Hüseyin BAŞOĞLAN
Moderatör
- Katılım
- 6 Ocak 2008
- Mesajlar
- 4,880
- Tepkime puanı
- 2
- Yaş
- 38
- Ad Soyad
- Hüseyin BAŞOĞLAN
- Meslek
- Yazılım-Tasarım
- Şehir
- Muğla
- İlgi Alanı
- Balıklar
İNSANLAR, GÜVERCİNLER VE MARDİN
Geldiğimiz coğrafyada dinlerin, dillerin, kültür ve uygarlıkların buluştuğu bir dizi kenti işaretlediğimizde, parmak bastığımız yerlerden biri Mardin olur. Kürt, Türk, Arap; Süryani, Hıristiyan, Müslüman, Yezidi... İpek Yolu'nun en özgün kesişme noktalarından biri olan Mardin, bugün, Kudüs ve Venedik'ten sonra SİT alanı ilan edilen dünyanın üçüncü kenti. Çünkü, dünya uyğarlığı için çokca kerpiç kurutmuş kenttir Mardin."Mardin'de hangi inançtan olursa olsun birinin cenazesi kaldırılacaksa, orada hem imam bulunur, hem papaz." Dinlerin ve dillerin buluşma noktası olmakla övünüyorsa bir kentin insanları, o kent kesinlikle, tarihi kerpiç evlerinden, İstanbul Kapalı Çarşı'daki çoğunluk dükkanlardan ve ünlü güvercinlerinden çok daha fazla bir şeydir. Laf-ı güzaf değil, gerçekten de en nadide mozaik kentlerden biridir Mardin. Bileşke, kesişme, katılma ve paylaşma..Konaklayan, yaşayan insan toplulukları ve onların yarattığı uygarlığı bir kenara koysanız bile, sadece güvercinlerin izini sürseniz de bu kavramların altını dolduran çok ayrıntılar bulabilirsiniz Mardin'de. Güvercin aleminin başkenti sayılma konusunda, Urfa ile ezeli rakiptir ama, güvercin aleminde bileşke alan, kesiştiren, katan ve paylaştıran tek kenttir. Güvercin türlerini şöyle bir sıralayın hafızanızda: Mardin, bursa, mısıri, tip, patiska, dönek, kelebek, baska, posta, çorum... Güvercinlerin cinsleri uçuş tarzı, kanat ve kuyruk biçiminden dolayı farklı farklı. Her cins kendi içinde türlere ayrılıyor sonra. Mardini de bir cinstir; miski, ala, arap, kaplan ve sabuni gibi türleri var. Ve çorum! Nedir çorum türünün özelliği? Mardini bir güvercini diğer cinslerden biriyle eşlediğinizde, nur topu gibi bir çorum gelir dünyaya. Çorum türü güvcercin bileşke, kesişme, katılma ve paylaşmanın ürünüdür. "Melez" diyerek, dudak bükenlere, hor görenlere yazıklar olsun. Çünkü, kavimler kapısındaki kan izlerinde de onların parmak izleri var.Muhabirlik yıllarımda birçok kente pike yaptım haber peşinde koştururken. Kimini gördüm, kiminde yaşadım kısa süreliğine, kiminden ise şöyle bir geçtim. Örneğin Nusaybin'de, Kızıltepe'de bulundum ama, Mardin'den şöyle bir geçtim. Fakat Mardin öyle bir kent ki şöyle bir geçer geçmez hemen bulaşıyor insana ve yakasını bir daha bırakmıyor. Kentlerle didişip duran benim gibi bir insan için ise, Mardin'in işi çok daha kolay. Mardin beni uzun bir aradan sonra Viyana'da, iş üzerinden buldu geçen yıl. Mardinli Kemal Akın'ın seyahat acentası için, silme Mardin fotoğraflarından bir takvim hazırladım. Geçen çarşamba günü, benim için sürpriz sayılan bir etkinlikle anladım ki Kemal Akın'ın Mardin sevdası, öyle takvim hazırlamakla sınırlı değil. Akın, başkanı olduğu "Göçmen Emekliler Derneği"nin organizasyonuyla, yüzlerce fotograf karesi üzerinden Viyana'ya taşıdı Mardin'i. Şimdi, bir ay boyunca açık kalacak bu fotoğraf sergisi üzerinden, Mardin cümbür cemaat Viyana'da! Serginin sahibi Adnan Avuka, yıllardan beri birçok basın ajansına, gazeteye ve dergilere yerel muhabir olarak kaynağından haber akıtan Mardinli bir gazeteci. Adnan Avuka'nın, "Dillerin ve dinlerin buluşma noktası" başlığı altında gerçekleştirdiği sergi, Mardin ve Hasankeyf ağırlıklı ve uluslararası ikinci sergisi. İlk uluslararası sergisini geçen yıl, yine bu tarihlerde Suriye'de açmış. Adnan Avuka, bir fotoğraf sanatçısından çok, gözünü objektiften ayırmayan, sık sık deklanşöre basan bir gazeteci. Sergideki eserler de daha çok tanıtıcı ve taşıyıcı. "Görsel sanat alanı olarak fotoğrafçılık" diyerek kıstaslara vurduğunuzda, birçok çalışmayı elemeniz mümkün. Üzerime bir de görsel sanat eleştirmenliğini vazife edinemeyeceğim için, bu gazetecinin çalışmalarını bir gazeteci olarak izledim. Mardin'e bir kez daha gittim, Mardinli yeni tanıdıklar edindim. Dedim ya, geldiğimiz coğrafyada dinlerin, dillerin, kültür ve uygarlıkların buluştuğu bir dizi kenti işaretlemek için iki elimizi uzattığımızda, benim parmaklarımdan birinin bastığı yer kesinlikle Mardin'dir.
