Geyik Muhabbeti (Atış Serbest)

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan cengiz_demirci
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Cevaplar Cevaplar 168
  • Görüntüleme Görüntüleme 35K
selamlar.ya üstadlar niye yazmıyor anılarını .ahh geçmişte kuşçuluk daha güzeldi şimdi hertaraf yüksek binalarla doldu.üstadlardan yazmalarını bekliyoruz.bakıyorum birkaç üstaddan başka yazan yok.teşekkürler şimdiden.
 
SELAMLAR ARKADAŞLAR,


EMİNİM HER ARKADAŞ KUŞ İLE İLK TANIŞTIĞI,BU İLLETE İLK BULAŞTIĞI ZAMANI DÜN GİBİ HATIRLIYORDUR.BEN BU İLLETE BULAŞTIĞIMDA YIL 1977,ANKARA DA BİR BAHAR GÜNÜ İDİ.

ABİMLER İŞ DÖNÜŞÜNDE BİR ÇİFT KUŞ ALMIŞ GELMİŞLERDİ.BİR ÇİFT KARA KİRLİ.BÜTÜN MAHALLENİN ÇOCUKLARI,GENÇLERİ AKŞAMA KADAR UĞRAŞIP BİZİM BAHÇEYE BİR KÜMES YAPMIŞTIK.ŞİMDİ DÜŞÜNÜNCE O İKİ KİRLİYE ÇOK ACIYORUM.BÜTÜN MAHALLENİN ELİNDE STRES TOPU GİBİ AKŞAMA KADAR YOĞURULMAKTAN BİTAP HALE DÜŞÜYORLARDI.KUŞLARI YUVAYA ALIŞTIRALIM DİYE SIRA İLE 25 METRE ÖTEDEN KUŞLARI BIRAKIP YUVAYA DOĞRU UÇUŞUNDAN BÜYÜK KEYİF ALIYORDUK.KUŞLAR GÖTLEYİP KÜMESE DOĞRU YÖNELDİKÇE BİZ KEYİFLENİYORDUK.AMA KUŞLAR O KADAR DURUMDAN BIKMIŞLARDI Kİ HER ATTIĞIMIZDA 50 CM LİK KAPIDAN İÇERİ UÇARAK GİRİYORLARDI.BİZ BÖYLE AKŞAMA KADAR DEVAM EDİYORDUK.

O DÖNEM MAHALLE İLİŞKİLERİ VE DOSTLUKLARI ŞİMDİKİNDEN ÇOK FARKLI İDİ.BÜYÜKLERDE BU KADAR STRES YÜKLÜ DEĞİLLERDİ.ÇÜNKÜ HAYAT KOLAYDI.BİR EVDE 1 KİŞİ ÇALIŞIR 3 ÖĞRENCİ OKUTUR 6 KİŞİ RAHAT GEÇİNİRDİ.YANİ HERŞEY DAHA BİR GÜZELDİ.

EEE ARTIK KUŞÇU OLMUŞTUK.ARTIK KAFAMIZIN ÜZERİNDE BİR KANAT SESİ DUYDUKMU GÖZLERİMİZ FAL TAŞI GİBİ AÇIK ETRAFI KOL AÇAN EDİYORDUK.O ZAMANA KADAR HİÇ FARKETMEDİĞİMİZ,BİR ŞEYİ FARKETMİŞTİK;BİZİM MAHALLEDE BAYAĞI KUŞÇU OLDUĞUNU.

SONRA KÜMESTEKİ KUŞLAR ÇOĞALMAYA BAŞLADI.ANKARADA O DÖNEMDE YOLDA YÜRÜRKEN ÖNÜNE KUŞ DÜŞERDİ.GÜZEL KUŞLAR GİRMEYE BAŞLADI KÜMESE.ABİLERİMİN İDEALİST PAYLAŞIMCI ARKADAŞ ÇEVRESİNDE BİR SÜRÜ KUŞÇU VARDI.HAYAT FELSEFESİ PAYLAŞIM VE YARDIMLAŞMA OLAN BU ABİLERDEN ÇİFTER ÇİFTER KUŞ GELİYORDU KÜMESE.ARTIK KÜMESTE DÜNYA KADAR KUŞ VARDI AMA BİR SORUN VARDI.ÜÇ KARDEŞ KUŞLA UĞRAŞIYORDUK VE BEN EN UFAĞI İDİM.ARTIK KÜMESTE KİLİT VARDI AMA ANAHTAR ORTADA YOKTU.KUŞLARI ÖRSELEDİĞİMİ DÜŞÜNDÜKLERİNDEN ABİLERİM ANAHTERI BANA VERMİYORLARDI.KAPININ ÖNÜNDE SAATLERCE OTURUR BEKLERDİM ABİLERİMİ,N BİRİ GELSİNDE KUŞLARI ÇIKARSIN DİYE.DURUM BÖYLE OLUNCA BENDE MAHALLEDİKİ DİĞER KUŞÇULARIN YANINDA BU ZEVKİ ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORDUM.ARALARINDA ÇOK İYİ USTALAR VARDI VE BAN HER YANLARINA GİDİŞTE ONLARDAN KUŞÇULUK ADINA BİR ŞEYLER ÖĞRENİYORDUM.BİZİM EVİN ÜSTÜNDE KUŞUÇTUĞUNU GÖRDÜĞÜM ANDA SON SÜRAT KAPIDA ALIYORDUM SOLUĞU.

BAZEN ABİLERİM BENİDE YANINA ALIRLARDI KUŞÇULARI ZİYARETE GİTTİKLERİNDE HİÇ UNUTMAM HALUK ABİ UÇURDUĞU GÖK AYNALILARI VERMİŞTİ BİZE DAHA YAŞIMIZ BENİM 8 ABİMİN 10.BİZİM HEVESİMİZİ GÖRÜNCE KÜMESTEKİ EN İYİ KUŞLARINI VERDİ BİZLERE.EVDE BÜYÜK ABİM BU KUŞLARI GÖRÜNCE ÇOK KIZMIŞTI.GÖTÜRÜN BUNLARI VERİN ADAMIN EN İYİ KUŞLARI DİYE.HALUK ABİ HALA KUŞ BAKIYOR.SEVGİLERİMİ GÖNDERİYORUM BURADAN ONA.

BİR GÜN ABİLERİM EVDEN ÇIKTIKTAN SONRA KÜMESİN ANAHTARININ EVDE ASILI OLDUĞUNU FARKETTİM.EE BEKLENE ŞANS GÜLMÜŞTÜ BANA.HEMEN KAPTIM DOĞRU KÜMESE.O DÖNEM İYİ OYNAYAN BİR KAÇ KUŞ VARDI.AYHAN ABİ BİR BEYAZ PERÇEM VERMİŞTİ ONA HAYRANDIM.AÇTIM KÜMESİ KUŞU KAPTIĞIM GİBİ DİKTİM.KUŞUN TERSLEMESİ İLE KAYSI AĞACININ DALLARININ ARASINA GİRMESİ BİR OLDU.ÇIKTIM ALDIM HEMEN AĞAÇTAN SONRA BİR DAHA DİKTİM AMA NAFİLE KUŞ UÇAMIYORDU.HEMEN KÜMESİ KAPATIP ORTALIKTAN KAYBOLDUM.O AKŞAM ABİLER KUŞLARA BAKARKEN BEN ORTADA YOKTUM YANİ OLAYIN KAHRAMANI KENDİNİ ZATEN ELE VERMİŞTİ.AKŞAM ABİM BENİ BİRAZ SIKIŞTIRINCA İTİRAF ETTİM DURUMU.SONRA DAYAK KAÇINILMAZ SON.

BİR KAÇ GÜN SONRA AYHAN ABİ GELİP O KUŞU ÖYLE GÖRÜNCE GÖZLERİ DOLDU.KUŞU İNCELEDİ KIRIK YOK İNCİMİŞ LANADI DÜZELİR DEDİ.ABİM ISRARLA ALIP GÖTÜRMESİNİ İSTEDİ.KUŞU YAKLAŞIK 1,5 AY SONRA GİDİP İZLEDİĞİMDE KUŞUN ESKİ HALİNE GELMİŞ OLDUĞUNU GÖRDÜM BUDA BENİM VİCDANIMI BİRAZ RAHATLATTI.

SONRKİ UZUN YILLAR BOYUNCA BANA ANAHTAR VERİLMEDİ.BEN HEP BAŞKA KUŞÇULARIN YANINDA KENDİMİ GELİŞTİRMEK İLE MEŞGUL OLDUM AMA EVİN ÜSTÜNDE HER KUŞ UÇUŞUNDA BÜYÜKBİR SÜRATLE BAHÇEYE KOŞMAYA DEVAM ETTİM.

SAYGILAR ARKADAŞLAR...........
 
Ankara altındağda hıdırlık semtinde işaret diye bir tepe vardır çocuğuz yaş 13-14 oynuyoruz. havadan bir arap geldi başladı kayalara oynamaya bir oraya bir buraya, kuş konamıyor perdahtan derken birkaç seferden sonra kondu biz hepimiz birden atladık kuşun üzerine, ben arap sabri. rahmetli ibo, rahmetli mesut, çinden salih herbirimiz bi taraftan çekiyoruz kuşu, kuş oldu 5-6 parça hala herkes kuşu alma sevdasında rahmetli mesut başladı bağırmaya kuşu bırakıp, oğlum kuş öldü daha ne çekiyosunuz.
onun sesiyle kendimize gelmişiz kuş olmuş parça parça demekki kuşu öldüresiye seviyormuşuz.
 
