kuscubası
Üye
- Katılım
- 5 Ocak 2014
- Mesajlar
- 36
- Tepkime puanı
- 0
- Yaş
- 47
- Ad Soyad
- coskun güler
- Meslek
- mühendis
- Şehir
- Denizli
- İlgi Alanı
- Balıklar
değerlilik kişiye göre değişir.
''Arap padişahlarından birisi, kaynaklara göre Abdülmelik ibni Mervan'a Leylâ ile Mecnun arasındaki macerayı naklettiler.
Mecnunun halini parişanlığını ve iyi bir şair olduğu halde çöllere düştüğünü, irade dizginini elinden kaçırmış olduğunu söylediler.
Melik emretti: “Mecnun’u bulun getirin göreyim.” dedi.
Mecnun’u buldular, getirdiler huzura çıkardılar.
Melik, Mecnun’u ayıpladı ve “İnsanlık şerefinden ne kusur gördün ki hayvanlık huyunu tuttun, insanlar ile yaşamayı bıraktın.” dedi.
Mecnun inliyerek cevap verdi:
“Nice dostlar Leylâyı sevdiğim için beni ayıpladılar. Leyliyi bir gün gören yok mu ki benim mazur olduğumu ispat etsin?
Ey gönülleri alan güzel, benim ayıbımı arayanlar ne olurdu? Bir kere yüzünü göreydiler.
İsterdim ki onlar senin karşında turunç kesecek yerde kendilerinden geçip ellerini kesseler.
Tâ ki işin hakikati benim dâvamın doğruluğuna şehadet edeydi de Cenabı Hakk’ın Yusuf hakkında Zü-leyha ağzından buyurduğu gibi:
“Beni onun için kınadığınız güzel budur.” diyeydim.
Arap meliki, Mecnun’u gördükten sonra:
“Leylâ ne surette imiş ki bu kadar fitneyi mucip olmuştur.
Şunun cemalini de bir göreyim.” dedi.
Leylâ’yı buldurmak, getirmek için emir verdi.
Leylâ’yı bulmağa memur olanlar Arap obalarını dolaştılar.
Onu buldular.
Padişahın sarayına getirdiler, huzura çıkardılar.
Melik Leylâ’nın görüşüne baktı, gördü ki esmer benizli, zayıf endamlı bir kız.
Melik Leylâ’yı beğenmedi.
Çünkü kendi haremindeki cariyelerin en aşağısı ondan daha güzel, daha süslü idi.
Mecnun, Melikin Leylâ’yı gözü kesmediğini ferasetle anladı ve:
“Ey Melik, Leylâ’yı Mecnu’nun gözü ile bak.
Tâ ki ondaki görünüşün sırrı,
ondaki ince güzellik sana tecelli etsin,
onun hakikatini göresin.” dedi.
Evet, Leyla ancak Mecnun'un katında Leyla'dır.''
''Arap padişahlarından birisi, kaynaklara göre Abdülmelik ibni Mervan'a Leylâ ile Mecnun arasındaki macerayı naklettiler.
Mecnunun halini parişanlığını ve iyi bir şair olduğu halde çöllere düştüğünü, irade dizginini elinden kaçırmış olduğunu söylediler.
Melik emretti: “Mecnun’u bulun getirin göreyim.” dedi.
Mecnun’u buldular, getirdiler huzura çıkardılar.
Melik, Mecnun’u ayıpladı ve “İnsanlık şerefinden ne kusur gördün ki hayvanlık huyunu tuttun, insanlar ile yaşamayı bıraktın.” dedi.
Mecnun inliyerek cevap verdi:
“Nice dostlar Leylâyı sevdiğim için beni ayıpladılar. Leyliyi bir gün gören yok mu ki benim mazur olduğumu ispat etsin?
Ey gönülleri alan güzel, benim ayıbımı arayanlar ne olurdu? Bir kere yüzünü göreydiler.
İsterdim ki onlar senin karşında turunç kesecek yerde kendilerinden geçip ellerini kesseler.
Tâ ki işin hakikati benim dâvamın doğruluğuna şehadet edeydi de Cenabı Hakk’ın Yusuf hakkında Zü-leyha ağzından buyurduğu gibi:
“Beni onun için kınadığınız güzel budur.” diyeydim.
Arap meliki, Mecnun’u gördükten sonra:
“Leylâ ne surette imiş ki bu kadar fitneyi mucip olmuştur.
Şunun cemalini de bir göreyim.” dedi.
Leylâ’yı buldurmak, getirmek için emir verdi.
Leylâ’yı bulmağa memur olanlar Arap obalarını dolaştılar.
Onu buldular.
Padişahın sarayına getirdiler, huzura çıkardılar.
Melik Leylâ’nın görüşüne baktı, gördü ki esmer benizli, zayıf endamlı bir kız.
Melik Leylâ’yı beğenmedi.
Çünkü kendi haremindeki cariyelerin en aşağısı ondan daha güzel, daha süslü idi.
Mecnun, Melikin Leylâ’yı gözü kesmediğini ferasetle anladı ve:
“Ey Melik, Leylâ’yı Mecnu’nun gözü ile bak.
Tâ ki ondaki görünüşün sırrı,
ondaki ince güzellik sana tecelli etsin,
onun hakikatini göresin.” dedi.
Evet, Leyla ancak Mecnun'un katında Leyla'dır.''