Mehmet, bana dönerek Hakan, mahallede benim sarı gibi oynayan kuş yok abi diyor
Hakan öyle söyleyince sen ne yaptın?
Onu mahalledekiler için söyle, bana söyleme hangisini uçuracaksan bana uçur dedim, silik arap kırkanat var onu uçuracak , ama bakın sizin sesiniz hiç çıkmıyor? Size de resti çekti .
Oynayan kuş yok ki neye sesim çıksın, benimkiler yem hastası, yer, içer, yatarlar,üstelik ben kuş için iddiaya girmem, tecrübelerim onu gösteriyor daha sana kaybettiğim güveci bile ısmarlamayadım,
Mustafa lafa karışıyor, kuş yok mu diyorsun, tamam Mehmet sana uçuracağız.
Hangisini abi ?
Ne yapacan Mehmet, biz sana uçuracağız, (kümeste Mustafanın bozdumanlı bir yavrusu var yeni taklaya başladı, (oynayan olmayınca yavruya umut bağlıyoruz vay halımıza)
Bozdumanlı yavruyu mu diyor Mehmet?
Ne yapacan sen bir ay süre, sende hangi kuşu uçurursan uçur?
Tamam abi diyor Mehmet,
Mustafaya yapma iddiaya girme diyorum, benim derdim başka Mehmet benim evin arkasındaki bahçede kuş uçuruyor, Ben her sabah işe gitmeden erkenden yavruları uçuruyorum, Mehmet beni bekliyor kuşlar indikten sonra kendi kuşlarını kaldırıyor, iş iddiaya girerse bendende erken kalkar uçurur, yada aynı zamana dek gelir kuşlar birbirine karışır verim alamayız o kısa sürede olan bana olur, onun bu azmini hep takdir etmişimdir. (yalnız birazda gözü değer, çakır gözlüdür onun yaşamaz dediği kuş yaşamaz, kaybolur dediği % 200 kesin kaybolur, oynamaz dediği oynamaz, 40 yıldır Mehmeti tanıma tecrübemden biliyorum.)
Aman Mustafa diyorum bırak iddiayı biz Mehmete karşı kuş uçuramayız bizde kısmet mi var,
Yok Hasan abi diyor, en geç Kasımın 20 si kaldıracağız,
Mehmet tamam abi diyor,
Bozdumanlı yavru havada çok pratik takla çeviriyor, her an kafayı kaldıracak durumda, ses soluk çok kalite şimdiye kadar aldığımız yavruların içinde kanadını bu kadar pratik kullanan ve kendini havada taşıyan oyun kuşu fiziği taşıyan bir yavru almamıştık, daha bebekken deyim yerindeyse …okundan ne olacağı belli oluyor dedirtiyordu (öyle ne dediklerimiz boş çıktı o ayrı bir konu)
Mehmet gerçi kazansam ne olacak daha önce kaybettiklerinizi yerine getirmediniz ki diyor,
Hemen itiraz ediyoruz
Hangisinde getirmedik?
abi sen güveci kaybettin, Mustafa da gökperçem den
Doğru, ben güveci kaybettim ama iddiaya girdiğimizde güveç değil yerine başka bir şey alayım dediydim. Siz halen inat ediyorsunuz güveç diye.
Mustafa atılıyor ben neyi kaybetmişim?
Abi gök perçem yavru eve düşer diyordun ama kuş eve düşmedi kayboldu
Hemen itiraz ediyoruz Mustafayla ikimiz, nasıl düşmedi mi kuş?
Bu arada yağmur olanca hızıyla yağıyor , Ertanın arabanın içinde bizim evin duvarının dibinde konuşmaya devam ediyoruz.
Mehmete evin bitişiğindeki komşunun çatısını göstererek kuş bu çatıdan kaybolmadı mı diyorum?
Olsun abi diyor Mehmet, bu sizin çatımı ?
Olur mu Mehmet diyoruz, eve düşmez derken, sen eve düşüremezsiniz başını alır gider demeye getiriyordun?
Abi kuş başka yere atmadı mı ?
Attıda nasıl attı, kuş vura vura inerken taklada tersleyince zorunlu o çatıya düştü, gece orda kaldı, çıkıp almadığım içinde kayboldu .
Abi beni ilgilendirmez o çatı sizin mi?
Olur mu Mehmet diyoruz, iki ev arasındaki armut ağacını göstererek, kuşun suçu ne inerken tersleyince yönü bu çatı olduysa, kuş evin uzağına atmıyor ya, üç metre öteye düşüyor.
Mehmeti ikna ne mümkün kuş evine düşmedi de düşmedi,
Sabah işi sıkıya alıyorum bozdumanlı yavruyu kaldırıyorum, Mustafa kuşta sinyalleri fark etmiş olacaktı ki, ondan Mehmetle iddiaya girmişti, kuş bir gün önce düz takla aşan yavru inerken çatıya 3 taklayla inince Mehmetin bahçede bana dönerek Hasan abi bazıların ekeleri bile inerken o kadar takla atmıyor diye Mehmeti kızdırmayı ihmal etmemişti. Nitekim kuş kalkınca havada 3-4 takla bir iki adam boyu sıçramaya kafayı kaldırmaya başladı, sıçraması ve taklayı seri çevirmesi benimde yüreğime su serpmeye başladı, sonunda makus talihimi yenecek oynayan bir kuşum olacak, Mehmetin yıllardır çektiği reste cevap verebilecektim öyle düşünüyordum.