5-6 yaşlarındayım mahallemizde çok kuşçu vardı o yıllarda da hatta şimdikinden daha da fazla diyebilirim. mahallemizde kuş besleyenler hep gençlerdi, fazla yaşlı yoktu işlerinde, ağabeyimde benim elimden tutar mahalledeki bütün kuşçuları dolandırırdı, çok seviyordum güvercinleri abim elimden tutup hadi dediği zaman anlardım gözlerinde anamdan gizli gizli kuşçuların yanına gidecektik, beni niye yanında götürürdü anlamazdım, ya evdekilerine ayak bağı olmayım, yada kendine bir arkadaş olayım mı bilmiyorum. kuşçuların kapısına geldik mi, bahçenin bir kenarına sessizce ilişir kuşları seyrederdim. hiç sesim çıkmazdı, hayranlıkla her hayvanı ayrı bir izlerdim. bu arada kuşçular bir şeyler konuşurlar ama ben anlamazdım, her kümeste en az 15-20 kuş olurdu, o yıllarda kuş beslenecek yerden çok ne vardı, her taraf gecekondu ve bahçe, ağabeyimle sıkılınca oradan başka bir kuşçunun evine doğru yola çıkardık, bir gün yine böyle dolaşırken daha sonra 70 yılların ortalarında kuşçuluğu bırakan ve Kartaltepe Yoncalık mahallesine taşınan Haydar abi vardı, annesi yoktu bir kardeşi birde işe giden hastalıklı bir babası öyle gözlerimin önüne geliyor. kapalı bir bahçe etrafı duvar ve ağaçla kapatılmış bir bahçeleri vardı, onların evi mahallemizin yan tarafında yaklaşık 100-150 basamaklı merdivenlerin ortasında tepenin hakim bir yeriydi. kuşların güzel mi kötümü bilemiyorum ama bahçelerinde ufak kıllı bir köpek besliyorlardı, köpekte hem haydar ağabeygilin ev hem haydar abi ve kuşlar gibi perişan bir görüntü sergiliyordu, kendine hayrı yoktu ki başkasına olsun, oldum olası belki doğuştan gelen bir olay köpekten korkarım. babam 40 yıl çobanlık yapmış dağlarda senenin 6 ayı gece gündüz kalırmış, bize başından geçen onlarca kurt hikayesi anlatırde, kurtlar sürüye daldığında nasıl koşup elindeki sopayı kurda vurduğunu kaçırdığını anlatırken bizde hayranlıkla onu dinlerdik bu hayranlık babam cümlesini bitirdiğinde anamın cümlesi ile biterdi “ he ya acayip yiğittir, onun için köye geldiğinde dışarı çıkınca ekmek alır her evin önüne geldiğinde köpekler ısırmasın diye önlerine atardı “ olsun biz genede babama inanırdık, benim yiğitliğimde demek ki babama çekmiş, Haydar ağabeygilin o perişan bahçede millet kuşlarla uğraşırken köpeğin sağında solunda dolanır kimse ondan korkmaz hatta sanki farkında değilmiş gibi hayvan çarparlar o hayvanda onlara hiç ses çıkarmazdı, dedim ya yiğitliğim babama çekmiş köpek gördüm mü acayip korkuyorum, o yüzden o bahçeye hiç gitmek istemezdim gittiğimde de kapıya yakın dururdum ki saldıracak olursa kapıyı açıp kaçayım. biz böyle düşünürken bir gün bahçede bir hareketlenme oldu, demek ki; kuşun biri kaçmış yada yabancı kuş mahallede başka bir yere atmıştı, birbirlerine seslenirlerken şuraya buraya düştü diye bağırarak hep birlikte bahçeden fırladılar onlar giderken ağabimde peşlerinden, tabi ben dururmuyum o köpekli bahçede bende dışarı doğru koşarken abim bağırdı, “kımıldama bahçede kal, bir yere gitme” bir köpekten birde ağabeyimden iyi korkardım o öyle deyince zınk diye bahçede kaldık, kaldık ama bahçede ben ve köpekten başka kimse kalmadı, bir tarafta ezeli korkum köpek karşımda tasmasız duruyor, bir tarafta ben arenada aslanların önüne atılmış köleler gibi kapalı bir bahçede bir birimize bakıyoruz, akibeti bilmeye gerek yok gerçi bahçenin kapısı açık olsa dışarı çıkıp ağabeyimgilin gelmesini orada bekleyeceğim ama kapı kapalı, üstelik hareket etsem belki köpek saldıracak öyle düşünüyorum. ben ne düşündüğümü şimdi tam hatırlamasam da köpekle kaç saat yada saniye bir birimize baktıysak demek ki hayvanın canına tak etti yeter dedi cılız eti butu tam kendine göre biri düşünerek bana saldırıya geçti tek hatırladığım köpeğin havlayarak üstüme saldırması oldu. Nasıl bir feryat figan ettiysem bir iki saniyede mahalleli Haydar ağabeygilin bahçede, benim o korkuyla bağırışım karşısında belki köpekte şaşırmış olacak öyle dona kalmıştı. korkudan dilim tutulmuştu kadınlar öyle diyordu dilimin çözülmesi için bir taraftan bana tokat vururken bir taraftan da korkmamam için beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı, bense zıngır zıngır ağlamaktayım.
biraz sonra ağabeyimgil geldi, abim kalabalığı ve benim halimi görünce anamdan yiyeceği dayağı hatırlayarak hemen tehditleri savurmaya başladı “sakın anama bir şey söyleme bak yoksa seni bir daha kuşçuların yanına götürmem”.
anama bir şey söylemedim ama kuş için ilk tokadı o zaman o yaşlarda yedim.
meğersem bu bir başlangıçmış…
saygılarımla ...
 
Birgün eski kuşçulardan birisi geldi yanıma kupaya yazılmış, dediki bana kupaya kuş atcam kuş fena değil az uçuyor daha iyi olmasını sağlayan ilaç varmı doping için.
Aklımda kalan extacy varmış enerji veren insanlara enerji veriyormuş kuşlarada iyi gelebilir dedim gırgırına, sen aklına koy git yenidoğandan birilerinden al o extacy hapını düşün taşın bir tane insana kadarsa dörtte biride kuşa iyi gelir de
at kuşun ağzına çeyrek hapı 5 dakka sonrada uçur kuşu.
kuş havada deli gibi uçmaya başlamış bir iki tur derken gitmiş bir binaya küüüüüttt çakmış ve düşmüş yere, gitmiş bakmış kuş ölü almış getirmiş bahçeye gömmüş hayvanı.
iki üç gün sonra yanına gittim ne yaptı kuş ilerleme varmı atacakmısın kupaya diye, dediki cenaze vardı 2 gün önce niye gelmedin, hayırdır dedim ne cenazesi, dediki aramızda kalsın senden duyduğum haptan verdim kuşa kuş binaya çarpıp öldü
ben sana şaka söyledim dedim, sorma dedi köpeğe denemek için yarısın verdim köpek yerinde duramadı bir gün bende ona aldandım kuşa verdim çeyreğini.
kupa günü gelince demişki, benim kuşa kartallar saldırdı 4 tane havada sıkıştırıp aldı gittiler kuşu kupaya uçuramıyacağım
 
s.a. 7-8 yaşlarında abimin eve getirdiği kuşlarla başladı kuşçuluk serüvenim.bir kaç yıl böyle devam etti bahçemde gördüğüm en iyi kuşlarda bu yıllarda uçurduğumuz portakallardı (sarılar) kuşlar abimindi oda çocuk sayılırdı zaten uzun sürmedi yaretmediler çalındı kimin çaldığını biliyorduk ama birşey yapamadık..babam da kuş düşmanı olduğu için daha sevinmişti bile,bu kişiler hala sivrihisardalar sivrihisar küçük bi yerleşim merkezi mutlaka bir yerlerde karşılaşırsınız..o admlara olan kinim hala devam etmekte daha dün gibi hiçbir zamanda unutmayacağım.ALLAHA HAVALE ETTİM...zaten bu tür insanların iki yakası bir araya gelmiyor..
abim kuşçuluğu bıraktı bikaç sene sonrada okumaya gitti.ben durmadım tekrardan kuşçuluğa başladım bıraktım bu böyle devam etti ben toplayıp geliyordum bi müddet sonra babam toplayıp götürüyordu.yine böyle 3 tane kuş getirdim biri erkek bozdu ,dişi arap çakal,dişi beyaz karakuyruktu..kuşları daha alıştırmamıştım.abim izine gelmişti. okuldan bi geldim sisli havaydı zaten abim bozu kaçırmış aradım ama bulamadım bir iki gün sonra kuşu gördüm bizim evden yaklaşık 1 km sağ çaprazımızdaki evlerin orada uçuyor hemen diğer kuşları bantladığım gibi koştum oraya çatılarda kuş ararken orda iki tane 30 yaşlarıda tanımadığım adamlar kuşlarıda görünce çağırdılar gel bakalım diye sordular bende anlattım.adam bekle beni dedi bi süre sonra geldi elinde benim kuşla tamam dedim aradığım işte bu kuş. yok dedi bunu ben ankaradan yeni getirdim benim dedi bol paça bi hayvandı kanayan filizleri vardı işaret olarak onu gösterdim yinede vermedi siktir ettiler daha birde sopa atacaklardı.
çok üzülmüştüm bi çocuğun değer verdiği bir şey alınmıştı elimden hemde haklı olduğum yerde........
aradan uzunca bir zaman geçti kuşçuluğa devam ediyorum..bir gün top oynarken bu adam çıktı geldi karşıma bide sopa attı ne olduğumu bile anlayamadım...adamın kuşlarını çalmışlar kuşlarım sende diyor bu gün akşama kadar getireceksin yok diyorum ben almadım diyorum hala aynısı söylüyor yemin ediyorum inanmıyor.biraz daha sıkıştırdı sonrada gitti..ben de olmadığını oda biliyordu bu haraketide sitres atmak için yapmış olmalı....bu dert benim yüreğim de hala dün ki gün gibi duruyor o insana o kadar çok beddua ettim ki ........kuşçuluk hayatım boyunca da hiç kimseye böyle bir haksızlık yapmadım.....sonradan kimin çaldığıda ortaya çıktı zaten...
aradan çok uzun zaman geçti birgün kuşçu bi abimle otururken oda geldi muhabbet ilerledikten sonra o konuyu açtım kafası yere eğildi yaşıda 45 -50 olmuştur..dedim ki seneler ce sana beddua ettim sen bana büyük haksızlık ettin bu dünya da olan hakkımı sana hiç bir zaman helal etmiyecem eğer birgün cenazenede katılacak olursam imam sorduğunda senden hakkımı yinede isteyeceğim......hala bazen karşılaşırsak benim yüzüme bakamaz renk değiştirir hemen oradan uzaklaşır...başımdan geçen bu tatsız olayı dertleştiğim bütün kişilere anlattım....burayada yazmak istedim....
tüm kuş severlere sevgi ve saygılar.......ALLAHA EMANET OLUN
 
MAZİYE KOYMAYA KIYAMADIĞIM
İÇİMDEN SÖKÜPTE ATAMADIĞIM
UNUTMADIĞIM
UNUTMAYACAĞIM
DELİCE BİR SEVDASIN SEN
GÜVERCİNLERE İTAFEN YAZILMIŞTIR............
 
Mahallemizin üstünde Toki Blokları Yapılmadan önce,(avatarda gözüken bloklar) 2 tepeden oluşan Gazmaske fabrikasının arazisi vardı, çok büyük olan bu arazinin etrafı 2 mt duvar ve onun üstünde de tel örgü ile çevriliydi, kuşlarımız bu araziye tepenin üstüne düştüğünde bu duvar dan çocukların açtığı deliklerden girer yakalar yada yabancı kuş düşmüşse yakalamaya girerdik, çocukluk yıllarımızda bu duvar biriketten yapılmış ve daha sonra yapılana göre alçaktı, bu arazinin ortasında iki su deposu bulunur bu su deposunun önündeki derenin iki tarafı badem ağaçları ve çeşitli ağaçlarla doluydu, dereden akan suda etrafı yemyeşil yapar börtü böcek kuşlar hep buraya gelirdi yada biraz ileriye dökülen fabrika artıklarının döküldüğü ve bizim mahallenin çocuklarının geçim kaynağı olan çöplüğün etrafında yayılırlardı, kışın aç kalan yabani güvercin sığırcık ve çeşitli kuşlar kar yağdığı zaman bu alandan bir yere gitmez yiyecek ararlardı, tabi bizim mahallenin genç kuşçuları boş dururmu, Topçu Mehmet, benim birader, Altan, bücür Cemal maske duvarında gizlice girer bu alanlardaki karları temizleyip çamaşır testinin önüne bir çubuk dikerek attıklara yeme sığırcık ve yabanilerin gelmesini beklerlerdi. zavallı aç hayvanlar ürke ürke gelir yem yer her an panik içinde uçmaya hazır beklerken, bizimkiler tecrübenin verdiği deneyimle hemen ipi çekmezlerdi, hayvanlar yeme iyicene dalınca ipi saklandıkları yerden çektikleri gibi testin altında kalan onlarca yabani güvercin ve sığırcık için delicesine koşup kaçırmadan tek tek hayvanları toplayıp getirirlerdi. havaların soğuk karlı bir gününde bizim Mehmetle eskiyi yaad ederken, havadan geçen yabanileri görünce Mehmet hemen eski anılarını anlatmaya başladı, Hasan abi bir gün gene böyle hava çok kar yağışlı ve çok soğuk, biliyoruz yabaniler aç kalmıştır, muhakkak maskeye çöplüğün oraya veya su deposunun oraya konup yiyecek arıyorlardır diye düşündük, Bizimkilerle birlikte gittik maskede tuzak kurduk, yerde yirmi santim kar olunca aç kalan hayvanlar kendilerini yeme öyle bir atıyorlar ki, gözleri başka bir şey görmüyor, o gün onlarca yabani yakaladık, eve getirdik hepsini kanadını yolduk, kuşlarla birlikte dışarı çıkardık, hangisi zıplarsa yakaladık kestik, zıplayanı kestik, peki zıplamayanı dedim , yok abi dedi dışarıya çıkınca fırsatı buldum diyen uçmak için muhakkak zıplıyor, dışarı çıkıp zıplamayan birkaç tane vardı onları da zıplamadığı için kestik, yani diyorum zıplasalar da kesileceklerdi zıplamalasalar da. sonuçta öyle olacaktı da abi önce zıplayanlar ilk gittiler dedi .
şöyle bir düşündüm de bizim kuşçuluk dünyamızda, zıplayan yabanilerin sonundan farklı olan varmı diye, içimizden biri iyi kuş uçuracak olsa, deyim yerindeyse diğer kuşçulardan aykırı olsa lafta değilde gerçekte kuş uçurmayı başarsa, bir bakarsınız dünya kadar sorunla karşılaşır, sevmeyeni çok olur, kuşları görmeyenler eleştirir, görenler beğenmez bir bakarsın bir süre sonra ya kuşları çalınır, ya kuşa bir şey olur. bırakmazlar gönlünce beslemeye, kuşçuluğunu yaşamaya,
sizin dışınızda bir dünya ve fırsatçı bir ortam olunca iyi kuş uçuranın yada besliyenin düşmanı çok olur.
saygılarımla
 
