Re: ÜSTADLAR ANLATIYOR

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan umut coşkun
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Cevaplar Cevaplar 64
  • Görüntüleme Görüntüleme 15K
Katılım
11 Haz 2010
Mesajlar
1,805
Tepkime puanı
0
Yaş
43
preview.umut-donek.webnode.com.tr
Ad Soyad
Umut COŞKUN
Meslek
Bankacı
Şehir
Denizli
İlgi Alanı
Seçiniz
ÜSTADLAR ANLATIYOR

İSMAİL FIŞGIN
(AGALİ)
1928-2006
DENİZLİ
 

Ekli dosyalar

  • ustad_fisgin.webp
    ustad_fisgin.webp
    24 KB · Görüntüleme: 2,338
İSMAİL FIŞGIN
(AGALİ)
1928-2006
DENİZLİ




Ailem bahçıvanlık yapardı bende bağlarda bahçelerde büyüdüm.Evimizin bahçesindeki büyüklü küçüklü kümeslerimizde denizli horozları yetiştirirdik.Sayıca çok olmasada dolapçı ve denizli yozlarımız vardı.Mahsüllerimizin tohumları yemlemedeki işimizi kolaylaştırırdı.taaki 2.Dünya harbi çıkana kadar.o yıllar çok zordu çook.

Güvercinlerimiz ve kuşçuluğumuz neden gelişmedi,dünya bu konuda nerelere gitti biz neden yerimizde saydık diye soruyorsunuz.Harp ve kıtlık yıllarını yaşasaydınız bu soruları sormazdınız,cevabını bilirdiniz.Oyıllarda ben bir delikanlıydım.Kıtlıktan yokluktan dolayı beslediğim güvercin sayısı 8'i geçmezdi çünkü onlara verecek buğdayımız bile yoktu.Örf-i idare uygulamasında iki çuval buğdayı olanın bir çuvalı mecburi olarak ihtiyata alınırdı.Kuşçularımızın çoğu mecburiyetten kuşçuluğu bıraktı.Benim güvercinlerim bu konuda biraz nasipliydiler.Baçıvanlık yaptığımız için bulur buluşturur onlara verecek tohum ayarlardım.Bu sebepten iki çift dolapçı ve iki çift denizli yozu besleyebiliyordum.Mahallemdeki insanlar bırakın güvercinlere yem vermeyi zamanla yokluktan kuşlarını yemeye başladılar.1940-1944 arası çok darda kaldığımız dönemlerde kuşlarım için kapı kapı akrabalarımı gezer verecekleri bir iki avuç buğdayı cebimde taşırdım.Odönemde fazla buğdayı olanlar saç silolar yapıp toprağa gömerler ve orada saklarlardı.Şikayet edilmedikleri müddetçe biraz rahat ederlerdi.

Size bazı rakamlar vereyimde buğdayın ne kadar değerli olduğunu kendiniz hesaplayın.Bir bahçıvan yevmiyesi 250 kuruştu.3 çeşit sigara vardı 6.5 kuruş,7.5 kuruş ve 8.5 kuruş...Babam amcalarımla ortak olmuş ve 300 liraya 9 dönüm tarla alımışlardı.sülalece çalıştığımız halde yıllar sonra çok zorlanarak ödeyebildik.İşte bu dönemde 1 dolu buğday (yaklaşık 15 kg) 20 lira idi... işte böyle bir dönemdi o yıllar.Değil güvercinlere sahip çıkmak ,insanın kendi çoluk çocuğuna bile sahip çıkması çok zordu. Allah bir daha o günleri bu millete göstermesin.

1950 den sonra rahatlama olmuştu.Güvercinlerimin sayısı artmıştı fakat eski kanları arıyordum.Çünkü kıtlık yıllarında çok sayıda güvercin heba olmuştu.Ben şimdi o eski güvercinleri çok arıyorum.Onlar bir başkaydılar.Dolapçı,azman ve yozlar kendi kuşlarımızdır.Memleketin rahatlamasıyla bir dönem sonra güvercin alış verişleri başladı.Denizli ye bursa ve balıkesir taraflarından kelebek gelirdi Dolapçı giderdi.izmir de kelebeklere saya denirdi ama o taraftan kelebek gelmedi.Bu sebepten Denizli de saya ismi bilinmez.izmir e Dolapçı ve azman giderdi hünkari gelirdi.izmir mısırlılarından sarı-kırmızı gibi renklerini bizim azmanlarla renk yapmak için kırıyorlardı ama göğüsleri güllü olduğu için ve gagaları bizimkilere nazaran uzun olduğu için kırmacılık uzun sürmedi.Burdur,ısparta ve muğla ile Dolapçı alışverişi ben kendimi bildim bileli vardır.Daha ziyade buradan götürülürdü.1970 lerden sonra izmirde selanik seyredip getiren arkadaşlarımız oldu.onları ilk defa 50 li yıllarda yerinde izlemiştim.Bu kuşların ataları oraya yunan adalarından mübadele zamanında geçmiş.izmirde çok varlıklı 8-10 kişi beslermiş.Bu kişiler dışarıya kuş vermezlermiş onlarda bu dünyadan göçüp gidince bu kuşların damarını takip eden kalmamıştır çünkü benim ilk seyrettiğim selaniklerle sonradan seyrettiğim selanikler arasında dağlar kadar farklar vardı.Bizim dolapçılara benzeyen o kuşlardan şimdi hiç haber yok.Dönekler ise nazillili servet başaran bey in Denizli ye taşınmasıyla geldi.Bende bir dönem dönek besledim.Daha önce dönek kuşu Denizlide yoktu.

Şimdi yer darlığından ve yaşlılıktan dolayı güvercin beslemiyorum ama küçük bahçemde hala ata yadigarı Denizli horozu besliyorum.Bir bacağımın engelli hale gelmesi ve güvercinlerin çok ilgi istemesi nedeniyle bundan sonra güvercin besleyemem.Artık güvercin besleyen arkadaşları ziyaret ederek kendimi avutuyorum.

Üstadımızı saygıyla anıyoruz mekanı cennet olsun.

(dolapçı.com)
(Tamamen alıntıdır.)
 
HÜSEYİN GERELİ
(ENSELİ HÜSEYİN)
DENİZLİ 1920
 

Ekli dosyalar

  • ustad_enseli2.webp
    ustad_enseli2.webp
    99.5 KB · Görüntüleme: 2,308
PAYLAŞIM
İÇİN TEŞEKKÜRLER İYİ OLMUŞ BANA YABANCI GELMEDİ ALINTI DEYİLMİ DOLAPCILARDAN HERALDE OKUMUŞDUM HEPSİNİ PAYLAŞMAN İYİ OLMUŞ KENDİNE İYİ BAK.
 
HÜSEYİN GERELİ
(ENSELİ HÜSEYİN)
DENİZLİ 1920




02.01.1920 DENİZLİ doğumluyum.Aile lakabımız enselioğludur.Bu sebepten herkes beni enseli hüseyin olarak tanır.17 yaşımdan beri tam 70 yıldır Dolapçı ve azman yetiştiriyorum.Rahmetli babam enselioğlu ahmette 1880 li yıllarda kuyupınar mahallesinde yine aynı güvercinlerden yetiştirmiş çok eski bir yetiştiriciydi.Güvercinlerle olan ilgimiz oldukça çok eskiye dayanır.Yetiştiriciliğimin 60 yılı denizlide 10 yılı ise memuriyetim sebebiyle zonguldakta devam etti.

ilk güvercinlerimi 1937 yılında kiremitçi mahallesinde ikamet eden zamanın namlı kuşçusu üzümcü ali den almıştım.ilk kuşlarım çil dolapçı idi.o zamanlar 17 yaşında genç bir delikanlıydım.Dolapçı ,azman ve yozlar denizli de yerli kuşlardır.Dolapçılarda çil desenli olanların her rengi beyazlar,yamalılar bu gün olduğu gibi o dönemlerdede mevcuttu.Azmanların karakuyruk renkleri ve yozların özellikle kırmızı, gök, gümüşi renkleri aranan kuşlardı.

