Hüseyin BAŞOĞLAN
Moderatör
- Katılım
- 6 Ocak 2008
- Mesajlar
- 4,880
- Tepkime puanı
- 2
- Yaş
- 38
- Ad Soyad
- Hüseyin BAŞOĞLAN
- Meslek
- Yazılım-Tasarım
- Şehir
- Muğla
- İlgi Alanı
- Balıklar
Nostaljilerle Adana Irkı Güvercinler
1978 yılının 10 Eylül ile 9 Kasım tarihleri arası Türkiye’yi gezdik. Ankara’dan başlayıp Nevşehir, Konya, Adana, İskenderun (Scandaroon), Antakya (Antioch), Gaziantep, Mersin, Kıbrıs, Alanya, Antalya, İzmir (Smyrna) ve son olarak İstanbul. Her zaman güvercin yetiştiricilerini aradık ve oradaki İngilizce konuşan arkadaşların sayesinde başarılı olduk. Tabii bir ay gerçekten detaylı bir araştırma yapmak için yeterli değil, fakat geneli iyi temsil eden bir kısımı izlemiş ve, yabancılar tarafından dokunulmamış bir şekilde bulunan, yetiştiriciliğin şu anki durumunu görmüş olduk.
Türkiyede yetiştiricilerin neredeyse hepsi erkek. Geceleri belli kahvehanelerde bir araya gelip hem iyi zaman geçirmiş oluyorlar hemde kuş takası yapıyorlar. Haftalık pazarlarda var. Fakat, klüpler, yöneticiler, aylık ödemeler, showlar, magazinler, posterler veya kitaplar yok. Hatta fotoğraf bile yok. Adamlar gerçekten canlı kuşu görmek aşkında, özelliklede uçuşlarını. Kuşlar hakkındaki bilgiler sadece kulaktan kulağa geçen geleneksel bilgi halinde. Ülkenin değişik kısımları ve değişik şehirleri bir birlerinden farklı özel ırklar beslemekte ve kendilerine özgü uçuş sporları var. Bunun yanında farklı taklacı ırklarına ülkenin her yerinde rastlamak mümkün. Güneyde ise eski usül mesaj (kullanılan kelime carrier ve bağdat benzeri ırklar için kullanılmasının dışında asıl olarak mesaj taşıyan haberleşme kuşları için kullanılan genel bir terim) kuşları. Fakat posta yarışları yok!!
Keskin vurucular veya dalıcı güvercinler üzerine ilk dersimizi Adana şehrinde aldık. Akdeniz’den fazla uzak olmıyan bu büyük şehir Taurus (Toros dağlarının güneyinde Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının bulunduğu ovada kurulu. İklim tropikale yakın ve pamuk bölgenin başta gelen ürünü. Dewlap türü, bir çok renkte bulunan, bir ırkın (Adana, yerli burada en yaygın yetiştirilen ırk olduğunu keşfettik. Bu kuşlar yerde ve çoğunlukla tahta (bazen bayağı tehlikeli bir şekilde sallantılı) merdivenlerle çıkılan beton damlarda kurulu salmalarda besleniyor. Salmalarda genellikle güneşlik yok ve çoğunda pencerede yok. Fakat, gerçekten olağandışı olan bir özellikleri kuşların dikkatli, düzenli bir şekilde eş olarak dolap bölümlerine yerleştirilmiş olması ve bu dolapların menteşeli kapıları olması. Çoğu zaman kuşlar bu dolapcıkların içinde karanlıkta tutuluyor. Hatta bazı kuşcular salma bile kullanmıyor - - damda sadece dolaplar var!!! Sonuçta, Adana’yı dolaplar şehri olarak anmaya karar verdik.