Her kuşçunun ister istemez onlarca kuşçu arkadaşı vardır, bu mesleğe bir başladın mı artık sınır tanımıyor,eskiden dar bir alanda kuş beslenir insanlar sınırlı kişilerle tanışken şimdi dünyanın bir ucundaki insanla tanışıp kuşlarını hatta nesillerini bilebiliyoruz, kuşçulukta insanlar ne kadar eskiyse o kadar eski kuşları tanırlar, genelde her kuşçu diğer kuşçunun kuşlarını beğenmez, yada bir kaçını beğenir, bütün kümes eleştirilir, arkadaşlar arasında rekabet, gerek çekememezlik çoğu sohbet ortamında o kişinin yokluğunda tartışılır, kuşları eleştirilir, ne kadar iyi arkadaş olursak olalım kuşlarımızın eleştirilmediği, yerilmediği ortam bulamayız, kimimiz kuşu eleştirirken kimimizde kuşçuya göre kuşları değerlendiririz, bazılarının zamanında uçurduğu kuşlardan yanlışlıkla hata yapan kuşlar çıktıysa o kişi geçinemediği kişi yada kuşlarını beğenmeyenler için gerekli kozu vermiş olur, o tarihten sonra istediği kadar iyi kuşları olsun, sevdiğim arkadaşım ve kuşlarını da severek beslediğim bir arkadaşım yeni tanıştığımız dönemlerde birkaç arkadaşa kuş vermişti. bu kuşlardan biri yazın kavrulmuş sıcakta bile 2 saatten fazla uçup havada kalan 10 -15 sefer 10 metre civarında güzel fişek yapan bir kuştu yalnız inerken düzden inen iniş hatası olan bir kuş olarak çıktı, bizim arkadaş hatanın nerden geldiğini biliyordu, zamanında vurulan kuşlardan birinin anasında bu hata vardı ve hatanın kaynağı da nesle giren o dişiden geliyordu, bu kuş hatalı iniş yaptı ama uçumu, oyunu ile uzun süre seyredildi. havada kalmayı bildiği gibi oyunda ezilmedi, diğer verilen kuşlar bu kuşun kardeşleri de dahil hiç biri konuş hatası yapmadı, gel zaman git zaman bizim arkadaş kuşu uçuran arkadaşın kuşlarını eleştirince, bizim kuşçularında eleştiriyi pek seven bir yapımız olduğundan, eleştiriye kulak verip kuşlarımızın eksiğini göreceğimize hemen onunda kusurlarını bulma yarışına girmeye başladık, sen öyle diyorsun ama seninde kusun konuyordu unuttun mu denilmeye başlandı? velhasıl bir konan kuş onlarca yılın emeği ve beslenen kuşlarında soyunun karalanması, arkadaşın kuşçuluğunun zayıflığının kanıtı, sanki bir kusuru gibi anılmaya başlandı. arkadaşımız her zaman kuşun bu iniş hatasını kabul etti, nerden kaynaklandığını ve o nesli elden çıkardığını söylerken, kendini eleştiren arkadaşların havada kalamayan, zayıf güçsüz, sessiz, yapışan kuşları niye halen beslediklerini sorduğunda anlamlı bir cevap bulamadı.
ondan olacak bir hikaye anlattı.
Köyün birinde bir gün imam namaz kıldırırken boş bulunup gaz kaçırır, utancından kızarır yerin dibine girer ama yapacak bir şey yoktur, kendi kendine düşünür ben artık burada duramam, bunlara nasıl namaz kıldırırım, hep akıllarına gelecek, namazları bozulacak, hem de ben onların yüzüne bakamam diye düşünür, sabah olunca taşını tarağını toplar ailesiyle birlikte köyü terk eder, ama gittiği yerde de köy özlemi ile yanar tutuşur, aklından hiç çıkmaz yıllarca olayın unutulmasını bekleyip durur, artık öyle bir zaman gelir ki; dayanamaz, hanımına der 20-25 yıldan fazla süre geçti artık olay unutulmuştur, kimsenin aklında kalmamıştır, memleket özlemimizi giderelim, gidip orada yerleşelim, sabah olunca o sevinçle yola çıkarlar, bir süre sonra uzaktan köy gözükür, o sırda davarları yayan bir çoban görür bizim imam, çobana yaklaşır nerelisin diye sorar oğlan köyün ismini söyler şu karşıda görünen köydenim diye, imam genci tanımadığından yada uzun süre geçtiğinden çıkarırmıyım ümidi ile kaç yaşındasın diye sorar ?
Çoban bizim imama döner “valla tam ay gün olarak bilemiyorum ama babam söylerdi “bizim imamın ossurduğu yıl doğmuşum,”
imam karışına döner kalk hanım biz hiç buralara uğramayalım
baksana bizim iş burada milat olmuş.

kuşçulukta öyle kötü bir kuş seyretsinler yada kuş uçurduğun konduysa zamanında o unutulmaz ondan sonra altında olsa kuşların istemeyenler yok ya onun kuşları kuşmuydu, hep konuyordu derler
kuşun bir hatası o kuşçuya milat olur.
saygılarımla ..
 
Ben uçan kuşlarımın sonucunu pek göremem, uçurduklarım ya takla aşmaz yada takla aşarsa bir iki taklayı geçmez genede o durumda iken kesinlikle eve düşmez kaybolurlar,
Ama ne olursa olsun bu kuşları beslemeye devam ediyorum.inatçı bir kişiliğim var ondan olsa gerek, çoğu kuşçunun aksine omuzdan kanat sallayan, havada hareketli, birazda hızlı uçan kuşu, yani artistik hareketleri olan kuşu oyunda uzun giden kuşa yeğlerim, hızlı uçan kuşun hedef kuşu olamayacağı konusunda az çok katılsam da, ağır aksak uçan havada kanat sallamaya dermanı yokmuş gibi dolaşan, evin 50 metre uzağına gitmeyen hele alçak mesafede uçan kuşları hiç sevmem, benim istediğim kuşlar yüksek uçumlu, hareketli taklayı harbi vuran, oyundan sonra açılıp giden kuşlar olacak, şükür onca yıllık besleyicilikten sonra yüksek uçan, oyun yaptığını (3-4 metre) sandıktan sonra evden uzaklaşan (bir daha gelmeyen) ve hızlı uçup eve inmeyen kuşlara sahip oldum, isteklerimin bir kısmına sahip olduğuna mı sevinsem, kuşların hangi tür olursa olsun takla aşsın, aşmasın eve düşmediğine mi yanayım bilemesem de bende doğuştan var olan inatla bu nesil kuşları uçurmaya devam ediyorum.
Bu kuşlardan biri olan baharın aldığım bir dişi yavru havayi oyuna girince evi terk edip gitmeye, öbürsü gün gelmeye başladı, mahalle ve çevre semtlerde düşmediği çatı ve çatılara düşen kuşu yakalamaya çıkmaktan helak olan kuşçulardan aldığımız habere göre pek oyununda iş olmasa da iyi tarafı kuşun yakalanmıyor olmasıymış, ondan olacak bizde biri eve geldi mi havaya atacak başka kuşumuz olmadığından tek uçan bu kuşu eve düşmeyeceğini bile bile belki eve düşer umudu ile her zaman kaldırmak zorunda kalıyordum.
Kuş havada bir iki takla atmaktan öte gitmedi ama ekeleşmeye yüz tuttukça kendini geliştireceğine,(oyunu 4-5 metreye çıkaracağına, standardını korudu) daha sakin uçacağına eskisinden de hızlı uçmaya başladı, öyle hızlı uçuyor ki; ben ne dersem abartmış olacağım, yalnız bizim Yusuf evlerinin bahçesinde misafirlerine uçurduğu kuşa bakarken benim kuş onların evin üstünden gidişini görünce, ilk önce yabani sanmış sonra kuş dönüp bizim eve doğru yönelince anlamış bu ne ya diye bağırmaktan kendini alamamış, beni gördüklerinde abi o nasıl kuş ya yabani yetişemez ardından böyle uçan kuş olur mu dediler, eh dedim körün istediği bir göz bende bunlardan daniskası ile ,
Mehmetin bahçesinde hemen önündeki ev benimkisi, onun bahçede kuşları bakarken aynı zamanda uçan dişi yavruyu seyrediyoruz, kuş yüksek uçumlu taklaları da güzel seri (3 metrede üç takla ) ama bir uçuşu var insan gülesi geliyor takip etmek mümkün değil, sanki yaylıma giden yabani, evin üstünden bir geliyor mübarek gösteri uçakları gibi bir anda kayboluyor, tam kapatıyor atıyor oynayacak diyoruz çat gidiyor, velhasıl bu hedefe gelip zırt pırt gitmelerden kuşun oyununu görmek nasip olmuyor arada bir hızını alamayıp başka yerlerde havada fışkırdıklarını saymazsak tabi,
kuş böyle gelip gittikçe Mustafa gülerek bana çatıyor
Hasan abi hızlı kuşu seviyor anladık ta, bu kuş ne zaman oynayacak,
Gülüyorum ben hızlı kuşu severim dedim ama oynamıyanı demedim diyorum.
Mehmet bu lafım üzerine dayanamayıp söyleniyor
benimde hiç umudum yok abi baksana bu senin kuş, amiralin cipi gibi , bir o yana bir bu yana gidip geliyor
saygılarımla
 
SA ARKADAŞLAR

bende başımdan geçen trajikomik bir olayı sizinle paylaşmak istedim :) 3 5 ay önce damızlıkları güneş görsünler diye terasa çıkardım havuz ,yem kabı toprak, taş, mineral vs vs tam pansiyon takılıyorlar, damızlıklarımın içinden tabanlı 5 6 takla 25 mt civarı ve ortalama sefer sayılı bi kuş çıkarsa öpüp başıma koyucam ( tabi o ozamandı :) ) neyse bende öyle oturdum koltuğa güneşin tadını çıkarıyorum çay eşliğinde, derken bi kuş tebelleş oldu yavrulara havada, kanadı kanat değil uçuşu uçuş değil, rengi desen kırçıllı pis renkli bi küllü gibi bişey, ne olduğu belli değil, uçuşu ise boynu kırık gibi kafa kanatların taa içine kadar girmiş, önemsemedim...
yavrularla bi zaman uçtuktan sonra terasa sokulmaya çalışmaya başladı ! bende inşallah inip kuşların yemine suyuna dadanmaz uyuz bi hayvan hasta falandır diye düşünüyorum o ara! neyse 3 tur 5 tur derken iyice alçalan kuş terasa sokuldu ve atlama yaptı, anladım oyunlu olduğunu şöyle bi doğrulmama kalmadı tekrar sokuldu terasa 2 3 metre önüme adam boyuna geldi 40 50 metreden , tabanı vurmasıyla beynimde şimşek çaktı :) 6 7 8 Allahualem 25 30 metre gitti kuş, fişeğide taklayıda bırakmıyor, gidiş o gidiş tura bile dönmedi aldı başını gitti ,şimdi pırıltı vermek için yerimden hopladığımda damızlıklardan aşşağı düşenlere mi yanayım , üzerime çayı döktüğümemi , yoksa aradığım kuşun benle dalga geçtiğine mi :)))
bu bana ders oldu, her ne olursan ol yine gel , belki aradığım kuşsundur :)))

saygılarımla...
 
