DOLAPÇI YETİŞTİRİCİSİ BARDAKÇI NURİ İLE YAPILAN SOHBET
Niyazi Ertürk - Hayri Ün - Ertan Cahit Ergin
Niyazi Ertürk – Nuri Ustam zamanında güvercin alıp-satmışlığın var. Bize o tarihlerden biraz bahsedebilir misin?
Nuri Usta – 1977 yılında Emsan’a girdim ben. 1978 de çok kuş alıyordum. 2 kümes 3 kümes bir gecede. Aylığı aldım mı zaten kuruş para kalmıyordu. Hep kümes alıyordum. Yardımcım da İnekçi Paşaydı bizim. Param yetmezdi o takviye ederdi. Aylık yetmezdi o takviye ederdi. Büyük bir salmam vardı. Her Pazar gelmezlerdi de 15 günde bir mutlaka gelirlerdi. Isparta’ya verdiğim kuşun sayısı yok, sayısız yani.
N.E. – Sayısız olur mu canım. 1000–1500 ne kadardır toplam?
Nuri Usta – Sayısız yani. Bazı haftalar 75 bazılarında 50. Yani 30 dan aşağı düşmezdi. Yani bak şimdi diyorum toptan kümes alıyorum. Kırmızı oluyordu, Karaçil oluyordu, Arap oluyordu. Zaten daha önce o yıllardan önce ben 15 yaşındayken ordan zaten o adamlar çok yaşlıydı yani buradan arkadaşım Önder, onun, benim, mahallede ne kadar arap-çil varsa beşeryüz liraya sattık.
N.E. – O zamanlar ne kadardı kuşların fiyatları?
Nuri Usta – Kendi aramızda en iyilerini biz 3 lira 5 liraya alıp veriyorduk tanesine. Beşeryüz liraya götürdüler iyilerini. Bende bir çift arap dişiyle karaçil erkek vardı adam istedi vermeyecem dedim de ne kadar yalvardı.
Ertan Cahit Ergin – Sen yaklaşık 1000-1500 civarında kuş sattın galiba.
Nuri Usta – Şimdi 1000-1500 diyemem de Ertan inan sayısını bilemem.
E.C.E – Yani her hafta 30 tane 50 tane deyince aşağı yukarı öyle bir sayı çıkıyor.
Nuri Usta – Ben Emsan’da 3 sene çalıştım. 3 sene boyunca kuş alıp sattım. Mesela kümes olarak buradan diyorum ki 2 lira 2,5 liraya tanesi alıyorduk. Bazı iyi kuşlar oluyordu içlerinde. En fazla 3 liraya alıyordum 5 liraya kuş almazdım. Ama 7,5-10 liradan Isparta’nın benden taşıdığı kuşun sayısını bilmiyorum.
Hayri Ün – O arabı demin bahsettiğin hemen istediklerinde mi verdin birkaç hafta gelip gittiler mi ?
Nuri Usta – Hayır. O adam zaten devamlı gelip gidiyordu bize. Şu anda adını hatırlamıyorum. Yani kendimiz delikanlıydık daha. Yerde alıp gökte yiyorduk.
H.Ü – Peki o arabı istediği zaman verdin mi sen?
Nuri Usta – Adam benim oraya gelmeden önce mahalledekileri topladı. 3-4 tane çok güzel karaçiller aldı. Bunun orda da var dediler benim için. Bardakçının orda da var dediler. Ben söylemedim. İyi para olunca onlar beşeryüz liraya sattılar tanesini. Adam bendekileri görünce keşke daha önce sana gelseydik dedi. Baktı yuvada simsiyah yavrular var çil olacak. Hatta bir tanesinin burnunun üstünde bir tane noktası belliydi yani. Erkek-dişi olurken Karaçil oluyorlardı. Velhasıl vermeyecem vermeyecem derken verdik.-
H.Ü – Peki o kuşların dönüşleri nasıldı?
Nuri Usta – Eski Araplar Çiller dolabıyla memnun ederdi.
H.Ü. – Boy pos nasıldı?
Nuri Usta – Ya boy pos derken kuşun sağlığına bakar ya. Nasıl diyeyim küçüktür ama yavrudan kelepir yemlenmiştir. Anladın mı demek istediğimi?