Adana kuşları sağlam yapılı, elle tutulur büyüklükte kuşlar. Aşağı yukarı bizim postalardan biraz daha iriler. Kafa yapıları gürbüz, dewlapların tipik gerdan yapısı mevcut. Gözler çoğunlukla elã. Bu kuşların çoğunda kanat uçları beyaz ve bazılarında beyaz sakal veya burun üstü mevcut. Bacaklar paçasız ve çoğunlukla bronz, kemik veya plastikten yapılmış çeşitli bilezikler takılı. Kuşlar dolaplarından bırakıldığında sadece çevremizde dolaşıp yem (buğday) aradılar. Korkunun hiçbir izi yoktu. Sahipleri onları uzunca bir sopayla yönetiyor; dolap bölmelerine girmelerini istediğinde sadece sopasıyla onları yönlendiriyor ve onlarda dolaplarına giriveriyor. Böyle kuşların uçucu kuş olabileceklerini düşünmeyebilirsiniz. Evet, bizede öğrettiler!
Kuşları dolaplara soktuktan sonra kuşçu çoğunlukla üç kuştan oluşan bir takım seçip dama koyuyor yada havaya atıyor. Onların yükseklere çıkması için sinyal veriyor, bazen renkli bir bayrakla, ve o kocaman kuşlar öyle tırmanabilirmi! Döne döne, 100 metrelik dairelerle, yükselerek, yükselerek, gökyüzünde küçücük noktalar oluncaya kadar. Her zaman, kanat kanada sıkı bir takım olarak. Bazen kuşların yerden bin ayak yukarıda olduklarını tesbit ettik. Kuşcu yüksekliklerinden tatmin olduğu zaman beyaz bir kuş çıkarıyor - - çoğunlukla tavuskuyruk - - ve hafifce sallıyarak kanatlarını çırpmasını sağlıyor. Aynı anda yukarıdaki kuşlar kanatlarını kapatıp dalıyor, bize doğru dim dik bomba gibi atılıyorlar ve büyük bir dalga sesiyle önümüze iniyorlar. Kaç kere seyrettiysek inanılmıyacak bir show oldu, kuşlar bize doğru geldikce eğilip kaçınmak içgüdümüzü kontrol etmek zorunda kaldık. Bu kuşların hünerlerini ilk gördüğümüzde böyle bir kaç saniye süren olağanüstü bir olayı ben ağzım açık bir şekilde algılamaya çalışırken yanımda duran Robert’ın üstüme döktüğü sıcak çayla bir anda beyin hücrelerimin şok a girmesi ve aynı zamanda dönüp onun kendini bir tarafa atmasına şahit olmam unutamıyacağım bir hatıra. Onların zamanlamalarınıda ölçmeye çalıştık, kaba bir ölçüm saatte 90 kilometre ile sonuçlandı!!
Değişik damlardan bir çok takım aynı zamanda uçurulduğu halde takımların bir birleriyle ilgilenmemeleri bizde derin tesir bıraktı. O kuşlarda yüksek bir sadakat duygusu olmalıki öyle her zaman şaşırmadan, o yükseklikten, kendi damlarına dalsınlar.
Tabii, bizde bu Adana dewlap ırkının Türkçe adını sorduk, fakat kuşçular sadece bize renk isimleri söylediler. Adana ırkı bu ovanın (Çukurova) yerli ırkı sayılıyor. Buna rağmen ülkenin öteki kısımlarında rastladığımız, Adana’dan daha irice olan gerdanlı (Dewlap türü) kuşlar hep arapca isimlerle adlandırılıp, Suriye orijini ima edilmiştir, ve bu kuşlar dalıcı kuşlar olmamaktadır.
İzmir’e geldiğimizde Dönek isminde başka bir dalıcı ırkla tanıştırıldık. Dönek görünüş bakımından o kadar değişkenki çoğu Amerikan yetiştiricisi bu ırkı melez olarak düşünebilir. Bazı kuşlarda fazla kuyruk tüyü, bazılarında tozluk (ayak bileğinde biten paça vardı ve renk aynılığı veya nizamı yoktu – Çoğu kuşlarda düzensiz beyaz parça renklenmesi vardı ve bunların çoğundada kontrolsüz (az veya çok) akbaş renklenmesi görülüyordu. Fakat yetiştiriciler bu kuşlara bizim gibi renkleri için değer vermiyorlar: bunlar performans kuşları. Seyrettiğimiz performansların çoğu soloydu. Bize bu kuşların küme veya filo değil solo uçmayı sevdiklerini söylediler.