13 15 yaşında felandım bir abimiz taklacı bakıyordu o zamanlar (vefat etti genç yaşta allah rahmet eylesin soba zerhirlenmesinden) ailem kuş beslememe izin vermezdi kirada olduğumuzdan dolayı kiradan onların çatı görünüyordu ne zaman çatıda görsem anında koşa koşa giderdim yanına neyse konuya geleyim bu abimiz benden 2 3 yaş buyuktu gitti bu zamanın parası ile 10 liraya 3 tane taklacı aldı birisi çifttepe beyaz birisi miski ayna kuyruk birde çifttepenin eşi vardı çakmaklı mıydı onu tam hatırlamıyorum çok ucuza almıştı onları çift tepe beyaz 3 5 tur atar 1 2 takla atar inerdi eşi de oyle tabi miskinin kanatları tam değildi ama dikti mi uçmaz sadece 1 takla atar inerdi neyse kanatları felan da geldi bu miskinin gene aynı diğer kuşlar da oyle 5 10 dakika ancak uçar ederlerdi fazlası yok gel zaman git zaman uçuruyoruz kuşları birgün sinekte bir kaçak gördük(yabancı bir kuş) gördük kuş sinekte deli gibi oynuyor hemen başladık kuş göstermeye etrafta herkez kuş gösteriyor indirmeye çalışıyor kaçak kuşu kuş dama geliyor biz gene kuş gösterip indirmeye çalışıyoruz ama kuş yarım saat felan boyle uğuraştık kaçak kuşu indirmeye sonunda indi bu güvercin çatıya inince ne görelim 10 liraya aldığı miski uçum nedir bilmezdi takla desen o da oyle bizi o gün o kadar şaşırttı ki rahmetli de bende kuşu tanıyamamıştık inmeye çalışınca bile aklımıza gelmedi onun olabileceği.

Bu arada rahmetlinin abileri de İstanbul Sefaköyde iyi kuşlar uçurdular ama şimdi sanırım beslemiyorlar Eğer Siteye üyeyseler Sefaköyden Murat ve İsmail abilere saygılarımı sunuyorum.
 
Mustafa çamlıkta kuş başlatmışlar diyor
Nelerden diyoruz,
Verdiğim dumanlılardan diyor seyrettim 3.5 sat uçtu hem de 3 metrenin altına kalmak suretiyle fişek mesafesi de fena değil diyince ben atılıyorum, herkese getirdiğin kuşların yavruları bir şeyler yapıyor bana gelen damızlıklarsa ya altından bir sene takla aşmayan, ya sersemden 3 ayda çıkamıyan yada iki takla aşınca evi tanımayan kuşlar getiriyorsun, diye söylenip uçan arap aynalıya sözü getiriyorum.
İlginç bir kuş uçuruyorum yerden kalkarken o kadar sert taklalar ile kalkıyor ki; dersizin bu kuş düşmesi mümkün değil ama havada uçarken sersem kuş gibi düz takla ile dolaşıyor, ne zaman ne kadar saniye sonra takla vuracağı belli değil, on metre gidiyor bir bakıyorsunuz hop takla hem de öyle rahat dönüyor ki, kuşun sanki kanatları birbirine değmiyor sessiz soluksuz. Ama ilginç kılan bir tarafı da havada kalması bir saati deviren nadir kuşlarımdan, kuş düz takla sersem gibi tam üç aydır böyle dolanıyor, bende ha bu gün düzelecek uçarken takla atmayacak ha yarın başlayacak diye bekliyorum.
Mustafa kuşun uçuşuna bakıp Hasan abi bu kuş hedef kuşu olur diyor.
Nerden çıkarıyorsun diyorum,
baksana diyor evin üstüne gelince takla vurup gidiyor. nitekim kuş geçen gün hafta içi çatıdan zar zor kaldırdım, biraz ileriye gitti bir fişek yaptı öyle seri yatırarak ama 12-13 takla arası Allah Allah dedim kuş birden ne oldu, beş altı dakika sonra bir daha ilerde yüksekten bir sefer daha yaptı deminki taklalarına yakın, hem de sesi 100 metreden öyle net duyulur şekilde karanlığa kadar zor düşürdüm yukarıda çok takla evin önüne gelince hafif yatırıp 4-5 metre civarında 3-5 takla arası onca sefer yaptı zar zor bizim evin önündeki direğe attı, bende ayrı bir sevinç oh diyorum kuşu başlattım sonunda demek ki, sabırın meyvesi gerçekten varmış, kuşun kocaman çatıyı tutturamayıp, ufacık direğe inmesi de bende ayrı bir hayranlık uyandırıyor, kuş böyle oynarken tepenin aşağısından Suatın (eski güreşçilerimizden) geldiğini görmedim Suat kuşun tam evin üstünde seri bir taklalar ile gitmesi karşısında Hasan abi arap , kirli kardeşinden daha iyi diyor, bakalım göreceğiz diyorum eh artık bana uyku yok, sevinçle yatıyorum, bir gün dinlendirmeye karar veriyorum. ikinci gün işten erken gelip kaldırdım kuşu ama bu sefer çatıdan zar zor değil, kolay kalktı hayırdır dedim daha dün bir bugün iki bu niye bukadar rahat kalktı yoksa oyun mu bıraktı ? boşalma da nereden çıkıyor, kuş havada bir saat kadar kaldı ama eski tas eski hamam işten erken geldiğime mi yanayım iki gün uyku tutmadı onamı yanayım. Hava da giderken her on metrede bir düz takla vurmasına sinir olduğuma mı yanayım bilemiyorum.
Ondan sonraki günlerde de kuşta standartlık devam etti. Mustafa’ya dert yanıyorum kardeşim nasıl kuş bu üç aydır sersem gibi havada giderken takla aşıyor, bana nasıl kuşlar getirdin de böyle yavrular aldık diyorum.
Mustafa gülüyor başlıyor anlatmaya, adamın biri katırını satmaya pazara götürüyor, ama katır katır değil, cılız hastalıklı bir hayvan, pazardakilerin yanında göze bile batmıyor, katır sahibi bakıyor herkesin hayvanına müşteri geliyor kimse bunun yanına gelmiyor, satılacak gibi de değil onların yanında beş para etmez , biri gelse fiyatı ne kadar dese ne diyecek bilemiyor eğiliyor katırın kulağına bir şeyler fısıldıyor, bir süre sonra hayvanı gören biri geliyor bakıyor öylesine, alacağından değil meraktan olacak katırlıktan çıkmış hayvanı göstererek bu ne kadar diyor? Bizim katır sahibi, adama dönüyor öyle bir rakam söylüyor ki; duyan alıcının gözleri faltaşı gibi açılıyor, ohaaaa diyor adam bunun eti, bu du ne ki; şuradakiler hem sağlıklı hem daha iri ancak bunun beste birini istiyorlar diye söyleniyor,
Ne diyon hemşerim diyor katır sahibi, bu katır şu kadar fiyatı duydu!
Seninki de o hesap abi senin kuşu piyasadakilerle bir değerlendir de ondan sonra niye böyle yaptı diye bana hesap sor diyor,
saygılarımla
 
Ben kücükken kuslarim yoktu fakat ayni binada oturan benden 2 yas büyük Faruk isminde cok yakin bir arkadasin ikisi erkek biri disi 3 taklaci kuslari vardi, ikimizde acemiydik, okuldan geldikten sonra sabirsizlikla hemen dama cikip kuslari yemler güneslendirirdik. Babam bana o zamanin parasi haftalik 30 lira harclik verirdi. Kayseride kalenin hemen girisinde kus pazari vardi, hafta sonu bircok kuscular kus satmak icin toplanirlardi. Birgün faruk bana " gel seninle kaleye gidip bir tane daha disi alalimda tek kalan erkeginde esi olsun dedi. 30 lira benim 50 lira farugun cebinde 80 lira parayla kus almaya gittik, fakat kuslarin fiyati en az 300 liradan basliyor. Kime yalvarsak abi nooolur 80 liramiz var bir disi kus verin diye, bizi kovuyorlardi, eee col cocukla kim ugrasacak :-) Sonra kösede tek basina oturan yasli bir adam bizi yanina cagirdi, "cocuklar gelin ben size 50 liraya disi kus vereyim" dedi, bize satmak istedigi kusu bir görseniz acirsiniz haline. Kus sallabas olmus, ciliz, halsiz bir gök disi, ben "amca bu kusu kesde aci cekmesin bari hayvan" dedim, faruk kusladan bana nazaran daha iyi anliyordu, o bir kusu eline aldi evirdi cevirdi tamam amca dedi, ben farugu almamasi icin ikna etmeye calistim, " yaa ne yapacaksi bu kusu? baksana kafayi yemis bu kus ucurmak bir yana ciftlesemez bile" dedim. Ben onu iyilestiririm sen karisma diye itiraz etti ve kusu 50 liraya aldik. Benim moralim bozuk adama 50 liramizi kaptirdik diye, farukta tam tersine sevincinden yerinde duramiyor. Eve geldik, faruk kusun kuyruklarinin hepsini cekti, sonra 3 dis sarimsagi kücük parcalara keserek kusa zorla yedirdi, aradan 3 saat gectikten sonra bir yemek kasigi kadar misiri bogazindan kolay gecsin diye zeytin yagina batirarak kusa tek tek yedirdi. Ertesi günü kusun her iki kanadindan bas teleklerden ikiser tane toplam 4 tane cekti. Ayni seyi 3 gün tekrarladiktan sonra birde baktimki kusun kafa dönmesi düzelmeye basladi, ama kusu bir görseniz 5 gün icinde kus tüysüz tavuga döndü :-) Inanin kus 1 hafta sonra öyle bir iyilesti ve canlandiki kanatlari olsa ucardi. Kusun kanatlari ve kuyrugu tamamen geldikten sonra kus kendi kendine ordan kalkip buraya konmaya basladi ve yuvaya iyice alisti. Bizim önceki 3 kusumuz sökülmemis yasli damizlik kuslardi, birgün faruk "haydi bugün hava güzel kuslari cikaralimda banyo yapsinlar" dedi, biz kücücük kümesimizin kapsini actik kuslar disari cikti, bizim o hasta sallabas, zayif 50 liralik disi öyle canlanmistiki, kus disari cikar cikmaz kendiliginden uctu, faruk kus kacacak diye korkudan hemen pirilti vermeye basladi ama nafile kus yükseldikce yükseldi, kümesin etrafinda biraz tur attiktan sonra kus artik gözden kaboldu. Ben tamam dedim kusu iyilestirdik gönderdik artik gelmez derken birde baktikki kus tekrar göründü, megerse kus gitmemis cok yükseldigi icin biz gözden kaybetmisiz. Ustaaaaaaa bizim o 50 liralik kus ne kusmus yaaaaaa, kus 1 saat ucup gezinip etrafi tanidiktan sonra kümese dalip dalip sefer yapmaya basladi. Bizim kaldigimiz 3 katli evin damina (kümese) sahin gibi kanatlari kapatip bir daliyor, ayaklari gögsüne cekip dönerek bir fisekliyordu arkadaslar, biz farukla heyecandan ve saskinliktan sevinemiyorduk, beynimizden vurulmusa döndük, agzimiz acik kusu seyrediyorduk. Yan tarafta Zeki dayi diye 50 yaslari civarinda bir kuscu amca vardi, 25 30 civarinda kuslari vardi, fakat biz bizim 50 liralik gök disiyi ucurdugumuzda adam kendi kuslarini degil bizim kusu seyretmek icin dama cikardi :-) Adam artik dayanamayip kusu bizden almak icin elinden geleni yapmaya basladi, önceleri pirilti verip cekmeye ugrasti, olmayinca bize "1000 liya vereyim kusu satin bana" dedi, biz kabul etmeyince koskoca adam yalvarmaya basladi ya. Bu sefer gök disiye karsilik "gelin en iyi kuslarimdan 10 tane hangisini isterseniz secin götürün" dedi, biz yinede vermedik. Bir kac ay sonra gök disiyi okula gitmeden önce ucurduk, kus bir türlü inmek bilmiyordu, bizde okula gec kalmamak icin damin kapisini kilitledik fakat kus inince kümese girebilmesi icin kümesin kapisini acik biraktik. Ertesi sabah gök disi de dahil olmak üzere kuslarin dördünüde sansarmidir kedimidir nedir bilmiyorum hepsinide bogmus atmis cok üzülmüstük. Simdi Almanyada kaliyorum, iki sene önce kus besleme sevdasi tekrar alevlendi ve su an 9 tane kusum ve 7 tane nurtopu gibi yumurtalarim var :-) Haydi kalin saglicakla, selamlar Kenan
 