Kaynak:AGKD
Geldiğimiz coğrafyada dinlerin, dillerin, kültür ve uygarlıkların buluştuğu bir dizi kenti işaretlediğimizde, parmak bastığımız yerlerden biri Mardin olur. Kürt, Türk, Arap; Süryani, Hıristiyan, Müslüman, Yezidi... İpek Yolu'nun en özgün kesişme noktalarından biri olan Mardin, bugün, Kudüs ve Venedik'ten sonra SİT alanı ilan edilen dünyanın üçüncü kenti. Çünkü, dünya uyğarlığı için çokca kerpiç kurutmuş kenttir Mardin."Mardin'de hangi inançtan olursa olsun birinin cenazesi kaldırılacaksa, orada hem imam bulunur, hem papaz." Dinlerin ve dillerin buluşma noktası olmakla övünüyorsa bir kentin insanları, o kent kesinlikle, tarihi kerpiç evlerinden, İstanbul Kapalı Çarşı'daki çoğunluk dükkanlardan ve ünlü güvercinlerinden çok daha fazla bir şeydir. Laf-ı güzaf değil, gerçekten de en nadide mozaik kentlerden biridir Mardin. Bileşke, kesişme, katılma ve paylaşma..Konaklayan, yaşayan insan toplulukları ve onların yarattığı uygarlığı bir kenara koysanız bile, sadece güvercinlerin izini sürseniz de bu kavramların altını dolduran çok ayrıntılar bulabilirsiniz Mardin'de. Güvercin aleminin başkenti sayılma konusunda, Urfa ile ezeli rakiptir ama, güvercin aleminde bileşke alan, kesiştiren, katan ve paylaştıran tek kenttir. Güvercin türlerini şöyle bir sıralayın hafızanızda: Mardin, bursa, mısıri, tip, patiska, dönek, kelebek, baska, posta, çorum... Güvercinlerin cinsleri uçuş tarzı, kanat ve kuyruk biçiminden dolayı farklı farklı. Her cins kendi içinde türlere ayrılıyor sonra. Mardini de bir cinstir; miski, ala, arap, kaplan ve sabuni gibi türleri var. Ve çorum! Nedir çorum türünün özelliği? Mardini bir güvercini diğer cinslerden biriyle eşlediğinizde, nur topu gibi bir çorum gelir dünyaya. Çorum türü güvcercin bileşke, kesişme, katılma ve paylaşmanın ürünüdür. "Melez" diyerek, dudak bükenlere, hor görenlere yazıklar olsun. Çünkü, kavimler kapısındaki kan izlerinde de onların parmak izleri var.Muhabirlik yıllarımda birçok kente pike yaptım haber peşinde koştururken. Kimini gördüm, kiminde yaşadım kısa süreliğine, kiminden ise şöyle bir geçtim. Örneğin Nusaybin'de, Kızıltepe'de bulundum ama, Mardin'den şöyle bir geçtim. Fakat Mardin öyle bir kent ki şöyle bir geçer geçmez hemen bulaşıyor insana ve yakasını bir daha bırakmıyor. Kentlerle didişip duran benim gibi bir insan için ise, Mardin'in işi çok daha kolay. Mardin beni uzun bir aradan sonra Viyana'da, iş üzerinden buldu geçen yıl. Mardinli Kemal Akın'ın seyahat acentası için, silme Mardin fotoğraflarından bir takvim hazırladım. Geçen çarşamba günü, benim için sürpriz sayılan bir etkinlikle anladım ki Kemal Akın'ın Mardin sevdası, öyle takvim hazırlamakla sınırlı değil. Akın, başkanı olduğu "Göçmen Emekliler Derneği"nin organizasyonuyla, yüzlerce fotograf karesi üzerinden Viyana'ya taşıdı Mardin'i. Şimdi, bir ay boyunca açık kalacak bu fotoğraf sergisi üzerinden, Mardin cümbür cemaat Viyana'da! Serginin sahibi Adnan Avuka, yıllardan beri birçok basın ajansına, gazeteye ve dergilere yerel muhabir olarak kaynağından haber akıtan Mardinli bir gazeteci. Adnan Avuka'nın, "Dillerin ve dinlerin buluşma noktası" başlığı altında gerçekleştirdiği sergi, Mardin ve Hasankeyf ağırlıklı ve uluslararası ikinci sergisi. İlk uluslararası sergisini geçen yıl, yine bu tarihlerde Suriye'de açmış. Adnan Avuka, bir fotoğraf sanatçısından çok, gözünü objektiften ayırmayan, sık sık deklanşöre basan bir gazeteci. Sergideki eserler de daha çok tanıtıcı ve taşıyıcı. "Görsel sanat alanı olarak fotoğrafçılık" diyerek kıstaslara vurduğunuzda, birçok çalışmayı elemeniz mümkün. Üzerime bir de görsel sanat eleştirmenliğini vazife edinemeyeceğim için, bu gazetecinin çalışmalarını bir gazeteci olarak izledim. Mardin'e bir kez daha gittim, Mardinli yeni tanıdıklar edindim. Dedim ya, geldiğimiz coğrafyada dinlerin, dillerin, kültür ve uygarlıkların buluştuğu bir dizi kenti işaretlemek için iki elimizi uzattığımızda, benim parmaklarımdan birinin bastığı yer kesinlikle Mardin'dir.
Kaynak:AGKD