TheMetaor
Üye
- Katılım
- 3 Nis 2009
- Mesajlar
- 84
- Tepkime puanı
- 0
- Yaş
- 35
- Ad Soyad
- Sadık Sarılar
- Meslek
- Grafiker
- İlgi Alanı
İnsanoğlu dünyaya atılmış şaşkın ördek yavrusudur. Garibandır, hayat ve ölüm karşısında çaresizdir. Ama belki de hiç bir zaman bilemeyeceği şeyler olması öğrenecek hiç bir şeyi olmadığı anlamına gelmez. Dünya merak eden ve öğrenmek isteyenler için sonsuz sırlar barındıran sihirli bir kaynak aynı zamanda. Bu bağlamda insanın bebekken kısa hayatında ilk kez gördüğü her şeye olan büyülenmişçesine hayreti, teoride bütün hayatı boyunca sürebilir. Ama büyülenmeye yatkın bir bünye ve meraklı bir kafa yoksa, dünya anlaması çok basit ve tekdüze bir yer gibi gelecektir ve gelmektedir bir çok insana. Ben büyülenmeye yatkın bünyelilerdenim...
Güvercinlerin kafa hareketlerini merak etmenin aslında pek de sağlıklı bir insan merakı gibi durmadığının farkındayım. Ama bunun bir çok makul sebebi olabilir: etrafımda her gün kafa sallayan güvercin dostlarım vardır, kendine tez konusu arayan bir biyoloji öğrencisiyimdir gibi... Benim sebebim açıkçası pek de sağlıklı olmadığım bir dönemde güvercinleri izlemek zorunda kalmış olmam. Yakın zamana kadar kutsal vatan borcumu ödemekte idim ve etrafta çok güvercin vardı. Ben de mühendis ve hayvansever kökenli er bir kişi olarak boş boş otururken bu uçuşan, sevişen, oraya buraya yumurtlayan ve bilhassa yürüyen kanatlı uygarlığa kayıtsız kalamadım.
Bu güvercin kuşu niye delikanlı gibi kafası dik yürümüyordu? Bu soru zihnimde ilk uyandığı zaman önemsemedim, ama zamanla epey tenhalaşmış er zihnimde yürüyen güvercinlerin pisliği kokmaya başladı burnuma. Düşündüm o zaman:
İki ince bacak üzerinde yataylamasına uzun, yuvarlak hatlı bi gövdesi vardı bu kuşların. Böyle bir gövdeyi ayakta dengede tutmak zor olmalıydı. Bu yüzden bacakların bedene girdiği noktalar kuşun ağırlık merkezinde olsa iyi olurmuştu. Böylece pençelere ağırlığı dengelemek için fazladan yük binmezdi. Bunu ben düşünebiliyorsam bu yaratıkları bugüne getiren evrimsel güçler de düşünmüştür diyerek önerimin doğru olduğunu kabul ettim.
Fakat yürümek için bir ayağın öne atılması gerekiyordu. O zaman nolacaktı? Bu bacaklar ağırlık merkezinde ise kalkan ayağın öne çıkıp gövdeyi ileri yuvarlamak için gereken itme nereden gelecekti? Tek bacak üstünde kalınca iri gövde kıç üstü düşse güvercinin onuru zedelenmezmiydi? İşte tam o noktada kafa atma hareketi kurtarıyodu güvercinimizi. Hızla ileri atılan kafa bedenin tek ayak üzerinde öne doğru devrilmesini böylece kalkan ayağın üzerine gelmesini sağlıyordu. Arkadaki ayak kalkarken kafa geri geliyor ve ayak öncekinin önüne doğru ilerlerken ikinci kafa atışı oluyordu.
Bulduğum çözümden gayet memnun zihnimde beslediğim güvercinleri serbest bırakmış ve konuyu sonsuza kadar kapatmıştım. Ama yazmaya karar verince emin olduğum çözümü google’a da bir sormak istedim. Amacım kendi teorime bilimsel bir destek bulmaktı. Bilimsel olmayan bir destek buldum da: Cecil de benim gibi düşünüyordu. Ama birtakım ne idüğü belirsiz Pauller ve Martinler Cecili aşağılayıp öyle değil böyle diyorlardı. Bu beni kıllandırsa da Cecil taş gibi durmuş sizsiniz salak demiş ve hayır böyle böyle diyerek cevaplarını vermişti. Ama son sözü güvercin Walter söylemişti:
- We do it because it feels good...