Akşam iş dönüşü evin önünde karanlıkta Mehmetle karşılaştım. hoş sohbet abi dedi bu gün bir arap bizim evin arkasında duruyordu. aldım attım biraz uçtu sağa sola salladı gitti iki ev yukarıdaki çatıya düştü. o sıra aşağıda oturan ufak bebe gitti aldı götürdü. senin kaybettiğin Araplara da benziyordu, boş ver diyorum , Mehmet kuş yakalamaz, kuşlarının içine inen kuş olursa da kuş isterse mükemmel olsun (ki kolay kolay kimse inanmaz) tutar ya yoldan atar, yada ayağına kağıt takıp kuşun özellikleri iyiyse güle güle besle der, başka kişi yakalayacak olursa da sahibi değilseniz bırakın diye not düşer. sanılmasın Mehmet doğuştan böyle şunun şurasında 3-4 yıldır böyle yapıyor, artık tek nesil kuş beslediğinden aralarına kuş katmadığı gibi, uçan kuşu kimse yakalamazsa dönüp dolaşıp evine gideceğini bildiğinden yakalamıyor, o yakalamıyor ama mahalledekiler tam tersi onun içinde çoğu zaman Mehmet onlardan önce kuşu yakalar havaya fırlatır, mahalledekiler kuşu yakalayıp makaslamasınlar diye. Bin kuşçuda belki bir ikisinde görünecek özellik, çünkü seceresi belli olmayan bir kuşa bağlandığınız zaman ömrün nasıl gittiğini bana bakıp çok iyi biliyor. sabah erken kuşları yemliyorum, hafta sonu tatili nedeniyle mahallede bir iki kumru ve evin arkasındaki bahçede kuşları uçuran Mehmet var, o sıra aşağıdan akşam arab kuşu götüren küçük oğlan geliyor, Hasan amca bu kuş Siyami ağabeyninmiş, Mehmet abi söyledi diyor. o sıra Mehmette geliyor, kuş Siyamininmiş, Hakan söyledi çocuğa söyledim getirttim diyor. Siyami ile arası limoni konuşmuyor ama kuşu inerse de ona göndermemezlik etmiyor. Siyamiye telefon edecekken o beni arıyor, her zamanki tatlı dili. hal hatır, kibarca abi diyor yavrusu olan bir karga kaybettim. bende diyorum tarif et. abi diyor kafası var, ayağı var , kanadı var. tamam diyorum bendede öyle bir kuş var Mehmet söyledi, iyi öyleyse öğlen gelince alırım diyor, takside çalıştığından öylen eve yemeğe geliyor. o sıra yanımda Muharem bey (marik) misafirim gecekondunun balkonunda sohbet ediyoruz, öğleden sonra Siyami geliyor, bendede Araplar olduğunda şaka vari hangisi diyorum? benim karganın tekine doğru yöneliyor, tamam o diyorum , yaklaşıyor onun olmadığını görünce vazgeçiyor o sıra kuşu toprak yiyor görüyor hah diyor bu, eline alıyor kuşu inceliyor sonra bana dönüp gülerek kızıyor abi diyor kuşun tırnağının arkasındaki beyaz tüyü niye yoldun, sırtında bak bir tüyde eksilmiş diye takılıyor, oradan bizi davet ediyor, uzun süredir bahçesine gitmemiştim. bir dumanlı kaldırıyor, bir iki takla debelenip duruyor. yeni başlıyor diye söyleniyor, biraz sonra Mustafa, Ertanla geliyor. Mustafa ile Siyami bir araya geldimi sohbetin tadı bir ayrı oluyor, atışmalar, laf vurmalar alıp başını gidiyor. Siyami arada bir atak yapıyor ama genelde savunmada kalıyor,çünkü uçan beslediği kuşlar savunmayı gerektirir kuşlar, uçumu güzel ama oyunda sessiz, fişek tertibi bozuk kuşlar, bu arada yerde kirli bir dişi duruyor, Mustafa bu ne diyor, abi onu yakaladım, şurada duran dişiyi de geçen yakaladım diyor, ekmeklik yani. Elindeki yem kutusunu gösteriyor gülerek yem de azaldı abi yem almamız gerek, Siyami, Mehmetin tersi uçan, kaçanı yakalıyor, bekletiyor sahibi çıkmaz arayan soran olmazsa satıyor. abi ben mi sahibini arayacam diye savunuyor kendini, bu arada kısmetli birden bir kuş çatıya takla vura vura düşüyor, hemen kuşlara koşuyor yem üstüne yem , gözleri gülüyor hafta sonu ihaleye kadar bir aylık yemi daha garantiledi.
Mustafanın bu gözünden kaçar mı, hiç sevmez kuş yakalama işini, bırakın kuş sahibine gider, böylelerin yüzünden kuşçulukta ilerlemez diye söyler, kuşçuda aradığı meziyetlerin en başında kuşçunun iyi bir insan olması gelir, onun bunun kuşuna tamah eden kuşçuları sevmez, kuş yakalayanları da eleştirir.
hemen başlıyor söylemeye, bizim Yahşihanda bir ara kumar işi çoktu, Vadışın abisinin bir kahvesi vardı, kumar oynatırdı, söylenene göre Ankara’danda gelenler olurmuş, dünyanın parasını kazandığı söylenir, o dönem hem kumar, hem içki ne ararsan var, bir gün duyduk ki Vadışın abisi iyi bir para kaldırmış, torbayla para yuttuğu söylenir, o parayı kazanınca tövbe etmiş artık kumar oynamayacağım diye kahveciliği bırakmış, başkasına devretmiş. bir süre sonra bir ev yapmaya başlamış, anası kumar parası ile yapıldığını bildiğinden eyvah demiş bizim oğlan buzun üstüne ev yapıyor. daha sonrada bir çiftlik yapmış o dönem Yahşihandaki ineklerin iki katı inekler, yani Montofon ineklerinden almış getirmiş, besiciliğe başlamış. hayvanları veterinere götürüp getirme, ilaçlar alma öyle ilgileniyormuş artık, bir gün ineğin biri hastalanmış kesmeye bile fırsat bulamamışlar ölmüş, derken birkaç gün sonra başka bir inek veterinere götürmüşler ama ona ilaçlar fayda etmemiş kesmeye fırsat kalmadan oda ölmüş, bir ,iki derken hayvanlar birer birer ölmeye başlamış, o zaman anlamış ki yavaş yavaş kendinden de çıkıyor, daha sonra içkiyi kumarı bıraktıktan sonra hacca da gidiyor, son görüştüğümüzde diyor Mustafa o kadar değişmişti ki , bağ bahçe işi ile ilgileniyordu. sohbetinde yeni yaşantısına alıştığından olacak gurur duyarak “şimdi huzuru buldum Mustafa “ demiş.
Siyami hemen atılıyor ne abi bana mı demek istiyorsun senden de sonra çıkar diye laf banamıydı?
Mustafa gülüyor…
abi diyor ben kimsenin çatısına çıkıp kuş yakalamıyorum. bahçeye inerse tutuyorum, sahibi gelirse veriyorum gelmezse ne yapayım ben mi arayım satıyor kuşlara yem alıyorum diyor.
bende bir iki kelime etmek için olacak , İyide siyami diyorum. Vadışın ağabeyside çalmadı ki; kumarda kazandı diyorum..
ne dersek diyelim Siyami kuşların yem parasını çıkartmaya devam edecek..
Mustafa diyologa girmiyor.
“iyide Siyami diyor Mustafa, Vadışın abisi huzuru bulmuş, sen huzuru ne zaman bulacan”
Siyaminin acelesi yok o şimdi çatıdaki kuşun ne kadar yem edeceğini düşünüyor.
Saygılarımla….
 
OTURMUŞ TV SEYREDİYORUM.BİR RESSSAM ELİNDE FIRÇASI,ÖNÜNDE TABLO MANZARA RESMİ YAPIYOR.ADAMCAĞIZ FIRÇAYI ÖYLE SALLIYOR Kİ BAKTIĞINIZDA TABLONUN İÇİNE ETTİ DİYORSUNUZ.AMA HER FIRÇA DARBESİ,FARKLI BİR DETAYIN PARÇASINI ORTAYA ÇIKARIYOR.

RESSAMI SEYREDERKEN KUŞÇULUK CAMİASINDA Kİ GERÇEK YETİŞTİRİCİLER GELDİ AKLIMA.ÇOĞUMUZUN ELİNDEKİ KUŞLAR HEMEN HEMEN AYNI AYARDADIR BELKİ.AMA MAALESEF KUŞÇULUĞA BAKIŞ AÇIMIZ,TECRÜBEMİZ VE BİLGİMİZİN YORUMUNUN FARKLILIĞI BİZİ ÇOK FARKLI SONUÇLARA GÖTÜÜREBİLİYOR.YARATICILIĞIN BİR RESSAMIN TABLOSUNUN ÜZERİNDE NE KADAR ETKİSİ VARSA BİR YETİŞTİRİCİNİNDE KÜMESİNDEKİ KUŞLARDA AYNI ETKİYİ YAPTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM.

HER RESSSAM ELİNDEKİ BİLGİ VE BECERİYİ KENDİ DÜŞ ALEMİ İLE YOĞURURKEN,BİZ KUŞÇULARDA KENDİ HEDEFLERİMİZİ TECRÜBELERİMİZE GÖRE KOYUYORUZ.YANİ BU İŞİN KISTASI VE STANDARTI HER VİNSANIN KENDİ KAPASİTESİ ETRAFINDA DÖNMEKTEDİR.

RESSAM KONUSUNU ÖRNEK VERMİŞKEN,BİR RESSAM FIKRASI İLE MASA KUŞÇULARINA GÖNDERME YAPIP YAZIMI BİTİREYİM.

üç ressam bir masada oturuyorlarmış.

biri;geçen boyayı fırçayı aldım bir tahtayı mermer gibi boyadım,suya bıraktım battı...demiş.

diğeri;gülmüş küçümseyerek,bir manzara resmi yaptım,bir aydır evi su basıyor... demiş.