Adana Dewlapları gibi Döneklerinde uysallıkları harikulade bir seviyede, mutlu bir şekilde ayaklarımızın arasında dolaşıyor ve sahipleri sopasıyla kolaylıkla onlara çobanlık yapabiliyor. Kuşları salmaya soktuktan sonra kuşçu bir tanesini seçiyor ve havaya atıyor. Kuşlar genellikle geniş çemberler çizerek uçtular ve yüz elli – iki yüz ayak yükseldiler. Bu noktada sahipleri beyaz bir pırıltı kuşunu (bazen uçan kuşun eşini) çıkartıp elinde kanat çırptırıyor. Aynı anda havadaki kuş bir kanadını kapatıp hızlı bir namlu dönüşü veya tabak dönüşü yapıp arkasından salmasına dalıyor. Kuşçu ona bir kaç buğday tanesini ödül olarak verip salmasına yürütebilir ve aynı kuş yeniden uçuş ve performans için havaya atılabilir yada başka bir kuş. İzmir çevresindeki çoğu kuşcu Dönek besliyor. Döneğin anlamı dönücü – daha önce bize söylendiği gibi dalıcı değil! ve makaracılarla veya taklacılarlada hiç bir alakası yok. O tür kuşların Türkiye’deki adı farklı: Takla. Tabii bizim için ırkın dalış özelliği en az dönüş özelliği kadar tesirli. Bu nedenle biz bu ırkıda keskin vurucular takımına dahil ediyoruz.
Bu iki ırkda – Dewlap ve Dönek – yakın geçmişte Almanya’ya ve öteki ülkelere olduğu gibi Amerika’yada getirildi, ama dalıcılık performanslarını bilen yok. Tahminim, kuşları iyi bir performans seviyesine getirmek zaman ve emek istiyen bir iş. Fakat, biz Amerikalı ve Avrupalı kuşçuların performasları izledikten sonra bu ırklara büyük bir akın edeceğini düşünüyoruz.
Şimdi, değişik kaynaklardan bu dalıcı ırklar hakkında toparladığımız bilgileri yeniden gözden geçirmek için iyi bir zaman. Levi’nin kitabının 62. sayfasında Dewlaplar hakkında otorite sayılan Shadeed bunların karakteristik olarak kanatları yarım kapalı bir şekilde daldıklarından ve bazı çeşitlerinin sakin tabiatlarından bahsediyor. Bunun dışında Dewlapların tabiatları hakkında başka bir İngilizce kaynak bulunmamaktadır. En geniş kapsamlı Alman kitabı olan Joachim Schuette tarafından yazılmış Handbuch der Taubenrassen (1971) Dewlaplar hakkında bayağı geniş bilgi verirken dalıcılık özelliklerinden hiç bahsetmiyor. Fakat Schuette dalıcılık alışkanlığından Syrian Swift (Suriye Kırlangıcı) ‘i anlatırken bahsediyor. Anlattığına göre bu kuşlar Araplar tarafından aynı bizim Adana'da gördüğümüz gibi uçuruluyorlarmış. Buna Güneydoğu Anadoluda, Suriye yakınlarında, bir çok Swift (yazar İspirlerden bahsediyor ve Swift Dewlap kırmasına rastladığımızı ekleyebiliriz ama hiç kimse bu kuşların dalıcılık kabiliyetlerinden bahsetmedi. Bunu araştırmak gerekiyor.
