PEYGAMBER EFENDİMİZ(SAV)'İN DOĞUM GÜNÜ...

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Kerim KINIR
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Cevaplar Cevaplar 5
  • Görüntüleme Görüntüleme 2K
Katılım
15 Ağu 2012
Mesajlar
1,070
Tepkime puanı
1
Yaş
31
Siteyi ziyaret et
Ad Soyad
Kerim KINIR
Meslek
Operatör
Şehir
Kocaeli
İlgi Alanı
Kediler
PEYGAMBER EFENDİMİZ(SAV)'İN DOĞUM GÜNÜ...​
Mîlâdın 571, Rebîülevel ayının 12.gecesi, (Nisan ayının 20.günü) Mekke ufukları ağarırken Peygamber Efendimiz, Hz.Muhammed-ül Mustafa Sallallâhü Aleyhi ve Sellem dünyâyı şereflendirdi. O'nun doğduğu sabah, âlem başka bir âlem oldu, cihan nurla doldu. Zirâ O'nun teşrifleri sıradan bir hâdise değildi. Bütün peygamberlerin geleceğini müjdelediği ins-ü cin'in ve melâikei kirâmın teşriflerini beklediği bir peygamberdi O.. Bu yüzden, geceler içinde benzeri yoktur. Kâinâtın en azametli hâdisesi bu gece vukûa gelmiştir. Bütün âlem bu geceyi bekliyordu.


Peygamber Efendimiz'in babası Abdullah, az zaman önce vefât etmiş olduğundan, annesi Hz.Âmine hiç zahmet çekmeden dünyâya getirdiği bu nur topu çocuğu, dedesi Abdulmuttalib'e müjdeleyince, bahtiyar dede torununun doğumuna pek sevindi. Hemen bir ziyâfet vererek O'na isim koydu.

Kureyş uluları; "Bu ziyâfete sebep olan çocuğa ne isim koydun?" diye sorduklarında,

Abdulmuttalib; "Muhammed ismini verdim." dedi.

Onlar; "Ecdâdında olmayan bu ismi vermekten muradın nedir?" diye sorunca,

Abdulmuttalib; "Umarım ki O'nu yerde halk, ulvîlikler âleminde Hakk pek çok övecek" diye cevap verdi. (Zîra, Muhammed; «pek çok hamd-ü senâ olunmuş kimse» mânâsına gelmektedir.)

Peygamber Efendimiz'in doğduğu gece dünyâda fevkalâde hâdiseler oldu. Şöyle ki:

O devrin en büyük devleti Kisrâ'nın sarayında, mimarların mühendislerin yıkılmaz diye rapor verdiği ondört sütun çöktü.

Sâvâ gölü kurudu.

Mecûsîlerin uzun müddetten beri sönmeden yakıp tapındıkları ateşgedeleri söndü.

Müşriklerin Kâbe üzerine koymuş oldukları putlar devrilip kırıldı. Onların, hâşâ, ALLAH diye tapındıkları putları küp kırığına dönmüştü.

Bütün bunlar çok mühim bir şeye işâret ve beşâretti. Çünkü, Hak gelmiş, bâtıl zâil olmuştu. Hakkı telkin ve tebliğ edecek olan Kâinâtın Efendisi, Peygamberler Peygamberi, Fahri âlem, Muhammed'ül Mustafa (S.A.V.) doğmuştu.

KIYAMET GÜNÜNDE PEYGAMBER EFENDİMİZ HEPİMİZDEN RAZI VE HEPİMİZE ŞEFAATÇİ OLSUN İNŞALLAH...
 
Biz Seni Görmeden Sevdik Ya ''RESULALLAH''Doğum Günün Kutlu Olsun''20 Nisan 571''
 

Ekli dosyalar

  • 536995_510526405650036_1450259072_n.webp
    536995_510526405650036_1450259072_n.webp
    8.1 KB · Görüntüleme: 1,529
levlake levlak lema halaktül eflak