H.Ü. – Denizliden başka yerlerde eski kuşların daha iri oldukları söylenir de o açıdan sordum.
Nuri Usta – Kuş yavrudan erken atlarsa yeme, yanık kalır. Hep bahçeli evlerde besliyorduk bina mı vardı. Hayvanlar toprakta büyüyorlardı. Yani nasıl diyeyim daha küçükken mesela kaz yumurtası büyüklüğündeyken atlıyorlardı yuvadan. Küçükten böyle yerde olur olmaz derken sonunda ne kadar irileşse de sağlıklı büyüyenler kadar olmuyordu.
H.Ü. Sağlıklı büyüyenleri nasıldı?
Nuri Usta – Öyle kartal gibi iri Araplar çiller azdı yani.
H.Ü. – Sattığın kuşlar nasıldı?
Nuri Usta – Arap dişi saz gibiydi benim. Adam zaten döndü döndü illa götürcem dedi. Abi bunlar satılık değil bak yuvada yavruları var dedim. Döndü döndü götürcem dedi. Ben dedim nazarı değer kuşlar ölüverir, al dedim. Ben de iyi para istedim al parasını deyince de kuşları verdim.
H.Ü. – Peki bunlar boşa dönüş yaparmıydı sadece bağlama dönüşü mü yapardı ?
Nuri Usta – Benim verdiğim Karaçil Erkek Dolapçı olarak çok güzeldi. Böyle burnunun üstüne üstüne oynar gelirdi. Ama arap dişi çay tabağı gibi tatlı dolap alır gelirdi.
H.Ü. – Peki Kökenlerini biliyor musun ?
Nuri Usta – O zamanlar cizik cizik yavruyken tuttuydum bu kuşları. Ama öyle hemen girmediler kümese. İkisi de indiklerinde baktılar baktılar beğenmeyip kalkı kalkıverdiler. O zaman kuş kalabalık bende. Bir sırıkladım mı 70-80 kuş kaldırırdım. Daha uçmasını doğru dürüst bilmiyordu bu kuşlar. Damdan 4 sefer kalktı Arap dişi mesela. Sonra aklıma geldi su gösterdim de öyle kümese kattıydım bunları.
H.Ü. – Ne kadar uçurdun sen onları ?
Nuri Usta – Bende ortalama 2 sene hizmet etmişlerdir.
H.Ü. – Oturma, takla tombalak durumları var mıydı?
Nuri Usta – Yok yok hiç yoktu. Bizim kuşlarımızda öyle şeyler yoktu yani. Çillerle Araplar beyazlar yangaplar vardı. Denizli’nin Karaçil ve Siyahlarını Isparta taşıdı o tarihlerde. 1977 yıllarında Isparta’ya çok kuş gitti. O adamlar ölmediyse inkâr etmezler.
N.E.- Peki Ustam senden başka Isparta taraflarına kuş satan var mıydı, bilirmisin?
Nuri Usta – Hasan Amcamız vardı rahmetli. Gocababuç Hasan derdik. O adam da çok kuş satardı. Tam detaylı bilemeyecem ama o tarihlerde Karaçil ve Arap çok kuş gönderildi. Ben 80’de askere gittim. 77 ile 80 arası ben çok kuş verdim. Askerden geldikten sonra azaldı yalnız.
H.Ü. – Duyduğumuz kadarıyla Denizli’den Isparta’ya kuş götürenler arasında Sigortacı İsmail isminde biri varmış. Tanır mısın? Sonra Kasap lakaplı ve Soğuk Demirci olarak bilinen kişiler hakkında bilgin var mı?
Nuri Usta – Şimdi bak Sigortacı İsmail dediğini ben Röntgenci İsmail diye bilirim. Hastanede röntgen işlerine bakıyordu. Bir samimiyetimiz de vardır. Benden 1-2 kuş götürdü. O da bir tane Hint Tavuğu getirdi. Şimdi eski evimiz olsa adam aradı belki bulamadı bir daha beni. O buraya kuş almaya gelmiş. Yardımcı olduk. Sonra benden kuş beğendi götür abi dedik para almadık, misafir ettik.