Dönekler hakkında: Levi’nin The Pigeon kitabında hiç bir bilgi yok, fakat Encyclopedia of Pigeon Breeds kitabının 653. sayfasında kısaca “Oriental Sharpshooter” (Oryental Keskinvurucu dan Oryantal Makaracısına veya Türk Makaracısına bağlı olarak bahsediyor. Fakat, büyük bir ihtimalle bu kaynakta bir çok ırkın birbiriyle karıştırılması söz konusu. 1972’de Kaupschafer’in Yugoslavya’daki dalıcı kuşları hakkındaki gözlemlerini açıklayan rapor, daha önce derlenen Yunanistan’daki gözlemleriyle beraber yayınlandı. Orada kuşlar solo uçurulmuyordu fakat çok güzel dalıcılık örnekleri sergiliyorlardı. Kaupschafer’in makalesi içimizden (WFH) bazıları tarafından APJ’de yayınlanmak üzere İngilizceye 1973 yılının Ocak ayında çevirildi. 17. sayfada Dunek isimli bir ırktan bahsediliyor ve verilen bilgilere göre Türkiye’den gelmiş bir ırk. Kaupschaefer bu kuşlardan bazılarını satın alıp Almanya’ya götürmüş.
American Pigeon Journal’ın Haziran 1973 sayısının 330. sayfasında Hamilton Ohio’dan sayın Ahmet Şenol’un kişisel tecrübelerinden bahseden bir makale var. Kendisi İzmir’in yerlilerinden ve şimdi USA’da yaşıyor. İzmir’de duyduğumuz Dönek ismini ırkı tanımlarken kendiside kullanıyor; dönücü anlamında (makaracı yada taklacı değil). Şenol rekabet içinde olan yetiştiricilerin birbirlerinini kuşlarını pırıltı vererek indirmeye çalıştıklarını anlatıyor. Bu ırkla ilgilenen kişilerin Şenol’un makalesini okumasının bir zorunluluk olduğu düşüncesindeyim. Yazışmalarımızda sayın Şenol bize iyi bir grup damızlığı Amerika’ya getirdiğini ve o zamandan beri ülkemizdeki yetiştiricilere bu ırkı yaymaya çalıştığını belirtti. Amerikan yetiştiricilerinin bu kuşları makaracılar ve taklacılarla kırmamalarını umuyor. APJ’nin Mart ve Nisan ayı sayılarının satılık kuşlar bölümünde dönek ırkına rastladığımız belitmek isterim.
APJ’nin Aralık 1978 sayısının 726. sayfasında bir Avusturalyalı yetiştirici “Donak” veya “Douneki” isimli ırktan bahsediyor. Bunların orda çok ender ve pahalı olduğunu söylüyor. Anlattığı karakteristik performans tabak dönüşü ve dalış. Biz bu kuşların orayaYunanlı’lar tarafından getirildiğine kanaat ettik, çünkü bizden önceki anlatılanlar ve kendi gördüklerimize tıpa tıp benziyen açıklamalarla ifade ediliyor. APJ’nin Ocak 1979 sayısındaki K.O. Koeniger’in 1978 Almanca makalesinin Selanik isimli çevirisi ismin Makedonya’daki (Türkiye’den fazla uzakta olmıyan) Salonika şehrinden geldiğini anlatsada, sonuçta yine bu kuşlar Dönek.
Utah’dan makaracı ustası Arvil Stone Türk keskinvurucularıyla ilgilenmeye başlıyor (APJ, Mart 1979, sayfa 151). Bazı makaracılarında tabak dönüşü ve dalışı yaptığının farkına varmış – “Skydiviers” (APJ, Haziran 1978, sayfa 446, ve Haziran 1979, sayfa 436). Acaba sayın Şenol’un ırkları kırmayın nasihatini dinleyecekmi?
Son olarak, Döneğin orijini hakkında spekülasyon yapmak istiyoruz. Belki, bir kırılma olayından ortaya çıktı – Dewlaplarla Oryantal makaracılar? – uzun zaman önce. Eğer başlangıcı öyleyse, Dönekleri yeniden bu yöntemle yaratmak zor olmasa gerek. Neyse, keskinvurucular hakkında daha öğrenmemiz gereken çok şey var.
