aydinhoca
Üye
- Katılım
- 12 Mar 2009
- Mesajlar
- 4
- Tepkime puanı
- 0
- Yaş
- 77
- Ad Soyad
- Aydın Ayhan
- Meslek
- emekli
- İlgi Alanı
- Diğer
POSTA GÜVERCİNLERİNİN HABERLEŞMEDE KULLANIMI
Adının önünde “POSTA” ismi kullanılan tek kuş “GÜVERCİN” dir. İlk çağlarda, büyük devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, en önemli ve hızlı haberleşmeyi sağlayan hayvan “POSTA GÜVERCİNLERİ”dir.
Her ne kadar güvercinlerin posta hizmetlerinde kullanılmağa başlanmasıyla ilgili farklı tarihler veriliyorsa da, eski Mısır duvar resimlerinde güvercinlerin haberleşme hizmetlerinde kullanıldığı açıkça görülmektedir. Güvercinler, çok eski çağlardan beri ehlileştirilmiş uçucu kuşlardandır.
Dünyada en uzun mesafelere gidebilen hayvanlar kuşladır. Bir “ Kutup Sumrusu”nun her yıl Kuzey Kutbu’ndan Güney Kutbu’na gidip gelerek 25.000 km yol kat ettiğini göz önüne alırsak, posta güvercinlerinin çok uzun mesafelerden geri dönmelerine şaşmamak gerekir.
Kitab-ı Mukaddes’te Tevrat’ta “Tekvin” kısmında Bab 8 Ayet:8-12 arasında Hazret-i Nuh ile güvercin arasındaki kıssa şöyle geçmektedir: “Ve sular toprağın yüzü üzerinden eksildi mi diye görmek için, yanından güvercin gönderdi.-8- Fakat güvercin ayağının tabanına bir ıstırahat yeri bulamadı, ve gemiye onun yanına döndü.;çünkü sular bütün yer üzerinde idiler;ve elini uzatıp onu tuttu, ve onu kendi yanına gemiye aldı.-9- Ve diğer yedi gün daha bekledi; ve güvercini gemiden tekrar gönderdi.-10- Ve akşam vakti güvercin onun yanına girdi;ve işte; ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağı vardı;ve Nuh suların yeryüzünden eksilmiş olduklarını bildi.-11- Ve diğer yedi gün daha bekledi ve güvercini gönderdi;ve artık tekrar kendisine dönmedi.-12” Gerek Tevrat’ya gerek Luka İncili’nde bir çok yerde “güvercin” Allah’a kurban edilen hayvanlar arasında mukaddes bir varlık olarak geçer.
Antik bütün kavimlerde güvercinler kutsaldır. Pek çok tanrı güvercin şeklinde tezahür eder. Mitolojiye göre Babil kraliçesi Semiramis, güvercinler tarafından bulunmuş, güvercinler mandıralardan aşırdıkları süt ve peynirle onu beslemişler, büyüyünce ona “Güvercinlerden Gelme” anlamına gelen “Semiramis” denilmiştir.
Babil ve Hind Mitolojisi’nde Tanrıların anası Sacca veya Kraliçe Tabernade ölünce güvercine dönüşmüştür. MÖ.8 yüzyılda yaşadığı söylenen Samîlerin kraliçe-tanrıçası “Semiramis” ismi Babilce “Z’emir – amit” = “dal taşıyan güvercin” anlamına gelmektedir.
Mısırlılardan sonra Perslerin ve Romalıların haberleşmede posta güvercinleri kullandıkları bilinmektedir.
Güvercinler, askeri açıdan, her bakımdan stratejik kıymet taşıyan hayvanlardı. Yakın zaman öncesine kadar, bütün dünya ordularında olduğu gibi, Türk Ordusu’nda da posta güvercinleri yetiştiren bir bölüm mevcuttu.
Güvercinler, tarih boyunca haberleşmede kullanıldığı gibi özellikle “güherçile” (saltpeter) denilen gübresi son derece yüksek oranda potasyum nitrat ve amonyum nitrat, yani nitrik asit ihtiva ettiği için barut imalinde kullanılırdı.
Osmanlı ülkesinin her tarafında “güherçile” elde edilen, “Güvercinlik” adını taşıyan; kasaba, nahiye, köy, kale bulunduğu gibi, sultan hasları arasında da “güvercinlikler” (Kaz dağları Güvercinlik Hassı) bulunuyordu. Anadolu’da bazı limanların bugün bile “Güvercin İskelesi” adını taşımasına şaşmamak gerekir. (Menteşe, Gelibolu, Dikili, Lapseki ve Selanik Güvercinlik İskeleleri)
Gene birçok “güvercinliklerin yanında, devletin en stratejik, korunması gereken kale ve şehirlerin yakınında yada ordu merkezlerinde “baruthaneler” de kurulmuştu.( Gelibolu Baruthanesi, Kayseri Güherçile Fabrikası, Hazergrad Güherçile Fabrikası, İstanbul Baruthanesi gibi )
Devlet bazı bölgelerde baruthanelerin sürekli ihtiyaçlarını karşılamak için bazı şehir ve kasabaların vergilendirilmesinde verginin “güherçile ile ödenmesi” yükümlülüğünü bile getirmişti. Mesela; İstanbul Baruthanesi için Karaman, Bor, Kayseri ve kazaları mukataası mültezimi “güherçile” ile borçlandırılmıştı.
“Posta güvercinlerinin Avrupa’ya gitmeleri 3.Haçlı Seferi sırasında olmuştur. 1191 yılında Haçlılar’ın Akka’yı kuşatmaları sırasında kale kumandanı Sultan Selahaddin Eyyubi ile güvercinler vasıtasıyla haberleşirken kuşlardan birisinin Haçlılar’ın eline geçmesiyle bu kuşların onların o zamana kadar bilmedikleri bir haberleşme vasıtası olduğunu anlayarak, bazılarını alıp dönüşlerinde Avrupa’ya götürmüşlerdir. Suriye hükümdarı Nurettin Zengi (1146- 1174) ordusunda haberleşme amacıyla sürekli posta güvercinleri yetiştirtmişti. O tarihten itibaren de güvercinler dünyanın bütün ordularında askeri amaçlarla kullanılır oldular. Osmanlı Orduları da sefere çıkarlarken beraberlerinde “kuşçuların” baktığı sepetlerle posta güvercinleri taşırlardı.