H.Ü – Geçenlerde Antalya’dan bir arkadaşla görüşmüştüm de o bir yer tarif ediyor bilebilecek misin. Sanayinin üst tarafı diyor veya Kaleiçinin üst tarafında 3 tane yan yana kümesi vardı diyor, arabacılık yapan birisi varmış. Karaçil ve Arapları vardı diyor. Biz ondan zamanında geldik çok kuş aldık diyor. Böyle birini hatırlıyor musun? Hatta biz de soruşturduk orada Arabacı Faik ve Faytoncu Baki diye birileri daha varmış kuş besleyen. Hapishanenin alt tarafında bir yerlerde galiba.
Nuri Usta – Hapishanenin altında Mustafa Abi vardı ama o arabacı değildi. O olabilirmi acaba.
H.Ü. – Arap çil mi beslerdi?
Nuri Usta – Başka kuş yoktu zaten onda. Onun Jipi vardı. Resmi bir yerde çalışıyordu yanılmıyorsam. Onu tam bilemiyorum da.
H.Ü. – Mustafa Ali Abi vardı bir de…
Nuri Usta – Mustafa Ali yukarıda besliyordu. Bizim Mustafa Ali Sırakapılarda besliyordu. Benim dediğim adam Cezaevinin alt tarafında besliyordu. O adamın çilleri de dışarı gitti. Hiçbir tanesi Denizli’de kalmadı. Nereye satıldığını bilemem. Mustafa Ali abinin çilleri de çok güzeldi.
H.Ü.- Peki arabacı olarak bildiğin birileri var mı?
Nuri Usta – Senin dediğin tamam. At arabası kullanırdı. O adamın da çok aşırı kuşu vardı. Bakırlının ordaydı evi Bakırlıya varmazdan girişte sanayinin üst tarafı oluyor orda Ahmet Abi vardı. Honazlı Ahmet derdik. At arabası vardı onun. Sonra döğüş horozuna döndürdü işi ve güvercinleri bıraktı. O adamda da çok iyi kuşlar vardı. Onda her renk kuş vardı ama siyah ve çiller daha çoktu. Adamda nazar boncuğu gibi çiller vardı.
H.Ü. – Duyduğumuz kadarıyla 85–86 yıllarında ondan da kuş alınmış.
Nuri Usta – O adam tahminim 88 de falan kuşçuluğu bıraktı.
H.Ü.- O yıllarda vefat ettiğin duyduk.
Nuri Usta – Çok oldu vefat edeli doğru.
H.Ü. – Sonrasında onun kuşlarının kalanları Bakırcılar çarşısında birine satılmış. Hatta bulabilirseniz o kişiden kuş alın diye tavsiye edildi.
Nuri Usta – O yıllarda Bakırcılar çarşısında Bakırcı Osman diye bir arkadaş vardı o almış olabilir. Yalnız o adam aldıysa ticareti için almıştır. Çünkü o adam Dönek beslerdi onda Dolapçı yoktu. Tahminim aldığı gibi satmıştır. Kuşlar tahmin ederim Denizli’de kalmıştır. Bakırcı Osman iyi para verenlere dağıtmıştır kuşları.
E.C.E. – Kel Lütfi’de varmış Arap ve çillerden.
Nuri Usta – Kel Lütfi’nin kuşları Denizli kuşu değil. Onları beraber alıp geldik. O kuşları Nazilli’den getirdik. O kuşlar 17 taneydi içinde bir tane çil vardı bizim Denizli’nin çok eski yerli kuşlarına benziyordu. Bugün en iyi Dönek denilen kuşlar gibi güzel dolabı vardı. Geç dolap alıyordu.
E.C.E. – Dolapçı mıydı bahsettiğin kuş. Yani Selanik denilenlerden falan olabilir mi?
Nuri Usta – O kuş Dolapçıydı ve hakiki tatlı dolabı vardı. Biz Dolapçı, Azman beslerdik. Burada Kepenek Şeref vardı Kiremitçi’de bizim akraba olur. Döneğin hakikisi o adamdaydı zamanında. Mesela birde Üzümcü vardı eskilerden, Dolapçı beslerdi, yuvada böyle yavrularını alıp gittin mi geri kaçıp gidiyordu. Gösterişli arap çilleri olduğunu biliriz. Rahmetlik oldular…
H.Ü. – Denizli kuşlarından mıydı bunlar?