Yazar: Dr. W. F. Hollander & Robert M. Pettit
Tercüme: Uğur Kurt GÜRSU - TGYB
1978 yılının 10 Eylül ile 9 Kasım tarihleri arası Türkiye’yi gezdik. Ankara’dan başlayıp Nevşehir, Konya, Adana, İskenderun (Scandaroon), Antakya (Antioch), Gaziantep, Mersin, Kıbrıs, Alanya, Antalya, İzmir (Smyrna) ve son olarak İstanbul. Her zaman güvercin yetiştiricilerini aradık ve oradaki İngilizce konuşan arkadaşların sayesinde başarılı olduk. Tabii bir ay gerçekten detaylı bir araştırma yapmak için yeterli değil, fakat geneli iyi temsil eden bir kısımı izlemiş ve, yabancılar tarafından dokunulmamış bir şekilde bulunan, yetiştiriciliğin şu anki durumunu görmüş olduk.
Türkiyede yetiştiricilerin neredeyse hepsi erkek. Geceleri belli kahvehanelerde bir araya gelip hem iyi zaman geçirmiş oluyorlar hemde kuş takası yapıyorlar. Haftalık pazarlarda var. Fakat, klüpler, yöneticiler, aylık ödemeler, showlar, magazinler, posterler veya kitaplar yok. Hatta fotoğraf bile yok. Adamlar gerçekten canlı kuşu görmek aşkında, özelliklede uçuşlarını. Kuşlar hakkındaki bilgiler sadece kulaktan kulağa geçen geleneksel bilgi halinde. Ülkenin değişik kısımları ve değişik şehirleri bir birlerinden farklı özel ırklar beslemekte ve kendilerine özgü uçuş sporları var. Bunun yanında farklı taklacı ırklarına ülkenin her yerinde rastlamak mümkün. Güneyde ise eski usül mesaj (kullanılan kelime carrier ve bağdat benzeri ırklar için kullanılmasının dışında asıl olarak mesaj taşıyan haberleşme kuşları için kullanılan genel bir terim) kuşları. Fakat posta yarışları yok!!
Keskin vurucular veya dalıcı güvercinler üzerine ilk dersimizi Adana şehrinde aldık. Akdeniz’den fazla uzak olmıyan bu büyük şehir Taurus (Toros dağlarının güneyinde Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının bulunduğu ovada kurulu. İklim tropikale yakın ve pamuk bölgenin başta gelen ürünü. Dewlap türü, bir çok renkte bulunan, bir ırkın (Adana, yerli burada en yaygın yetiştirilen ırk olduğunu keşfettik. Bu kuşlar yerde ve çoğunlukla tahta (bazen bayağı tehlikeli bir şekilde sallantılı) merdivenlerle çıkılan beton damlarda kurulu salmalarda besleniyor. Salmalarda genellikle güneşlik yok ve çoğunda pencerede yok. Fakat, gerçekten olağandışı olan bir özellikleri kuşların dikkatli, düzenli bir şekilde eş olarak dolap bölümlerine yerleştirilmiş olması ve bu dolapların menteşeli kapıları olması. Çoğu zaman kuşlar bu dolapcıkların içinde karanlıkta tutuluyor. Hatta bazı kuşcular salma bile kullanmıyor - - damda sadece dolaplar var!!! Sonuçta, Adana’yı dolaplar şehri olarak anmaya karar verdik.