Güvercinler için bilinen bir kaide vardır,yedi nesil öncesine çeker derler.Benim çil dolapçılarım ve gökkafa-gökkuyruklarla kırmızıkafa-kırmızı kuyruk dolapçılarım vardı.halen kuşlarımdan eski damar kafa-kuyruk gelmekte bundan başka beyazlarım ve yamalılarımda severek uçurduğum kuşlardandır.Dolapçıda oyun zenginliğinin ve düzgünlüğünün çok sağlam kafalı olmalarını ,havacı olmalarını,oturmamalarını ararım.Kuyruküstü bizim yerli kuşlarımızda olmaz.Kuşlarımız yavruyken bile yakalanmaz.Tam 3 yıl sonra geri gelen dolapçımı bilirim.

Dolapçı çok zeki bir kuştur.Ağzı var dili yok herşeyi anlar.Terbiyeye son derece müsaittir.çatıda sadece tek yere konarlar tek yerden havalanırlar.70 yıllık kuşçuluğumda tek bir çatıya küçücük dahi olsa taş attığımı bilmem.çok sistemli ve düzenli yetiştiriciliğim var ,eğitime önem veririm.Dolapçının iyisi grup uçurulan diğer ırklara karışmaz .Herzaman grubun üzerinde bağımsız uçar,kaabiliyetlerini sergiler.Bunu bildiğim için 15-20 azmandan oluşan grubun üzerinde 3-5 dolapçı bırakarak seyir zevkinin tadını çıkarırım.Bu tarzda güvercin uçurmak diğer kuşçulara meydan okumak gibidir.Ayrı bir tadı vardır.

Dolapçıların ve diğer yerli ırklarımızın şehirleri hakkında geçişleri hakkında da bilgi sahibiyim.Bursalılar 1940 lı yıllarda denizliden çok sayıda dolapçı topladılar.izmirliler 1935-1940 lı yıllarda güvercinlerimize taliptiler.son dönemde ağırlık olarak azman ve yoz götürdüler.Komşu illerimize Dolapçı geçişlerinide bilirim.Halen yaşamakta olan gevik hasan isimli arkadaşım benden aldığı Dolapçıları 1970-72 yılları arasında ısparta,aydın ve muğla ya satardı.Denizliden transferler 1958 yılına kadar aralıklarla devam etti.Denizli ye hangi ırklar girdi derseniz 1950 yılında kelebeklerin girdiğini biliyorum.1952 yılında ise ilk döneklerin gelişini biliyorum.Memleketimizin meşhur dönek yetiştiricisi servet başaran aslen nazillilidir.Sümerbank dokuma fabrikasının kurulmasıyla denizliye yerleşmiş ve ilk dönekleri beraberinde getirmiştir.Daha önce şehrimizde dönek kuşu mevcut diildi.Birde 1950-55 yıllarında servet beyin getirdiği selanikleri bilirim.çaybaşındaki yarihi un fabrikasının yanında güvercin besleyen şeref bey kırmızı akkuyruk selanikler getirmişti.Bu kuşlar çok uzun dönerlerdi,sadakat özellikleri yerli kuşlarımızdan zayıftı.Dolapçılara benzerlerdi ama bizim için onları ayırmak kolaydı.Zamanla kaybolup gittiler.

70 yıllık kuşçuluğumda unutamadığım bir anım var.Emektar bir dolapçımı arkadaşıma vermiştim,uzun süre kanatsız kalmış,yavru-yumurta vermiş nihayetinde arkadaşım kuşa güvenmiş ve kanadını salmış ,bir yaz günüydü ,bahçeye bakan odada pencereler açık vaziyette uyuyordum .uyandığımda o kuşum yatağımın üzerinde duruyordu ,gelmiş ve beni yatağımın üzerinde bulmuş,onu birdaha kimseye vermedim.

(dolapçı.com)
(TAMAMEN ALINTIDIR)
 

Ekli dosyalar

  • ustad_enseli2.webp
    ustad_enseli2.webp
    99.5 KB · Görüntüleme: 1,630
sa ben buraya yazmışdım ne oldu nasıl silindi bunlar.paylaşım için saol umut güzel bi paylaşım olmuş ben daha önce okumuşdum bunlar bizim eski üstadlarımızdır ölenlere rahmet sag olanlarada uzun ömürler dilerim bize bu güne kadar koruyup yetişdirdikleri emanetler için hepsine de teşşekür ederim.
 
poyrazz' Alıntı:
sa ben buraya yazmışdım ne oldu nasıl silindi bunlar.paylaşım için saol umut güzel bi paylaşım olmuş ben daha önce okumuşdum bunlar bizim eski üstadlarımızdır ölenlere rahmet sag olanlarada uzun ömürler dilerim bize bu güne kadar koruyup yetişdirdikleri emanetler için hepsine de teşşekür ederim.


aleyküm selam

Mesajını yanlışlıkla ben sildim kusura bakma düzenleme yaparken oldu.Evet gerçekten saygıdeğer üstadlarımızdır.Enseli hüseyin amcanın dolapçıları gerçekten görülmeye değer dolapçılar tek kelimeyle harika.
 
hani diyorlarya ne varsa eskilerde var diye. yaşım sizlere nazaran küçüktür. ama ben bile şuan için 5 yıl öncesindeki kuşçuluğu arıyorum.şuan pazar çıkıyorum bakıyorum etrafıma kuşlar hep kırma. 5 yıl kuş besliyen birisi kendin iyılların kuşçusu diye tanıtıyor ballandıra balandıra anlatıyorr kuşları satmaya çalışıyor.yok kuşun iyisi böyle olurmuş falan diye. ama pazarda kuş denilecek kadar güzel güvercinler yok hepsi melez.3-5 tane güzel geliyor ama onlarda zamanıdna sağlam damarlardan alıp ticarete dökmüşler işi. su son 1-2 ayda hevesin kalmadı bırakmayı düşünüyorum taki güzel bir damar güvercin bulursam onu beslerim. yoksa serce besler gibi güvercin beslemek olmuyo.
 
çoluk çocuk karısmıs acaip derecede bu işe..sürekli bir melezlemeler var...oyudan ziyade kostüm için ugrasılıyor dedigi gibi arkadaşın pazarlarda tek tük güzel kuslar geliyor geri kalanları afedersiniz cacık...ben mesela safkan kus bulmakta zorlanıyorum...

iyi günler
 
Dogukan cetin' Alıntı:
çoluk çocuk karısmıs acaip derecede bu işe..sürekli bir melezlemeler var...oyudan ziyade kostüm için ugrasılıyor dedigi gibi arkadaşın pazarlarda tek tük güzel kuslar geliyor geri kalanları afedersiniz cacık...ben mesela safkan kus bulmakta zorlanıyorum...

iyi günler


sende daha çocuk sayılırsın unutma:)18 yaşını gecince çocukluktan kurtulursun:)
 
Dogukan cetin' Alıntı:
çoluk çocuk karısmıs acaip derecede bu işe..sürekli bir melezlemeler var...oyudan ziyade kostüm için ugrasılıyor dedigi gibi arkadaşın pazarlarda tek tük güzel kuslar geliyor geri kalanları afedersiniz cacık...ben mesela safkan kus bulmakta zorlanıyorum...

iyi günler


senin yaşın küçük. kuşdan anlamak için en az bi 20 yıl kuş tüyü ve boku yutman lazım.
bana sen hadi ordan falan diyeceksin ama 2 kuş uçurmakla kuşçuyum deme kendine. hatta kimse demesin.
muharrem dayının videosunda bi üstaddan bahsediyor. videoda söyle konusma geciyor orada. biz ona kargacı derdık diyo. o üstadın ismini tam hatırlamıyorum. ben direk boyunda oynıcak diyordum dıyo ve o kişide muharrem dayıya içinden diyormuş hadi oradan kargacının kargacısı diye ama sonradan muharrem dayıya gelmiş sen haklıymışsın demiş.
bu konusma tam böyle olmıyabılır ama izledigimden bu aklımda kaldı. o laf ısöylıyen kac senedir kus besliyen bir kişi sonradan birisine haklıymıssın sen işi biliyormussun dıyorsa. 3-5 yıl kuş beslemekle ben büyük kuşçuluk olunmazmış.
ben o videodan onu anladım.

eğer bir güvercin ırkına gönül verdiysen canını verene kadar besleki o ırkı öğrenesin. yoksa uçan tavukcusundur...

yanlışım varsa özür dilerim...
 
ve birde benim yaşımda küçük. ben kendime kuşçu demiyorum. kuşdanda çok güzel anlamam ama anlamam gereken bazi şeyler var onları da anlıyorum. o bana yetiyorr.
 
