AYNI SOYU DAMARINI DEVAM ETTİRMEK İÇİN ÇİFTLEŞTİRME YÖNTEMİ

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan cenker45
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • Cevaplar Cevaplar 164
  • Görüntüleme Görüntüleme 42K
ben damızlık olarak 3 çift eke oyunları izlenmiş yavruları denenmiş kuşlardan devam ediyorum.renklerin uyumu önemli bide eşlenen kuşlar birbirini tamamlamalı oyun kuşunun eksiği neyse ona vuracağınız eş o eksiği en iyi kapatacak kuş olmalı
1 . çift dişisi çok uzun kaçan altı sağlam bi kuş erkeği yavruları başka kuşlardan denenmiş kendisi sökülmemiş bi kuş

2. çift dişisi yere 50 cm tabanlı oynayan performansı çok yüksek 6 saat oyunlar çıkaran bi dişi tek kusuru atış eksiği bu kuşun erkeği yavruları denenmiş atışı çok süper bi erkek

3.çift özü çok eskiye dayanan eski oyun kuşlarından atışıyla ,performansıyla,taklasıyla zamanında uçmuş damarları hala konuşulan şimdiki damarları izlenmiş,saygıdeğer bi abimin hediyesi 1 çift kuş

ben bu 3 çift damar kuşu çıkan yavruları zamanla birbirleriyle harmanlayarak devam edeceğim,bide oyun kuşunda damızlık dişi çok önemlidir ,erkekle dişi birbirini tamamlamalıdır,eğer beslediğiniz kuşun denginde kuşlar varsa belli 2,3 damarı birbiriyle katmak en mantıklısı eğer dengi yoksa 1 çift damarla devam etmek gerekir ,sert yumşak tüğ yapısına dikkat edilmeli
 
selamlar bütün arkadaşlar şunu iyibilirki hiç bir kümeste iyi cıkan kuşun birebir ayni kalitesi cıkmaz biz ayni kanderken ayni oyun kalitesinden bahsediyoruz. ve bu imkansızdır eğer amkanı olsa bu sene iyi oynayan kuşun bütün kardeşleri ayni kalitede oynaması gerekir fakat oynamaz kuş ayni soy ayni kandan geldiği halde ayni oyunu yapmaz bu olayın sebebi kuşun yavruluktan yaşını aldıgı zamana kadar olan her etken geçerlidir yavruyken sağlıklımı büyüdü ucması gereken zamanda ucmaya başladımı doğru antıramanı aldımı ayni kanı alırken erkek ve dişiden soya cekmesi gereken özelliklerimi aldı yoksa diğer kötü özelliklerimi ? ayni kan ve ayni soyu taşımak kolaydır ama ayni karakterislik ayni yapısal ve ayni davranışları göstererek ayni soy beklemek yanlıştır. kimse kusra bakmasın onu ona vur bunu buna vur sonuç sadece bu kadar mı ? birebir yaradılış olarak ikiz kardeşi alıp ayrı yerlerde yetiştirildiğinde zekaları ve beyin kullanma kapasiteleri ayni oldugu halde neden yarı yarıya bile ayni olmuyorlar soyda dış etkenler taşıdıgı kandan daha fazla önem taşır. ve burdaki arkadaşların dediği tarzdada hiç kimse ayni kanı yakalayamaz eğer varsa öyle arkadaş seyrettirip satsın bir kaç kardeşi bakalım ayni seyredilen gibi oynayan kuş cıkıcakmı diğer yavrular yada kupacılar sezon başından sonuna kadar neden bir sürü yavru ucuruyorlar en iyi yavrunun kardeşini ucurular olur biter.
 
tengelli sana katılıyorum ama bir noktaya kadar. şunu unutma ben burda fikir paylaşımı yapan çogu arkadaşı bilinçli bir şekilde sürekli kuşlarının performansını yükseltecek diğer faktörler diye genellediğimiş şeyleri bildiğini ve uyguladıgını farzediyorum. bunun yanındaysa unutmaki iskoçların sarışın, renkli gözlü çocuk meydana getireceği nasıl ana babadan anlaşılıyorsa yada kenyalı uzun boylu kas yapısı gelişmiş afrikalıların sürekli koşularda liderliğe oynadıklarını gözünün önüne getirirsen genetiğin yani sonuç olarakta soy takibinin profesyonel kuşçular için ne kadar önemli olacağını anlarsın. biz de biliyoruz birebir aynı davranışları sergilemez ama emin ol; büyük bir çoğunluğu bir çok faktörüyle değerlendirilmiş, 3 4 nesli takip edilmiş soylar mutlaka kuşçuları doyuracak yavruları mutlaka atar. önemli olan tüm yönleriyle kuşları değerlendirebilecek bilgiye ve imkana sahip olmaktadır.
 
ugurk81' Alıntı:
. önemli olan tüm yönleriyle kuşları değerlendirebilecek bilgiye ve imkana sahip olmaktadır.


yani sorun kuşun soyunda yada kanında değil yazdığın şu yazıda kayıtlıdır. cözüm bizde başlar bizde biter o kaslı cocuk zamanı geldiğinde koşturulmazsa koşamaz. sarışın cocugun anası babası iyi tanınmazsa bilinmez cocuk sarışın olmaz. ?
 
Mehmet Ali KARAİPEK' Alıntı:
Arkadaşlar, Dr Steinmetz isminde bir Alman genetikçi bu eşleme planını yapmış, bu planın değişik kanatlı hayvan ırklarında denenmesi neticesinde çok olumlu sonuçlar alınmış ve Almanya kuşçular federasyonundan onay alınarak, bizzat Alman federasyonu yetiştiricilere sunduğu bir kitapta bu şemayı yayınlamıştır.
Ben bu topik adı altında bilimsel açıklaması olan bir " Aile içi eşleme " plan yayınladım ve kendimin bizzat halen uygulamakta olduğu bu plan yardımıyla karşıt soylarda ÖTÜMÜ SABİTLEŞTİREREK ve GENETİKTE UYUMU sağlayarak çok sayıda başarılara imza attım ( 2 kez Almanya şampiyonluğu- 1 kez Hollanda şampiyonluğu- Fazlaca Dernek,Bölge ve Eyaletler şampiyonlukları ) ve Almanya federasyonunda ( DKB ) malinua hakemiyim.

" Kaliteli damızlıklarla çalışmamız kaydıyla öncelikle birbirleriyle kan bağı olmayan eşlerde genetik uyumu sağlamamız, yani üst seviyede erkek yavrular aldığımız eşleri belirlememiz ve kan yakınlığı problemini oluşturmadan aile içinde eşlemelerle ötüm yapısını sabitleştirmemiz gerekiyor. Genetik ötüm yapıları sabitleşmiş olan en az 3 ayrı kan hattından seçilen üstün yetenekli erkek kuşlarla yine ötüm yapıları sabitleşmiş olan 3 farklı kan hattından üretime seçtiğimiz dişi kuşları eşlememiz sonucunda karşıt kanlarda genetik uyumu tesbit ederek genetikte birbirlerine uyum sağlıyan karşıt kan hatlarıyla çalışıp çok uzun yıllar boyunca sağlıklı ve çok kaliteli kuşlar üretebiliriz."

Belçika, Hollanda ve Almanya da aile içi eşleme yöntemini uygulayan, aynı kan hattıyla çalışan birçok ünlü Posta güvercin yetiştiricisi tanıyorum. Dikkatinizi çekiyorum Belçika ve Hollanda ülkeleri birer kuş cenneti olup dünyaca ünlü kuş ırklarıyla ve çok ünlü kuş yetiştiricileriyle tanınır. Bir mecbuada okumuştum Hollandalı bir yetiştiriciye ait olan, 11 yaşında 3 kez dünya şampiyonu olan bir posta güvercini Çin li bir yetiştiriciye 150.000 Euro ya satılmıştı.

Ankaralıyım ( Hacettepe ), seferli oyun kuşu meraklısıyım, oyun kuşları yetiştiren bir aileden geliyorum, 55 yaşındayım, hayatımda işte kuş budur dedirten sadece 2 eke kuş seyrettim, kanaryalar haricinde halen oyun kuşu yetiştiriyorum. Hepinize saygılar, sevgiler.
 
tortor' Alıntı:
a.s ferhat abi bizim üstadlarımızdan ögrendiklerimiz cevdet amcamızın verdigi bilgilerle bire bir örtüşüyo şimdi sorunu cvplıyım abi tabiki bi sakınca yok bu tamamen deneme yanılma ve nasip işi lakin bize ögretilen soyun damarın erkekten geldigi bunun için erkek önemli bir tarlaya ne atarsan onu alırsın bu yavruların anne babasına güvenmişsen bunları çek etmenin yolu torunları görmek bu torunuda ekseri biz birinci agız yavrunun erkegi ile üçüncü agız yavrunun dişisinde arıyoruz ama zorunluluk olursa elde yoksa atmaca felan aldıysa babaya benzeyen yavruları eş ediyozki babanın soyu saglammı bunu çek ediyoz biliyozki erkek önemli böyle bir eşlemede çıkan torun bize babanın saglamlıgını ortaya koyuyo böyle bir eşlemede çıkan torunlar %25 saf baba %50 baba melez %25 anne melez çıkıyo bunun tersisini yapmak tamamen zaman kaybı çünkü biliyozki nesiller baba sülbünden ilerler...
Saygılarımla.....