SEN OLMASYDIN BEN BU KAİNATI YARATMAZDIGIM DEDİĞİ İNSANLARIN MAAHLUKLARIN CANLI VE CANSIZ BÜTÜN VARLIKLARIN 18 BİN ALEMİN YARATILMASININ SEBEBİ OLAN ALEMLERİN EFENDİSİ BÜTÜN MÜSLÜMAN ALEMİNİN VE PEYGAMBERLERİN ŞEFAATÇİSİ MUHAMMED MUSTAFA SALLALAHU ALEYHİ VESSELLEM İYİKİ DOGDUN İYİKİ DOGDUNKİ BİZLERDE SENİN YÜZÜN HÜRMETİNE DOGDUK. VE EN BÜYÜK ŞEREF OLAN MÜSLÜMAN OLARAK BİRDE ÜSTÜNE ÜST SENİN ÜMMETİN OLARAK ŞEREFLENDİK VE ŞEREFLENDİRDİN. RABBİMİZE HAMDU SENALAR OLSUN. ONUN ÜMMETİ OLMAK NE BÜYÜK ŞEREF. MÜSLÜMAN OLMAK NE BÜYÜK NİGMET BİRDE ÜSTÜNE ÜST MÜSLÜMAN OSMANLI DEVLETİ GİBİ PEYGAMBER EFENDİMİZİN MEDDİNE MAZHAR OLMUŞ FATİHİN TORUNLARI OLMAK BUDA BULUNMAZ İĞMET ELHAMDULİLLAH. BİZLER NE KADAR ŞÜKRETSEK NE KADAR HAMD ETSEK AZDIR. ESSELATU VESSELAMU ALEYKE YA RESUL YA HABİB YA ŞEFİĞ YA NEBİ ALLAH
 
Kerim TÜRK' Alıntı:
PEYGAMBER EFENDİMİZ(SAV)'İN DOĞUM GÜNÜ...​
Mîlâdın 571, Rebîülevel ayının 12.gecesi, (Nisan ayının 20.günü) Mekke ufukları ağarırken Peygamber Efendimiz, Hz.Muhammed-ül Mustafa Sallallâhü Aleyhi ve Sellem dünyâyı şereflendirdi. O'nun doğduğu sabah, âlem başka bir âlem oldu, cihan nurla doldu. Zirâ O'nun teşrifleri sıradan bir hâdise değildi. Bütün peygamberlerin geleceğini müjdelediği ins-ü cin'in ve melâikei kirâmın teşriflerini beklediği bir peygamberdi O.. Bu yüzden, geceler içinde benzeri yoktur. Kâinâtın en azametli hâdisesi bu gece vukûa gelmiştir. Bütün âlem bu geceyi bekliyordu.


Peygamber Efendimiz'in babası Abdullah, az zaman önce vefât etmiş olduğundan, annesi Hz.Âmine hiç zahmet çekmeden dünyâya getirdiği bu nur topu çocuğu, dedesi Abdulmuttalib'e müjdeleyince, bahtiyar dede torununun doğumuna pek sevindi. Hemen bir ziyâfet vererek O'na isim koydu.

Kureyş uluları; "Bu ziyâfete sebep olan çocuğa ne isim koydun?" diye sorduklarında,

Abdulmuttalib; "Muhammed ismini verdim." dedi.

Onlar; "Ecdâdında olmayan bu ismi vermekten muradın nedir?" diye sorunca,

Abdulmuttalib; "Umarım ki O'nu yerde halk, ulvîlikler âleminde Hakk pek çok övecek" diye cevap verdi. (Zîra, Muhammed; «pek çok hamd-ü senâ olunmuş kimse» mânâsına gelmektedir.)

Peygamber Efendimiz'in doğduğu gece dünyâda fevkalâde hâdiseler oldu. Şöyle ki:

O devrin en büyük devleti Kisrâ'nın sarayında, mimarların mühendislerin yıkılmaz diye rapor verdiği ondört sütun çöktü.

Sâvâ gölü kurudu.

Mecûsîlerin uzun müddetten beri sönmeden yakıp tapındıkları ateşgedeleri söndü.

Müşriklerin Kâbe üzerine koymuş oldukları putlar devrilip kırıldı. Onların, hâşâ, ALLAH diye tapındıkları putları küp kırığına dönmüştü.

Bütün bunlar çok mühim bir şeye işâret ve beşâretti. Çünkü, Hak gelmiş, bâtıl zâil olmuştu. Hakkı telkin ve tebliğ edecek olan Kâinâtın Efendisi, Peygamberler Peygamberi, Fahri âlem, Muhammed'ül Mustafa (S.A.V.) doğmuştu.

KIYAMET GÜNÜNDE PEYGAMBER EFENDİMİZ HEPİMİZDEN RAZI VE HEPİMİZE ŞEFAATÇİ OLSUN İNŞALLAH...
 
Naat (Arif Nihat Asya)



Bu şiiri, ilk kez radyodan dinlemiştim.
O zaman, işe gitmek üzere uyanmış ve hazırlıklarımı tamamlamıştım. Her zamanki gibi, evden çıkmaya yeltenmiştim ki, odamdaki radyodan bir ses:

"Konsun yine pervazlara güvercinler,
'Hu' 'hu'lara karışsın aminler,
Mübarek akşamdır,
Gelin ey Fatihalar, Yasinler.. "

Kapı eşiğine sinmiştim...