Şah İsmail’in İran Ordusu Karahan kumandasında 1515 de Diyarbakır’ı kuşattığında, halk açlıktan tam teslim olacaklarken bir güvercin “Osmanlı Ordusu’nun yardıma geleceği” haberini getirmiş, şehir teslim olmayarak biraz daha direnmişti.10 Eylül 1515 de Bıyıklı Mehmet Paşa komutasında Osmanlı Ordusu yetişmiş, İranlılar kuşatmayı kaldırıp geri çekilince şehir kurtulmuştu. Hattâ bu kurtuluş günü dört yüz yıl kadar ayni gün Diyarbakır’da güvercin yarışlarıyla kutlanmış, ne yazık ki sonra 1.Dünya Savaşı’nın karanlık günlerinde unutulup gitmişti.
Antik çağda güvercin, şekline girilen kutsal bir hayvan olarak addedilmişti. İç Asya’da İslam öncesi Türk Dünyası’nda güvercin önemli kutsal hayvanlardandır. Çin Mitolojisi’nde de güvercin değer verilen kutsal hayvanlardandı.
Hazret-i Peygamber’in Hazret’i Ebubekir ile birlikte Medine’den kaçarken müşriklerin elinden kurtulmak için saklandıkları mağaranın önüne bir çift yaban güvercininin gelip yuva kurarak takipçilerin yanılmasını, İslâm Dünyası’nın her tarafında güvercinlerin “mübarek kuş” olarak kabul edilmelerini sağlamıştı. Belki de bu sebepten İslâm Coğrafyası’nın her tarafında “güvercincilik” yüz yıllar boyu tutku halinde gelişmiştir.
Bir devletin en önemli şehri başşehridir, payıtahtıdır. Devletin dört bir yanından gelen haberlere ihtiyacı olan da devleti yöneten en üstteki kişilerdir. Sultan’dı, vezirlerdi. Bu sebeple devletin en büyük güvercin merkezi İstanbul’daki saraydı. Bütün vilayetlerden her zaman İstanbul’a güvercinler haber taşırlar, İstanbul’dan da acil konularda haber götürürlerdi.
Sarayda, vezirler, paşalar, kumandanlar, tüccarlar, konsolosluklar arasında güvercin yetiştirmek bir moda haline gelmişti. Tabi bu moda posta güvercinleri yanı sıra diğer güvercin ırk ve cinslerini de kapsamaktaydı. Muhtelif saraylarda güvercinlikler bulunurdu. Birçok yerden bu saraylara getirilen güvercinler, buralarda bulunan kuşçular tarafından özel kafeslerde tutulur, bu kuşlar her an geldikleri yere dönmek için hazır tutulurdu.
Ordu merkezlerinde “kuşhaneler” olduğu gibi, Osmanlı Sarayı’nda da “Bahçe-i Hassa”da posta güvercinleri yetiştirilen “Kuşhane-i Hassa” vardı. Bu kuşhanelerde şahin, doğan gibi avcı kuşlara mahsus bölümler olduğu gibi, özellikle posta güvercinleri “kuşçubaşı”lar nezaretinde devletin son derece güvendiği kişiler tarafından gözlenir, beslenir, hazırlanırdı. Her gün, her saat bu kuşçular ülkenin her yanından salınan onlarca güvercini gözler, onların getirdiği haberleri gerekli yerlere iletirlerdi. Bu güvercinler bir süre dinlendirilerek gene mutat vasıtalarıyla vilayet ve ordu merkezlerindeki posta kuşhanelerine gönderirlerdi. Genellikle ard arda belli aralıklarla ayaklarına takılan halkalarda şifreli ayni haberi taşıyan iki kuş salınır, yolda birinin başına bir şey gelirse diğeri bir şekilde haberi alıcısına ulaştırırdı.
Posta güvercinlerinin uçuş yolunda karşılaştıkları en büyük düşmanları şahin, doğan, atmaca gibi yırtıcı kuşlardı. Haberleşmenin son derece müşkül olduğu zamanlarda ve yerlerde bir haberin iletilmesinin haftalar alacağı göz önüne alınırsa , 1000 km lik bir mesafeyi 11 saatte aşabilen bir posta güvercininin hızına o devirde hiçbir vasıta erişemezdi.
Vilayet merkezlerinden İstanbul’a gönderilecek güvercinler, çifter çifter kafesler konur, adalardan veya deniz aşırı vilayetlerden gönderilenler vapurların özel bölümlerinde , karadan gönderilecek olanlar da posta arabalarında, özel kafeslerde, güvenli kimselere teslim edilerek gönderilirdi.
Haberleşme için sürekli güvercin gerektiğinden, Saray Kuşhanesi ve Vilayet Postahaneleri her zaman güvercin satın alınırda. Hindistan’dan bile güvercin getirtildiği gibi, güvercinleriyle ünlü Bağdat, Halep gibi vilayetlerden de iyi cins güvercin satın alınırdı. Alınan güvercinler posta güvercini ise üretilir, posta hizmetlerinde bilinen usullere göre eğitilirdi.
Vilayetlerde posta kuşçuları güvercinlerden çok iyi anlayan kişiler olur, melez ırklardan alınmadığından saf ırk posta güvercini almağa özen gösterirlerdi.
En tanınmış güvercin meraklılarından birisi olan Sultan 2. Abdülhamit, Yıldız Sarayı bahçesinde bir güvercinlik kurdurmuştu. Gene onun emri ile “güvercincilik” konusunun bilimsel olarak ele alınması için “Selanik Hamidî Ziraat Ameliyet Mektebi”nde bir “güvercin kuluçkahane”si kurulmuştu.
Sultan Abdülhamid, posta güvercinlerini konu eden “Muharebe Zamanlarında Muhaberede Güvercin İsdihtamı ve Güvercin Terbiyesi” konusunda bir kitap yazan “Toptaşı Askeri Rüştiyesi Mektebi Fransızca Muallimi Vecib Efendi”yi bir “nişan” ile taltif etmişti. Bizde “posta güvercinleri ile ilgili basılan ilk kitap budur.
Posta güvercinleri, özel muhabere aracı olarak da kullanılıyordu. Moda halini almıştı. Hatta her yıl Ağustos ayında Üsküdar’da bir “Güvercin Panayırı” açılır, burada ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen çok çeşitli cinslerde güvercinler alınır, satılırdı.
Bazen, kuşlar arasında çokça görülen bulaşıcı bir hastalık yayılır, bin özenle yetiştirilen, evlat gibi sevilen güvercinler telef olurdu. Böyle bir salgın sırasında ülkedeki kuşçular çaresiz kalınca, Sultan Abdülhamid, güvercinlerin tedavisi konusunda bilgi ve eğitim vermesi için 1884 de Fransa’dan “Mösyö Jumbar”ı getirtmişti.