SAbri abiye katılıyorum erkegin rolü çok önemli benim kırmızı baskalarda ilk yavru babaya çok yakın ikinci agız yavrum babaya hiç benzemiyo üçübcü agız dişim ise oda babaya çok yakım erkek ise anneye aama tek mesele var babaya çok yakın olan kuşlar çok güzel kalitede geliyo ama gözler çakır geliyo şimdi sıra ilk agız erkek yavrum ile üçüncü agız dişimi eş yapmakta eger bu eşleşmede babaya yakın yavrular alır isem anlarım ki ben damarımı tutturmuşum ama istenilen yavru gelmezse daha ugraş çaba sarfedilecek demektir
 

Ekli dosyalar

  • 200220102435.webp
    200220102435.webp
    341.8 KB · Görüntüleme: 1,478
  • 200220102421.webp
    200220102421.webp
    474.5 KB · Görüntüleme: 1,358
  • xcvxcv.webp
    xcvxcv.webp
    82.9 KB · Görüntüleme: 1,414
Bende kendindem örnek vermek istiyorum.
Aldıgım yavruyu babasına vurdum.sonra altlarından bir yavru daha aldım onuda babaya vurdum..
aradaki yavruların alayı bozuk gibi yabani gibi ürkekler ve kafalarını geriye dogru çekerek titretiyorlar. İlk aldıgım yavrular oynamadı takla bile atmadı.Ama oynamayan yavruları başka kuşlarla kırınca çok güzel oynuyorlar.Şimdi yavrularını merak ediyorum.Genleri bozuldu diye düşünüyorum..
baba sabit ama dişisi babamın yavrusuyla aldıgım yavru..
6nesil böyle yapacam.. illa damar ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Yanlışda yapmış olabilirim.. Benim düşüncem bu
 
s.a soy takibi yada aynı kanı devam ettirmenin bir çok yöntemi vardır en kolay olanı çıkan yavruyu annesine yada babasına girmektir( ama yanlış bir yöntemdir kuşlar aptal olur ucuramassınız kaybolurlar denenmiş bir şeydir).ikinci bir yöntem:kanı eğer erkeğe yaklaştırıcaksanız iki tane ayrı özellikleri olan erkeği tamamlıcak dişiyle çalışırsınız.
1)erkeği a dişisiyle eşleştirirsiniz 3 ağız yavru alırsınız
2)erkeği b dişisiyle eşleştirisiniz 3 ağız yavru alırsınız
aldığınız yavruları a dişisinden olanları b dişisinden olanlarla çaprazlarsınız.çaprazlamadan çıkan yavrularıda kendi aralarında çaprazlarsınız .
eğer hala erkeğin içini dökmek istiyorsanız en son çaprazlamadan çıkan torunlardan bir dişiyi dedesine girerseniz erkeğin içi dökülür yavrular %70 erkeğe benzerler

bir diğer yöntemde: tek dişiyle çalışıcaksanız tekrar 3 ağız yavru alırsnız çıkan yavrulardan ilk ağızın erkeğiyle 3. ağızın dişisini eşlersiniz çıkan torun dişiyi ise tekrar dedeye döndürürsünüz bu tehlikelidir ama en kısa yöntemdir dediğim gibi bu yöntemdede eğer kuşları uçurup performans almak ıstıyorsanız kaybetme olasılığınız çok yüksek kuşlar aptal oluyorlar ben denedim
 
damızlık devamını her kuş besleyen bilmez bildiğini sanır .abuk subuk fikirler üretmişler bu bir sırdır herkese öğretilmez.
 
bulentosman' Alıntı:
damızlık devamını her kuş besleyen bilmez bildiğini sanır .abuk subuk fikirler üretmişler bu bir sırdır herkese öğretilmez.


Merhabalar... Size siteye hoşgeldiniz demek isterdim ama Maşallah yaşınız 49 gözüküyor olmasına rağmen, ilk mesajınızda dünyanın en gizemli bilgilerine sahip olduğunu düşünen, kendi tabirinizle "abuk subuk" bir yazı yazmışsınız. Çok şükür sizden öğreneceğimiz pek bişey olduğunu düşünmüyorum. Burası bir paylaşım sitesi, biz burda "Koklanmayan gül üşür" mantığından yola çıkarak, bilginin paylaşıldıkça arttığını ve çevremizi de gül bahçeleriyle donattığımızı düşünerek; Hobimize yeni katılanlara birşeyler öğretebilmek için can atıyoruz. İşin ticaretini yapanlar, bilinçli kuşçuluğun artmasıyla iyi kuşların da doğal olarak artacağını bildiklerinden bir endişe içersinde olablirler; Çok şükür ki bizim öyle bir endişemiz yok. Siz de aman ağzınızı sıkı tutun, kimse duymasın sırrınızı...
 
herkezin kendince fikirlerini söylemesi normaldir
her bildiğinide söylemek zorunlu deyildir
insanların fikirleri saçma gelsede daha düzgün uslup kullanmak gerekir, zira herfikrin kafamıza yatması şart değil önemli olan ortak menfaatlerde sitemizin verdiği imkanlardan huzur içinde yararlanmaktır, diye düşünüyorum.

arkadaşlar tecrübe ve bilgilerini paylaşmışlar,bende birçoğunun doğru olduğu kanısındayım

soy erkekten gelir doğrudur
soy dişiden gelir doğrudur
soy çiftlerden ortak alınır doğrudur
anneye yavru vurursun soy anneye yaklaşır ve özleşir doğrudur
anneye yavru vurursun soy salaklaşır,ağırlaşır,sakatlık başlar doğrudur
babaya yavru vurursun doğru sonuç alırsın doğrudur
babaya yavru vurursun kuşlar birdaha oynamaz ters teper doğrudur
bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür ve hepside doğru olabilir
ama bunların hepsini bi standarta koyarak birini seçmek diğerlerini yoksaymak YANLIŞTIR

bu anlatılanların hepsinin doğru olmasının tek sebebi kuşların sabitlenmiş bir standartının olmamasıdır
bunu sabitliyemeyiz çünki farklı karakterdeki kuşların birbiriyle harmanlandığı gibi farklı şekillerde yetişmiş ırklarda birbiriyle harmanlanmıştır
o yüzden bunun bir matamatiksel şemasıda olamaz
olması için değişmiyecek(sabit) etkenlerin olması gerekmektedir
belki posta kuşunda veya kanaryada yada nesilleri hiç bozulmamış kuşlarda olabilir
standartlardan bahsetmemiz için sabitlenmiş değerlerden yolaçıkmak gerekir

peki hal böyleyken kuşların oyunlarını ve soylarını nasıl muhafaza ederiz yada nasıl geliştiririz?
bence iyi kuş sahibi olmaktan yada iyi kuş uçurmaktan çok daha zoru iyi kuşu muhafaza etmektir
öyle olduğu içinde nesillerin devamını uçurmaktansa eski atalarını anlatmayı tercih ediyoruz

birçiftin yavruları yüzde 90 babaya çekme ihtimali olduğu kadar yüzde 90 anneyede çekme ihtimalide vardır
yada yüzde 50baba yüzde 50anneye yada İLGİNÇTİR yüzde 10 babaya çekerken yüzde 10 anneye ve geriyekalan yüzde80de annenin yada babanın geçmişindeki başka bir kuşada çekme(zayıf bir ihtimalde olsa) olasılığıda vardır
bunu ne belirler?;
bunu belirleyen kuşların kandaki baskınlığı(dominand) yada çekinikliğidir(resesif)
örnek vermek gerekirse dominand bir erkek kuştan hangi dişiye vurursan vur herzaman o erkeğin oyun sitiline benzer yavrular alanlarımız olmuştur
yada hangi dişiye vurursan vur yavruları oynamıştır(örnek: rahmetli elk. şerf ustanın ankaradan çoruma, çorumdan tekrar ank ya gelen damızlık arap gibi, her yavrusu oynamıştır)