22 yıldır güvercin beslemekteyim ve hala daha öğrenecek çok şeyim olduğuna inanıyorum üstad die ben bunlara diyorum işte hüseyin amca 70 yıldır güvercin beslemekte gerçek üstad gerçek usta bunlar işte.Güvercinin gözlerinden ne yapmak istediğini anlıyo ve biliyolar.
 
Kuşçuların değerli büyüğü hüseyin gereli (enseli hüseyin) üstadımız hakkın rahmetine kavuşmuştur.

Kendisine allahtan rahmet sevenlerine sabır diliyorum,mekanı cennet olsun.
 
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
 
ALLAH RAHMET EYLESİN NUR İÇİNDE YATSIN ALLAH YAKINLARINA SABIRLAR VERSİN
 
Umut kardeşime paylaşımı için çok teşekkürler dolapçı com da detayıyla okumuştum ama buraya aktarması da güzel. aslında imkanlar artınca iş ticarete dökülünce kuşlara kolay ulaşılıp alışveriş oluyor ancak kandırmacalarla yada kırma kuş yapmayla da yeni heves edenlerin tadı kaçıyor iş artık böyle güvenilir sitelere düşüyor yamuk yapanı ifşa edelim ki bulaşmasın iyi niyetli yetiştiricilerin içine.
 
Hakkı Aydınlı
(Berber Hakkı)
Isparta - 1960



Ben Hakkı Aydınlı, 1960 Isparta doğumluyum. Berberlik mesleğini yapmaktayım. Isparta ilimizin Kuleönü beldesinde yaşıyorum. Beldemizde 40'a yakın kişi güvercin beslemektedir. Güvercin yetiştiriciliği oldukça eskidir. Örneğin Babam Mehmet Aydınlı, dayım Ali Günteş, kuzenim Rüştü Çakır ailemdeki güvercin sevdalılarındandır. Burada yöresel ismi Oynak veya Oyunlu olan Dolapçı güvercinleri sayıca çok fazladır. Herkes bu ırkı çok yakından tanır.

Dolapçılar dönücü, akıllı, seri, havayı seven yerli ırklarımızdandır. Ben kendimi bildim bileli ve büyüklerimden duyduğum kadarıyla beldemizde Dolapçılar vardır. Az sayıdaki Dönekler ise yaklaşık 40 yıl önce gelmişler. Döneklerin geliş yerleri çoğunlukla İzmir üzeridir. İzmir'den ayrıca 1975-85 yılları arasında Sarı ve Karakafa Kelebekler gelmiştir. Şimdi nadir görülmektedirler. Isparta'dan beldemize kadar olan bölgede Dolapçı beslemek yaygındır, beldemizden sonra Eğirdir Gölü sınırından itibaren Konya'ya doğru Taklacı güvercinler vardır.

Yöremizde yetiştirilen ağırlıklı renkler Karalar, Çiller ve Kırmızılardır. Geçmişte düz beyaz üzerine yamalı desenli Dolapçılarda vardı ama zamanla koyu renkler hakim duruma gelmişler. Yamalı desenlilerin iki ana oyun tipi vardı. Bir tanesi bildiğimiz hızlı külah tipi oyun diğeri ise Kelebek ırkı tarzında daha açık oyundu. Birde Selanik ismiyle dışarıdan gelen Dönek tarzında olan kuşları hatırlarım. Bu kuşlar bizim kuşlarımızdan daha uzun boylu, telek sayısı çok, geniş kuyruklu, tozluklu kuşlardı. Bu kuşlar uzun dönek dönüşü yaparlardı, bizim kuşlara nazaran yavaş devirliydi. Geniş dönerlerdi. Şimdi o kuşlardan olduğunu zannetmiyorum. Kuşçular yerlilerimizi beslemeye devam ediyorlar. Kırma kuşları ise genellikle çakır renkli göz yapısından veya tüy yapısından tanırız. Bu kuşlar randıman vermez, kesinlikle yerde belli olur. Havada zaten belli olurlar, oyunları ve uçuşları ele verir.

Eskilerden bahsedeceksem 30 yıl kadar öncesini hatırlıyorum. O zamanki damarlardan eski oynak karalar 12 tel ve dar kuyruklu, geniş göğüslü, kuyruküstlü, çok uçan, çok sadık kuşlardı. Oyunlusu hala aranır, meraklısı çoktur. Yine eskiden Ustam Berber Ali ile Burdur ve Denizli'ye gider arkadaşlarımızı ziyaret ederdik. Dolapçıların Burdur, Denizli ve Aydın şehirlerinde de beslendiğini bilirim. Buradan Antalya, İzmir ve İstanbul gibi illerimize kuşlarımızdan götürüldüğünüde biliyorum.

Dolapçıda oyun önemli olduğu kadar uçuculuk ve sağlamlıkta önemlidir. Bu özelliklerin hepsi bir arada olmazsa kuşun değeri olmaz. Zaman zaman kuşlarımızı 15 km. uzaktaki Isparta merkezden sepetleyerek tecrübe ederiz. Bunu bazen yarışma haline getirir eşit sayıda salım yaparız. Dolapçı yetiştiren arkadaşlarla sohbetlerimiz sürekli ve zevklidir. Aramıza kolay kolay dargınlık ve geçimsizlik girmez. Bu dostluk ilişkilerini geliştirmeye çalıştığınız ve güvercinlerimize hizmet ettiğiniz için teşekkür ederim.(Alıntıdır)


umut coşkun
DENİZLİ
 

Ekli dosyalar

  • CIMG4847.webp
    CIMG4847.webp
    121.7 KB · Görüntüleme: 1,202
Ben bu konu hakkında daha önce ne kadar güzel olduğuna dair yorum yazmıştım neden silindi sayın umut bey sorabilirmiyim.Bizim yazdıklarımız gale alınmıyormu acaba??
 
Re: DENİZLİ DEN MERHUM DOLAPÇI USTASI ENSELİ HÜSEYİN
gönderen Murat Eralp » 21 Mar 2012 11:52

Gerçekten çok güzel bizede bu amca gibi uzun yıllar ve yürek sevgisiyle beslemek nasip olur inşallah






Murat bey mesajınızı silen yok yazmış olduğunuz mesaj burda konuları karıştırdınız sanırım.
 
Allah allah ben baktımda görmedim umut
 
Murat Eralp' Alıntı:
Allah allah ben baktımda görmedim umut


Murat bey yazdığınız yazı burada değil Denizliden merhum Dolapçı ustası enseli hüseyin başlıklı konu da....Burada yazıpta yazınız silinmedi yani, bunun içinde bi sebep yok zaten...
 
Denizli Sarayköy'den Dönek ustası Mehmet Ali EROĞLU, bizden Denizli dolapçısı istedi... Bu dolapçıları Ayvalık'lı Eski ustalardan MERAL amca ve damadına götüreceğini söyledi... Biz de dernek olarak bir çift dolapçı temin ettik ve dolapçıları teslim etmek ve Ayvalık'lı dönek yetiştiricilerini ziyaret etmek için Ayvalık’a gittik... Ziyaretimiz sırasında 76 yaşındaki güvercin yetiştiricisi ustamızı ziyaret ettik ve kendisi ile çok güzel bir sohbet ettik. Bu sohbetin bir kısmını aşağıda bulabilirsiniz…



Namık Bey’in kuşlarına bir pırıltı verirsin…
Zannedersin kuş kafana vuracak…
Doğruca sana doğru gelirdi… Kümese doğru gelirdi…
Hayri ÜN: O dönemde Denizli’den kuş geldi mi?