Adana kuşları sağlam yapılı, elle tutulur büyüklükte kuşlar. Aşağı yukarı bizim postalardan biraz daha iriler. Kafa yapıları gürbüz, dewlapların tipik gerdan yapısı mevcut. Gözler çoğunlukla elã. Bu kuşların çoğunda kanat uçları beyaz ve bazılarında beyaz sakal veya burun üstü mevcut. Bacaklar paçasız ve çoğunlukla bronz, kemik veya plastikten yapılmış çeşitli bilezikler takılı. Kuşlar dolaplarından bırakıldığında sadece çevremizde dolaşıp yem (buğday) aradılar. Korkunun hiçbir izi yoktu. Sahipleri onları uzunca bir sopayla yönetiyor; dolap bölmelerine girmelerini istediğinde sadece sopasıyla onları yönlendiriyor ve onlarda dolaplarına giriveriyor. Böyle kuşların uçucu kuş olabileceklerini düşünmeyebilirsiniz. Evet, bizede öğrettiler!
Kuşları dolaplara soktuktan sonra kuşçu çoğunlukla üç kuştan oluşan bir takım seçip dama koyuyor yada havaya atıyor. Onların yükseklere çıkması için sinyal veriyor, bazen renkli bir bayrakla, ve o kocaman kuşlar öyle tırmanabilirmi! Döne döne, 100 metrelik dairelerle, yükselerek, yükselerek, gökyüzünde küçücük noktalar oluncaya kadar. Her zaman, kanat kanada sıkı bir takım olarak. Bazen kuşların yerden bin ayak yukarıda olduklarını tesbit ettik. Kuşcu yüksekliklerinden tatmin olduğu zaman beyaz bir kuş çıkarıyor - - çoğunlukla tavuskuyruk - - ve hafifce sallıyarak kanatlarını çırpmasını sağlıyor. Aynı anda yukarıdaki kuşlar kanatlarını kapatıp dalıyor, bize doğru dim dik bomba gibi atılıyorlar ve büyük bir dalga sesiyle önümüze iniyorlar. Kaç kere seyrettiysek inanılmıyacak bir show oldu, kuşlar bize doğru geldikce eğilip kaçınmak içgüdümüzü kontrol etmek zorunda kaldık. Bu kuşların hünerlerini ilk gördüğümüzde böyle bir kaç saniye süren olağanüstü bir olayı ben ağzım açık bir şekilde algılamaya çalışırken yanımda duran Robert’ın üstüme döktüğü sıcak çayla bir anda beyin hücrelerimin şok a girmesi ve aynı zamanda dönüp onun kendini bir tarafa atmasına şahit olmam unutamıyacağım bir hatıra. Onların zamanlamalarınıda ölçmeye çalıştık, kaba bir ölçüm saatte 90 kilometre ile sonuçlandı!!
Değişik damlardan bir çok takım aynı zamanda uçurulduğu halde takımların bir birleriyle ilgilenmemeleri bizde derin tesir bıraktı. O kuşlarda yüksek bir sadakat duygusu olmalıki öyle her zaman şaşırmadan, o yükseklikten, kendi damlarına dalsınlar.
Tabii, bizde bu Adana dewlap ırkının Türkçe adını sorduk, fakat kuşçular sadece bize renk isimleri söylediler. Adana ırkı bu ovanın (Çukurova) yerli ırkı sayılıyor. Buna rağmen ülkenin öteki kısımlarında rastladığımız, Adana’dan daha irice olan gerdanlı (Dewlap türü) kuşlar hep arapca isimlerle adlandırılıp, Suriye orijini ima edilmiştir, ve bu kuşlar dalıcı kuşlar olmamaktadır.
İzmir’e geldiğimizde Dönek isminde başka bir dalıcı ırkla tanıştırıldık. Dönek görünüş bakımından o kadar değişkenki çoğu Amerikan yetiştiricisi bu ırkı melez olarak düşünebilir. Bazı kuşlarda fazla kuyruk tüyü, bazılarında tozluk (ayak bileğinde biten paça vardı ve renk aynılığı veya nizamı yoktu – Çoğu kuşlarda düzensiz beyaz parça renklenmesi vardı ve bunların çoğundada kontrolsüz (az veya çok) akbaş renklenmesi görülüyordu. Fakat yetiştiriciler bu kuşlara bizim gibi renkleri için değer vermiyorlar: bunlar performans kuşları. Seyrettiğimiz performansların çoğu soloydu. Bize bu kuşların küme veya filo değil solo uçmayı sevdiklerini söylediler.