İlk çağlardan beri devletler arasındaki münasebetlerde hükümdarlar birbirlerine yolladıkları elçilerle o hükümdara son derece kıymetli mücevherat hediyeler yolladıkları gibi, kıymetli atlar, aslan,kaplan,pars gibi vahşi hayvanlar, evcil geyikler, av için ehlileştirilmiş kartal, şahin, doğan gibi kuşların yanı sıra mutlaka posta güvercinleri de hediye ederlerdi. Özellikle posta güvercinleri hükümdarlar arasında direk iletişimi sağladıkları için son derece önemliydi.
Haberlerin doğrudan ve çabuk teatisi ile çok kere harpleri önlemekte, hükümdarlar arasında dostluğu pekiştirmekte olduğundan belki de “güvercinler” onun için “barış sembolü” sayılmıştı. Efsaneye göre; Hazreti Nuh’un Gemisi’ne kara yakın anlamına gelen bir güvercinin gagasında bir zeytin dalı ile gelmesi ne dereceye kadar barış sembolü sayılır, bilmiyorum.
Osmanlı Devleti de yabancı ülkelerdeki sefaretlerine, o devletin, devlet erkânından meraklılarına hediye ederek taraf kazansınlar diye, onların reddedemeyecekleri hediye olarak zaman zaman posta güvercini yollamıştı. Mesela; 1888 de Waşington Sefaret-i Seniyesi’ne , 1889 da Londra Sefir-i Kebir’i Rüştem Bey’e İstanbul’dan güvercin gönderilmişti.
Siyasi ve askeri amaçlı olduğu gibi ticari amaçlı da posta güvercinleri kullanılırdı. Özellikle; Cenevizli ve Venedikli denizci tüccarlar Karadeniz ve Akdeniz’de bulunan kolonileri ve ticaret gemileri ile merkezleri arasında posta güvercinlerinden etkin olarak faydalanırlardı.
Posta güvercinleri, 1800 lerin başlarından itibaren modern posta teşkilatlarında kullanılmağa başlandı.
Orduların sefere çıktıklarında yanlarına pek çok güvercin almaları harp levazımatından sayılırdı. 1813 de İngiliz- Prusya Orduları’nın Napolyon’un Fransız Ordusu’na karşı kazandığı Waterloo savaşı , İngiltere’ye posta güvercinleri vasıtası ile bildirilmişti.
Osmanlı ordusu için de posta güvercinleri vazgeçilmez muhabere vasıtasıydı. Düşmanın kuşatması altındaki kalelerden uçurulan kuşlarla ordu merkezlerine “imdat” çağrıları yapılır, onların yolladığı karşı haberlere göre düşmana karşı direnilirdi.
Yeniçeri Ocağı’nın 1826 da ortadan kaldırılmasıyla birlikte bu ocağa bağlı olan “Kuşçu Ocağı” da lavedilince ordu ve haberleşmede güvercin isdihtamı uzun süre aksadı.
93 Muharebesi (1877-1878) sırasında haberleşme kopukluklarıyla büyük sıkıntılar çekmemiz, felaketler yaşamamız “posta güvercinciliği” konusuna bir kere daha eğilmemizi gerektirdi. Sefaretlere gönderilen yazılarla, Avrupa ordularında posta güvercini kullanımı hakkında bilgiler toplanmağa çalışıldı.
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan konu ile ilgili belge şöyle:
Yıldız Saray-ı Hümayunu
Baş Kitabet Dairesi
Paris Sefaret-i Seniyesinden şikâr telgrafnamedir.
Posta güvercinleri haber dairesinde bulunup, oranın nezaret-i seniyesine bir cemiyet tarafından terbiye edildiği beyan ediliyor. Bunların suhûletle alınabilmesi için vesaire-i lazımeyi ifa edileceğini Hariciye nezareti vaat etti. Ol babta. 22 Ağustos 95
Serasker
Ziya
Posta güvercinleri, askeri amaçlarla casusluk işlerinde 2.Dünya Savaşı sonuna kadar kullanılmışlardı. 1895 tarihli bir jurnalde Rusların casusluk amacıyla posta güvercini kullanmaları özetle şöyleydi:
“Rus Filosu’nun Karadeniz’de manevraları münasebetiyle İstanbul – Nikolajov ve Sivastopol arasında muhabereyi tesis etmek için Büyükdere Rus Sefaret-i Kebirliği bahçesinde bir posta güvercini istasyonu tesis edildiği…”
Bu arada bir şekilde yolunu şaşıran, bazen de şahinlerin saldırılarıyla yaralanıp yere indiğinde ele geçen posta güvercinlerine bağlanan kağıtlardaki casusluk haberlerine de rastlanıyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında bu tür casus kuşlar çok yakalandığından bir ara posta güvercini besleyenler bu konu ile ilgili uyarılmış, hatta bir süre kontrol altında tutulmuşlardı.
Başbakanlık Devlet Arşivleri’nde Rusya’da isdihdam edilen askeri Posta güvercinleri konusundaki 1898 tarihli belge şöyle:
Seraskeri
Mektubi Kalemi
Hususi
Esnayı muharebede luzumu takdirde Kerç ile Kefe ve Sivastopol arasında isdihtam edilmek üzere celb edilen elli kadar askeri posta güvercininin iki, üç haftadan beri Kerç İsthkâmında talim ve terbiyelerine mübaşeret edildiği gibi, bunların bir zabit idaresinde salıvermek üzere Kefe ve Sivastopol’a ve bu suretle salif-ül arz şehirlerin beyninde iş bu güvercinlerin vasıtasıyla tayin-i muhaberata gayret giryan ve ahkâm ve ihtikâm olmakta idiği Kerç Şehbenderliğinden, Hariciye Nezaret-i Celilesine berkârdır. Bir sureti ba-tezkere ile irsal kılınmış olan tahriri mahallinden meşbuk olmuş olduğu mahz-ı alem-i âmeli buyurmak üzere arz ve irbâr keyfiyet ibtidar kılına, ibtar emr ve irade efendim hazretleri. 23 ağustos 314 – 17 Rebiülahir 316
Serasker
Ziya
Bilhassa Sultan’ın özel ilgisiyle orduda posta güvercini isdihtamı son derece önem kazanmıştı. İstanbul çevresinde bir çok devlet çiftliğinde güvercin yetiştiriliyordu. Küçük Çekmece Ayazma Çiftliği, Kurbağalı Dere Çiftliği , Büyük Kuşluk Çiftliği gibi yerlerde sadece askeri posta güvercinleri yetiştiriliyor ve eğitiliyordu.