üçüncüs suskunluğunu bozup sizinkide işmi demiş,ben bir insan portresi yaptım,her gün traş etmek zorunda kalıyorum ...demiş.

SAYGILAR ARKADAŞLAR.....
 
Bizim evin arkasında mehmetin bahçede hem kuşlara bakıyoruz hemde bir araya gelen kuşçular tartışıyoruz, (ben dinliyorum tabi, tartışılacak bir kuşum olmadığından) havada mehmetin bir kargası uçuyor yeni başlayan bir erkek , sonbaharın yavrusu kuş yeni yeni havada kalıyor, bir iki gündür kuşa dayanmaya başladı, 3 metreye kadar indiriyor, çalışkanda yalnız taban vuruyor bir iki metre kanat dövüyor düzüyor, istese mesafe alacak kuş,
Yusuf kuş konusunda Mustafaya dönüp nasıl bir kuş abi diyor.
Mustafa her zamanki gibi açık sözlü, esnek bir kuş ama daha zayıf, taklayı düzgün vuruyor diyor. kuş Mustafanın kuşların soyu, o hep Mehmeti eleştiryor, esnek kuş besle ama kuş aynı zamanda güçlü olsun diyor, kuşların babası esnek bir kuş, vurduğu dişi tarafıda aynı soyun esnek tarafını temsil eden bir dişi, Mehmet kuşların mesafe alması, ve yer hakimiyeti konusunda bu kuşlara ağırlık verdiğini söylüyor. Mustafa kısa süre için iyi belki ama ileride sorun yaşarsın diyor.
biz olsak uçan kuşu sahibinin kapısında iyi güzel kuş güle güle besle deriz. normalda gerçekten güzel kuş, ama kuşu yorumlarken kullanılacak kelimeler çok önemli, herkes böyle güzel yorumlayamıyor, ya sahibine ayıp olur, ya da aman başım ağrımasın derdinde olabiliyor. ama insanların kuşçuluğunu geliştirebilmeleri içinde eleştiriye açık olmaları, kuşlarını tanımaları lazım.
Yusuf iyide abi senin kuşlarda taklayı düzgün vuruyor, uçum sistemi güzelde taklayı çevirdimi eve düşmüyor, başını alıp gidiyorlar buna ne diyecen deyince
Mustafa hemen söylenmeye başlıyor.
ünlü gezgin Evliya Çelebi birgün dost ortamında otururken biri çıkıp soruyor, ya evliya Çelebi o kadar yer gezdin, şehir gördün, memleket tanıdın hiç mezarlığı olmayan yer gördün mü diye sorar? hoca haklısın der, o kadar yer dolaştım , insan gördüm memleket tanıdım ama mezarlığı olmayan yer görmedim. devam eder eğer mezarlığı olmayan yer bulsaydım önce oraya ben yerleşirdim der.
Mustafa da , zaten kusursuz kuşlar bulsaydım onları önce ben beslerdim demeye getiriyor.
Saygılarımla
 
Bendeki kuşlar her ne kadar nesli taklacı olup uçunca atmasalarda iyi bir özellikleri var yüksek uçumlu olmaları, yavrular bile 3 ay taklayı çevirmez ama yüksek uçmayı ihmal etmezler, ocak ayı başında aldığım yavrular 2 aydır uçuyorlar tüyede girdiler nerdeyse 3 üncü telekte daha takla aşmıyorlar ama yüksekte uçmayı da ihmal etmiyorlar, onlardan medet bekleyen bende umutla seyrederken hep içimde de böyle yüksek uçanların atmaca karşısında şansı yok diye düşünmekten alamıyorum. allahtan bu güne kadar onlara yüksekte saldıran olmadı, belkide atmacada ( ki;bizim buralardaki gök doğandır kuşları götüren biz ağız alışkanlığı ile ona atmaca diyoruz) iyi kötü kuştan anlıyor bunların eti yenmeze getiriyordu herhalde, bu arada elimde Aralık ayının son günleri alıp 3 ay iyicene besilenen ve kovaladığımda evin karşısındaki direğe kadar zor uçan bir gök yavru var bunu uçurmaya niyetleniyorum neticesini göreyim diye her uçurduğumda direğe kendini zar zor atıp sanki bir güreşçi gibi direği kavrarken benimde bam telimi attırıyordu, kuşları gecekondunun balkonunda bırakıp evin içinden geçip, millet sabahın 7 sinde işe giderken ben caddenin ortasında elime ne geçerse direğin tepesindeki kuşa fırlatıyorum, kuş üstüne gelen şeyden kaçıp biraz ilerde ki öbür direğe atıyor, bizim mahallede ağaç ve direk ve kediden bol ne var ki; böyle bir beş dakikalık kovalamaca sürüp, benim pes etmemle son buluyor onu kovalamakla meşgulken kedilerin yerdeki kuşları götürmesinden korktuğumdan kaderime razı oluyorum. benim uçurma onun uçmama inatçılığı yaklaşık 20 gün sürdü biz onunla uğraşırken öbür yavrular yüksekte uçmaya kanat saklatıp keyif çatmaya devam ediyorlar sonunda kuş iki direk arası mesafede gide gele taklayı çevirdi. kuş taklayı çevirdiğine mi sevinsem nesilden serseme düşmeyen olmadığından bu da işallah sersem (sık taklaya) girmez diye duamı edeyim bilemezken birkaç gün sonra yerden kovaladığım gibi kuşlara katılıp yükselmeye başladı, bir iki gün sonrada korktuğum başıma geldi serte girip tepenin altında kayboldu, ben işteyken müjde geldi evden aradılar kuş geldi diye, o gün sevindim artık kolay kolay kaybolmaz diye düşündüm, kuşun gelişi beni umutlandırdı, elimi çeker yatırırsam açılmaz diye her gün uçurmaya başladım, hayvan her uçuşunda sık takla tepenin altına yarım saat sonra çıkıp geliyor, diğer kuşlar yüksekte bu kuş tepenin tam altında uçuyor, bu seferde sık takladan acaba kaç günde kurtulacak diye saymaya başladım. öbürlerinde çıt yok arada bir takla çevirmek için hareket ediyorlardı onu da bıraktılar, bende tüydeler ya diye mana ediyorum, halbuki sık takladaki gök yavru hepsinden beter tüyde kalemlerinin hiç biri yok öyle, o, o halde taklayı aşıyor ama diğerlerinde tık yok, bu arada işyerinde bilgisayarımın ekranına gökdoğan resmini koyuyorum, müthiş bir hayvanlar, ayrı bir güzellikleri var o güzelliğin yanında o hız ve çeviklik ve avını yakalamada başarı bende hayranlık bırakıyor, bizim mahallede de her sene nerdeyse bizi kuşçuluktan soğutacak gibi oluyor ama biz her gidenin yerine yeniler uçtuğundan olacak biraz zaman geçince unutuyoruz, bu konuda Bursa, Antalya’daki arkadaşların bizden daha muzdarip olduğunu biliyorum ama onlar kadar olmada da onca derdin arasında birde atmaca korkusu sarıyor baharın gelmesiyle bizi, Çarşamba akşamı gene kuş sık takla tepeden aşağıya doğru, bu arada tepenin altından Uğur geliyor gülerek, Nerdeydin gözükmüyorsun diyorum, abi Antalya’daydım iki boz dumanlı getirdim arkadaşlardan, onlara ağırlık vereceğim diyor, Abi Antalya da ne kuşlar var, kuş ticareti yüzünden kuşlar hep Ankara’dan başka yerlere gitmiş git ne kuşlar görürsün diyor, hak veriyorum Uğura, ben hala kuş takla aşsın diye uğraşıp ömrümü verirken, kuş başlatıp satan insanları düşünüyorum ne şanslılar diye. nasıl başlayan varmı diye soruyorum, abi diyor dumanlı yavru vardı geçen atmaca saldırdı korktu, yeni yeni kendine geliyor o sıra aklıma tepeden aşağıya onların o tarafa doğru giden gök yavru geliyor bu arada benim sersem gök perçem akkuyruk sizin oraya doğru gitti nereye düştü gördün mü diyorum? yok abi o akkuyruk senin mi diyor? evet diyorum, abi dün bizim yukarıda oturan çocuk soruyordu, Uğur abi benim sersem gök akkuyruk senin oralarda uçuyordu yakaladın mı diye vay alçak diyor. eh yeni neslin uyanıklığına bir şey diyemiyorum, bizde o çağlarda çok kuş peşinde koşmuştuk, ama hav ada uçan kuşlara hiçbir zaman sahip çıkmamıştık. neyse diyorum kötüye bir şey olmaz ama içimden de gelmesi için dua ediyorum elimde kalan tek öz erkek yavru yerde tavuk gibi yatmasını istemediğimden uçurmuştum. biz otururken kuş geliyor on dakikalık bir uğraştan sonra evin dibindeki ana direğe kendini atıyor, rahatlıyorum. sabah ilk işim kuşlara çıkmak erkenden yavruları kaldırıyorum gök yavru diğerleri ile bir süre uçuyor sonra gene taklayı sıklaştırıyor tepeden aşağıya doğru vura vura gidiyor, on dakika geçiyor gelmiyor, kuşların olduğu yerden tepeden aşağıya bakıyorum yaklaşık 200-300 metre ilerde tepenin alt kısımında sık taklaya devam ediyor eve gelmeye çabalıyor biraz rüzgar kuvvetli gayret gösterdiği belli merakla ne yapacak diye gözlerken nerden geldiği belli olmayan atmaca kuşun tepesine yükleniyor, bir karışıklık oluyor adlımı almadı mı diye düşünmeye kalmıyor, bir debelenme kuşu kavrıyor kuş kurtulmaya çalışıyor ama nafile bir iki kısa tur atıyor ayağında kuşu dolandırarak sanki zaferinin tadını çıkarıyor , hemen girişmiyor, bir iki saniye sonra havada kuşa giriştiğini görüp çaresiz gözlerle izliyorsun, bir yarım dakikalık uğraştan sonra atmacanın rahat kanat sallamasından kuşun işini bitiği anlaşılıyor, sonra kuşu altına topluyor, bana doğru geliyor sonra tekrar dönüp kocaman kanatlarını yavaş yavaş sallayayarak biraz ilerde iki tepe arasındaki Mamak boğazına girip tepenin arkasına doğru gözden kayboluyor,
Mevsimi açtık gözümüz aydın diye kendime söyleniyorum, kafamı yukarı kaldırıyorum, havaya bakıyorum o sıra benim takla çevirmeyenler yüksekte kanat şaklatıp şen şakrak uçuyorlar, olup bitenden haberleri yok.
Gök doğanın götürdüğü kuşamı yanayım, ömrümü çürütecek bu kuşları uçurup umut beklediğime mi yanayım bilemiyorum.
Saygılarımla .
 