yada bir erkeğimiz vardır, geçmişte uçurmuşuzdur, süper oynamıştır ama birtürlü hangi dişiylede denesek düzgün oynayan ve oyun sitili babasına benzeyen bir yavru alamamışızdır hatta çoknadir erkek yavru almışızdır bu durumda kuşumuzun çekinik(resessif)yani kanda baskın olmamasındandır

bu gibi durumlarda babaya yavrusunu vurmak soyu tekrar getirebilir

ama zaten baskın bir kuşa yavrusunu vurursanız dirsek açar,sarar,sarhoş olur,takladan çıkamaz,sakat olur,aptal olur ,kaybolur,evini bulamaz yada hiç oynamaz
yani kısacası kuşumuzun ne derece yavruya kendinden verdiğini bilmek gerekir
yani kuşlarımızı tanımak gerekir

birde araya kuş girmek istiyorsak kuşumuzun oyun sitiline yakın kuşlardan girmek gerekir

mesela çok taklalı kısa giden bir kuşa, uzun giden taklası zayıf bir kuş vurmaktansa
çoktaklalı bir kuşa, çok taklalı ama arayı açabilen bir kuş vurmayı tercih etmek gerekir
kan tutmaz demiyorum ama tutma ihtimali daha fazladır

umarım ne demek istediğimi aktarabilmişimdir
hakkınızı helal edin ALLAHa emanet olunuz
 
Merhabalar saygıdeğer kuş sever arkadaşlar .
okuduklarımın bazıları mantıklı geliyor ama yaşanmış gerçeği daha doğru benden bir tecrübe kardeş ve akraba iyi damar olarak soy devam edilemez edersiniz kümesinizin çöküşünü ve kuşculuğunuzu bitiriyorsunuz farkında olmadan anlamına gelir ha devam edersiniz 1 yıl 2 yıl sonra kümesiniz kesinlikle çöker.
 
Merhaba;

Bu mesele aslında çokta kestirilebilecek bir mesele değil bence. Yani sadece tahminlerimiz işin içine dahil olabiliyor. Bu nedenle şununla şunu eşleştirince şu çıkar diye ancak tecrübelerimize dayanarak birşeyler söyleyebiliyoruz. Bu da bence bilimsel değil. Ama ne yapalım ki başka bir yolumuz yok.
Hepimizin sorgulamadan inandığımız bir takım mitler kuşçulukta da var. Bu mitlerin doğrulanması lazım ki bunları mit olmaktan kurtarabilelim.
Genetik biliminin çözemediğimiz çok fazla yönü var, bu nedenle tecrübelerle devam etmek zorundayız maalesef.
Yukarıda yazılan yazılardan birinde
"kuşların kandaki baskınlığı(dominand) yada çekinikliğidir(resesif)"
gibi bir kelime dizisi geçiyor. Ben kuşların kandaki baskınlığı ve ya çekinikliği diye bir şey duymadım. Kromozomlarda baskınlık ve çekiniklik tanımlanmış ama kandaki bu durumu duymamıştım.
Bu da bence bilimsel değil yine tecrübeye dayanan bir ifade gibi geldi bana.
Bu konuda sağlıklı bilgi Prof. Dr. Türker Savaş'ın makalelerinden alınabilir.
Selamlar.

Şenol
 
Yetiştiriciliğin ne boyuta geldiğini, burada okuduğum yazılarda daha net anladım.
Küstahlık yada kendini beğenmişlik olarak kabul edilmezse benimde bir kaç sözüm olacak bu konuda.ustaların yanında yetişmiş bir çırak olarak ve 30 yıllık yetiştiriciliğime güvenerek bir kaç anektodda bulunmak istiyorum.aynı damar kuş ancak kuzenlerin çarplazlama yöntemi ile devam ettirilir.kuzen dediğimize göre 2 çift kuş gerekir.aynı kan hattından kardeş yada anne baba çarprazlamaları kuşta oyun ,eksiltme çift takla, sarma gibi arızalar açmakta.kuşların vücut yapılarında görülen küçülmeler ayrıca doğuştan sakatlıklar da cabası.
GERÇEK ÜRETİCİ BÜTÜN USTALAR EN AZ 2 ÇİFT KUŞLA ÇARPRAZLAMA YÜRÜYEREK KUŞ ÜRETMİŞLERDİR.
SAYGILARIMLA.......
 
ÇAPRAZLAMA ÜRETİME DEVAM ... DEDEYLEDE TORUNU EŞLE OYNARSA TUTMUŞ DEMEKTİR..
 
yunus81' Alıntı:
Merhaba;

Bu mesele aslında çokta kestirilebilecek bir mesele değil bence. Yani sadece tahminlerimiz işin içine dahil olabiliyor. Bu nedenle şununla şunu eşleştirince şu çıkar diye ancak tecrübelerimize dayanarak birşeyler söyleyebiliyoruz. Bu da bence bilimsel değil. Ama ne yapalım ki başka bir yolumuz yok.
Hepimizin sorgulamadan inandığımız bir takım mitler kuşçulukta da var. Bu mitlerin doğrulanması lazım ki bunları mit olmaktan kurtarabilelim.
Genetik biliminin çözemediğimiz çok fazla yönü var, bu nedenle tecrübelerle devam etmek zorundayız maalesef.
Yukarıda yazılan yazılardan birinde
"kuşların kandaki baskınlığı(dominand) yada çekinikliğidir(resesif)"
gibi bir kelime dizisi geçiyor. Ben kuşların kandaki baskınlığı ve ya çekinikliği diye bir şey duymadım. Kromozomlarda baskınlık ve çekiniklik tanımlanmış ama kandaki bu durumu duymamıştım.
Bu da bence bilimsel değil yine tecrübeye dayanan bir ifade gibi geldi bana.
Bu konuda sağlıklı bilgi Prof. Dr. Türker Savaş'ın makalelerinden alınabilir.
Selamlar.
Şenol


merhabalar doktorbey;

Yukarıda yazılan yazılardan birinde
"kuşların kandaki baskınlığı(dominand) yada çekinikliğidir(resesif)"
gibi bir kelime dizisi geçiyor. demişsiniz

Eğer ((((aşşağıdaki YAZI)))) dayazıldığı gibi bahsetseydim eminim benim gibi çoğu arkadaş anlamıyacaktı(çünkü burası tıpçılar değil kuşçular) anlaşılır dilde yazmak istemiştim ve yazımın sonunada
umarım ne demek istediğimi aktarabilmişimdir temennisinde bulunmuştum AMA DEMEKKİ BAZI ARKADAŞLAR FARKLI ANLAYABİLMİŞ.aktarımdaki hata benden kaynaklanıyor sanırım

Bu da bence bilimsel değil yine tecrübeye dayanan bir ifade gibi geldi bana.tespitiniz doğrudur

bilimsel değil tecrübelere dayanarak yapmış olduğumuz ifadeler ve yazılanların çoğuda kendi deneyimlerini analiz ederek aktarmışlar fikirlerini, halböyle oluncada siz kabül etmesenizde bilim gerçekleşmiş oluyor
BİZİM KUŞÇULARIMIZIN LABARATUVARLARIDA KÜMESLERDİR kümeslerden çıkan analizlere görede benim çıkardığım sonuç;
bunu matamatiksel şemaya dökemessin nedeni ise herkezin yapmış olduğu tespitin doğru olmasının ve bu anlatılanların hepsinin doğru olmasının tek sebebi kuşların sabitlenmiş bir standartının olmamasıdır yukarıdaki yazıda da belirttiğim gibi
olması için değişmiyecek(sabit) etkenlerin olması gerekmektedir
örnek;
mendelinkinde olduğu gibi buruşuk ve diri 2çeşit değil
aksine çok çeşit ve olasılıklar var ve sabit değil standartı yok
belki posta kuşunda veya kanaryada yada nesilleri hiç bozulmamış kuşlarda,fasülyede olabilir
bizim beslediğimiz kuşlarda olamaz nedemni çok açık çünkü farklı karakterdeki kuşların birbiriyle harmanlandığı gibi farklı şekillerde yetişmiş ırklarda birbiriyle harmanlanmıştır ve çıkanlarda birbiriyle harmanlanmıştır

BİZİM SÖYLEDİKLERİMİZE İNANMANIN VE BİLİM DEMENİN YOLU HİPOKRAT YEMİNİNDEN GEÇİYOSA ŞAHSEN BEN YEMİN ETMEDİM
UNUTMAKİ BAHSETTİĞİN BİLİMDEN ÖNCE MİT LER VARDI
MİTLER ASLINDA BİLİMİN BAŞLANGICIDIR