1.Dünya Savaşı sırasında casusluk faaliyetlerine karşı alınan önlemler arasında şüpheli şahısların evlerinde bulunan güvercinlerin itlaf edilmesi (hayvan hakları ihlalidir suç ve cezaya girer) ve bu yolla casusluk edenlerin Divan-ı Harp’e verilmesi hakkında Emniyet Umum Müdürlüğü Edirne, Adana, Ankara, İzmir, Bolu, Canik, Çatalca ve diğer yerlere emirler göndermişti.
Günümüzde, dünyanın her tarafında büyük bir sevgi ile yürütülen “güvercincilik” pek çok güvercin ırkını kapsamaktadır. Bunların içinde “Posta Güvercinciliği” önemli bir yer tutmakta her yıl dünyanın çeşitli merkezlerinde çeşitli ödüllü yarışmalar düzenlenmektedir.
Posta güvercinlerinin özellikleri arasında: yuvaya bağlılık, sadakat, uzun mesafelerden bile mutlaka dönmeleri, yılmama, unutmama, kararlılık, cesaret ve sevgi ön sıradadır.
Posta güvercinlerinin gagaları üzerinde bulunan et parçası onların çok yükseklerde de nefes almalarını sağlar. Burun deliklerinin diğer güvercinlere nazaran çok daha geniş olması bu yüzdendir. Normal güvercinlerden daha iri olmaları, göğüslerinin daha dik ve geniş, kuyruk tarafına doğru incelmesi onların uzun mesafelere havada adeta kaymalarını sağlar.
Posta güvercinlerinin her gün en az iki saat talim için uçurulması gerekmektedir. Posta güvercinleri tek eşlidirler ve eşlerine doğru uçarlar. Salındıklarında, önce salındıkları yer üzerinde tam bir daire çizerek yön tayini yaparlar, sonra gözden kaybolarak tek çizgi üzerinden varacakları yere uçarlar. Eşlerine tam sadakat ile bağlıdırlar. Bunun için eşine doğru uçacağından dolayı sadece erkek salınır. Çiftleşme zamanları dışında erkekler dişilerden ayrı tutulur. Böylece aralarında özlem pekiştirilir. Erkek, binlerce kilometre öteye götürülse bile mutlaka dönüp eşine doğru uçar.
1850 de Belçika’da çeşitli posta güvercini ırkları çiftleştirilip “racing pigeon” yarış güvercini elde edildi. Bu tür yarışlarla birlikte posta güvercini (Brieftaube) tutkusu hemen bütün Avrupa’yı sardı. Bugün; Almanya, Avusturya, Fransa, Danimarka, Belçika ve Bulgaristan’da çok tanınmış, dünya çapında yarışmalarda güvercinlerini kanıtlamış posta güvercini yetiştiricileri bulunuyorlar.
Posta Güvercinleri ile ilgili ilk süreli yayın 1883 de Almanya’da yayınlanmağa başlayan “Die Brieftauben” dergisidir ve hala yayınını sürdürmektedir.
Posta güvercini tutkunları; kendi aralarında bilgi, görgü, tecrübe değişimi ve alışveriş için ilk dernekleri olan “Brieftauben Züchter Verein”ı 1864 de kurdular. 2008 de 125. kuruluş yıldönümünü kutlayan “Verband Deutscher Brieftaubenzüchter” bunların en uzun ömürlülerinden birisidir. Bu dernek üyelerinden bazılarının mezar taşlarında güvercin resimleri yer almaktadır.
Avrupa’da ilk uluslar arası yarışmalar 1930 da başladı. Bugün de tespit edilmiş uluslar arası standartlara göre 800km ve 1000 km kategorilerinde yapılmaktadır. Bunların dışında yarışmacılar iddialı rekor yarışmaları da yapabilmektedirler.
Çin’de, bugün 300.000 posta güvercini yetiştiricisi bulunmaktadır. Yarışma kategorileri burada 500 km, 1000 km ve Hongkong-Çin arasında 1300 km mesafedir. Burada rekor olarak ayrıca 2000 km denemeleri yapılmaktadır.
Ülkemizde posta güvercini yarışmaları şöyledir: Yaşlı ve tecrübeli güvercinler Nisan-Haziran Aylarında yarıştırılmakta, genç posta güvercinlerinin yarışmaları Ağustos-Eylül aylarında olmaktadır. Yarışma mesafe kategorileri; 150 km ile 1000 km arasında değişmektedir. Posta güvercinlerinin hızları bazen saatte 100 km yi aşabilmektedir.
Normal olarak 1400 km de rahatlıkla dönebilen posta güvercinlerinin üzerinde yapılan çalışmalar bunların bu mesafeden yuvalarına dönmelerini çeşitli bulgularla açıklamaktadırlar.
• Beyinlerinde bulunan bir elektromanyetik merkez ile dünya elektro manyetik alanı çerçevesinde eşlerinin bulunduğu yuvalarının yerin elektromanyetik merkezi birleşmektedir.
• Gagalarının oluşumu bir radyo alıcısı gibi elektromanyetik yön algılayıcıları olarak çalışmaktadır.
• Gök yüzünde gündüz bizim normal gözle göremediğimiz, ama onların göz yapılarının görmeğe müsait olduğu yıldızların yer ve açılarıyla yön tayini yapabilmektedirler.
Ülkemizde de normal “güvercin severlik” yanı sıra sadece posta güvercini yetiştirenler de İzmir, Manisa, Bursa ve Diyarbakır’da “Posta Güvercini Sevenler Derneği” bulunmaktadır ve bu dernekler birbirleriyle sıkı irtibatta olup her zaman aralarında yarışmalar, denemeler yapmakta, alış verişte bulunmaktadırlar.
Şimdi de birkaç güvercinli türkü:
Güvercinim süt beyaz – Yine geldi bahar yaz
Kurban olam Allah’ım –Seveni sevene yaz. (Aksaray- Ortaköy)
Güvercin uçuverdi - Kanadın açıverdi
El oğlu değil mi - Sevdi de kaçıverdi (Ankara- Safranbolu)
Güvercin vurdum kalkmaz - Kanı sel olmuş akmaz
Küçücükten sevdiğim - Şimdi yüzüme bakmaz (Elazığ – Şanlıurfa)
(Özel Not: Malesef kaynaklar için dipnotlar gözükmüyor. İstek üzerine özel olarak gönderebilirim..)
