cnytclr
Üye
- Katılım
- 28 Nis 2008
- Mesajlar
- 70
- Tepkime puanı
- 0
- Yaş
- 47
- Ad Soyad
- tyenuc relic
- Meslek
- çoban
- Şehir
- Çorum
- İlgi Alanı
- Kediler
Evde boş durmaktan usanan zeki bir çocuk varmış. Eğlence olsun diye iki güvercin yakalamış. İkisini de ayrı ayrı kafeslere koymuş. Sonra bir değneğin iki ucunu sivriltip evin önündeki göle çakmış. İki kafesi, bir tahtanun uçlaruna yerleştirmiş. Tahtayı aldığı gibi, göle çaktığı değneğin üzerine dengeli bir şekilde koymuş. Daha sonra kafesin birinin kapısını açmış:
- Hadi bakalım kuş beyinliler, kurtarın birbirinizi, diyerek keyifle seyretmeye başlamış.
Kapalı kafeste kalan anne güvercin, diğer kafesteki eşine yalvarmış:
- Ne olursun beni kurtar buradan, ne olursun!..
Baba güvercin işin zorluğunu anlamış:
- Ey benim ak güvercinim, sevgisi gönlümde bayrak güvercinim! Seni kurtarmak için canımı bile veririm ama... Ben buradan çıktığım an tahtanın dengesi bozulur ve sen suya gömülürsün. Hele biraz sabret! Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş...
Anne güvercin eşine hak vermiş, ama çaresizlikten ağlayıp sızlamaya devam etmiş... Bu sırada yavru güvercin, anne ve babası gecikince onları aramaya çıkmış. Biraz sonra da onları bulmuş. Çalışmış, çırpınmış, ama annesinin bulunduğu kafesin kapısını açamamış. Çocuk bütün olup biteni zevkle seyrediyormuş. Yavru güvercin son bir çare olarak:
- Yaptığın şey çok kötü! Şimdi seni annene şikâyet edeyim de gününü gör, demiş.
Çocuk ukala ukala gülmüş:
- Sen avucunu yalarsın ancak! Annem babam kör kuyunun ordaki tarlada pamuk topluyorlar...
Yavru güvercin sessizce oradan ayrılıp on dakika sonra geri dönmüş. Ayağında da işlemeli, pembe bir mendil varmış. Çocuk, annesinin mendilini görünce hemen tanımış:
- Sen nerden aldın o mendili? diye yürümüş üzerine.
Yavru güvercin bir ağacın dalına konduktan sonra:
- Biraz bekle de anlatayım... Annenle baban bir ağacın gölgesinde, pamuk çuvallarının üzerinde mışıl mışıl uyuyorlardı. Ateşin üzerinde de çay pişiyordu. Oradan ucu yanan bir ağaç parçasını alıp pamuk çuvallarının üzerine koydum. Dumanlar çıkmaya başlayınca da buraya doğru uçtum...
Yavru güvercin sözünü bitirir bitirmez, acıyla haykırmaya başlamış çocuk:
- Hayır, bunu yapamazsın! Annemi, babamı öldüremezsin! Vicdansız, zalim, gaddar kuş! Şimdi seni öldüreceğim...
Yavru güvercin daha yüksek bir dala konduktan sonra:
- Sakin ol bakalım arkadaş! Ben annene ve babana bir şey yapmadım. Ama söyler misin, biraz önce benim için söylediklerin doğru mu?
- Elbette doğru! Öyle bir şey yapmak vicdansızlıktır, gaddarlıktır!
Yavru güvercin taşı gediğine koymuş:
- Peki, benim annemi öldürmeye çalışmak ne oluyor o zaman?
Çocuk hatasını anlamış. Suya girdiği gibi anne güvercini kafesten çıkarıp serbest bırakmış.
Sonra da onlara şöyle söylemiş:
- Sizleri üzdüğüm için özür dilerim. Bana iyi bir ders verdiniz. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi, biz de başkalarına yapmamalıyız. Size olan borcumu ödemek isterim.