Nuri Usta – Denizli kuşu tabi. O kuşlar çok azaldı. Onlar bizlerden çok yaşlı kuşçulardı biz son dönemlerinde gördük bu adamları. Mesela Koca Kılcı dediğimiz adam rahmetlik oldu. Oğlanları, torunları hep arkadaşımız. Adam anlatırdı böyle çay demler muhabbet ederken anlatırdı diyordu ki bunlar diyordu ekmek düşmanı yem düşmanı diyordu kuşlar için. Rahmetlik Üzümcü, Koca Kılcı’dan biraz daha yaşlıydı. Üzümcü’den diyordu iki tane çil yavru getirip geldim diyordu para almadı benden götür git dedi diyordu. Yavrulara baktım babasından yem alıp duruyorlar. Kanatlarını bunların 20 gün falan salma demiş. O da getirmiş kanatlarını iple bağlamış o zaman bant falan mı var. Yavrular 2-3 saat durmuş sonra çözüvermiş ipini. Bir bakmışlar damdalar. Bir daha yere inmemiş yavrular. Bir o gün akşam gitmiş kümesine girmiş. Biri ertesi gün sabah kümes açılmadan orda bekliyormuş. Koca Kılcı, faytonla geçerken bir bakıyor yavru kümesinin üstünde. Zaten o tahmin etmiş. Hemen durdurmuş faytonu Üzümcü Rahmetliğe demiş böyle böyle diye. Yavrular kaçtı buraya gelmişler diye. Üzümcü Sen dün gelmedin ya demiş ona. Biri dün geldi bunun demiş. Biri bugün geldi demiş. Tamam, ben gördüm ondan geldim zaten demiş.
N.E.- Sen şimdi Sigortacıyla bir alış-verişimiz oldu diyorsun…
Nuri Usta – Şimdi İsmail beni bilir fotoğrafımı görürse. Onunla biz dost alış-verişi yaptık para önemli değildi yani. Sağolsun o bana hint tavuğu getirdi.
N.E. – Sigortacı İsmail’le Plakacı Nihat’ta tanışırlarmış.
Nuri Usta – Biz Röntgenci İsmail diye biliriz. Sigortada röntgen işlerini yapıyordu. Adam buraya gelmiş kuş almaya o tarihlerde. Çok aşırı zaman olmadı. Beni bulamamış. Ben ona hatta Kırmızı Akbaşlardan verecektim nasip olmadı. Yeni evi bilse belki yine gelirdi yani. İyi bir arkadaştı. İlk geldiğinde mesela açtım kümesi beğendiğini al dedim. O zaman Arap Çil Beyaz Yangap Dolapçılar, Azman, Dönekler vardı. Çiller 1982 den sonra epey azaldı zaten. Külahçı Ahmet vardı rahmetlik onda kaldı. O kuşlar çok az kişide kaldı. Zaten bizim 1 tane 2 tane olanları önceden topladılar.
H.Ü – Peki gelenlerden isimlerini hatırladığın başkaları var mı? Mesela lakaplarını falan hatırlamıyor musun? Kasap diye veya Soğuk Demirci diye isimler geçiyor.
Nuri Usta – Şimdi onları bilsem. O adamlar epey yaşlıydı o tarihlerde. Ben 50 yaşındayım şimdi. Her memlekete kuş gitti Denizli’den. Bazen alıp geldiğimiz kuşlarda oldu. Kel Lütfi’yle beraber gittik o yıllarda Nazilli’den 17 tane kuş aldık.
E.C.E – Ama Abi o kuşlar Dolapçı mıydı değil miydi o önemli. Senin dediklerin Dönek bazlı kuşlar olmasın?
Nuri Usta – Bak şimdi yanlış söylüyorsun. Yani Beyazlar, Sarı Yangaplar, Gök Yangaplar oluyordu. Anladın mı?