Sevgili Hasan Kapan bey güzel muhabbetiniz var :) , ne güzel aktarmışsınız okurken hem gülgüm hemde kendimle kıyasladım , dışardan insanlar deli diyor bize ,.. Benim iş yerinden birkaç arkadaş bana yüzüme karşı sıyırık falan bile demeye başladı ..
Okadar çok emek veriyoruz ki insanlar cidden bu durumu anlamakta güçlük çekebiliyor..
Atmacanın iyi kuşu anladığı konusunda sizinle hemfikirim , bu yıl kuşın yerde kuşları izliyordum uçan dahi yoktu , Atmaca yere kuşların arasına ani bir dalış yaptı okadar kuş içinden makaslı arap bir erkeğe vurdu kuş uçmuş oynamış hırslı bir kuş, kabahati ise teslim olamaıyor, her uçuşunda karnımı ağrıtıyor kanat salayacak mecali olmasada basmıyor yere, taaki kapıyı açık görene dek .. Kapıyı açık gördüğü an gördüğü noktadan bir sıkıyor , kapıdan içeri dalardalmaz perdahlanıp sırtını kümesin tavanına dayayıp birkaç takla vurup iniyor ..
Bu durum artık beni bunaltınca işte bende kış başında inceden makasladım hayvanı ..
Yavrularını deneyeyim diye düşündüm ..
O atmaca kardeş sanki bu hikayeyi biliyormuş gibi taa yukarıdan makaslı kuşu seçip vurabiliyor ..
Enteresan yaratık .. Aslında kuş almaya giderken yanımızda bir gökdoğan yada güvercin şahinimi bulundursak takıldığımız yerde bir faydası olur belki .. ::)) selamlarŞEREF
 
Mevsimlerde artık değişti, anlamak mümkün değil iki yıldır Ankara’da şubat ayından başlayan yağmur ardı arkasını aylarca kesmeden yağmaya devam ediyor, neredeyse Güneşe hasret olduk, hava durumu ile kuşçuların ne işi var denilmez, Tv den en çok takip ettiğim program, hava nasıl olacak, baharın gelmesi ile birlikte zaten tepede oturmanın verdiği sorunların yanında iyicene aleyhimize oluyor, sabah saat sekize kadar rüzgar ters yönde tepenin altına doğru esiyor, hal böyle olunca tepenin uç kısmına yakın yerde uçan benim kargalarda daha kalkar kalkmaz sanki hava boşluğuna yakalanmış gibi hop tepenin altından çıkmaya çabalamaktan takla çevirmeye vakit bulamıyorlar, biz sabah doğru dürüst kuş uçurmamaktan yakınırken son birkaç yıldır da sanki Avrupa iklimine dönen Ankara’da ardı arkası kesilmeyen yağmur yüzünden doğru dürüst kuş uçuramıyoruz, yavru kuş bir şekilde uçuruluyor ama taklayı dönen kuşu ancak hafta sonları kovalamak zorunda kaldığımızdan işteyken bir umut hafta sonu hava nasıl olacak diye her gün merakla bekle, bir haftalık hava durumunda bir bakarsın gene yağmur, dua edersin hafta sonu inşallah yağmur yağmaz diye ama artık Meteoroliji işi sağlama almış ki kolay kolay tahmininde şaşmıyor. bende de inat var bir çocuğun ki gibi yerde kuşu sevmiyorum, güvercin havada olacak, Gölbaşından sevgili Geisin bir lafı hiç aklımdan çıkmaz “benim kuşlarım ya uçacak, ya uçacak diyordu” bende o laftan ilham alarak benim kuşlar ya uçacak ya uçacak diyorum, kuşta uçmak yetmiyor, o kadar emeğin karşılığını da almak gerekiyor. ama beslediğim kargalar karışık yemi iyi tanıdıklarından, onlar işin boğaz bense takla görme derdindeyim. Ocak 2011 yavrularını ki artık yavrulukları kalmadı 3 üncü telekteler, her gün kahvaltı yapmadan aç susuz işe girerken uçurup akşam iş dönüşü gün ışığından yaralanıp bir dakikada olsa zamandan yararlanmak için yemek yemeden uçurmama rağmen uçan yavrular ancak 3 ayda taklayı çevirdiler, biri yaklaşık bir ay önce çevirdi, ikisi de bir hafta oldu olmadı, kuşlar takla çevirdi sevineyim mi sevinmeyiyim mi bilmiyorum ama bir ay önce takla çeviren halen düz takla gevşek gevşek önüne doğru bir iki yuvarlamakla meşgul bu arada birde kızmış erkeklere pas veriyor, artık iki sene fışkırmaz. Oh diyorum bir damızlık sahibi daha olacağız baksana bunun uçmada , oyunda gözü yok, bu arada mahallede benim yavrulardan nice sonra uçmaya başlayan kuşlar oyun bırakmaya bile başladılar, benimkiler takla aştı diye seviniyorum. Ocak yavruları olmalarına rağmen ne kanat nede kalemlerinde tüy yok kuşlarda, tüyden çıkınca başlar diye arkadaşlar bana moral veriyorlar, yeni kuşçuyum ya bende seviniyorum ha öylemi diye..
Pazartesi akşamı iş çıkışı saat yediye geliyor hava gene kara bulutlar yüzünden kararmış, her gün bu saatlerde evdeyim, mahallede ise eski ismini hatırlatırcasına (Esentepe) gene rüzgar esiyor, hem de güçlü, yağmur yağdı yağacak arada bir çişeliyor, zamandan kazanmak için hemen fırlıyorum kümese, uçuruyum uçurmayım kararsızım, yavrular, kümesin çatı katında sabah karınlarını iyi doyurmuşlar kapının önünde manzara seyrediyorlar, bilmiyorlar ki ben acele ediyorum, yanlarına gidip yere indirmek istediğimde kümesin içine kaçıyorlar, bulundukları yer dar ve uzun olduğu için girip almak zor, bayağı uğraşman , üstün başın pislik içinde kalması çabası, kendi kendime kızıyorum, senin elinin ayarı olmaz, kuşları böyle doyurursan seni böyle bekletirler diye, taklayı çeviren gök yavrunun teki iki gündür taklayı sert çevirmeye başlamıştı, tamam dedim, yakında başlayacak, daha kümesten iner inmez tüydeymiş filan anlamadan diğer iki karga ile birlikte kaldırdım, bir iki saniye sonra bu yavru diğer ikisinden ayrılıp tek uçmaya açık uçup dolanmaya başladı hah dedim şükür teke düşmeye başlamış, nitekim diğerleri on dakika sonra indi bu yavru yükseklerde dolanıp duruyor, bu arada mahallede 50 metre ilerde Volkanın arap yavrusuda bulutta havayi oyunda eve gelmeye çalışıyor, ortalık karışıyor rüzgar fırtına arada bir yağmur çişeliyor, arap gelmek istedikçe rüzgar savuruyor,hayvan 4-5 takla rüzgara karşı fışkırıyor ancak geldiği mesafenin 50 metre ötesine bir saniyede geri gidiyor, gelmek için çok çaba harcadığı belli, benim teke kalan gök yavru arada bir eve geliyor, önünden geçerken bir taklalara başlıyor 4-5-6 bazen 7-8 kadar çıkarttığı oluyor, sevineyim mi bilemiyorum, volkanın arap yavrusu havaya doğru fışkırırken benimki düzüne sefer yapıyor, mesafede alıyor hani 7-8 metre ama bir terslik var kuş fışkırmayı bilmiyor, o kadar önüne doğru seri sefer yapıyor ki; birde ayak diremesi yok mu, gülüyorum, tabi diyorum yıllardır uçup takla çevirmeyen kuşlar, birden takla çevirirse oyunun yukarımı aşağıya doğrumu yapılacağını bilmez, neslinde takla aşan yok hayvanın suçu ne! böyle beş altı sefer yaptıktan sonra zar zor karanlığa doğru çatıya düşüyor,
Sabah 7,30’a doğru Volkan işe gidiyor, balkondan ona doğru dönerek,
-Ne oldu arap yavrun indimi diyorum?
-Evet abi zar zor indirdik diyor.
-bende de gök yavru başladı diyorum
- Gülüyor, gördüm abi, o nasıl kuş ya kuşlar fışkırırak oynar, seninki düzüne fışkırıyor.
- Bunlar yeni nesil kuşlar diyorum.
- içimden de üç ayda zar zor takla aşırttım, şimdi kuşun düz seferini mi eleştireceğim. hiç olmazsa bu kuşun düzüne ettiği seferinin sevincini yaşayayım bari diye söyleniyorum. sonra kuşlara ödül olarak biraz daha karışık yem atıyorum.
saygılarımla
 
CAMİAMIZ İÇERİSİNDE ÇOK FARKLI KÜLTÜRDEN VE KARAKTERDEN İNSANLAR OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ.BU HOBİ ASLINDA SOSYAL OLAN HER DURUM GİBİ ÇEŞİTLİ İNSANKARLA TANIŞMAMIZI,ARKADAŞLIK YAPMAMIZI YADA İLETİŞİM KURMAMIZI SAĞLAYAN BİR HOBİ.

GENELDE OYUN KUŞU BESLEYEN ARKADAŞLARIN HEPSİ İDDAALIDIR LAKİN;

YA PARASI VARDIR KUŞU YOKTUR,
YA KUŞU BULMUŞTUR AMA BİLGİSİ VE TECRÜBESİ YOKTUR,
YA KUŞU VARDIR ZAMANI YOKTUR,
YA KUŞU VARDIR UÇURACAK ORTAMI YOKTUR,
YADA KUŞU YOKTUR,ÇENESİ VARDIR.

BU CAMİA İÇERİSİNDE DÜRÜST,ÖZÜ SÖZÜ BİR,ABARTMADAN DOĞRUYU SÖYLEYEN,GEREKTİĞİNDE ÖZELEŞTİRİSİNİ YAPABİLEN,SAYGILI VE BİLGİLİ İNSANLARI BULABİLMEK OLDUKÇA ZOR.

BU YAZIYI YAZARKEN KİMSEYİ KIRMAK YADA İNCİTMEK İÇİN YAZMIYORUM,SADECE YAZILARINI OKUMAKTAN BÜYÜK KEYİF ALDIĞIM BİR İNSANIN KİŞİLİĞİNİ ÖVMEK VE CAMİA ÖNÜNDE SAYGILAR SUNMAK İÇİN YAZIYORUM BU YAZIYI.

O KADAR GÜZEL YAZILAR YAZIYOR Kİ,ÇOĞU GAZETE KÖŞE YAZARLARINDAN DAHA MÜKEMMEL BİR YAZIM KARAKTERİ VAR BU ABİMİZİN.OKURKEN YORMUYOR ADETA YAŞATIYOR.O KADAR ETKİLİ BİR YAZI DİLİ VAR Kİ İSTESE YABANİYİ ALAYIP PULLAYIP MÜŞTERİLERİ KAPISINA KUYRUĞA DİZER.

EVET YAZILARINI GÖRDÜĞÜMDE OKUMADAN GEÇMEDİĞİM ( EMİNİM HEPİMİZ AYNI DURUMDAYIZ) BU ABİMİZE KENDİ ADIMA TEŞEKKÜR EDİYOR SAYGILARIMI SUNUYORUM....