((((aşşağıdaki YAZI))))alıntıdır
Washington... | Bilgi
da Johannsen tarafından o zamâna kadar farklı isimlerle ifâde edilen kalıtsal üniteler için kullanılmıştır. Canlıların atalarından aldıkları ve çoğunlukla değişmeden nesillerine aktardıkları özelliklere “kalıtsal karakterler” denir. Bir canlı türündeki benzerlik ve farklılıkların ortaya çıkışında gen denilen kalıtım maddesinin ve çevrenin etkisi büyüktür. Kalıtım maddesi denince, ana-babanın üreme hücrelerindeki “genetik bilgi”nin tamâmı anlaşılır.
Hücre ve genler üzerinde yapılan araştırmalar, genlerin kromozomlar üzerinde bir kolyenin boncukları gibi dizili olduğunu göstermiştir. Son yıllarda bir organizmanın yapı proteinlerinin ve hücre yapısının DNA adlı bir organik molekül aracılığı ile dölden döle aktarıldığı anlaşılmıştır. Genin, çok uzun spiral (sarmal) şekilli DNA molekülünün kalıtımla ilgili bir bölgesi olduğu kabul edilmektedir. Gen, belli uzunluktaki bir DNA parçasıdır. Yapısında yaklaşık olarak 1500 nükleotit bulunur. Hücre bölünmesi sırasında genetik materyal her iki hücrede de bulunabilmek için kendini eşleme özelliğine sâhiptir. Her gen, birçok genetik (irsî) mesaj taşır.
Genler, her canlı ferdin kendisine ve türüne has morfolojik, psikolojik karakterleri ihtivâ eden ve bu karakterleri kalıtsal olarak nesilden nesile değişmeksizin intikal ettiren hârika yapılardır. Her canlı ferdin ve neslinin hayat plânı DNA yapısındaki genlerde kodlanmıştır. DNAlar kendilerinin kopyalarını yaparak, üreme hücreleriyle bu genetik şifrelerini nesilden nesile iletirler.
Her canlının ve neslinin vücut yapısı ve her çeşit karakteri kromozomların genlerinde ilâhî birkudret ile kodlanmıştır.
Her karakter en az iki genle tâyin edilir. Genetikte her gen bir harfle temsil edilir. DOMİNANT (baskın) genler büyük harfle, RESESİF (çekinik) genler aynı harflerin küçükleri ile ifâde edilir. Gen çiftleri homolog kromozomların karşılıklı yerlerinde bulunur. Aynı karakterler üzerine aynı yönde etki eden genlere “identik genler” adı verilir. AA, aa identik genlerdir. Aynı karakterler üzerine zıt yönlü etki eden genlere de “alel genler” adı verilir. B geni bnin alelidir. Pratikte ise, gerek aynı yönde gerekse zıt yönde etki eden gen çiftlerine “alel” denilmektedir. Gen çiftinde (alelde), her iki gen aynı ise, organizmanın genotipi “homozigot”, farklı ise “heterozigot”tur. AA gen çifti homozigot bir genotipi, Aa veya Bb gibi bir alel ise heterozigot bir genotipi gösterir. Alel gendeki her iki genin özellikleri aynı anda organizmada ortaya çıkmaz. Daha çok birinin özelliği canlıda kendini gösterir. Bu gene “baskın” (DOMİNANT) gen denir. Bir başka deyişle, görünüşte kendini gösteren gene DOMİNAND gen, etkisi gizli kalan, fakat diğer döllere özellikleri aktarılmaya devâm eden gene de “çekinik” (RESESİF ) gen denir.
Bir ferdin her hücresinde sâhib olduğu genlerin toplamı onun “genotipi”ni meydana getirir. Organizmanın belli bir andaki görünüşü ve durumu da onun”fenotipi”dir. Her organizma fenotipini, genotipi ile ortam şartlarının (çevrenin) karşılıklı etkileşmesi sonucunda kazanır. Çevre şartlarının farklı olması sebebiyle canlının dış görünüşünde husûle gelen değişiklikler kalıtsal değildirler. Böyle olmakla berâber kalıtım ve çevrenin canlı üzerindeki etkisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Farklı çevre şartlarında bir canlının fenotipinde meydana gelen değişikliklere “modifikasyon” denir. Modifikasyonlar sonradan kazanılan özellikler olduğu için, dölden döle geçemezler. Bir değişikliğin kalıtsal olabilmesi için, üreme hücrelerinin genetik bilgisinde ortaya çıkması gerekir. Çevre şartlarının değişimiyle
fenotipte meydana gelen değişiklikler, genlerin değişmesiyle değil, genlerin işleyişindeki değişmeyle ortaya çıkmaktadır. Modifikasyonlar ısı, ışık, nem ve besin gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle meydana gelmektedir.
Genotipleri birbirinden farklı olan iki ferdin eşleştirilmesi (hayvanlarda) veya tozlaştırılması (bitkilerde) işine “hibridizasyon” veya melezleme denilmektedir. Bu işlem sonucu meydana gelen ferde de “hibrid” (melez) denir.
Genellikle DOMİNANT genlerle geçen özellikler, her kuşakta ortaya çıkar ve birçok ferdin fenotipinde kendilerini gösterirler. Örnek verilecek olursa, insanda gece körlüğü bir dominant gen tarafından kontrol edilir ve bu hastalığa sâhib olanların çocuklarında görülmeleri sıktır. RESESİF karakterler her dölde görülmezler. Çünkü dominant genle berâber bulunan çekinik gen, maskelenir ve fenotipte kendini gösteremez. RESESİF genler ancak bir fertte homozigot hâle geçince (alelde her iki gen de aynı olunca) kendilerini belli ederler. Bundan dolayı resesif bir genle iletilen bir hastalık veya özellik, birçok nesil boyunca gizli olarak taşınır.
Bir kısım genler homozigot hâlde bulundukları zaman, hayatla bağdaşmazlar yâni öldürücüdürler. Bunlara “letal genler” denir. İnsanda heterozigot DOMİNAT hâldeyken kısa parmaklılığa sebeb olan gen homozigot hâle geçince, gelişmenin erken dönemlerinde ölüme sebeb olur. Bâzı genler ise heterozigot oldukları zaman yine öldürücüdürler. Ancak bunlarda şahsın bir müddet yaşaması mümkün olur. Böyle genler de “semi-letal” (yarı öldürücü) genler ismini alır.


alttaki yazıda alıntıdır sayın Doç. Dr. Türker Savaş beye aittir
GÜVERCİNLERDE KALITIM VE ISLAH

Kalıtım bilimi (genetik) basitce, ana ve babanın özelliklerinin yavrulara nasıl aktarıldığını araştıran bilim dalıdır diye tanımlanır. Bu konunun iyi bilinmesi yanıt aradığımız bazı soruların acıklanmasını sağlayacaktır. Kalıtım konusunda bilinenler henüz sınırlıdır. Yinede, özellikle son yüzyılda bu konuda dev adımlar atılmıştır.
Canlılarla uğraşan bütün dallarda olduğu güvercin yetiştiriciliği için de kalıtım ve ıslahı çok önemli bir konudur. Zira istenen özellikte kuşlar elde etmek için kalıtım kurallarını bilmek gerekir. Genellikle kuşcularımız arasında özelliklerin ana ve babadan yavrulara rastgele aktarıldığı fikri yaygındır. Bir yavrunun yedi göbek uzaklıktaki dede veya ninesine benzeyebileceği söylentisi bunun kanıtıdır. Halbuki her bir özelliğin ana ve babadan yavruya geçme yolu farklılık gösterir. Öyleki, biz bu konuları iyi kavrarsak bazı özellikler için yavruların göstereceği karakterleri tahmin edebiliriz. Konuların daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle tüm canlılar için geçerli olan kalıtım kurallarına kısaca göz atılmasında ve bazı terimlerin acıklanmasında yarar vardır.
Bütün canlıların vücutları bilindiği gibi ancak mikroskopla görülebilen hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücrelerin her birinde, çekirdek adı verilen yapıların içerisinde o canlının planı bulunur. Her bir özelliği belirleyen ve kromozom adı verilen iplikcikler üzerinde bulunan bölümlere gen denir. Yani genler bir araya gelip kromozomları oluşturur. Kromozomlar hücre çekirdeğinde çiftler halinde bulunurlar. Bunların biri babadan, diğeri ise anadan gelir. Genlerin kromozom üzerinde bulunduğu yere lokus adı verilir. Her canlı türünün kromozom sayısı farklıdır. Örneğin insanlarda 23 çift, sığırda 30 çift, köpekte 39 çift, arıda 16 çift ve güvercinde 21 çift kromozom bulunur.