Meral Amca: Denizli’den buraya çok kuş geldi… Benim rahmetli oğlum bile Denizli’ye gitti, kuş getirdi…


Hayri ÜN: Tahir ağanın kaplanlarının uçuşlarını bir daha tarif eder misin? Kuşlar batıyor muydu, yani sarkıyor muydu?

Meral Amca: Tahir Ağanın kuşlarının dönüşü gevşekti… Bizim istediğimiz bir dönüş değildi… sonra kuşlar kalb idi… Uçmazlardı… Gider bir yere konar, gelmezlerdi… Büyük tekerlek yapıyordu… Ama gevşek yapardı… Buraya pırıltı gösterirsin o olduğu yere döner… Oraya gider…

Meral Amca: Benim bahsettiğim Namık Bey’in kuşlarına bir pırıltı verirsin… Zannedersin kuş kafana vuracak… Doğruca sana doğru gelirdi… Kümese doğru gelirdi… Namık Bey’in kuşları Tahir Ağa’nın kaplanlarının dönüşlerini topladı… Kuşları dönüşe hakim oldular… Kuşlar kendine hakim… Kuşlar istediğimiz gibi gelmeye başladılar… Bazı kuşlar var, pırıltıyı gösteriyorsun… oraya, şuraya gider, ya da aşağıya gider, sarkar… İyi kuş böyle yüzüne gelecek…
 

Ekli dosyalar

  • 428073_336912743012092_100000801062664_947334_1449573407_n.webp
    428073_336912743012092_100000801062664_947334_1449573407_n.webp
    23.7 KB · Görüntüleme: 1,566
CAFER ÖZMEN
(EMEKLİ KOMSER)
DENİZLİ 1950





Adım Cafer Özmen, 1950 yılında Denizli'nin Çivril ilçesinde doğdum. Emniyet Teşkilatı'nda Başkomiser olarak görev yaptım. Şimdi emekliyim. Rahmetli dedem ve babam gibi bende Dolapçı yetiştirdim. Babam 1938 yılında güvercin yetiştirmeyi bıraktığı halde kümesi bahçemizde boş dururdu. Çocukluğumda bende aynı kümeste güvercin beslemeye başladım. O günlerden beri Dolapçı ırkına ilgim devam etmektedir.

Dolapçı ırkını şeklen tarif etmem gerekirse kısa bacaklı, geniş omuzlu, çukur belli, yılan kafalı, pembemsi beyaz ve grimsi beyaz gözlü bir ırk olarak anlatabilirim. Bacaklarında çok çok ince içten tozluk olabilir, kuyruk telekleri tam ortadan ayrık gibi durabilir. Kuyrukta en ortadaki teleğin iki yana ayrıldığı veya teleğin ortasından yukarıya doğru çıkma yaptığı kuşlar beğenilir. Bu işaretler olumlu değerlendirilir. Arka fes tepeliler nadirdir ve değerlidir. Kuyruküstü bizim kuşlarımızda istenmez. Kuyruk modeli kavisli yani marula benzer olanlar dahada beğenilir.

Oyun olarak Dolapçılarda külah tipi, göğüs tipi ve karşıya yani yere paralel oyun tipleri beğenilir. Dolapçıda dolap yani dönüş stili dardır. Geniş olanları Selanik adıyla bildiğimiz kuşlarla kırmadan elde edilmiştir diye bilinir. Kırma kuşlardan uzun oyunlu çıkarmak kolaydır fakat en başta sadakat özelliğinin zarar görmesi kaçınılmazdır. Bizim kendi kuşlarımızdan kan takibi yapılarak uzun oyunlu kuşlar çıkarmak mümkündür. Geçmişte kırmacılıkta Selanikler kullanılmıştır. Bu kuşlar uzun dönerlerdi, her kuş gördüğü yere oynarlardı. Uçkunluğa dayanmazlardı. Dönüş sersemliğiyle indiği yerden onları yakalamak mümkündü. Eşleriyle uçurulduklarında mutlaka oturma yaparlardı. Dolapçı kesinlikle oturma yapmaz. Selanikler zamanla kayboldular ama maalesef bazı kuşçularda onların kanından eser taşıyan kuşlar olabilir. Böyle kuşlar havada bilinebilirler. Irkın saflığını korumak için bu kanı taşıyan kuşların üretilmemesi veya Dolapçı adıyla dağıtılmaması gerekir.

Dolapçı ırkının yetiştirildiği Denizli, Isparta ve Burdur gibi illerimizde çok sayıda üstün soylar olduğu için geleceğe yönelik bir tehlike olduğunu düşünmüyorum. Denizli'yi biliyorsunda Isparta'yı ve Burdur'u nereden biliyorsun sorusu aklınıza gelebilir. Şansımdan görev yerlerimden biri Isparta ilimizdi. Isparta Sanayi Karakolu'nda 1983 yılından 1986 yılına kadar görev yaptım. İlk gidişimde Isparta Sanayi Kooperatifini yaptırmakta olan güzel insan Tevfik bey ile tanıştım. Birlikte karakola yakın bir yerde içine yüzlerce güvercin alabilecek büyüklükte bir kümes yaptık. Isparta'lı yetiştirici arkadaşlara çok sayıda üstün performanslı Dolapçı izlettim. Yaklaşık 20-25m. oynayarak gelen kuşlarım vardı. Bu kuşlarımdan iki arap erkeğe 180 lira vermişlerdi satmadım ve daha sonra tayinim Rize'ye çıktığında eşyalarımın nakliyesine 176 lira ödemiştim. Değerlendirmeyi yapmanız için rakamları verdim.

O dönemde Denizli soylarına ilgi biraz daha arttı. Özellikle Isparta'lı Kasap Yakup ve Soğuk Demirci Mustafa Denizli'de Dolapçı bırakmadılar diyebilirim. Sadece bu iki arkadaş yaklaşık 3000 civarında Dolapçı'yı Denizli'den getirdiler. Daha sonra Isparta SSK Hastanesinde Ayniyat Saymanı olan ve Sigortacı İsmail namıyla tanınan arkadaşımızda çok sayıda Dolapçı'yı Isparta'ya taşıdı. Birde Isparta Seyahat firmasının kurucularından olan Horozcu Selahattin namıyla tanınan bir arkadaşımız vardı. Bu arkadaşımızın horoz dövüşleri için organize ettiği bir yeri mevcuttu. Buradaki kafeslerde haftada yaklaşık 400-500 Dolapçı Denizli'den getirilerek satılmaya başlandı. Satılan kuşların büyük çoğunluğu Atabey ve Kuleönü merkezlerine giderdi. Buralarda halen güzel kuşlar yetiştirildiğini biliyorum.

Burdur'da ise o dönemde Denizli'den zorunlu ikamete tabi olan Ö.A'nın kuşları vardı. Bu sebeple o bölgeyide bilirim. Bence o dönemin sorunu artan Dolapçı ilgisiyle beraber başka bölgelerden getirilen Selaniklerin benzerliği sebebiyle bizim kuşlarımızla kırılmasıydı. O dönemde bilinçsizlikten dolayı bazı sıkıntılar yaşandı. Fakat Selanik adı verilen kuşlar havada bizim kuşlarımızdan ayrılabildiği için ayıklandıklarını düşünüyorum.Denizli'ye geri dönecek olursak o yıllarda gittikçe artan Dönek merakı sebebiyle Dolapçı eski liderliğini kaybetmeye başlamıştı. Bu sadece Dönek-Dolapçı konusu değildi. Mesela İstanbul Bangosu bizim Yerli Azmanlarımızdan dahada öne çıkmıştı. Nedense dışarıdan gelen ırklara karşı bir ilgi başlamıştı. Maddiyatın etkisi olduğunu düşünüyorum. Aklımda kalan rakamlarla söyleyeyim; bir çift Denizli Azmanı 15-20 lira iken bir çift İstanbul Bangosu 250 lira idi. Haliyle yetiştiriciler yerli ırklarını yavaş yavaş terk ederek başka ırklara kayıyorlardı. Böylece yerli ırkların yetiştiricileri azalıyor asıl meraklılar süzmece kalıyordu. Bu durumun aslında olumlu bir yanıda vardır. Asıl meraklının elindeki kuşlar maddi değeri reddettiği için kanlar saf olarak tutulabiliyordu. Fakat maalesef sayıları oldukça azalıyordu. Maziye dönüp baktığım zaman şans ve şanssızlığın birarada yürüdüğünü görüyorum.