E.C.E. – Şimdilerde epey azaldı dediğin kuşlardan…
Nuri Usta – Ya şimdi sürüde 1–2 tane. Yani şimdi bakıyordun adamda 50 tane Beyaz Yangap var ya hiç yok ya da 1–2 tane çıkıyor o kuşlar gibisi. Şer karıştı. Kaybolup 1 hafta gelmeyenler olurdu. Çok aşırı kar yağardı. Şimdi kar mı yağıyor. Şimdikinler yem düşmanı. Bir de biz o zaman bende mesela çok iyi bir kuş var bu arkadaştakiyle bir araya getirip eşlemedik. Bir de düşmanlık vardı o zaman. Şimdi Denizli’nin Karaçilleri Siyahları 76 larda 80 lerde aşağı yukarı bugünküler gibiydi. Daha çok buruncuydu o kuşlar.
H.Ü. – Üzümcü’nün kuşları da aynı mıydı?
Nuri Usta – Üzümcü’nün kuşları gibi dünyada yoktu. Yani hem kuştu hem de zeka vardı kuşlarda.
E.C.E. – Soğancı’yı bilirmisin?
Nuri Usta – Soğancı karışım kuş beslerdi. Aklına ne tür kuş gelirse bulurdun orda. Soğancı’da da safkan kuşlar vardı. Kuşlar sürekli dışarıda olurdu.
H.Ü. – Kayalık Mahallesinin orada tek katlı bir evin üstünde yaşlı bir adam varmış. Bizim Komiser anlatmıştı da. Hatta kafasını yukarıya kaldıramadığından bir tepsinin içini siyaha boyayıp ayna gibi yapmış ve kuşlarını öyle seyredermiş uçarlarken.
Nuri Usta – O adamı tanımıyorum da şöyle diyeyim onun dediği yere yakın Kayalık Camisinin altında ahşap evde besliyordu. Hatta oğlu doktordu. Ali İhsan Civaneri. Askeri doktordu. Benim annem felç geçirmişti sağolsun o zaman tedavisinde çok faydasını görmüştük. Evimize geldiğinde kuşları görünce bunlar benim babamda da var diyerek samimi olmuştuk. Tahmin ediyorum benim dediğim doktorun babası olması lazım. Yüzde yüz diyemem. Bir de oraya yakın Arabacı Hacı vardı. Sami’nin alt tarafında iki katlı ahşap evi vardı. Darı bahçesinin içindeydi kuşları. Çok kalabalık kuş uçururdu. Eskiden daha iyi kuşlar vardı ve kalabalık uçurulurdu.
N.E. – Peki bizim Ertan nasıl kuş uçuruyor?
Nuri Usta – Ertan mahallenin neşesi. Onun gibi herkes sökgün kuş uçurmaya cesaret edemiyor. O olmazsa bazı kuşçular kuşçuluğu bırakacak. Şimdi bazı kuşçular geldi geçti. Bizim de zamanımız geldi. Bugün ne olup kalacağımızı Allah bilir. Rahmetlik Dönekçi Cafer’in babası vardı. Ben buralara kuş almaya gelirdim çoğu bana kırık kuş satardı. Bilinmeyen kuş satardı. Çocuğuz bilmiyoruz. 9 yaşındaydım o zaman. Rahmetlik Caferin babası bana 6 tane kuş verdi. Dışarı çıktım adam çağırdı beni. Bundan sonra kuş almaya buraya geleceksin dedi. 15 gün sonra bir daha param oldu. Oraya gittim. Yalan olmasın 10-12 tane kuş verdi adam. Yani 10 lira gibi bir para eder. Paran var mı dedi. Çok param yok dedim. Bunların hepsi dedi şu kadar para dedi. Ben dedim ertesi gün geleyim. Tamam oğlum al git dedi. Yalnız dedi kimsenin oralardan sakın kuş çalma şöyle olur böyle olur dedi. Ben dedim param oldu mu alırım. Adamın dediği bana dokundu. Çalma sakın dediği bana dokundu. Benim sahipsiz olduğumu düşünmesin diye bir daha gittiğimde dedemi de götürdüm. Dedemle gittik çay kahve içtik. Bir daha kimseden kuş almak yok lazım olduğunda buraya geleceksin dedi. O da bana güven sağladı artık. O adam bana çok yardımcı oldu.