DOMİNANT (BASKIN), RESSESİV (ÇEKİNİK)
Avusturyalı bir papaz olan Mendel, geçen yüzyılda bezelyeler üzerinde bazı çalışmalar yapmıştır. Araştırdığı konuların değeri ölümünden sonra anlaşılmış ve klasik genetiğin babası olarak anılmaya başlanmştır.
Mendel, düz ve buruşuk tohum yapılarına sahip iki bezelye varyetesini melezleyerek bunlardan meydana gelen yeni bitkilerin tohumlarının düz olduğunu görmüştür. Halbuki bundan önce bu tür çaprazlamalardan her iki özelliğin karışımı özellikler taşıyan canlılar elde edileceğine inanılıyordu.
Burada görüldüğü gibi aynı özelliğin farklı olarak ortaya çıkmasını sağlayan genlere birbirinin alleli (eşgeni) denir. Mendel'in yaptığı deneyde görüldüğü gibi düz tohumluluk geni buruşuk tohumluluk geninin etkisini göstermesini engellemiştir. Bunun gibi herhangi bir özelliği etkileyen genin, o özelliği farklı yönde etkileyen allelinin etkisini göstermesini engelliyorsa, bu gen alleli üzerine dominanttır (baskındır). Diğer gen ise (bezelyelerde buruşuk tohumluluğa yolaçan gen) resesivdir (çekinik). Buna güvercinlerden örnek vermek gerekirse tepesizlik özelliği tepeliliğe göre dominanttır. Yani bir güvercin anasından tepesizlik genini, babasından ise tepelilik genini alırsa kendisi tepesiz olur.
Bir genin birden fazla alleli olabilir. Aynı gen bu allellerinden bazılarına göre dominantken diğerlerine göre resesiv özellik gösterebilir.
Genler genelde harflerle sembolize edilirler. Ancak bütün özelliklerin yabani formlarda görülen biçimini determine eden genler (+) ile gösterilirler.




Bölgelere göre değişmekle beraber, kışı ayrı geçiren eşler genellikle şubat ayı içerisinde eşe atılırlar. İlk kez eş olacak güvercinlerin, eşe atılma tarihinden 1-2 hafta önce birbirlerine tanıtılmaları, yani yeterli büyüklükte boş bir bölmeye kapatılmaları, eşe atma tarihinde bu kuşların eş olmalarını kolaylaştırmaktadır.

Eşe atma tarihinden çok önce eş olacak kuşların belirlenmesi, eşsiz olanlara eş bulunması tamamlanmalıdır. Mümkünse tüm kuşlar aynı zamanda eşe atılmalıdırlar. Böylece, eşe atma tarihinden 8-12 gün sonra tüm çiftler yumurtlarlar. Yavru alınmayacak çiftlerin altına yumurta sürülmesi gerektiğinde, tüm kuşlar neredeyse aynı zamanda yumurtladıklarından hiç sorun yaratmaz. Yine yavrular yumurtlamadan 17 gün sonra toplu olarak çıkarlar. Anaçların yavru dönemine göre beslenmeleri sorunu da böylece çözülür.

Hazırlayan: Doç. Dr. Türker Savaş


yazımı tamamlarken deyinmek istediğim bir konuda;
illa mendelin veya sayın doç.dr Türker savaş beyinde görüşlerine körü körüne inanacağumız manasına gelmez
örneğin;
GÜVERCİNLERİN EŞE ATIMI konusunda sayın doç.dr Türker savaş beyle hem fikiriz( daha önceden yazmış olduğum ve kenan tengelli kardeşimize cevaben yazdığım eğer tavsiye istersen bu şekilde eşlersin dediğim konuda:http://www.kuscular.org/taklaci-guvercinler-taklaci-oyun-kuslari/yozgatli-halil-abi-damizlik-kumesi-t9582.html#p82057)
ama başkabi konuda çatışıyoruz oda;
DOMİNANT (BASKIN), RESSESİV (ÇEKİNİK)konusundaki ((Diğer gen ise (bezelyelerde buruşuk tohumluluğa yolaçan gen) resesivdir (çekinik). Buna güvercinlerden örnek vermek gerekirse tepesizlik özelliği tepeliliğe göre dominanttır. Yani bir güvercin anasından tepesizlik genini, babasından ise tepelilik genini alırsa kendisi tepesiz olur.))diye bahsettiği konu
bu konuda tepelilik veya tepesizlik genini sabitmiş gibi göstermiş, bence tepelilik veya tepesizlik geni de kuşlarda sabit değildir
kuşların ikiside tepesizken tepeli genlerini fazlasıyla taşıyabilir
ispat olarakta
tepesiz kuşlardan tepeli yavrular alındığı gibi
tepeli kuşlardanda tepesiz kuşların alınması olağandır
bunu sabitlemek mümkün değildir yalnızca ihtimalleri güçlendirmek olasıdır

umarım yazdıklarımın faydası olur
hakkınızı helal edin biraz uzatmak zorunda kaldım
 
BİLİM BAZEN DENEYLERLE,BAZENDE GÖZLEMLERLE SONUCA GİDER.KUŞTA ŞEKİL OLARAK DEĞİLDE OYUN GENİ OLARA TARTIŞTIĞIMIZ BU KONUNUNDA DENEME YANILMA YOLU İLE ÇÖZÜLE BİLECEĞİNE İNANIYORUM.BİZLER AMATÖRDE OLSAK BİRAZ BİLİMSEL BİR ÇALIŞMA YAPIYORUZ ASLINDA.KUŞLARIN OYUN GENİNDE OYNAMALAR YAPARAK MÜKEMMELİ BULMAYA ÇALIŞIYORUZ.
ÇOK İYİ USTALARINDA BUNU DENEDİĞİNİ VE VERİMLİ BİR SONUÇ ALMADIĞINI BİLİYORUM.AKRABA EŞLEMELERİ NE KADAR YAKIN OLURSA KUŞTA OYUN GENİNDE EKSİLME OLDUĞUNU BÜYÜK USTALARDAN ÇOK DİNLEDİK.
KUŞTA İYİ BİR DAMAR YAKALAMANIN VE DEVAMINI SAĞLAMANIN BENCE EN GARANTİ YOLU OYUN TARZLARINA GÖRE KUŞ EŞLEME BECERİSİ EDİNE BİLMEKTİR.HER KUŞTA KAN VAR SONUÇTA İYİ KUŞ İYİ KANDIR.
SAYGILAR......
 
arkadaşlar güvercinler 50 sene önceki atalarının soylarını bile dökebiliyorlar tanıdığım ve kuşlarından benimde edindiğim bir büyüğüm var soyları bu sene 45.inci yılında başlangıçta tepesiz olan bazı kuşlar 20 sene sonra çiftepe kuşlara soylara dönüşmüşler elinde şu anda 9 ayrı soy var çaprazlama yöntemi ile üretiyor oyun damarları kuvvetli tabi şöyle bir şey var her çiftin altından gelecek her yavru aynı oyun kalitesinde olmayabiliyor hemen çifti bozmak yerine sabırla denemek icab eder ben bu kuşlardan birini soydan olmayan beğendiğim bir dişiyle kırdım tatmin edici düzeyde oyunlu yavrular geldi buda başka birşey tabiki yavrunun iyi uçurulması sökülmeside önemli işin özü baştan sona emek yani eğer elinde eski soylardan gelen kuşlar olanlar varsa değerini bilsinler son dönemlerde bütün ırklr soyler birbirine girmiş durumda yakında bizde bu kırma kuşların cinsi anlamakta damarını çözmekte zorlanacağız.herkeze kolay gelsin.
 
marketcı cengız' Alıntı:
as kılc bey kardesım aslında sende bır yonden haklısın ben ne yapayım soru sorulunca cvp vermek zorunda kalıyorum senın aradıgın konu ıle ılgılı soru sormussun aynı soyu devam ettırmek ıcın arastırdıgını ogrenmek ıstedıgını soyluyorsun benım acızane fıkrım bu gune kadar elınde damar varsa ona sahıp cık bu saaten sonrada damar bulup devam ettırmeye calısma ben bu kadar soyleyyım ama hayat tesaduflerle doludur belkıde en guzel damarı yakalarsın o zaman ılk aldıgın 1yavruyu 1atlayarak 3aldıgın yavruya es et arayı uzatmıs olursun onemlı olan damarı bulabılmek devam ettırmesı kolay saygılar

yazınızın sonunda (önemli olan damarı bulabilmek devam ettirmesi kolay) demişsiniz
size bu konuda katılmıyorum
ustaların elindeki eski kuşlardan en ez 1000 kişiye geçmiştir
eline geçen kuşları muhafaza etmek, damarı devam ettirmek kolay olsaydı şuan herkez kuşçu olurdu
herkez bende iyi kuş var demektense uçuru verirdi
ve bu konuda açılmazdı

yani sizin söylediğinizin aksine kuşu bulmaktansa kuşu muhafaza etmesi daha zordur

eline biyerlerden kuş geçirenler bir, iki sene kuş oynatıyorlar ondan sonrada görüntü kayboluyor

tabi bu söylediğim herkez için geçerli değil mesela rahmetli ustalar gibi
bu ustaların diğer kuşçulardan tek farkları iyi kuş edinmek değil, iyi soya sahip çıkıp, soyunu köreltmemektir

herkeze kuşlarının soylarını devam ettirmekte başarılar dilerim
 
gençosman^^' Alıntı:
yunus81' Alıntı:
Merhaba;