Şiir bitsin, koşarak giderim, dedim kendi kendime. Ancak biraz sonra, şiirin epey uzun olduğunu farkedecektim.

Ses tanıdık geliyordu; ancak bu eseri bilmiyordum.
Ve sonlara doğru, şiiri yorumlayanın İbrahim Sadri olduğuna kanaat getirdim.

Radyoda şiir bitti; ama ben de erimiş, bitmiştim. Usul usul tekrar ediyordum:
"Konsun yine pervazlara güvercinler,
'Hu' 'hu'lara karışsın aminler,
Gelin ey Fatihalar, Yasinler.. "

Ve işe giderken, yol boyunca aklımda kalan bu mısraları yineledim durdum.

Arif Nihat Asya'nın "Naat" adlı ölümsüz eseri


Seccaden kumlardı..
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!.

Mescit mümin, minber mümin...
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”..

Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..

Kapına gelenler ya muhammed,
- uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından...

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi...

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi..
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!..

Günler ne günlerdi, ya
Muhammed!..
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı...
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,

Halime’nin kucağında,
Abdullahın yetimi,
Amine’nin emaneti ağlardı..

Hatice’nin goncası
Aişe’nin gülüydün..
Ümmetin göz bebeği
Göklerinresulüydün..
Elçi geldin, elçiler gönderdin;
Ruhunu Allah’a; elini ümmetine verdin,
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan;
Medine’ye göçerdin..
Biz,
Bu dünyadan nereye
Göçelim ya muhammed!
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“ebu leheb öldü” diyorlar;

Ebu leheb ölmedi ya muhammed!
Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor...

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi ey nebi!
Adına alışkın dudaklarımız..
Artık yolunu bilmiyor,
Artık yolunu unuttu
Ayaklarımız
Kabene siyahlar
Yakışmamıştır ya muhammed!
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur; kaf dağında derebeyi..

Onu da yaralarlar kanadından
Gelse bir şefkat meleği..
İyiliğin türbesine,
Türbedar oldu iyi..
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyilikler getir, güzellikler getir
Adem oğullarına...

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi taiftir, kimi hayberdir...
Fethedemedik ya muhammed
Senelerdir...

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi;
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği..

Bayram yaptı yabanlar
Semave’yi boşaltıp;
Save’yi dolduranlar
Atını hendeklerden – bir atlayışta –
Aşırdı aşıranlar..
Ağlasın yesrib!
Ağlasın selmanlar...

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti ey nebi!
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Ne oldu ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar....

Uçsuz bucaksız çöllerde
Yine izler gelenlerin;
Yollar gideceklerindir....

Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir.

Örümcek ne havada
Ne suda, ne yerdeydi
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi

Şu kuytu cinlerin mi, perilerin yurdu mu,
Şu yuva ki bilinmez;
Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi
Kumru mu..
Kuşlarını bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu..

Ey abva’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran uyusun çöllerin,
Ilık kumlarıyla örtülü..

Dinleyene hala
Çöller ses verir....
Yaleyl, susar,
Uğultular gelir...
Mersiye okur uhud,
Kaside söyler bedir;
Sen de bir hac günü
Başta Muhammed, yanında
Ebu bekir,
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü,
Destan yap ey şehir!

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya Muhammed yarına!
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Adem oğullarına...

Yüreklerden taşsın
Yine imanlar!
Itri, bestelesin tekbirini;
Evliya okusun Kur’anlar..
Ve Kur’anı göz nuruyla çoğaltsın
Kayışzade osmanlar...

Na’tını Galib yazsın, mevlidini
Süleymanlar..
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin sinanlar..
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel ey muhammed!
Bahardır
Dudaklar ardında saklı
“amin”lerimiz vardır..
Hacdan döner gibi gel..........
Miraçtan iner gibi gel...........
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, ruzgar kanat;
Hızır kanat, cibril kanat,
Nisan kanat, bahar kanat;
Ayetlerini ezber bilen,
Yapraklar kanat...

Açılsın göklerin kapıları
Açılsın perdeler, kat kat..
Çöllere dökülsün yıldızlar,
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar..
Çöl gecelerinden yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilal-i Habeşi sustuysa;
Ezanlarını Davud okusun!

Konsun yine pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Kutlu doğum haftamız Mübarek olsun
Allah rızası için bir selavat bir fatiha okuyun.
__________________
Namazım kabul oldu mu ? diye düşünme !
Secdeye kabul edildiğine şükret..........

Cevdet ÖZBAYER
0536 843 24 03
 
allah bizi onun yolundan ayırmasın bizlerin kalbine hidayet eylesin peygamber efendimizin ardından cennet kapılarından geçenlerden eylesin
 
Geri
Üst