Adana Dewlapları gibi Döneklerinde uysallıkları harikulade bir seviyede, mutlu bir şekilde ayaklarımızın arasında dolaşıyor ve sahipleri sopasıyla kolaylıkla onlara çobanlık yapabiliyor. Kuşları salmaya soktuktan sonra kuşçu bir tanesini seçiyor ve havaya atıyor. Kuşlar genellikle geniş çemberler çizerek uçtular ve yüz elli – iki yüz ayak yükseldiler. Bu noktada sahipleri beyaz bir pırıltı kuşunu (bazen uçan kuşun eşini) çıkartıp elinde kanat çırptırıyor. Aynı anda havadaki kuş bir kanadını kapatıp hızlı bir namlu dönüşü veya tabak dönüşü yapıp arkasından salmasına dalıyor. Kuşçu ona bir kaç buğday tanesini ödül olarak verip salmasına yürütebilir ve aynı kuş yeniden uçuş ve performans için havaya atılabilir yada başka bir kuş. İzmir çevresindeki çoğu kuşcu Dönek besliyor. Döneğin anlamı dönücü – daha önce bize söylendiği gibi dalıcı değil! ve makaracılarla veya taklacılarlada hiç bir alakası yok. O tür kuşların Türkiye’deki adı farklı: Takla. Tabii bizim için ırkın dalış özelliği en az dönüş özelliği kadar tesirli. Bu nedenle biz bu ırkıda keskin vurucular takımına dahil ediyoruz.
Bu iki ırkda – Dewlap ve Dönek – yakın geçmişte Almanya’ya ve öteki ülkelere olduğu gibi Amerika’yada getirildi, ama dalıcılık performanslarını bilen yok. Tahminim, kuşları iyi bir performans seviyesine getirmek zaman ve emek istiyen bir iş. Fakat, biz Amerikalı ve Avrupalı kuşçuların performasları izledikten sonra bu ırklara büyük bir akın edeceğini düşünüyoruz.
Şimdi, değişik kaynaklardan bu dalıcı ırklar hakkında toparladığımız bilgileri yeniden gözden geçirmek için iyi bir zaman. Levi’nin kitabının 62. sayfasında Dewlaplar hakkında otorite sayılan Shadeed bunların karakteristik olarak kanatları yarım kapalı bir şekilde daldıklarından ve bazı çeşitlerinin sakin tabiatlarından bahsediyor. Bunun dışında Dewlapların tabiatları hakkında başka bir İngilizce kaynak bulunmamaktadır. En geniş kapsamlı Alman kitabı olan Joachim Schuette tarafından yazılmış Handbuch der Taubenrassen (1971) Dewlaplar hakkında bayağı geniş bilgi verirken dalıcılık özelliklerinden hiç bahsetmiyor. Fakat Schuette dalıcılık alışkanlığından Syrian Swift (Suriye Kırlangıcı) ‘i anlatırken bahsediyor. Anlattığına göre bu kuşlar Araplar tarafından aynı bizim Adana'da gördüğümüz gibi uçuruluyorlarmış. Buna Güneydoğu Anadoluda, Suriye yakınlarında, bir çok Swift (yazar İspirlerden bahsediyor ve Swift Dewlap kırmasına rastladığımızı ekleyebiliriz ama hiç kimse bu kuşların dalıcılık kabiliyetlerinden bahsetmedi. Bunu araştırmak gerekiyor.
