas tutardı Dayko. Dualar okurdu. Günlerce yanına yaklaşılmazdı. Kedilerden nefret ederdi, kaç Güvercinini kaptırmıştı o lanet olasıcılara. Güvercin toplayıcılara karşı her zaman hazırlıklıydı. Kaç Güvercinin havalandığını bilir, en yüksektekini bile gözlerini kısıp baktı mı tanırdı. Biz sadece bayramlarda gidebilirdik Dayko’ nun bahçesine. Güvercinlere zarar verirler diye çocukları, başlarında büyükler yokken kulübenin çevresine yanaştırmazdı. Bir kere babamla gitmiştim. Babam bir şeyler anlatıyor, Dayko sorular soruyordu. Arada bir rakamlar duyuyordum ama gözüm güvercinlerdeydi. Kulübenin yanına gidip yem atmak istiyordum. Bir ara, suyunu içtikten sonra temizliğe girişen kırçıllı taklacıyı fark ettim. Yörenin en çok takla atan güvercini, şampiyon taklacı. Dayko’ ya döndüm, babamla sıkı sıkı tokalaşıyorlardı. Tokalaşma bitince yanağımı okşadı.
“ Şu kırçıllı “, dedim, “ Şampiyon taklacı o, değil mi ? “
“ Aferin ufaklık “ dedi. Elimden tutup kulübenin yanına götürdü. Avucuma yem koydu, güvercinlere doğru savurdum. Bir sürü güvercin yem kapmak için uçuştu, ayaklarımın ucuna kadar geldiler.
"Alıntıdır"
.........SİNAN ÖZTEKİN............
Derdi Dayko. Rengarenk güllerle, hanımelileriyle, kasımpatılarıyla, menekşelerle kaplı koskocaman bahçesinde yeşil badanalı, büyük bir kulübe vardı. İçinde de sayısız güvercin. Kulübenin önündeki mermer kaplı geniş alanda dolaşırlar, uçuşurlardı. Arada havalanıp gezintiye çıkanlar çok geçmez dönerlerdi kulübelerine. Bazıları da mermer alandan sıkılıp bahçeye geçer, çiçeklerin arasında dolanırdı. Güvercinleri her şeyiydi Dayko’ nun. Buğday, mısır ve ekmek kırıntısından oluşan yemlerini mermer alana serptikten sonra taburesine kurulup nargilesine köz koyar, huzur içinde Güvercinlerin dem çekişlerini dinlerdi. Güvercinlerden biri ölmesin, yas tutardı Dayko. Dualar okurdu. Günlerce yanına yaklaşılmazdı. Kedilerden nefret ederdi, kaç Güvercinini kaptırmıştı o lanet olasıcılara. Güvercin toplayıcılara karşı her zaman hazırlıklıydı. Kaç Güvercinin havalandığını bilir, en yüksektekini bile gözlerini kısıp baktı mı tanırdı. Biz sadece bayramlarda gidebilirdik Dayko’ nun bahçesine. Güvercinlere zarar verirler diye çocukları, başlarında büyükler yokken kulübenin çevresine yanaştırmazdı. Bir kere babamla gitmiştim. Babam bir şeyler anlatıyor, Dayko sorular soruyordu. Arada bir rakamlar duyuyordum ama gözüm güvercinlerdeydi. Kulübenin yanına gidip yem atmak istiyordum. Bir ara, suyunu içtikten sonra temizliğe girişen kırçıllı taklacıyı fark ettim. Yörenin en çok takla atan güvercini, şampiyon taklacı. Dayko’ ya döndüm, babamla sıkı sıkı tokalaşıyorlardı. Tokalaşma bitince yanağımı okşadı.
“ Şu kırçıllı “, dedim, “ Şampiyon taklacı o, değil mi ? “
“ Aferin ufaklık “ dedi. Elimden tutup kulübenin yanına götürdü. Avucuma yem koydu, güvercinlere doğru savurdum. Bir sürü güvercin yem kapmak için uçuştu, ayaklarımın ucuna kadar geldiler.
"Alıntıdır"
.........SİNAN ÖZTEKİN............