Maziden bahsetmeye devam edeyim. Benim çocukluk ve gençlik yıllarımda Balıkesir bölgesinden Kelebek gelir Dolapçı gönderilirdi. İzmir'e de Dolapçı götürüldüğünü bilirim. Buna keza komşu illerimizede Dolapçı geçişleri olurdu. Özellikle 1970-75 döneminde ulaşımın kolaylaşması transferleri arttırdı. Bugün hem geliyor hemde gidiyorlar. Çok daha eskilerden bahsetmek isterim. Kurtuluş Savaşı döneminde yunan askeri Denizli'ye girememiş. İzmir'in işgali üzerine Menderes nehri tutulmuş, çok sağlam müdaafa hatları kurulmuş. Milli Mücadele yani Kuvayi Milliye ilk defa Denizli'de yapılanmış. Böylece yunanlı kuzeye, benim doğup büyüdüğüm yer olan Çivril ilçesine kaymış. Çivril ilçesi Denizli il merkezinin 100km. kuzeyindedir. Sakarya Muharebesi'nin kazanılmasıyla yunan askeri geri çekilmeye başlamış. Bizim oralarda muharebe olmamış. Dedemden ve babamdan duyduğuma göre yunanlılar çekilirken güvercinlerimizi ve bazı bitkilerimizi toplayıp götürmüşler. Buna benzer başka olayların yaşandığını biliyorum.

Belki Denizli'li arkadaşlar kuşlarımı kimden temin ettiğimi merak edeceklerdir. 12-13 yaşımdayken Kayalık mahallesinde Salim Amca'ya giderdim. O dönemde Salim amca 60 yaşının üzerindeydi. Farklı özellikleri nedeniyle onu hiç unutmuyorum. Bir ayağı aksaktı, boynu eğri dururdu gökyüzüne bakamazdı. Yere koyduğu büyük çinko kaplı bir leğeni ziftle kaplamış içine su doldurmuş büyük bir ayna haline getirmişti. Uçan kuşlarını bu leğenin içine bakarak takip ederdi. Muazzam performansa sahip güzel kuşları vardı. Arka tepeliler bir başka güzeldi. Üç ayrı kümeste Dolapçı, Azman ve Dönek yetiştiriyordu. Uçuracağı kuşun ismini söyler veya kısa sopasıyla işaret ederdi. Kuş birden havalanırdı. Tam bir yetiştiriciydi. Kuşlarımın tamamının soyu onun kuşlarına dayanıyordu. Bu soyu yıllarca muhafaza edebildim.

Geçmişte yetiştiriciler arasında yapılan iddialaşmalardan bahsedeyim. Dolapçısına güvenen seçtiği kuşunu rakip kümese getirir kapılar açıkken içeriye bırakırdı. Kuşun kümes içinde hiçbir yere konmadan derhal çıkıp evine gitmesi gerekirdi. Eğer içeride herhangi bir yere konarsa hemen kapı kapatılırdı. O kuş o kümeste kalmış demekti. Ayrıca kaybeden taraf kazanan kişinin kümesten seçeceği bir kuşu daha vermek zorundaydı.

Birde gelicilik yarışmaları yapılırdı. Yarışmaya kaç kişi girecekse eşit sayılardan takımlar oluşturulurdu. Takımlar ortak bir merkezden salınır evine dönemeyen yada geç giden kuşların sahipleri önceden belirlenen cezaya katlanırdı. Bu çekişmeler tatlı sert bir havada geçerdi. Sohbet için bir yerde toplanılacaksa kimse eli boş gitmez maddi duruma göre yiyecekler getirilir ve birlikte muhabbetler yapılırdı. Misafiri olunan kişinin kümesine girmek ayıp sayılırdı eğer girilmesi gerekiyorsa mutlaka izin alınırdı. O yıllarda gözde kuşlara soy takibi için camdan yapılma "Diligoz" adı verilen has boncuklar takılırdı. Bu boncuklar yavru tüylenmeye başlamadan önce bileğe geçirilen özel işaretlerdi, her rengi olurdu. Kaleiçi çarşısındaki imalatçısından 5 tanesini 2,5 kuruşa alırdık.

Artık devir değişti. Soy takibi için numaralı özel künyeler kullanılıyor. Programlı performans yarışmaları yapılıyor. Kuşlar şehirlerarası değil ülkelerarası yer değiştiriyor. Bilgiler anında biryerden başka biryere ulaştırılıyor. Denizli Güvercin Evi Derneği'ne bu imkanları kullanmaya çalışan bir dernek olduğu için üye oldum. Başta ırkların saflığının korunması ve güvercin kültürümüzün tanıtılması olmak üzere tüm çalışmalarınızda başarılar dilerim.
 

Ekli dosyalar

  • 548003_10150671246697415_41683757414_9410352_1047170140_n.webp
    548003_10150671246697415_41683757414_9410352_1047170140_n.webp
    20.5 KB · Görüntüleme: 1,522
DOLAPÇI YETİŞTİRİCİSİ BARDAKÇI NURİ İLE YAPILAN SOHBET

Niyazi Ertürk - Hayri Ün - Ertan Cahit Ergin

Niyazi Ertürk – Nuri Ustam zamanında güvercin alıp-satmışlığın var. Bize o tarihlerden biraz bahsedebilir misin?

Nuri Usta – 1977 yılında Emsan’a girdim ben. 1978 de çok kuş alıyordum. 2 kümes 3 kümes bir gecede. Aylığı aldım mı zaten kuruş para kalmıyordu. Hep kümes alıyordum. Yardımcım da İnekçi Paşaydı bizim. Param yetmezdi o takviye ederdi. Aylık yetmezdi o takviye ederdi. Büyük bir salmam vardı. Her Pazar gelmezlerdi de 15 günde bir mutlaka gelirlerdi. Isparta’ya verdiğim kuşun sayısı yok, sayısız yani.

N.E. – Sayısız olur mu canım. 1000–1500 ne kadardır toplam?

Nuri Usta – Sayısız yani. Bazı haftalar 75 bazılarında 50. Yani 30 dan aşağı düşmezdi. Yani bak şimdi diyorum toptan kümes alıyorum. Kırmızı oluyordu, Karaçil oluyordu, Arap oluyordu. Zaten daha önce o yıllardan önce ben 15 yaşındayken ordan zaten o adamlar çok yaşlıydı yani buradan arkadaşım Önder, onun, benim, mahallede ne kadar arap-çil varsa beşeryüz liraya sattık.

N.E. – O zamanlar ne kadardı kuşların fiyatları?

Nuri Usta – Kendi aramızda en iyilerini biz 3 lira 5 liraya alıp veriyorduk tanesine. Beşeryüz liraya götürdüler iyilerini. Bende bir çift arap dişiyle karaçil erkek vardı adam istedi vermeyecem dedim de ne kadar yalvardı.

Ertan Cahit Ergin – Sen yaklaşık 1000-1500 civarında kuş sattın galiba.

Nuri Usta – Şimdi 1000-1500 diyemem de Ertan inan sayısını bilemem.