Şu karşıki küçük pencere benim odamın penceresidir. Ne zaman acıkırsanız veya üşürseniz oraya gelin ve camı üç defa tıklatın...
Anne, baba ve yavru güvercin mutlu bir şekilde oradan ayrılmışlar. Arada sırada gelip yeni arkadaşlarını da ziyaret etmişler.
- Hadi bakalım kuş beyinliler, kurtarın birbirinizi, diyerek keyifle seyretmeye başlamış.
Kapalı kafeste kalan anne güvercin, diğer kafesteki eşine yalvarmış:
- Ne olursun beni kurtar buradan, ne olursun!..
Baba güvercin işin zorluğunu anlamış:
- Ey benim ak güvercinim, sevgisi gönlümde bayrak güvercinim! Seni kurtarmak için canımı bile veririm ama... Ben buradan çıktığım an tahtanın dengesi bozulur ve sen suya gömülürsün. Hele biraz sabret! Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş...
Anne güvercin eşine hak vermiş, ama çaresizlikten ağlayıp sızlamaya devam etmiş... Bu sırada yavru güvercin, anne ve babası gecikince onları aramaya çıkmış. Biraz sonra da onları bulmuş. Çalışmış, çırpınmış, ama annesinin bulunduğu kafesin kapısını açamamış. Çocuk bütün olup biteni zevkle seyrediyormuş. Yavru güvercin son bir çare olarak:
- Yaptığın şey çok kötü! Şimdi seni annene şikâyet edeyim de gününü gör, demiş.
Çocuk ukala ukala gülmüş:
- Sen avucunu yalarsın ancak! Annem babam kör kuyunun ordaki tarlada pamuk topluyorlar...
Yavru güvercin sessizce oradan ayrılıp on dakika sonra geri dönmüş. Ayağında da işlemeli, pembe bir mendil varmış. Çocuk, annesinin mendilini görünce hemen tanımış:
- Sen nerden aldın o mendili? diye yürümüş üzerine.
Yavru güvercin bir ağacın dalına konduktan sonra:
- Biraz bekle de anlatayım... Annenle baban bir ağacın gölgesinde, pamuk çuvallarının üzerinde mışıl mışıl uyuyorlardı. Ateşin üzerinde de çay pişiyordu. Oradan ucu yanan bir ağaç parçasını alıp pamuk çuvallarının üzerine koydum. Dumanlar çıkmaya başlayınca da buraya doğru uçtum...
Yavru güvercin sözünü bitirir bitirmez, acıyla haykırmaya başlamış çocuk:
- Hayır, bunu yapamazsın! Annemi, babamı öldüremezsin! Vicdansız, zalim, gaddar kuş! Şimdi seni öldüreceğim...
Yavru güvercin daha yüksek bir dala konduktan sonra:
- Sakin ol bakalım arkadaş! Ben annene ve babana bir şey yapmadım. Ama söyler misin, biraz önce benim için söylediklerin doğru mu?
- Elbette doğru! Öyle bir şey yapmak vicdansızlıktır, gaddarlıktır!
Yavru güvercin taşı gediğine koymuş:
- Peki, benim annemi öldürmeye çalışmak ne oluyor o zaman?
Çocuk hatasını anlamış. Suya girdiği gibi anne güvercini kafesten çıkarıp serbest bırakmış.
Sonra da onlara şöyle söylemiş:
- Sizleri üzdüğüm için özür dilerim. Bana iyi bir ders verdiniz. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi, biz de başkalarına yapmamalıyız. Size olan borcumu ödemek isterim.
Şu karşıki küçük pencere benim odamın penceresidir. Ne zaman acıkırsanız veya üşürseniz oraya gelin ve camı üç defa tıklatın...
Anne, baba ve yavru güvercin mutlu bir şekilde oradan ayrılmışlar. Arada sırada gelip yeni arkadaşlarını da ziyaret etmişler.