Adının önünde “POSTA” ismi kullanılan tek kuş “GÜVERCİN” dir. İlk çağlarda, büyük devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, en önemli ve hızlı haberleşmeyi sağlayan hayvan “POSTA GÜVERCİNLERİ”dir.
Her ne kadar güvercinlerin posta hizmetlerinde kullanılmağa başlanmasıyla ilgili farklı tarihler veriliyorsa da, eski Mısır duvar resimlerinde güvercinlerin haberleşme hizmetlerinde kullanıldığı açıkça görülmektedir. Güvercinler, çok eski çağlardan beri ehlileştirilmiş uçucu kuşlardandır.
Dünyada en uzun mesafelere gidebilen hayvanlar kuşladır. Bir “ Kutup Sumrusu”nun her yıl Kuzey Kutbu’ndan Güney Kutbu’na gidip gelerek 25.000 km yol kat ettiğini göz önüne alırsak, posta güvercinlerinin çok uzun mesafelerden geri dönmelerine şaşmamak gerekir.
Kitab-ı Mukaddes’te Tevrat’ta “Tekvin” kısmında Bab 8 Ayet:8-12 arasında Hazret-i Nuh ile güvercin arasındaki kıssa şöyle geçmektedir: “Ve sular toprağın yüzü üzerinden eksildi mi diye görmek için, yanından güvercin gönderdi.-8- Fakat güvercin ayağının tabanına bir ıstırahat yeri bulamadı, ve gemiye onun yanına döndü.;çünkü sular bütün yer üzerinde idiler;ve elini uzatıp onu tuttu, ve onu kendi yanına gemiye aldı.-9- Ve diğer yedi gün daha bekledi; ve güvercini gemiden tekrar gönderdi.-10- Ve akşam vakti güvercin onun yanına girdi;ve işte; ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağı vardı;ve Nuh suların yeryüzünden eksilmiş olduklarını bildi.-11- Ve diğer yedi gün daha bekledi ve güvercini gönderdi;ve artık tekrar kendisine dönmedi.-12” Gerek Tevrat’ya gerek Luka İncili’nde bir çok yerde “güvercin” Allah’a kurban edilen hayvanlar arasında mukaddes bir varlık olarak geçer.
Antik bütün kavimlerde güvercinler kutsaldır. Pek çok tanrı güvercin şeklinde tezahür eder. Mitolojiye göre Babil kraliçesi Semiramis, güvercinler tarafından bulunmuş, güvercinler mandıralardan aşırdıkları süt ve peynirle onu beslemişler, büyüyünce ona “Güvercinlerden Gelme” anlamına gelen “Semiramis” denilmiştir.
Babil ve Hind Mitolojisi’nde Tanrıların anası Sacca veya Kraliçe Tabernade ölünce güvercine dönüşmüştür. MÖ.8 yüzyılda yaşadığı söylenen Samîlerin kraliçe-tanrıçası “Semiramis” ismi Babilce “Z’emir – amit” = “dal taşıyan güvercin” anlamına gelmektedir.
Mısırlılardan sonra Perslerin ve Romalıların haberleşmede posta güvercinleri kullandıkları bilinmektedir.
Güvercinler, askeri açıdan, her bakımdan stratejik kıymet taşıyan hayvanlardı. Yakın zaman öncesine kadar, bütün dünya ordularında olduğu gibi, Türk Ordusu’nda da posta güvercinleri yetiştiren bir bölüm mevcuttu.
Güvercinler, tarih boyunca haberleşmede kullanıldığı gibi özellikle “güherçile” (saltpeter) denilen gübresi son derece yüksek oranda potasyum nitrat ve amonyum nitrat, yani nitrik asit ihtiva ettiği için barut imalinde kullanılırdı.
Osmanlı ülkesinin her tarafında “güherçile” elde edilen, “Güvercinlik” adını taşıyan; kasaba, nahiye, köy, kale bulunduğu gibi, sultan hasları arasında da “güvercinlikler” (Kaz dağları Güvercinlik Hassı) bulunuyordu. Anadolu’da bazı limanların bugün bile “Güvercin İskelesi” adını taşımasına şaşmamak gerekir. (Menteşe, Gelibolu, Dikili, Lapseki ve Selanik Güvercinlik İskeleleri)
Gene birçok “güvercinliklerin yanında, devletin en stratejik, korunması gereken kale ve şehirlerin yakınında yada ordu merkezlerinde “baruthaneler” de kurulmuştu.( Gelibolu Baruthanesi, Kayseri Güherçile Fabrikası, Hazergrad Güherçile Fabrikası, İstanbul Baruthanesi gibi )
Devlet bazı bölgelerde baruthanelerin sürekli ihtiyaçlarını karşılamak için bazı şehir ve kasabaların vergilendirilmesinde verginin “güherçile ile ödenmesi” yükümlülüğünü bile getirmişti. Mesela; İstanbul Baruthanesi için Karaman, Bor, Kayseri ve kazaları mukataası mültezimi “güherçile” ile borçlandırılmıştı.
“Posta güvercinlerinin Avrupa’ya gitmeleri 3.Haçlı Seferi sırasında olmuştur. 1191 yılında Haçlılar’ın Akka’yı kuşatmaları sırasında kale kumandanı Sultan Selahaddin Eyyubi ile güvercinler vasıtasıyla haberleşirken kuşlardan birisinin Haçlılar’ın eline geçmesiyle bu kuşların onların o zamana kadar bilmedikleri bir haberleşme vasıtası olduğunu anlayarak, bazılarını alıp dönüşlerinde Avrupa’ya götürmüşlerdir. Suriye hükümdarı Nurettin Zengi (1146- 1174) ordusunda haberleşme amacıyla sürekli posta güvercinleri yetiştirtmişti. O tarihten itibaren de güvercinler dünyanın bütün ordularında askeri amaçlarla kullanılır oldular. Osmanlı Orduları da sefere çıkarlarken beraberlerinde “kuşçuların” baktığı sepetlerle posta güvercinleri taşırlardı.