E.C.E – Yani her hafta 30 tane 50 tane deyince aşağı yukarı öyle bir sayı çıkıyor.

Nuri Usta – Ben Emsan’da 3 sene çalıştım. 3 sene boyunca kuş alıp sattım. Mesela kümes olarak buradan diyorum ki 2 lira 2,5 liraya tanesi alıyorduk. Bazı iyi kuşlar oluyordu içlerinde. En fazla 3 liraya alıyordum 5 liraya kuş almazdım. Ama 7,5-10 liradan Isparta’nın benden taşıdığı kuşun sayısını bilmiyorum.

Hayri Ün – O arabı demin bahsettiğin hemen istediklerinde mi verdin birkaç hafta gelip gittiler mi ?

Nuri Usta – Hayır. O adam zaten devamlı gelip gidiyordu bize. Şu anda adını hatırlamıyorum. Yani kendimiz delikanlıydık daha. Yerde alıp gökte yiyorduk.

H.Ü – Peki o arabı istediği zaman verdin mi sen?

Nuri Usta – Adam benim oraya gelmeden önce mahalledekileri topladı. 3-4 tane çok güzel karaçiller aldı. Bunun orda da var dediler benim için. Bardakçının orda da var dediler. Ben söylemedim. İyi para olunca onlar beşeryüz liraya sattılar tanesini. Adam bendekileri görünce keşke daha önce sana gelseydik dedi. Baktı yuvada simsiyah yavrular var çil olacak. Hatta bir tanesinin burnunun üstünde bir tane noktası belliydi yani. Erkek-dişi olurken Karaçil oluyorlardı. Velhasıl vermeyecem vermeyecem derken verdik.-

H.Ü – Peki o kuşların dönüşleri nasıldı?

Nuri Usta – Eski Araplar Çiller dolabıyla memnun ederdi.

H.Ü. – Boy pos nasıldı?

Nuri Usta – Ya boy pos derken kuşun sağlığına bakar ya. Nasıl diyeyim küçüktür ama yavrudan kelepir yemlenmiştir. Anladın mı demek istediğimi?

H.Ü. – Denizliden başka yerlerde eski kuşların daha iri oldukları söylenir de o açıdan sordum.

Nuri Usta – Kuş yavrudan erken atlarsa yeme, yanık kalır. Hep bahçeli evlerde besliyorduk bina mı vardı. Hayvanlar toprakta büyüyorlardı. Yani nasıl diyeyim daha küçükken mesela kaz yumurtası büyüklüğündeyken atlıyorlardı yuvadan. Küçükten böyle yerde olur olmaz derken sonunda ne kadar irileşse de sağlıklı büyüyenler kadar olmuyordu.

H.Ü. Sağlıklı büyüyenleri nasıldı?

Nuri Usta – Öyle kartal gibi iri Araplar çiller azdı yani.

H.Ü. – Sattığın kuşlar nasıldı?

Nuri Usta – Arap dişi saz gibiydi benim. Adam zaten döndü döndü illa götürcem dedi. Abi bunlar satılık değil bak yuvada yavruları var dedim. Döndü döndü götürcem dedi. Ben dedim nazarı değer kuşlar ölüverir, al dedim. Ben de iyi para istedim al parasını deyince de kuşları verdim.

H.Ü. – Peki bunlar boşa dönüş yaparmıydı sadece bağlama dönüşü mü yapardı ?

Nuri Usta – Benim verdiğim Karaçil Erkek Dolapçı olarak çok güzeldi. Böyle burnunun üstüne üstüne oynar gelirdi. Ama arap dişi çay tabağı gibi tatlı dolap alır gelirdi.

H.Ü. – Peki Kökenlerini biliyor musun ?

Nuri Usta – O zamanlar cizik cizik yavruyken tuttuydum bu kuşları. Ama öyle hemen girmediler kümese. İkisi de indiklerinde baktılar baktılar beğenmeyip kalkı kalkıverdiler. O zaman kuş kalabalık bende. Bir sırıkladım mı 70-80 kuş kaldırırdım. Daha uçmasını doğru dürüst bilmiyordu bu kuşlar. Damdan 4 sefer kalktı Arap dişi mesela. Sonra aklıma geldi su gösterdim de öyle kümese kattıydım bunları.

H.Ü. – Ne kadar uçurdun sen onları ?

Nuri Usta – Bende ortalama 2 sene hizmet etmişlerdir.

H.Ü. – Oturma, takla tombalak durumları var mıydı?

Nuri Usta – Yok yok hiç yoktu. Bizim kuşlarımızda öyle şeyler yoktu yani. Çillerle Araplar beyazlar yangaplar vardı. Denizli’nin Karaçil ve Siyahlarını Isparta taşıdı o tarihlerde. 1977 yıllarında Isparta’ya çok kuş gitti. O adamlar ölmediyse inkâr etmezler.

N.E.- Peki Ustam senden başka Isparta taraflarına kuş satan var mıydı, bilirmisin?

Nuri Usta – Hasan Amcamız vardı rahmetli. Gocababuç Hasan derdik. O adam da çok kuş satardı. Tam detaylı bilemeyecem ama o tarihlerde Karaçil ve Arap çok kuş gönderildi. Ben 80’de askere gittim. 77 ile 80 arası ben çok kuş verdim. Askerden geldikten sonra azaldı yalnız.

H.Ü. – Duyduğumuz kadarıyla Denizli’den Isparta’ya kuş götürenler arasında Sigortacı İsmail isminde biri varmış. Tanır mısın? Sonra Kasap lakaplı ve Soğuk Demirci olarak bilinen kişiler hakkında bilgin var mı?

Nuri Usta – Şimdi bak Sigortacı İsmail dediğini ben Röntgenci İsmail diye bilirim. Hastanede röntgen işlerine bakıyordu. Bir samimiyetimiz de vardır. Benden 1-2 kuş götürdü. O da bir tane Hint Tavuğu getirdi. Şimdi eski evimiz olsa adam aradı belki bulamadı bir daha beni. O buraya kuş almaya gelmiş. Yardımcı olduk. Sonra benden kuş beğendi götür abi dedik para almadık, misafir ettik.

H.Ü – Geçenlerde Antalya’dan bir arkadaşla görüşmüştüm de o bir yer tarif ediyor bilebilecek misin. Sanayinin üst tarafı diyor veya Kaleiçinin üst tarafında 3 tane yan yana kümesi vardı diyor, arabacılık yapan birisi varmış. Karaçil ve Arapları vardı diyor. Biz ondan zamanında geldik çok kuş aldık diyor. Böyle birini hatırlıyor musun? Hatta biz de soruşturduk orada Arabacı Faik ve Faytoncu Baki diye birileri daha varmış kuş besleyen. Hapishanenin alt tarafında bir yerlerde galiba.

Nuri Usta – Hapishanenin altında Mustafa Abi vardı ama o arabacı değildi. O olabilirmi acaba.

H.Ü. – Arap çil mi beslerdi?

Nuri Usta – Başka kuş yoktu zaten onda. Onun Jipi vardı. Resmi bir yerde çalışıyordu yanılmıyorsam. Onu tam bilemiyorum da.

H.Ü. – Mustafa Ali Abi vardı bir de…

Nuri Usta – Mustafa Ali yukarıda besliyordu. Bizim Mustafa Ali Sırakapılarda besliyordu. Benim dediğim adam Cezaevinin alt tarafında besliyordu. O adamın çilleri de dışarı gitti. Hiçbir tanesi Denizli’de kalmadı. Nereye satıldığını bilemem. Mustafa Ali abinin çilleri de çok güzeldi.

H.Ü.- Peki arabacı olarak bildiğin birileri var mı?

Nuri Usta – Senin dediğin tamam. At arabası kullanırdı. O adamın da çok aşırı kuşu vardı. Bakırlının ordaydı evi Bakırlıya varmazdan girişte sanayinin üst tarafı oluyor orda Ahmet Abi vardı. Honazlı Ahmet derdik. At arabası vardı onun. Sonra döğüş horozuna döndürdü işi ve güvercinleri bıraktı. O adamda da çok iyi kuşlar vardı. Onda her renk kuş vardı ama siyah ve çiller daha çoktu. Adamda nazar boncuğu gibi çiller vardı.