Bunlar beni ikna etmedi ve “The Journal of Experimental Biology”den konuya ilişkin bir bilimsel makale buldum. Paul ve Martin haklıymış meğer...
:hhh:
Güvercinlerin kafa hareketlerini merak etmenin aslında pek de sağlıklı bir insan merakı gibi durmadığının farkındayım. Ama bunun bir çok makul sebebi olabilir: etrafımda her gün kafa sallayan güvercin dostlarım vardır, kendine tez konusu arayan bir biyoloji öğrencisiyimdir gibi... Benim sebebim açıkçası pek de sağlıklı olmadığım bir dönemde güvercinleri izlemek zorunda kalmış olmam. Yakın zamana kadar kutsal vatan borcumu ödemekte idim ve etrafta çok güvercin vardı. Ben de mühendis ve hayvansever kökenli er bir kişi olarak boş boş otururken bu uçuşan, sevişen, oraya buraya yumurtlayan ve bilhassa yürüyen kanatlı uygarlığa kayıtsız kalamadım.
Bu güvercin kuşu niye delikanlı gibi kafası dik yürümüyordu? Bu soru zihnimde ilk uyandığı zaman önemsemedim, ama zamanla epey tenhalaşmış er zihnimde yürüyen güvercinlerin pisliği kokmaya başladı burnuma. Düşündüm o zaman:
İki ince bacak üzerinde yataylamasına uzun, yuvarlak hatlı bi gövdesi vardı bu kuşların. Böyle bir gövdeyi ayakta dengede tutmak zor olmalıydı. Bu yüzden bacakların bedene girdiği noktalar kuşun ağırlık merkezinde olsa iyi olurmuştu. Böylece pençelere ağırlığı dengelemek için fazladan yük binmezdi. Bunu ben düşünebiliyorsam bu yaratıkları bugüne getiren evrimsel güçler de düşünmüştür diyerek önerimin doğru olduğunu kabul ettim.
Fakat yürümek için bir ayağın öne atılması gerekiyordu. O zaman nolacaktı? Bu bacaklar ağırlık merkezinde ise kalkan ayağın öne çıkıp gövdeyi ileri yuvarlamak için gereken itme nereden gelecekti? Tek bacak üstünde kalınca iri gövde kıç üstü düşse güvercinin onuru zedelenmezmiydi? İşte tam o noktada kafa atma hareketi kurtarıyodu güvercinimizi. Hızla ileri atılan kafa bedenin tek ayak üzerinde öne doğru devrilmesini böylece kalkan ayağın üzerine gelmesini sağlıyordu. Arkadaki ayak kalkarken kafa geri geliyor ve ayak öncekinin önüne doğru ilerlerken ikinci kafa atışı oluyordu.
Bulduğum çözümden gayet memnun zihnimde beslediğim güvercinleri serbest bırakmış ve konuyu sonsuza kadar kapatmıştım. Ama yazmaya karar verince emin olduğum çözümü google’a da bir sormak istedim. Amacım kendi teorime bilimsel bir destek bulmaktı. Bilimsel olmayan bir destek buldum da: Cecil de benim gibi düşünüyordu. Ama birtakım ne idüğü belirsiz Pauller ve Martinler Cecili aşağılayıp öyle değil böyle diyorlardı. Bu beni kıllandırsa da Cecil taş gibi durmuş sizsiniz salak demiş ve hayır böyle böyle diyerek cevaplarını vermişti. Ama son sözü güvercin Walter söylemişti:
- We do it because it feels good...
Bunlar beni ikna etmedi ve “The Journal of Experimental Biology”den konuya ilişkin bir bilimsel makale buldum. Paul ve Martin haklıymış meğer...
Kod:
Demek ki neymiş osurukla boya boyanmazmış