Bu mesele aslında çokta kestirilebilecek bir mesele değil bence. Yani sadece tahminlerimiz işin içine dahil olabiliyor. Bu nedenle şununla şunu eşleştirince şu çıkar diye ancak tecrübelerimize dayanarak birşeyler söyleyebiliyoruz. Bu da bence bilimsel değil. Ama ne yapalım ki başka bir yolumuz yok.
Hepimizin sorgulamadan inandığımız bir takım mitler kuşçulukta da var. Bu mitlerin doğrulanması lazım ki bunları mit olmaktan kurtarabilelim.
Genetik biliminin çözemediğimiz çok fazla yönü var, bu nedenle tecrübelerle devam etmek zorundayız maalesef.
Yukarıda yazılan yazılardan birinde
"kuşların kandaki baskınlığı(dominand) yada çekinikliğidir(resesif)"
gibi bir kelime dizisi geçiyor. Ben kuşların kandaki baskınlığı ve ya çekinikliği diye bir şey duymadım. Kromozomlarda baskınlık ve çekiniklik tanımlanmış ama kandaki bu durumu duymamıştım.
Bu da bence bilimsel değil yine tecrübeye dayanan bir ifade gibi geldi bana.
Bu konuda sağlıklı bilgi Prof. Dr. Türker Savaş'ın makalelerinden alınabilir.
Selamlar.
Şenol


merhabalar doktorbey;

Yukarıda yazılan yazılardan birinde
"kuşların kandaki baskınlığı(dominand) yada çekinikliğidir(resesif)"
gibi bir kelime dizisi geçiyor. demişsiniz

Eğer ((((aşşağıdaki YAZI)))) dayazıldığı gibi bahsetseydim eminim benim gibi çoğu arkadaş anlamıyacaktı(çünkü burası tıpçılar değil kuşçular) anlaşılır dilde yazmak istemiştim ve yazımın sonunada
umarım ne demek istediğimi aktarabilmişimdir temennisinde bulunmuştum AMA DEMEKKİ BAZI ARKADAŞLAR FARKLI ANLAYABİLMİŞ.aktarımdaki hata benden kaynaklanıyor sanırım

Bu da bence bilimsel değil yine tecrübeye dayanan bir ifade gibi geldi bana.tespitiniz doğrudur

bilimsel değil tecrübelere dayanarak yapmış olduğumuz ifadeler ve yazılanların çoğuda kendi deneyimlerini analiz ederek aktarmışlar fikirlerini, halböyle oluncada siz kabül etmesenizde bilim gerçekleşmiş oluyor
BİZİM KUŞÇULARIMIZIN LABARATUVARLARIDA KÜMESLERDİR kümeslerden çıkan analizlere görede benim çıkardığım sonuç;
bunu matamatiksel şemaya dökemessin nedeni ise herkezin yapmış olduğu tespitin doğru olmasının ve bu anlatılanların hepsinin doğru olmasının tek sebebi kuşların sabitlenmiş bir standartının olmamasıdır yukarıdaki yazıda da belirttiğim gibi
olması için değişmiyecek(sabit) etkenlerin olması gerekmektedir
örnek;
mendelinkinde olduğu gibi buruşuk ve diri 2çeşit değil
aksine çok çeşit ve olasılıklar var ve sabit değil standartı yok
belki posta kuşunda veya kanaryada yada nesilleri hiç bozulmamış kuşlarda,fasülyede olabilir
bizim beslediğimiz kuşlarda olamaz nedemni çok açık çünkü farklı karakterdeki kuşların birbiriyle harmanlandığı gibi farklı şekillerde yetişmiş ırklarda birbiriyle harmanlanmıştır ve çıkanlarda birbiriyle harmanlanmıştır

BİZİM SÖYLEDİKLERİMİZE İNANMANIN VE BİLİM DEMENİN YOLU HİPOKRAT YEMİNİNDEN GEÇİYOSA ŞAHSEN BEN YEMİN ETMEDİM
UNUTMAKİ BAHSETTİĞİN BİLİMDEN ÖNCE MİT LER VARDI
MİTLER ASLINDA BİLİMİN BAŞLANGICIDIR

((((aşşağıdaki YAZI))))alıntıdır
Washington... | Bilgi
da Johannsen tarafından o zamâna kadar farklı isimlerle ifâde edilen kalıtsal üniteler için kullanılmıştır. Canlıların atalarından aldıkları ve çoğunlukla değişmeden nesillerine aktardıkları özelliklere “kalıtsal karakterler” denir. Bir canlı türündeki benzerlik ve farklılıkların ortaya çıkışında gen denilen kalıtım maddesinin ve çevrenin etkisi büyüktür. Kalıtım maddesi denince, ana-babanın üreme hücrelerindeki “genetik bilgi”nin tamâmı anlaşılır.
Hücre ve genler üzerinde yapılan araştırmalar, genlerin kromozomlar üzerinde bir kolyenin boncukları gibi dizili olduğunu göstermiştir. Son yıllarda bir organizmanın yapı proteinlerinin ve hücre yapısının DNA adlı bir organik molekül aracılığı ile dölden döle aktarıldığı anlaşılmıştır. Genin, çok uzun spiral (sarmal) şekilli DNA molekülünün kalıtımla ilgili bir bölgesi olduğu kabul edilmektedir. Gen, belli uzunluktaki bir DNA parçasıdır. Yapısında yaklaşık olarak 1500 nükleotit bulunur. Hücre bölünmesi sırasında genetik materyal her iki hücrede de bulunabilmek için kendini eşleme özelliğine sâhiptir. Her gen, birçok genetik (irsî) mesaj taşır.
Genler, her canlı ferdin kendisine ve türüne has morfolojik, psikolojik karakterleri ihtivâ eden ve bu karakterleri kalıtsal olarak nesilden nesile değişmeksizin intikal ettiren hârika yapılardır. Her canlı ferdin ve neslinin hayat plânı DNA yapısındaki genlerde kodlanmıştır. DNAlar kendilerinin kopyalarını yaparak, üreme hücreleriyle bu genetik şifrelerini nesilden nesile iletirler.
Her canlının ve neslinin vücut yapısı ve her çeşit karakteri kromozomların genlerinde ilâhî birkudret ile kodlanmıştır.
Her karakter en az iki genle tâyin edilir. Genetikte her gen bir harfle temsil edilir. DOMİNANT (baskın) genler büyük harfle, RESESİF (çekinik) genler aynı harflerin küçükleri ile ifâde edilir. Gen çiftleri homolog kromozomların karşılıklı yerlerinde bulunur. Aynı karakterler üzerine aynı yönde etki eden genlere “identik genler” adı verilir. AA, aa identik genlerdir. Aynı karakterler üzerine zıt yönlü etki eden genlere de “alel genler” adı verilir. B geni bnin alelidir. Pratikte ise, gerek aynı yönde gerekse zıt yönde etki eden gen çiftlerine “alel” denilmektedir. Gen çiftinde (alelde), her iki gen aynı ise, organizmanın genotipi “homozigot”, farklı ise “heterozigot”tur. AA gen çifti homozigot bir genotipi, Aa veya Bb gibi bir alel ise heterozigot bir genotipi gösterir. Alel gendeki her iki genin özellikleri aynı anda organizmada ortaya çıkmaz. Daha çok birinin özelliği canlıda kendini gösterir. Bu gene “baskın” (DOMİNANT) gen denir. Bir başka deyişle, görünüşte kendini gösteren gene DOMİNAND gen, etkisi gizli kalan, fakat diğer döllere özellikleri aktarılmaya devâm eden gene de “çekinik” (RESESİF ) gen denir.
Bir ferdin her hücresinde sâhib olduğu genlerin toplamı onun “genotipi”ni meydana getirir. Organizmanın belli bir andaki görünüşü ve durumu da onun”fenotipi”dir. Her organizma fenotipini, genotipi ile ortam şartlarının (çevrenin) karşılıklı etkileşmesi sonucunda kazanır. Çevre şartlarının farklı olması sebebiyle canlının dış görünüşünde husûle gelen değişiklikler kalıtsal değildirler. Böyle olmakla berâber kalıtım ve çevrenin canlı üzerindeki etkisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Farklı çevre şartlarında bir canlının fenotipinde meydana gelen değişikliklere “modifikasyon” denir. Modifikasyonlar sonradan kazanılan özellikler olduğu için, dölden döle geçemezler. Bir değişikliğin kalıtsal olabilmesi için, üreme hücrelerinin genetik bilgisinde ortaya çıkması gerekir. Çevre şartlarının değişimiyle
fenotipte meydana gelen değişiklikler, genlerin değişmesiyle değil, genlerin işleyişindeki değişmeyle ortaya çıkmaktadır. Modifikasyonlar ısı, ışık, nem ve besin gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle meydana gelmektedir.
Genotipleri birbirinden farklı olan iki ferdin eşleştirilmesi (hayvanlarda) veya tozlaştırılması (bitkilerde) işine “hibridizasyon” veya melezleme denilmektedir. Bu işlem sonucu meydana gelen ferde de “hibrid” (melez) denir.
Genellikle DOMİNANT genlerle geçen özellikler, her kuşakta ortaya çıkar ve birçok ferdin fenotipinde kendilerini gösterirler. Örnek verilecek olursa, insanda gece körlüğü bir dominant gen tarafından kontrol edilir ve bu hastalığa sâhib olanların çocuklarında görülmeleri sıktır. RESESİF karakterler her dölde görülmezler. Çünkü dominant genle berâber bulunan çekinik gen, maskelenir ve fenotipte kendini gösteremez. RESESİF genler ancak bir fertte homozigot hâle geçince (alelde her iki gen de aynı olunca) kendilerini belli ederler. Bundan dolayı resesif bir genle iletilen bir hastalık veya özellik, birçok nesil boyunca gizli olarak taşınır.
Bir kısım genler homozigot hâlde bulundukları zaman, hayatla bağdaşmazlar yâni öldürücüdürler. Bunlara “letal genler” denir. İnsanda heterozigot DOMİNAT hâldeyken kısa parmaklılığa sebeb olan gen homozigot hâle geçince, gelişmenin erken dönemlerinde ölüme sebeb olur. Bâzı genler ise heterozigot oldukları zaman yine öldürücüdürler. Ancak bunlarda şahsın bir müddet yaşaması mümkün olur. Böyle genler de “semi-letal” (yarı öldürücü) genler ismini alır.