H.Ü. – Duyduğumuz kadarıyla 85–86 yıllarında ondan da kuş alınmış.

Nuri Usta – O adam tahminim 88 de falan kuşçuluğu bıraktı.

H.Ü.- O yıllarda vefat ettiğin duyduk.

Nuri Usta – Çok oldu vefat edeli doğru.

H.Ü. – Sonrasında onun kuşlarının kalanları Bakırcılar çarşısında birine satılmış. Hatta bulabilirseniz o kişiden kuş alın diye tavsiye edildi.

Nuri Usta – O yıllarda Bakırcılar çarşısında Bakırcı Osman diye bir arkadaş vardı o almış olabilir. Yalnız o adam aldıysa ticareti için almıştır. Çünkü o adam Dönek beslerdi onda Dolapçı yoktu. Tahminim aldığı gibi satmıştır. Kuşlar tahmin ederim Denizli’de kalmıştır. Bakırcı Osman iyi para verenlere dağıtmıştır kuşları.

E.C.E. – Kel Lütfi’de varmış Arap ve çillerden.

Nuri Usta – Kel Lütfi’nin kuşları Denizli kuşu değil. Onları beraber alıp geldik. O kuşları Nazilli’den getirdik. O kuşlar 17 taneydi içinde bir tane çil vardı bizim Denizli’nin çok eski yerli kuşlarına benziyordu. Bugün en iyi Dönek denilen kuşlar gibi güzel dolabı vardı. Geç dolap alıyordu.

E.C.E. – Dolapçı mıydı bahsettiğin kuş. Yani Selanik denilenlerden falan olabilir mi?

Nuri Usta – O kuş Dolapçıydı ve hakiki tatlı dolabı vardı. Biz Dolapçı, Azman beslerdik. Burada Kepenek Şeref vardı Kiremitçi’de bizim akraba olur. Döneğin hakikisi o adamdaydı zamanında. Mesela birde Üzümcü vardı eskilerden, Dolapçı beslerdi, yuvada böyle yavrularını alıp gittin mi geri kaçıp gidiyordu. Gösterişli arap çilleri olduğunu biliriz. Rahmetlik oldular…

H.Ü. – Denizli kuşlarından mıydı bunlar?

Nuri Usta – Denizli kuşu tabi. O kuşlar çok azaldı. Onlar bizlerden çok yaşlı kuşçulardı biz son dönemlerinde gördük bu adamları. Mesela Koca Kılcı dediğimiz adam rahmetlik oldu. Oğlanları, torunları hep arkadaşımız. Adam anlatırdı böyle çay demler muhabbet ederken anlatırdı diyordu ki bunlar diyordu ekmek düşmanı yem düşmanı diyordu kuşlar için. Rahmetlik Üzümcü, Koca Kılcı’dan biraz daha yaşlıydı. Üzümcü’den diyordu iki tane çil yavru getirip geldim diyordu para almadı benden götür git dedi diyordu. Yavrulara baktım babasından yem alıp duruyorlar. Kanatlarını bunların 20 gün falan salma demiş. O da getirmiş kanatlarını iple bağlamış o zaman bant falan mı var. Yavrular 2-3 saat durmuş sonra çözüvermiş ipini. Bir bakmışlar damdalar. Bir daha yere inmemiş yavrular. Bir o gün akşam gitmiş kümesine girmiş. Biri ertesi gün sabah kümes açılmadan orda bekliyormuş. Koca Kılcı, faytonla geçerken bir bakıyor yavru kümesinin üstünde. Zaten o tahmin etmiş. Hemen durdurmuş faytonu Üzümcü Rahmetliğe demiş böyle böyle diye. Yavrular kaçtı buraya gelmişler diye. Üzümcü Sen dün gelmedin ya demiş ona. Biri dün geldi bunun demiş. Biri bugün geldi demiş. Tamam, ben gördüm ondan geldim zaten demiş.

N.E.- Sen şimdi Sigortacıyla bir alış-verişimiz oldu diyorsun…

Nuri Usta – Şimdi İsmail beni bilir fotoğrafımı görürse. Onunla biz dost alış-verişi yaptık para önemli değildi yani. Sağolsun o bana hint tavuğu getirdi.

N.E. – Sigortacı İsmail’le Plakacı Nihat’ta tanışırlarmış.

Nuri Usta – Biz Röntgenci İsmail diye biliriz. Sigortada röntgen işlerini yapıyordu. Adam buraya gelmiş kuş almaya o tarihlerde. Çok aşırı zaman olmadı. Beni bulamamış. Ben ona hatta Kırmızı Akbaşlardan verecektim nasip olmadı. Yeni evi bilse belki yine gelirdi yani. İyi bir arkadaştı. İlk geldiğinde mesela açtım kümesi beğendiğini al dedim. O zaman Arap Çil Beyaz Yangap Dolapçılar, Azman, Dönekler vardı. Çiller 1982 den sonra epey azaldı zaten. Külahçı Ahmet vardı rahmetlik onda kaldı. O kuşlar çok az kişide kaldı. Zaten bizim 1 tane 2 tane olanları önceden topladılar.

H.Ü – Peki gelenlerden isimlerini hatırladığın başkaları var mı? Mesela lakaplarını falan hatırlamıyor musun? Kasap diye veya Soğuk Demirci diye isimler geçiyor.

Nuri Usta – Şimdi onları bilsem. O adamlar epey yaşlıydı o tarihlerde. Ben 50 yaşındayım şimdi. Her memlekete kuş gitti Denizli’den. Bazen alıp geldiğimiz kuşlarda oldu. Kel Lütfi’yle beraber gittik o yıllarda Nazilli’den 17 tane kuş aldık.

E.C.E – Ama Abi o kuşlar Dolapçı mıydı değil miydi o önemli. Senin dediklerin Dönek bazlı kuşlar olmasın?

Nuri Usta – Bak şimdi yanlış söylüyorsun. Yani Beyazlar, Sarı Yangaplar, Gök Yangaplar oluyordu. Anladın mı?

E.C.E. – Şimdilerde epey azaldı dediğin kuşlardan…

Nuri Usta – Ya şimdi sürüde 1–2 tane. Yani şimdi bakıyordun adamda 50 tane Beyaz Yangap var ya hiç yok ya da 1–2 tane çıkıyor o kuşlar gibisi. Şer karıştı. Kaybolup 1 hafta gelmeyenler olurdu. Çok aşırı kar yağardı. Şimdi kar mı yağıyor. Şimdikinler yem düşmanı. Bir de biz o zaman bende mesela çok iyi bir kuş var bu arkadaştakiyle bir araya getirip eşlemedik. Bir de düşmanlık vardı o zaman. Şimdi Denizli’nin Karaçilleri Siyahları 76 larda 80 lerde aşağı yukarı bugünküler gibiydi. Daha çok buruncuydu o kuşlar.

H.Ü. – Üzümcü’nün kuşları da aynı mıydı?

Nuri Usta – Üzümcü’nün kuşları gibi dünyada yoktu. Yani hem kuştu hem de zeka vardı kuşlarda.

E.C.E. – Soğancı’yı bilirmisin?

Nuri Usta – Soğancı karışım kuş beslerdi. Aklına ne tür kuş gelirse bulurdun orda. Soğancı’da da safkan kuşlar vardı. Kuşlar sürekli dışarıda olurdu.

H.Ü. – Kayalık Mahallesinin orada tek katlı bir evin üstünde yaşlı bir adam varmış. Bizim Komiser anlatmıştı da. Hatta kafasını yukarıya kaldıramadığından bir tepsinin içini siyaha boyayıp ayna gibi yapmış ve kuşlarını öyle seyredermiş uçarlarken.