Şah İsmail’in İran Ordusu Karahan kumandasında 1515 de Diyarbakır’ı kuşattığında, halk açlıktan tam teslim olacaklarken bir güvercin “Osmanlı Ordusu’nun yardıma geleceği” haberini getirmiş, şehir teslim olmayarak biraz daha direnmişti.10 Eylül 1515 de Bıyıklı Mehmet Paşa komutasında Osmanlı Ordusu yetişmiş, İranlılar kuşatmayı kaldırıp geri çekilince şehir kurtulmuştu. Hattâ bu kurtuluş günü dört yüz yıl kadar ayni gün Diyarbakır’da güvercin yarışlarıyla kutlanmış, ne yazık ki sonra 1.Dünya Savaşı’nın karanlık günlerinde unutulup gitmişti.
Antik çağda güvercin, şekline girilen kutsal bir hayvan olarak addedilmişti. İç Asya’da İslam öncesi Türk Dünyası’nda güvercin önemli kutsal hayvanlardandır. Çin Mitolojisi’nde de güvercin değer verilen kutsal hayvanlardandı.
Hazret-i Peygamber’in Hazret’i Ebubekir ile birlikte Medine’den kaçarken müşriklerin elinden kurtulmak için saklandıkları mağaranın önüne bir çift yaban güvercininin gelip yuva kurarak takipçilerin yanılmasını, İslâm Dünyası’nın her tarafında güvercinlerin “mübarek kuş” olarak kabul edilmelerini sağlamıştı. Belki de bu sebepten İslâm Coğrafyası’nın her tarafında “güvercincilik” yüz yıllar boyu tutku halinde gelişmiştir.
Bir devletin en önemli şehri başşehridir, payıtahtıdır. Devletin dört bir yanından gelen haberlere ihtiyacı olan da devleti yöneten en üstteki kişilerdir. Sultan’dı, vezirlerdi. Bu sebeple devletin en büyük güvercin merkezi İstanbul’daki saraydı. Bütün vilayetlerden her zaman İstanbul’a güvercinler haber taşırlar, İstanbul’dan da acil konularda haber götürürlerdi.
Sarayda, vezirler, paşalar, kumandanlar, tüccarlar, konsolosluklar arasında güvercin yetiştirmek bir moda haline gelmişti. Tabi bu moda posta güvercinleri yanı sıra diğer güvercin ırk ve cinslerini de kapsamaktaydı. Muhtelif saraylarda güvercinlikler bulunurdu. Birçok yerden bu saraylara getirilen güvercinler, buralarda bulunan kuşçular tarafından özel kafeslerde tutulur, bu kuşlar her an geldikleri yere dönmek için hazır tutulurdu.
Ordu merkezlerinde “kuşhaneler” olduğu gibi, Osmanlı Sarayı’nda da “Bahçe-i Hassa”da posta güvercinleri yetiştirilen “Kuşhane-i Hassa” vardı. Bu kuşhanelerde şahin, doğan gibi avcı kuşlara mahsus bölümler olduğu gibi, özellikle posta güvercinleri “kuşçubaşı”lar nezaretinde devletin son derece güvendiği kişiler tarafından gözlenir, beslenir, hazırlanırdı. Her gün, her saat bu kuşçular ülkenin her yanından salınan onlarca güvercini gözler, onların getirdiği haberleri gerekli yerlere iletirlerdi. Bu güvercinler bir süre dinlendirilerek gene mutat vasıtalarıyla vilayet ve ordu merkezlerindeki posta kuşhanelerine gönderirlerdi. Genellikle ard arda belli aralıklarla ayaklarına takılan halkalarda şifreli ayni haberi taşıyan iki kuş salınır, yolda birinin başına bir şey gelirse diğeri bir şekilde haberi alıcısına ulaştırırdı.
Posta güvercinlerinin uçuş yolunda karşılaştıkları en büyük düşmanları şahin, doğan, atmaca gibi yırtıcı kuşlardı. Haberleşmenin son derece müşkül olduğu zamanlarda ve yerlerde bir haberin iletilmesinin haftalar alacağı göz önüne alınırsa , 1000 km lik bir mesafeyi 11 saatte aşabilen bir posta güvercininin hızına o devirde hiçbir vasıta erişemezdi.
Vilayet merkezlerinden İstanbul’a gönderilecek güvercinler, çifter çifter kafesler konur, adalardan veya deniz aşırı vilayetlerden gönderilenler vapurların özel bölümlerinde , karadan gönderilecek olanlar da posta arabalarında, özel kafeslerde, güvenli kimselere teslim edilerek gönderilirdi.
Haberleşme için sürekli güvercin gerektiğinden, Saray Kuşhanesi ve Vilayet Postahaneleri her zaman güvercin satın alınırda. Hindistan’dan bile güvercin getirtildiği gibi, güvercinleriyle ünlü Bağdat, Halep gibi vilayetlerden de iyi cins güvercin satın alınırdı. Alınan güvercinler posta güvercini ise üretilir, posta hizmetlerinde bilinen usullere göre eğitilirdi.
Vilayetlerde posta kuşçuları güvercinlerden çok iyi anlayan kişiler olur, melez ırklardan alınmadığından saf ırk posta güvercini almağa özen gösterirlerdi.
En tanınmış güvercin meraklılarından birisi olan Sultan 2. Abdülhamit, Yıldız Sarayı bahçesinde bir güvercinlik kurdurmuştu. Gene onun emri ile “güvercincilik” konusunun bilimsel olarak ele alınması için “Selanik Hamidî Ziraat Ameliyet Mektebi”nde bir “güvercin kuluçkahane”si kurulmuştu.
Sultan Abdülhamid, posta güvercinlerini konu eden “Muharebe Zamanlarında Muhaberede Güvercin İsdihtamı ve Güvercin Terbiyesi” konusunda bir kitap yazan “Toptaşı Askeri Rüştiyesi Mektebi Fransızca Muallimi Vecib Efendi”yi bir “nişan” ile taltif etmişti. Bizde “posta güvercinleri ile ilgili basılan ilk kitap budur.
Posta güvercinleri, özel muhabere aracı olarak da kullanılıyordu. Moda halini almıştı. Hatta her yıl Ağustos ayında Üsküdar’da bir “Güvercin Panayırı” açılır, burada ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen çok çeşitli cinslerde güvercinler alınır, satılırdı.
Bazen, kuşlar arasında çokça görülen bulaşıcı bir hastalık yayılır, bin özenle yetiştirilen, evlat gibi sevilen güvercinler telef olurdu. Böyle bir salgın sırasında ülkedeki kuşçular çaresiz kalınca, Sultan Abdülhamid, güvercinlerin tedavisi konusunda bilgi ve eğitim vermesi için 1884 de Fransa’dan “Mösyö Jumbar”ı getirtmişti.