alttaki yazıda alıntıdır sayın Doç. Dr. Türker Savaş beye aittir
GÜVERCİNLERDE KALITIM VE ISLAH

Kalıtım bilimi (genetik) basitce, ana ve babanın özelliklerinin yavrulara nasıl aktarıldığını araştıran bilim dalıdır diye tanımlanır. Bu konunun iyi bilinmesi yanıt aradığımız bazı soruların acıklanmasını sağlayacaktır. Kalıtım konusunda bilinenler henüz sınırlıdır. Yinede, özellikle son yüzyılda bu konuda dev adımlar atılmıştır.
Canlılarla uğraşan bütün dallarda olduğu güvercin yetiştiriciliği için de kalıtım ve ıslahı çok önemli bir konudur. Zira istenen özellikte kuşlar elde etmek için kalıtım kurallarını bilmek gerekir. Genellikle kuşcularımız arasında özelliklerin ana ve babadan yavrulara rastgele aktarıldığı fikri yaygındır. Bir yavrunun yedi göbek uzaklıktaki dede veya ninesine benzeyebileceği söylentisi bunun kanıtıdır. Halbuki her bir özelliğin ana ve babadan yavruya geçme yolu farklılık gösterir. Öyleki, biz bu konuları iyi kavrarsak bazı özellikler için yavruların göstereceği karakterleri tahmin edebiliriz. Konuların daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle tüm canlılar için geçerli olan kalıtım kurallarına kısaca göz atılmasında ve bazı terimlerin acıklanmasında yarar vardır.
Bütün canlıların vücutları bilindiği gibi ancak mikroskopla görülebilen hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücrelerin her birinde, çekirdek adı verilen yapıların içerisinde o canlının planı bulunur. Her bir özelliği belirleyen ve kromozom adı verilen iplikcikler üzerinde bulunan bölümlere gen denir. Yani genler bir araya gelip kromozomları oluşturur. Kromozomlar hücre çekirdeğinde çiftler halinde bulunurlar. Bunların biri babadan, diğeri ise anadan gelir. Genlerin kromozom üzerinde bulunduğu yere lokus adı verilir. Her canlı türünün kromozom sayısı farklıdır. Örneğin insanlarda 23 çift, sığırda 30 çift, köpekte 39 çift, arıda 16 çift ve güvercinde 21 çift kromozom bulunur.

DOMİNANT (BASKIN), RESSESİV (ÇEKİNİK)
Avusturyalı bir papaz olan Mendel, geçen yüzyılda bezelyeler üzerinde bazı çalışmalar yapmıştır. Araştırdığı konuların değeri ölümünden sonra anlaşılmış ve klasik genetiğin babası olarak anılmaya başlanmştır.
Mendel, düz ve buruşuk tohum yapılarına sahip iki bezelye varyetesini melezleyerek bunlardan meydana gelen yeni bitkilerin tohumlarının düz olduğunu görmüştür. Halbuki bundan önce bu tür çaprazlamalardan her iki özelliğin karışımı özellikler taşıyan canlılar elde edileceğine inanılıyordu.
Burada görüldüğü gibi aynı özelliğin farklı olarak ortaya çıkmasını sağlayan genlere birbirinin alleli (eşgeni) denir. Mendel'in yaptığı deneyde görüldüğü gibi düz tohumluluk geni buruşuk tohumluluk geninin etkisini göstermesini engellemiştir. Bunun gibi herhangi bir özelliği etkileyen genin, o özelliği farklı yönde etkileyen allelinin etkisini göstermesini engelliyorsa, bu gen alleli üzerine dominanttır (baskındır). Diğer gen ise (bezelyelerde buruşuk tohumluluğa yolaçan gen) resesivdir (çekinik). Buna güvercinlerden örnek vermek gerekirse tepesizlik özelliği tepeliliğe göre dominanttır. Yani bir güvercin anasından tepesizlik genini, babasından ise tepelilik genini alırsa kendisi tepesiz olur.
Bir genin birden fazla alleli olabilir. Aynı gen bu allellerinden bazılarına göre dominantken diğerlerine göre resesiv özellik gösterebilir.
Genler genelde harflerle sembolize edilirler. Ancak bütün özelliklerin yabani formlarda görülen biçimini determine eden genler (+) ile gösterilirler.




Bölgelere göre değişmekle beraber, kışı ayrı geçiren eşler genellikle şubat ayı içerisinde eşe atılırlar. İlk kez eş olacak güvercinlerin, eşe atılma tarihinden 1-2 hafta önce birbirlerine tanıtılmaları, yani yeterli büyüklükte boş bir bölmeye kapatılmaları, eşe atma tarihinde bu kuşların eş olmalarını kolaylaştırmaktadır.

Eşe atma tarihinden çok önce eş olacak kuşların belirlenmesi, eşsiz olanlara eş bulunması tamamlanmalıdır. Mümkünse tüm kuşlar aynı zamanda eşe atılmalıdırlar. Böylece, eşe atma tarihinden 8-12 gün sonra tüm çiftler yumurtlarlar. Yavru alınmayacak çiftlerin altına yumurta sürülmesi gerektiğinde, tüm kuşlar neredeyse aynı zamanda yumurtladıklarından hiç sorun yaratmaz. Yine yavrular yumurtlamadan 17 gün sonra toplu olarak çıkarlar. Anaçların yavru dönemine göre beslenmeleri sorunu da böylece çözülür.