Kuş havada yanına gelen kardeşinden ayrı uçuyor (kardeşi bir aydır daha taklayı çevirmedi, bizim umut bağladığımız kuşa bak) sık sık havada çalışıyordu, bizim evin biraz yukarısında Hakangilin evin üstünde yaklaşık 25-30 metre yüksekte taklaları vururken birden kuşun havada kanadının kilitlendiğini gördüm, kuş havada kanat çırpmaya, kurtulmaya çalışıyor ama nafile döne döne yere düşüyor, düştüğü yer bizim evin 30-40 metre ilerisinde yukarı yolun geçtiği ağaçların olduğu bir yer, bizim evin ilerisinden ara yoldan üstteki yola bağlanıyor kuş düşmeye devam ederken bende kümesin olduğu yerden çaresiz gözlerle seyrediyorum, kuşun yere düşmesine bir iki metre kala artık kurtulamayacağını anlayınca kedi, köpek vs yemesin diye evden fırladığım gibi var gücümle koşuyorum, unutmuşum uzun süredir koşmayı, o mesafeyi birkaç saniyede alıyorum ama bana saatler gibi geliyor, nefesimde kalmadı çatlıyorum, bu arada kuşun düştüğü yeri tespit etmeye çalışıyorum, yola mı düştü, yolun birkaç metre altındaki bahçelere mi düştü bilemiyorum, o sıra Hakan benim koştuğumu görmemiş olacak ki; kuşun düştüğü yerin on metre üstündeki bahçe duvarından (onların evin 3-4 ev altındaki bizim eve doğru) ıslık çalıyor, Bense koşarken içimden bin bir türlü düşünce geçiyor, senaryolar kuruyorum, o düşmeyle sağ kalmasının mücize olacağını düşünüyorum.
Hakan benim ara yoldan çıkıp yolun yukarısına onların evin oraya doğru koştuğumu görüyor o anda bakıyorum benimle birlikte duvarın altından kedilerde koşuyor, sanki yarışa girmişiz hedefe kim önce varacak der gibi, önümde koşan kara kediye kış derken, deparı daha da yükseltiyorum, onlardan önce kuşa varayım diye, Hakan bağırıyor abi boşa koşma, kedi ağacın orada kuşu aldı götürüyor, içim cız ediyor, telaşın yerini panik alıyor, umutsuzca koşuyorum belki kuşu kurtarabilirim diye ama Hakanın bahsettiği yer yolun 3-4 metre altında 15-20 metre ilerdeki bahçe, oraya ineyim diyene kadar kedinin bahçenin altındaki gecekonduların çatısının içine girip kaybolması işten bile değil, gene de kendimi kediye karşı bağırmamak için zor tutuyorum, kedinin kuşu götürdüğü bahçenin duvarına geldiğimde birden kuşun fırlayıp gittiğini görüyorum, oh diyorum demek ki kedi yakalamamış, ama bakınca tek şaşıranın ben olmadığını görüyorum, kedinin ağzında bizim kuşun dünya kadar tüyleri duruyor, yemek yerken ağzının sağı soluna yemek bulaşmış çocuklar gibi, kedi şaşkın şaşkın ağzında tüyler olduğu yerden bakıyor, dona kalmış kuşu nasıl kaçırdım dercesine aklı almıyor, kuşun nasıl kurtulduğunu bilemiyorum, benim için tam bir mucize ilk defa bir kedinin kuşu ağzından kaçırdığını görüyorum, içim rahatlıyor, (bu arada kuş akşama doğru geliyor, göğsünün altında kocaman bir yara, deriyle birlikte etin bir kısmıda gitmiş, ayak topallıyor vucudunun her yerinde çırpınmanın sonucu oluşan tırnak izleri, sabah kanatları tutuk perişan halde yem yemiyor yiyecek durumu yok yaşar mı bilinmez)
Mehmet, evlerinin bahçesinden yukarı yolun oradan geldiğimi görmüş olacak ki; onların bahçeye gittiğimde merak etmiş soruyor
Hayırdır abi, yukardan nerden geliyordun?
Bozdumanlıyı kedi kaptı.
Gözleri gülüyor, ben tatlımı isterim diye devam ediyor.
Biliyorum ona karşı hiç şansımız tutmuyor, gene bu şanssızlığımız nüksetti, elime telefonu alıyorum, Mustafaya haber vereyim diyorum,
Neredesin Mustafa?
Abi Yahsihandayım, kuşlara bakıyoruz?
Sen şu iddiandan vazgeç diyorum?
Hayırdır abi ?
Valla geçsen iyi olur,
Kuşa bir şey mi oldu abi?
Kedi götürdü.
Sağlık olsun abi diyor ne yapalım.
Bu arada Mustafanın anlattığı hikaye geliyor.
Adamın biri rüyasında köyündeki herkesin çeşmesinden bolluk içinde suyun akmakta olduğunu görmekte ama nedense kendisininki ise ince ince damlamaktadır. Herkesin çeşmesinin bol akması kendisinin böyle ince ince suyun akmasına anlam veremez, çeşmenin içi tıkalımı diye eline geçirdiği bir dal parçası ile karıştırmaya başlar, bu arada karıştırırken dal parçası çeşmenin içinde kırılır, zaten dar olan deliği iyicene tıkar, akan o suda akmaz olur, adam suyu akıtmak için uğraşıp dururken ak sakallı bir ihtiyar pehdah olur, adamın yanına yaklaşır kulağına eğilir, “dıkandı efendi dıkandı der…”
Köylü o aksakallı ihtiyarın dediğini pek anlamaz, o musluğun tıkadığını söylüyor sanarak açmak için uğraşır durur bilmez ki Tıkanan çeşme değil kısmetidir.
Bizimkide öyle, Mehmete karşı kısmetimiz tıkanmış, bizse daha karıştırıp duruyoruz.
Saygılarımla..