Dönekler hakkında: Levi’nin The Pigeon kitabında hiç bir bilgi yok, fakat Encyclopedia of Pigeon Breeds kitabının 653. sayfasında kısaca “Oriental Sharpshooter” (Oryental Keskinvurucu dan Oryantal Makaracısına veya Türk Makaracısına bağlı olarak bahsediyor. Fakat, büyük bir ihtimalle bu kaynakta bir çok ırkın birbiriyle karıştırılması söz konusu. 1972’de Kaupschafer’in Yugoslavya’daki dalıcı kuşları hakkındaki gözlemlerini açıklayan rapor, daha önce derlenen Yunanistan’daki gözlemleriyle beraber yayınlandı. Orada kuşlar solo uçurulmuyordu fakat çok güzel dalıcılık örnekleri sergiliyorlardı. Kaupschafer’in makalesi içimizden (WFH) bazıları tarafından APJ’de yayınlanmak üzere İngilizceye 1973 yılının Ocak ayında çevirildi. 17. sayfada Dunek isimli bir ırktan bahsediliyor ve verilen bilgilere göre Türkiye’den gelmiş bir ırk. Kaupschaefer bu kuşlardan bazılarını satın alıp Almanya’ya götürmüş.
American Pigeon Journal’ın Haziran 1973 sayısının 330. sayfasında Hamilton Ohio’dan sayın Ahmet Şenol’un kişisel tecrübelerinden bahseden bir makale var. Kendisi İzmir’in yerlilerinden ve şimdi USA’da yaşıyor. İzmir’de duyduğumuz Dönek ismini ırkı tanımlarken kendiside kullanıyor; dönücü anlamında (makaracı yada taklacı değil). Şenol rekabet içinde olan yetiştiricilerin birbirlerinini kuşlarını pırıltı vererek indirmeye çalıştıklarını anlatıyor. Bu ırkla ilgilenen kişilerin Şenol’un makalesini okumasının bir zorunluluk olduğu düşüncesindeyim. Yazışmalarımızda sayın Şenol bize iyi bir grup damızlığı Amerika’ya getirdiğini ve o zamandan beri ülkemizdeki yetiştiricilere bu ırkı yaymaya çalıştığını belirtti. Amerikan yetiştiricilerinin bu kuşları makaracılar ve taklacılarla kırmamalarını umuyor. APJ’nin Mart ve Nisan ayı sayılarının satılık kuşlar bölümünde dönek ırkına rastladığımız belitmek isterim.
APJ’nin Aralık 1978 sayısının 726. sayfasında bir Avusturalyalı yetiştirici “Donak” veya “Douneki” isimli ırktan bahsediyor. Bunların orda çok ender ve pahalı olduğunu söylüyor. Anlattığı karakteristik performans tabak dönüşü ve dalış. Biz bu kuşların orayaYunanlı’lar tarafından getirildiğine kanaat ettik, çünkü bizden önceki anlatılanlar ve kendi gördüklerimize tıpa tıp benziyen açıklamalarla ifade ediliyor. APJ’nin Ocak 1979 sayısındaki K.O. Koeniger’in 1978 Almanca makalesinin Selanik isimli çevirisi ismin Makedonya’daki (Türkiye’den fazla uzakta olmıyan) Salonika şehrinden geldiğini anlatsada, sonuçta yine bu kuşlar Dönek.
Utah’dan makaracı ustası Arvil Stone Türk keskinvurucularıyla ilgilenmeye başlıyor (APJ, Mart 1979, sayfa 151). Bazı makaracılarında tabak dönüşü ve dalışı yaptığının farkına varmış – “Skydiviers” (APJ, Haziran 1978, sayfa 446, ve Haziran 1979, sayfa 436). Acaba sayın Şenol’un ırkları kırmayın nasihatini dinleyecekmi?
Son olarak, Döneğin orijini hakkında spekülasyon yapmak istiyoruz. Belki, bir kırılma olayından ortaya çıktı – Dewlaplarla Oryantal makaracılar? – uzun zaman önce. Eğer başlangıcı öyleyse, Dönekleri yeniden bu yöntemle yaratmak zor olmasa gerek. Neyse, keskinvurucular hakkında daha öğrenmemiz gereken çok şey var.
Yazar: Dr. W. F. Hollander & Robert M. Pettit
Tercüme: Uğur Kurt GÜRSU - TGYB