TEŞEKKÜRLER HASAN KAPLAN BEY

SONSUZ SAYGILAR....
 
evet hüseyin abi yazdıklarınızın hepsine tüm içtenliğimle katılıyorum.perşembe geceleri kurtlar vadisinde bugün ne olacak diye büyük bir merakla beklediğim gibi cuma sabahı hasan amca ne yazacak diye onuda bekler oldum..birkez daha teşekkürler hasan amca ...
GÖNÜL NE KAHVE İSTER NE KAHVEHANE GÖNÜL MUHABBET İSTER İÇMEK BAHANE
 
Hüseyin Turan Abimizin yazdığı oyun kuşu besleyenler le ilgili sınıflandırmayı okudum . .. OLDUKÇA GÜZEL TESPİTLER YAPMIŞ, sağolsun..)) Elbette ki belli bir çabanın sonucunda edinilen tecrübelerden süzülmüş MANİDAR, bir okadarda üzerine düşünülmesi gereken tespitler bunlar..
Bazen Zorumuza da gitsede kendi konumumuzu tahlil etmek te ileriye dönük faydaları sağması bakımından önemli..
Bu işi sevgi ile yapmaya çabalayan biri olarak ben kendimi çok çok yol alması gereken bir noktada görüyorum..Edine bildiğim deneyim ve birikimler ancak birazdaha ötesine ulaştıra bilir beni. ..
Çok okuya mı bilir ,Çok görenmi bilir -diye bir ata sözü var .. Bana göre çok Gören bilir , yani bizzatihi yaşayan .. ELİ İLE O İŞİ İŞLEYEN .. Bilir ..
Buradaki büyüklerimizin daha oldun ifadelerle , daha ziyade hırslardan ve ihtiraslardan arınmış bir bilgelikle konuları ele almaları , fikir telakki etmeleri akıcı ve sevecen üslupları insanları içine çekiyor .. Sohbetin ve Muhabbetin manasını bulmamıza böyle büyüklerimiz yardımcı oluyor..
Kendi adıma burada bulunmamın başlıca kuvvet çarpanı budur diyebilirim..
Şuanda evime 85 km uzaktayım çok Uzak bir mesafe olmasada kuşlarımı birsüredir görme şansı bulamıyorum .. Ancak günlük telefonla bilgi alıyorum ,oda açmı tokmu , ölen kalan varmı sadece bukadar .. Bu durum haliyle gerimmede sebep oluyor .. Bir nebzede olsa avunmak için siteye giriyorum .. Sütten kesilen çocuğun pilastik emzikle avutulması gibi .. ))
Şöyle bir bakıyorum konu başlık larına ilgimi çekenleri okuyorum ..
Özellikle bazı kişilerin YAZILARINI OKUYORUM, YENİ BİRŞEYLER VARMI DİYE MERAK EDİYORUM ..
İnanın kendi adıma burada ki asıl derdim iyi kuşu yada iyi kuş sahibini bulmak işte bu kuş yada bu seyis -bu kuşçu demek değil ..
Oluyor ki çoğu zaman konulan videolara bir bakıp geçiyorum .. Daha ZİYADE KUŞA AYIP OLMASIN DİYE ! BAKTIĞIM VİDEOLARDA oluyor .. Adamı es geçiyorumm ..

Ama tek video dahi paylaşmamışta olsa , kendisine ait tek bir konu başlığı dahi olmasada , buradaki'' Adamgibi '' adam duruşu için -düzgün bir insan olduğunu düşündüğüm için bazı insanların yazdıklarını daha bir merakla daha bir beklenti ile takip ediyorum.. Bahse konu olabilecek Videlardan Süper uzun giden bol taklalı giden KUŞLAR DAN ÇOK DAHA FAZLA TATMİN EDİYOR belki beni..

Sanırım beklentiler ve algılar sadece Kuşla sınırlı kalmıyor,insanların hayatı Anlamlandırama şekilleri , Hayatı Algılamaları , konu ne olursa olsun fark etmeksizin belirleyici oluyor .. selamlar.ŞEREF
 
Acizane Hüseyin Abinin sınıflamasına bir ilave yapmak isiyorum , Kabul buyurulursa.. ::))
- Ya Kuşu vardır Sahibi yoktur ( Sahibi kuşu kadar yoktur )
 
Pazar günü hava güzel, aynı zamanda anneler günü, televizyondan Telekom reklamını seyrediyorum, anneler günü nedeniyle her yönü aramak bedava diyor, aman diyorum reklamı kimse duymadan telefona koşuyorum, amma beleşciymisin diyeceksiniz, eh millet olarak alıştık artık, beleş her şeye koşuyoruz, bu iş genetiğimize de yansımaya başladı. gene de ben teşekkür ediyorum reklama bizi düşündükleri için milletin uyanığı olmak için basıyorum tuşlara, biraz bekliyorum karşıdan ses gelmiyor, yakın gözlüğü takmadığımdan rakamları pek göremiyorum, kuşçu adamın gözlerinde sorun olmasına aklım almıyor, bizim kuşçuların en çok çalışan organı gözdür, yolda giderken, arabanın içinde bile olsa 500 metre ilerde uçan kuşu görür kafası yerde giden kuşçu bulmak zordur, bende uzağı görmede iddialıyım ama yaklaşık günde 10 saat bilgisayarın basında yazı yazarak geçince gözlerde özelliğini kaybediyor, Allahtan halen uzağı görüyorum ama mesafe tahminin pek tutturamıyorum. neyse gözlüğü takıp tekrar arıyorum, gene cevap gelmiyor, daha doğrusu telefondan ses çıkmıyor, bu seferde acaba telefonda bir şey mi var diye merak ediyorum, komşuyu arıyoruz çalıyor ama ne mümkün şehirler arası görüşmek, beleşe konuşmak ya herkes benim gibi beleş konuşacağım diye ya hatlara yüklendi yada reklam bizi yanıltı, bu sayede iyide reklam yaptı diyorum, anamı da sonra ararım, eskiden anneler gününü hatırlıyorum da , cebimizde kuruş bulamazdı ama ne yapar eder bir hediye alırdık, (kolanya, baş örtüsü vs.) o zaman anneler günü ucuzdu şimdi ne alacağız diye düşünüp duruyoruz, ben anamı unutmuşken, benim oğlan sağ olsun anasını benden çok düşündüğünden olacak dersane çıkışı bana dönerek, baba bana para verirmisin anneme hediye alacam diyerek beni çok duygulandırdı, öğlen hediyesi ile eve geldi, elinde balık, akvaryumcuya girmiş bir tane balık almış, anaya hediyeyi unutmuş, parayı balığa yatırmış, iki sene öncede kışın iki küçük Japon balığı getirmişti, on dakika sonra hevesi geçmiş bakması bana kalmıştı, bizim Ahmet’te küçük 30 santimlik bir akvaryum varmış onu aldık birkaç tanede sonra ben çocukluk edip getirdim, 5 tane Japon balığı o küçük akvaryumda 2 senedir ne büyüdü nede öldüler, inadına yaşıyorlar, oğlum diyorum bu balık, Japonlarla yaşamaz ki, baba balıkçı öyle demedi, yaşar dedi, 14 yaşında ama benim gibi saf, (nitekim 2 gün sonra öldü) iyide balıklar çoğalıyor, nereye sığacaklar, baba maaşımı aldığımda kardeşimle büyük akvaryum alırız, iyi diyorum, benden küçük bir maaş alıyor ama almadan önce hep iyi şeyler yapacağını söylüyor, parayı aldığı gibide markete veya internete koşup saniyede bitiriyor, anladık diyorum akvaryum parası da bizden çıkacak, hele dursun okul bitince alırız bu arada cep telefonumu da ver diyorum, sabah çantasına koyup dersaneye götürünce bizde ev telefonuna sarılmış böylece Antalya’da oturan annemi arayamamıştım.
Pazar günü hem tatil hemde uzun süredir ilk defa hava iyi olunca mahallenin her tarafında kuş uçmakta, havada ayrı bir güzellik, benimde bir iki kargam uçuyor, uzun süredir gevşek gevşek takla vuran boz dumanlı yavru, evin üstüne gelip takla vurup gidiyor, seri takla çeviriyor, kanat sallaması uçan diğer boz yavruya göre daha iyi, boz yavruda taklayı yeni çevirdi ama kuşta zıplamaya çalışıyor ses soluk yok, tüyden oluyor diyoruz, halbuki yavruyken kuşun sesi motor gibiydi, birazda kanadı tutuk gibi sabah öylen akşam uçunca kuşun kanadı hamladı hafta içi bir kez, hafta sonu birkaç kez olunca kuşta dayanamıyor, söyle bir havaya bakıyorum benimkilerde dahil, havada kalan, altı sağlam, saati tamamlayan kuş nerdeyse yok, o kadar kuş uçuyor havada kalmayı beceremiyorlar, nefes açamayan, yüksek uçmayan kuş ne kadar dayanıklı olur diyorum.
yola iniyoruz Mehmetle birlikte, 3-4 metre ötede duran kamyonun kasasına sırtımızı dayayıp uçan kuşları seyrediyoruz, Uğurda yukarıda Hakanın bahçede oturuyor, bizim yola indiğimizi görünce yanından ayrılıp yanımıza geliyor, her zamanki gibi güleç yüzü, İzmit’teydi , tayinini yeni Ankaraya aldırdı, bizim tepenin altında teras aldı, orada beyazlar, bozlar uçuruyor, yaşı genç ama mahalledeki ve çevredeki yüz kuşçudan daha bilinçli, kuşu tanımada yorumlamada, daha bizim kiler kuşun taklayı nasıl çevirdiğini, nasıl kanat salladığını bilmezken, o çok ileride, bozdumanlı evin üstüne gelip taklayı seri çevirip gittikçe dayanamayıp soruyor,
abi bu taban taklamı?
Mehmet’le biz taban diyoruz,
yok abi diyor ben buna taban demem!
Bir yanlış anlamayı önleyelim diyoruz, taban insana ve yöreye göre fark ediyor, kimi kuş taklayı döndükten sonra fışkırmaya başları, kimi yerde de hafif çıktıktan sonraki taklayı dönmesidir. bu kuş henüz sefer yapmıyor eğer bu dönüşten sonra fişek yapsaydı taban taklalı oyunuyor diyecektik diyoruz.
Ben sizden farklı düşünüyorum abi diyor.
Mehmet bana dönüp Uğur ayrıca bozdumanlının kafası yere de bakıyor diye söylüyor abi.
-Şimdi yere bakması kuşa dayamadığından geçerken gözü yerde ama yavru kuş yarın bir gün büyük ihtimal değişir diyorum.
Nitekim hafta içi çok güzel bir gün ilk defa hava hem açık hem de kuş uçurmaya çok elverişli, boz dumanlı yavruyu kaldırıyorum, beş altı dakika kadar yükseklerde uçuyor, sonra yerde balkonda kuşların kanat çırpışını görünce hırslanıyor eve dalışa geçiyor, 4-5 mt. kala taklayı döndüğü gibi fışkırıyor hızlı bir tempo ile 5-6 takla 10-12 metre arası kaçıyor, ama öyle seri gidişi göze güzel gözüküyor ki, şaşırıyorum, aha diyorum kuş başladı, hemen balkon demirinden tutup diğer kuşçulara bakıyorum gördüler mi diye, mübarek bir tane ortalıkta kuşçu görünmüyor. başka zaman olsa havayı bir saniye boş bırakmazlar, kuş zıplıyor ya , yarın görmedim olacak diyorum bu arada ispatı olsun diye koşup evin içine fotoğraf makinesini kapıyorum, başlıyorum kuşun uçuşunu videoya çekmeye, kuş nasıl olsa başladı artık gerisini getirir diye düşünüyorum, on dakika sonra yüksek uçumu bırakıp orta mesafede dolanıyor, arada bir havada giderken hırsla takla dönüyor, sıçrayacak gibi yapıyor sonra vazgeçiyor, ben kameraya çektikçe evin üstüne geliyor cırt ediyor sürekli böyle bir takla oyundan kaçıyor, deminki sevincin yerini bir hüsran ve sinir bırakıyor meğersem kuşun bir atımlık barutu varmış, ondan sonra gel cırt, git cırt, sinir oluyorum bu seferde iyi ki; kimse yok bu halini görselerdi benimle dalga geçerlerdi diye seviniyorum.
Biraz ileride yolun karşı komşumuz Mustafa var, kuştan anlamaz, elimde kamera balkonda Semazenler gibi durduğum yerde başım havada daire çizdiğimi görünce yanıma doğru gelip merakla
- öyle ne yapıyorsun diyor ?
kuşu çekiyorum, ama vazgeçeceğim baksana ben çektikçe takla aşmıyor, oynamıyor diyorum.
gülüyor hemen benle dalga geçmeye başlıyor, kuş oynamıyorsa bak ben iyi oynuyorum beni çek diye boşa gitmesin diye başlıyor yolun ortasında Misket oynamaya,
hadi oradan diyerek.
vazgeçiyorum çekmekten,
-cırt, pırt eden kuşu ve 45 inden sonra koca göbeğiyle misket oyandığını sanan Mustafayı.
saygılarımla
 
Geri
Üst