İlk çağlardan beri devletler arasındaki münasebetlerde hükümdarlar birbirlerine yolladıkları elçilerle o hükümdara son derece kıymetli mücevherat hediyeler yolladıkları gibi, kıymetli atlar, aslan,kaplan,pars gibi vahşi hayvanlar, evcil geyikler, av için ehlileştirilmiş kartal, şahin, doğan gibi kuşların yanı sıra mutlaka posta güvercinleri de hediye ederlerdi. Özellikle posta güvercinleri hükümdarlar arasında direk iletişimi sağladıkları için son derece önemliydi.
Haberlerin doğrudan ve çabuk teatisi ile çok kere harpleri önlemekte, hükümdarlar arasında dostluğu pekiştirmekte olduğundan belki de “güvercinler” onun için “barış sembolü” sayılmıştı. Efsaneye göre; Hazreti Nuh’un Gemisi’ne kara yakın anlamına gelen bir güvercinin gagasında bir zeytin dalı ile gelmesi ne dereceye kadar barış sembolü sayılır, bilmiyorum.
Osmanlı Devleti de yabancı ülkelerdeki sefaretlerine, o devletin, devlet erkânından meraklılarına hediye ederek taraf kazansınlar diye, onların reddedemeyecekleri hediye olarak zaman zaman posta güvercini yollamıştı. Mesela; 1888 de Waşington Sefaret-i Seniyesi’ne , 1889 da Londra Sefir-i Kebir’i Rüştem Bey’e İstanbul’dan güvercin gönderilmişti.
Siyasi ve askeri amaçlı olduğu gibi ticari amaçlı da posta güvercinleri kullanılırdı. Özellikle; Cenevizli ve Venedikli denizci tüccarlar Karadeniz ve Akdeniz’de bulunan kolonileri ve ticaret gemileri ile merkezleri arasında posta güvercinlerinden etkin olarak faydalanırlardı.
Posta güvercinleri, 1800 lerin başlarından itibaren modern posta teşkilatlarında kullanılmağa başlandı.
Orduların sefere çıktıklarında yanlarına pek çok güvercin almaları harp levazımatından sayılırdı. 1813 de İngiliz- Prusya Orduları’nın Napolyon’un Fransız Ordusu’na karşı kazandığı Waterloo savaşı , İngiltere’ye posta güvercinleri vasıtası ile bildirilmişti.
Osmanlı ordusu için de posta güvercinleri vazgeçilmez muhabere vasıtasıydı. Düşmanın kuşatması altındaki kalelerden uçurulan kuşlarla ordu merkezlerine “imdat” çağrıları yapılır, onların yolladığı karşı haberlere göre düşmana karşı direnilirdi.
Yeniçeri Ocağı’nın 1826 da ortadan kaldırılmasıyla birlikte bu ocağa bağlı olan “Kuşçu Ocağı” da lavedilince ordu ve haberleşmede güvercin isdihtamı uzun süre aksadı.
93 Muharebesi (1877-1878) sırasında haberleşme kopukluklarıyla büyük sıkıntılar çekmemiz, felaketler yaşamamız “posta güvercinciliği” konusuna bir kere daha eğilmemizi gerektirdi. Sefaretlere gönderilen yazılarla, Avrupa ordularında posta güvercini kullanımı hakkında bilgiler toplanmağa çalışıldı.
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan konu ile ilgili belge şöyle:
Yıldız Saray-ı Hümayunu
Baş Kitabet Dairesi
Paris Sefaret-i Seniyesinden şikâr telgrafnamedir.
Posta güvercinleri haber dairesinde bulunup, oranın nezaret-i seniyesine bir cemiyet tarafından terbiye edildiği beyan ediliyor. Bunların suhûletle alınabilmesi için vesaire-i lazımeyi ifa edileceğini Hariciye nezareti vaat etti. Ol babta. 22 Ağustos 95
Serasker
Ziya
Posta güvercinleri, askeri amaçlarla casusluk işlerinde 2.Dünya Savaşı sonuna kadar kullanılmışlardı. 1895 tarihli bir jurnalde Rusların casusluk amacıyla posta güvercini kullanmaları özetle şöyleydi:
“Rus Filosu’nun Karadeniz’de manevraları münasebetiyle İstanbul – Nikolajov ve Sivastopol arasında muhabereyi tesis etmek için Büyükdere Rus Sefaret-i Kebirliği bahçesinde bir posta güvercini istasyonu tesis edildiği…”
Bu arada bir şekilde yolunu şaşıran, bazen de şahinlerin saldırılarıyla yaralanıp yere indiğinde ele geçen posta güvercinlerine bağlanan kağıtlardaki casusluk haberlerine de rastlanıyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında bu tür casus kuşlar çok yakalandığından bir ara posta güvercini besleyenler bu konu ile ilgili uyarılmış, hatta bir süre kontrol altında tutulmuşlardı.
Başbakanlık Devlet Arşivleri’nde Rusya’da isdihdam edilen askeri Posta güvercinleri konusundaki 1898 tarihli belge şöyle:
Seraskeri
Mektubi Kalemi
Hususi
Esnayı muharebede luzumu takdirde Kerç ile Kefe ve Sivastopol arasında isdihtam edilmek üzere celb edilen elli kadar askeri posta güvercininin iki, üç haftadan beri Kerç İsthkâmında talim ve terbiyelerine mübaşeret edildiği gibi, bunların bir zabit idaresinde salıvermek üzere Kefe ve Sivastopol’a ve bu suretle salif-ül arz şehirlerin beyninde iş bu güvercinlerin vasıtasıyla tayin-i muhaberata gayret giryan ve ahkâm ve ihtikâm olmakta idiği Kerç Şehbenderliğinden, Hariciye Nezaret-i Celilesine berkârdır. Bir sureti ba-tezkere ile irsal kılınmış olan tahriri mahallinden meşbuk olmuş olduğu mahz-ı alem-i âmeli buyurmak üzere arz ve irbâr keyfiyet ibtidar kılına, ibtar emr ve irade efendim hazretleri. 23 ağustos 314 – 17 Rebiülahir 316
Serasker
Ziya
Bilhassa Sultan’ın özel ilgisiyle orduda posta güvercini isdihtamı son derece önem kazanmıştı. İstanbul çevresinde bir çok devlet çiftliğinde güvercin yetiştiriliyordu. Küçük Çekmece Ayazma Çiftliği, Kurbağalı Dere Çiftliği , Büyük Kuşluk Çiftliği gibi yerlerde sadece askeri posta güvercinleri yetiştiriliyor ve eğitiliyordu.