Nuri Usta – O adamı tanımıyorum da şöyle diyeyim onun dediği yere yakın Kayalık Camisinin altında ahşap evde besliyordu. Hatta oğlu doktordu. Ali İhsan Civaneri. Askeri doktordu. Benim annem felç geçirmişti sağolsun o zaman tedavisinde çok faydasını görmüştük. Evimize geldiğinde kuşları görünce bunlar benim babamda da var diyerek samimi olmuştuk. Tahmin ediyorum benim dediğim doktorun babası olması lazım. Yüzde yüz diyemem. Bir de oraya yakın Arabacı Hacı vardı. Sami’nin alt tarafında iki katlı ahşap evi vardı. Darı bahçesinin içindeydi kuşları. Çok kalabalık kuş uçururdu. Eskiden daha iyi kuşlar vardı ve kalabalık uçurulurdu.

N.E. – Peki bizim Ertan nasıl kuş uçuruyor?

Nuri Usta – Ertan mahallenin neşesi. Onun gibi herkes sökgün kuş uçurmaya cesaret edemiyor. O olmazsa bazı kuşçular kuşçuluğu bırakacak. Şimdi bazı kuşçular geldi geçti. Bizim de zamanımız geldi. Bugün ne olup kalacağımızı Allah bilir. Rahmetlik Dönekçi Cafer’in babası vardı. Ben buralara kuş almaya gelirdim çoğu bana kırık kuş satardı. Bilinmeyen kuş satardı. Çocuğuz bilmiyoruz. 9 yaşındaydım o zaman. Rahmetlik Caferin babası bana 6 tane kuş verdi. Dışarı çıktım adam çağırdı beni. Bundan sonra kuş almaya buraya geleceksin dedi. 15 gün sonra bir daha param oldu. Oraya gittim. Yalan olmasın 10-12 tane kuş verdi adam. Yani 10 lira gibi bir para eder. Paran var mı dedi. Çok param yok dedim. Bunların hepsi dedi şu kadar para dedi. Ben dedim ertesi gün geleyim. Tamam oğlum al git dedi. Yalnız dedi kimsenin oralardan sakın kuş çalma şöyle olur böyle olur dedi. Ben dedim param oldu mu alırım. Adamın dediği bana dokundu. Çalma sakın dediği bana dokundu. Benim sahipsiz olduğumu düşünmesin diye bir daha gittiğimde dedemi de götürdüm. Dedemle gittik çay kahve içtik. Bir daha kimseden kuş almak yok lazım olduğunda buraya geleceksin dedi. O da bana güven sağladı artık. O adam bana çok yardımcı oldu.
 

Ekli dosyalar

  • 578821_10150675199127415_41683757414_9423252_2008446237_n.webp
    578821_10150675199127415_41683757414_9423252_2008446237_n.webp
    9.2 KB · Görüntüleme: 1,529
MESUT ÇELİKÖRS
1963 ISPARTA

- Ben 1963 doğumluyum, 1976 ile 1984 yılları arasında Isparta'da garaj mahallesinde güvercin besledim. Genelde Denizli Araplarını besledim.Benim ustalarım; "Elektrikçi Alaattin, İbrahim Keleş ve Nikah memuru Yusuf idi. Biz o yıllarda Denizli'ye arap dolapçı ve nazilli'ye akbaş almaya giderdik. Üstü açık kasalı bir skoda vardı. onunla giderdik. Hatta üstümüze battaniyeler alır, üşümemeye çalışırdık.

- Ben 4 ya da 5 defa Denizli'ye gittim. Sanayi gibi bir yerin üstünde taraflarında arabacı lakaplı bir usta vardı. Ustanın 3 tane yan yana kümesi vardı. Kümeslerin içinde tenekelerden yapılma yuvalıklar bulunurdu. Ustanın kuşlarının hepsi Arap dolapçı idi. Çillerin de ise burnunda ve omuzlarında az beyazlık göze çarpardı. Kuşların dolapları mükemmel idi.

- Ben bir keresinde kanadı urlu bir dişiyi istemiştim o da vermişti. o kuşu Isparta'ya götürdüm. Ondan öyle mükemmel dolaplı kuşlar çıktıki anlatamam. Ben onun yavruları gibi dolaplı kuş bir daha görmedim.

- Isparta’nın asıl yerli kuşları 12 kuyruklu, siboplu Araplardır. Bunlarda kafa ve dolap olarak mükemmel kuşlardır. Ancak Denizli’nin Arapları kadar uzun dolap almazlar.

- Ben askerden sonra Isparta’dan ayrıldım. Bu yıllarda Denizli’de kuşlarını aldığımız arabacı usta vefat etmiş. Duyduğuma göre, bakırcılık veya kalaycılık yapan bir genç kuşlarının hanımından satın almış. Onu bulursanız hakiki dolapçıları onda bulabilirsiniz.

- Denizli’den gelen kuşlardan Ben, benim ustalarım, Domoğlu Hasan ve Çolak Mustafa ve bir çok yetiştirici de besledi.

- Ayrıca Aydın bölgesinden ödemiş bademlilerinden aldık. Bunlarla ısparta’daki kuşların kırıldığını da biliyorum.

Ben özellikle kaç defa Denizli’ye gittiğini ve hep aynı ustaya mı gittiniz diye sordum.

- Evet hep aynı ustaya 4-5 defa gittik. Dedi.

Daha sonra Denizli’den aldığınız arap Dolapçıların farkı neydi, onları nasıl tanımlarsın diye sordum.

- Bir kere yuva sadakatları yani kafaları çok sağlamdır. Kesinlikle yakalanmazlar. Ancak bazen dolaplarından dolayı başka bir kuşçunun damına inebilir. Ancak hemen kalkarlar. Belki Şahinden korkarak kendilerini diğer kümeslerin önüne inebilirler. Yakalanmaları ancak böyle olabilir.

- Çok yüksek uçarlar.

- Dolapları dengeli ve Isparta yerli kuşlarına göre daha uzundur.

- Kendi evlerinin üzerinde bile yabancı gibi uçarlar. Evin üzerinden ve kuşların içinden ayrılırlar, gezgin uçarlar. Diğer kuşçuların kuşlarının arasına girer çıkarlar.

- hem yandan hem de yukarıdan oynarlar.

- Kümesin damında kuş bulunmadığı müddetçe havadan inmezler. Kümesin üzerine doğru dolap alırlar. Kümese yaklaşır ve tekrar yükselirler. Kümesin önünde veya damında kuş görünceye kadar uçarlar.

- Oturma, takla atma, seğirme, sarak sarma, batma vb. hareketleri yapmazlar. Nazilli’den aldığımız akbaşların bazılarında bu türlü hareketler çıkabilirdi.
 
umut coşkun' Alıntı:
İSMAİL FIŞGIN
(AGALİ)
1928-2006
DENİZLİ
umut kardeş paylaşımların için teşekkürler çok faydalı bilgiler elde etiğimize inanıyorum sayende bu fotoda çillere,karalara yer verilmemiş sebebi nedir acaba bilgilendirirseniz sevinirim denizliye selamlar...
 
erdal usda' Alıntı:
umut coşkun' Alıntı:
İSMAİL FIŞGIN
(AGALİ)
1928-2006
DENİZLİ
umut kardeş paylaşımların için teşekkürler çok faydalı bilgiler elde etiğimize inanıyorum sayende bu fotoda çillere,karalara yer verilmemiş sebebi nedir acaba bilgilendirirseniz sevinirim denizliye selamlar...


Her kümeste çil arap beslenecek diye bi kaide yok sanırım ama ben size 1955 yılına ait foto paylaşırım
 
Erdal bey fotoğraf 1955 yılına ait fotoğraftaki isim Denizli istiklal mahallesinden mustafa Beceren.Araplar,çiller yardımcı olmuştur sanırım...
 

Ekli dosyalar

  • 554456_365175160185850_100000801062664_1008050_1501868388_n.webp
    554456_365175160185850_100000801062664_1008050_1501868388_n.webp
    54.3 KB · Görüntüleme: 1,440
Geri
Üst