1.Dünya Savaşı sırasında casusluk faaliyetlerine karşı alınan önlemler arasında şüpheli şahısların evlerinde bulunan güvercinlerin itlaf edilmesi (hayvan hakları ihlalidir suç ve cezaya girer) ve bu yolla casusluk edenlerin Divan-ı Harp’e verilmesi hakkında Emniyet Umum Müdürlüğü Edirne, Adana, Ankara, İzmir, Bolu, Canik, Çatalca ve diğer yerlere emirler göndermişti.
Günümüzde, dünyanın her tarafında büyük bir sevgi ile yürütülen “güvercincilik” pek çok güvercin ırkını kapsamaktadır. Bunların içinde “Posta Güvercinciliği” önemli bir yer tutmakta her yıl dünyanın çeşitli merkezlerinde çeşitli ödüllü yarışmalar düzenlenmektedir.
Posta güvercinlerinin özellikleri arasında: yuvaya bağlılık, sadakat, uzun mesafelerden bile mutlaka dönmeleri, yılmama, unutmama, kararlılık, cesaret ve sevgi ön sıradadır.
Posta güvercinlerinin gagaları üzerinde bulunan et parçası onların çok yükseklerde de nefes almalarını sağlar. Burun deliklerinin diğer güvercinlere nazaran çok daha geniş olması bu yüzdendir. Normal güvercinlerden daha iri olmaları, göğüslerinin daha dik ve geniş, kuyruk tarafına doğru incelmesi onların uzun mesafelere havada adeta kaymalarını sağlar.
Posta güvercinlerinin her gün en az iki saat talim için uçurulması gerekmektedir. Posta güvercinleri tek eşlidirler ve eşlerine doğru uçarlar. Salındıklarında, önce salındıkları yer üzerinde tam bir daire çizerek yön tayini yaparlar, sonra gözden kaybolarak tek çizgi üzerinden varacakları yere uçarlar. Eşlerine tam sadakat ile bağlıdırlar. Bunun için eşine doğru uçacağından dolayı sadece erkek salınır. Çiftleşme zamanları dışında erkekler dişilerden ayrı tutulur. Böylece aralarında özlem pekiştirilir. Erkek, binlerce kilometre öteye götürülse bile mutlaka dönüp eşine doğru uçar.
1850 de Belçika’da çeşitli posta güvercini ırkları çiftleştirilip “racing pigeon” yarış güvercini elde edildi. Bu tür yarışlarla birlikte posta güvercini (Brieftaube) tutkusu hemen bütün Avrupa’yı sardı. Bugün; Almanya, Avusturya, Fransa, Danimarka, Belçika ve Bulgaristan’da çok tanınmış, dünya çapında yarışmalarda güvercinlerini kanıtlamış posta güvercini yetiştiricileri bulunuyorlar.
Posta Güvercinleri ile ilgili ilk süreli yayın 1883 de Almanya’da yayınlanmağa başlayan “Die Brieftauben” dergisidir ve hala yayınını sürdürmektedir.
Posta güvercini tutkunları; kendi aralarında bilgi, görgü, tecrübe değişimi ve alışveriş için ilk dernekleri olan “Brieftauben Züchter Verein”ı 1864 de kurdular. 2008 de 125. kuruluş yıldönümünü kutlayan “Verband Deutscher Brieftaubenzüchter” bunların en uzun ömürlülerinden birisidir. Bu dernek üyelerinden bazılarının mezar taşlarında güvercin resimleri yer almaktadır.
Avrupa’da ilk uluslar arası yarışmalar 1930 da başladı. Bugün de tespit edilmiş uluslar arası standartlara göre 800km ve 1000 km kategorilerinde yapılmaktadır. Bunların dışında yarışmacılar iddialı rekor yarışmaları da yapabilmektedirler.
Çin’de, bugün 300.000 posta güvercini yetiştiricisi bulunmaktadır. Yarışma kategorileri burada 500 km, 1000 km ve Hongkong-Çin arasında 1300 km mesafedir. Burada rekor olarak ayrıca 2000 km denemeleri yapılmaktadır.
Ülkemizde posta güvercini yarışmaları şöyledir: Yaşlı ve tecrübeli güvercinler Nisan-Haziran Aylarında yarıştırılmakta, genç posta güvercinlerinin yarışmaları Ağustos-Eylül aylarında olmaktadır. Yarışma mesafe kategorileri; 150 km ile 1000 km arasında değişmektedir. Posta güvercinlerinin hızları bazen saatte 100 km yi aşabilmektedir.
Normal olarak 1400 km de rahatlıkla dönebilen posta güvercinlerinin üzerinde yapılan çalışmalar bunların bu mesafeden yuvalarına dönmelerini çeşitli bulgularla açıklamaktadırlar.
• Beyinlerinde bulunan bir elektromanyetik merkez ile dünya elektro manyetik alanı çerçevesinde eşlerinin bulunduğu yuvalarının yerin elektromanyetik merkezi birleşmektedir.
• Gagalarının oluşumu bir radyo alıcısı gibi elektromanyetik yön algılayıcıları olarak çalışmaktadır.
• Gök yüzünde gündüz bizim normal gözle göremediğimiz, ama onların göz yapılarının görmeğe müsait olduğu yıldızların yer ve açılarıyla yön tayini yapabilmektedirler.
Ülkemizde de normal “güvercin severlik” yanı sıra sadece posta güvercini yetiştirenler de İzmir, Manisa, Bursa ve Diyarbakır’da “Posta Güvercini Sevenler Derneği” bulunmaktadır ve bu dernekler birbirleriyle sıkı irtibatta olup her zaman aralarında yarışmalar, denemeler yapmakta, alış verişte bulunmaktadırlar.
Şimdi de birkaç güvercinli türkü:
Güvercinim süt beyaz – Yine geldi bahar yaz
Kurban olam Allah’ım –Seveni sevene yaz. (Aksaray- Ortaköy)
Güvercin uçuverdi - Kanadın açıverdi
El oğlu değil mi - Sevdi de kaçıverdi (Ankara- Safranbolu)
Güvercin vurdum kalkmaz - Kanı sel olmuş akmaz
Küçücükten sevdiğim - Şimdi yüzüme bakmaz (Elazığ – Şanlıurfa)
(Özel Not: Malesef kaynaklar için dipnotlar gözükmüyor. İstek üzerine özel olarak gönderebilirim..)