Hazırlayan: Doç. Dr. Türker Savaş


yazımı tamamlarken deyinmek istediğim bir konuda;
illa mendelin veya sayın doç.dr Türker savaş beyinde görüşlerine körü körüne inanacağumız manasına gelmez
örneğin;
GÜVERCİNLERİN EŞE ATIMI konusunda sayın doç.dr Türker savaş beyle hem fikiriz( daha önceden yazmış olduğum ve kenan tengelli kardeşimize cevaben yazdığım eğer tavsiye istersen bu şekilde eşlersin dediğim konuda:http://www.kuscular.org/taklaci-guvercinler-taklaci-oyun-kuslari/yozgatli-halil-abi-damizlik-kumesi-t9582.html#p82057)
ama başkabi konuda çatışıyoruz oda;
DOMİNANT (BASKIN), RESSESİV (ÇEKİNİK)konusundaki ((Diğer gen ise (bezelyelerde buruşuk tohumluluğa yolaçan gen) resesivdir (çekinik). Buna güvercinlerden örnek vermek gerekirse tepesizlik özelliği tepeliliğe göre dominanttır. Yani bir güvercin anasından tepesizlik genini, babasından ise tepelilik genini alırsa kendisi tepesiz olur.))diye bahsettiği konu
bu konuda tepelilik veya tepesizlik genini sabitmiş gibi göstermiş, bence tepelilik veya tepesizlik geni de kuşlarda sabit değildir
kuşların ikiside tepesizken tepeli genlerini fazlasıyla taşıyabilir
ispat olarakta
tepesiz kuşlardan tepeli yavrular alındığı gibi
tepeli kuşlardanda tepesiz kuşların alınması olağandır
bunu sabitlemek mümkün değildir yalnızca ihtimalleri güçlendirmek olasıdır

umarım yazdıklarımın faydası olur
hakkınızı helal edin biraz uzatmak zorunda kaldım

Merhaba Genç Osman Bey;

Aslında konu çokta anlaşılmayacak gibi durmuyor. Siz anlaşılır dilde yazayım derken benim daha önce duymadığım bir şeyi yazmışsınız, bu nedenle konuya müdahil oldum.
Kuşlarla ilgili mitler konusu, bir kitap yazacak kadar geniş bir konu bence, belki ilerde bu konuda böyle bir kitap yazılabilir.
Kandaki baskınlık konusu bence sadece bir mit. Mitlere inanmak serbest, tabii ki siz inanabilirsiniz. Ama benim inanma gibi bir lüksüm yok. Mitler bilimin başlangıcı olabilir ama bilim mitleri sorgulamakla yapılabilir gibi geliyor bana.
Bilimsel olmanın yolu elbetteki hipokrat yemininden geçmiyor, böyle düşünmeyin bence. Siz bilimsel olanları yazın korkmayın, ben inanmaya hazırım, emin olun hipokrat yemini etmiş olmanızı aramam.
Çekinik-dominant gibi ifadeleri benim size yazdığım yazıdan önce siz kullanmışsınız, ben de aynı ifadeleri kullandım. Ama ben yazınca "tıpçı" yazmış oluyor, siz yazınca "kuşçu" yazmış oluyor. Zaten bana ismimle değil de mesleğimle hitap ederek başlamanız oldukça manidar. (Bu arada sizin mesleğinizi, eğitiminizi bilmiyorum.)
Bu konuda anlaşılmayacak bir şey yazdığımı ve önerdiğimi sanmıyorum.
Türker beyle farklı düşündüğünüzü yazdığınız konuda ise size önerim: bence biraz daha iyi okuyun genetik biliminin ana prensiplerini. Bu önerimi dikkate alır mısınız bilmiyorum. Tepelilik-tepesizlik konusu oldukça kolay anlaşılır bir konu. İki tepesiz kuştan elbetteki tepeli kuş gelebilir. Çünkü ikisinin genetik yapısında da tepelilik geni var. Her ikisinden gelen gen tepelilik geni olursa yavru da tepeli olacaktır doğal olarak.
Son olarak tecrübe ile ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Eminim her kuşçunun kuşların eşleştirilmesi, soyun muhafazası gibi konularla ilgili tecrübesi var. Eminim herkesin de farklı fikri var bu konuda. Hangi tecrübeye inanacağız? Kendi yaptığımız çalışmalardan biliyorum, bizim tecrübelerimizin bizi getirdiği yer yanlı davranmaktan başka bir yer değil. Tecrübemizin yanındayız hep. Oysa olmamız gereken yer, yaptığımız araştırmalar sonunda gördük ki orası değilmiş. Yani elimizdeki bilimsel verilerle çalışmak en son varacağımız yer gibi duruyor. Tabii tecrübelerimize-mitlerimize tamamen kendimizi kaptırmadıysak.
Umarım güzel bir tartışma olur. Yazdıklarımda elbette hoşunuzu gitmeyen şeyler olabilir. Fikirlerimizi paylaşarak bir yere varacağız inşallah.
Selamlar.

Şenol
 
merhabalar şenol bey

Yazdıklarımda elbette hoşunuzu gitmeyen şeyler olabilir
demişsiniz yazınızın sonunda ama yanlış düşünmüşsün

hoşlanmama dağilde ancak katılmama olabilir
aksine yazınızdan ve temennilerinizden zevk aldım demekki doğru yolda ilerliyoruz

ayriyyeten doktor bey dememden alınmanız normal sizde bana özel bey diyebilirdiniz, düşünemedim
ama bi art niyetim yoktu

Fikirlerimizi paylaşarak bir yere varacağız inşallah.
bende Umarım güzel bir tartışma olur ve tartışmalarımız inşallah sadece tartışmayla kalmaz
neticeyede ulaşırız


saygılar selamlar
 
selamlar.benim yöntemim şöyle enaz üç en iyisi dört çift kuş seyredilerek alınmalı neden bir değilde 3-4 çift çünkü tek kanla değil çok kanla çalışmalıyız.bu kuşlar seyredilerek ve bu dört takım gözetilerek alınmalı.renkler tercihe kalmış fakat çaprazlama yapacağımızdan uyumlu renkler olmalı.alınacak kuşlar seyredilerek ve enaz 2-3 defa değişik zamanlarda seyredilerek alınmalı. kuşların performansı ortalamanın üstünde olmalı.yani enaz 15 sefer yapmalı ve enaz 2 direk çıkmalı .yapışmamalıdır.kafa göz gaga paça hepsi de diğer çiftlerle uyumlu olmalı.şimdi elimizde geniş bir kadro olmuş oluyor.böyle bir takım ankara da 1000 tl ye elde edilebilir.daha sonra bunlardan alınan yavrular oyun söktürülür ve işte işin en önemli yanı burada başlıyor.bu elde edilen yavrulardan ana baba nın oyunları kadar ve daha fazla oynayanları duruma göre diğer yavrularla denkliğine bakılarak eş edilir. fakat ilk baştaki eşleri hemen bozmayacağız.bu eşler enaz üç ağız yavru alınmadan bozulmamalıdır. ve torunların oyunları da istenilen kalitedeyse elimizde güzel bir kadro oluşmuş demektir.ve sonra elden çıkartılacak kuşlar elden çıkartılar ve esas kadroyla devam edilir.20 adet kuş bu hobiyi devam ettirmek için yeterlidir bence.önemli olan hobimizi tatmin etmektir.hiç acımadan satılacak kuşlar satılmalı kümes kuş sayısı bakımından şişkin olmamalıdır.saygılar.
 
SON BİR KAÇ YILSIR AYNI KAN HATTINDA YETİŞTİRİCİLİĞİ SAVUNAN KUŞÇULARIN HEPSİ MENDEL KANUNLARINI DAYANAK YAPARAK KONUŞUYOR.
EĞER BESLEDİĞİM KUŞ POSTA,BANGO,KELEBEK VEYA ŞEBBAB,....... TARZI KUŞLAR OLSA İDİ BELKİDE BENDE BU TEZE KATILABİLİRDİM.MENDELİN BEZELYELER ÜZERİNDE YAPTIĞI DENEYİN ŞEKİLSEL OLDUĞUNU DÜŞÜNEN BİR KUŞÇUYUM.ÇÜNKÜ OKUDUĞUM BİR MAKALEDE;DEDENİN BENZERİNİ BULMA DURUMUNUN TAMAMEN ŞEKİLSEL OLDUĞUNU YANİ AYNI RENK,AYNI VUCUT YAPISI VE .......GİBİ AMA O MAKALEDE OYUN KUŞUNUN GENETİK YAPISININ ETKİLENİP ETKİLENMEDİĞİ BİLİNMİYOR DİYORDU.
AZ ÖNCE NETTE BİRAZ GEZİNDİM.AMERİKALILARIN İNEKLERDEKİ SÜT KAPASİTESİNİ ARTIRMAK İÇİN İMEKLERİ KENDİ KANLARI İLE DEĞİLDE BAŞKA KANLAR İLE KIRMAK İÇİN ÖZEL BİR PROGRAM HAZIRLAYIP UYGULADIKLARINI OKUDUM.
DAHA SONRA AT YETİŞTİRİCİLERİNİ ARAŞTIRDIM BİRAZ,İYİ ATLARIN HİÇ BİRİNİN KENDİ YAKIN KANLARI İLE KIRILMADIĞIN,KIRILDIĞI ZAMAN PERFORMANSLARININ GERİLEDİĞİNİ OKUDUM.ASLINDA BU OLAY GÜVERCİNE YAKIN BİR DURUM ÇÜNKÜ İKİSİDE PERFORMANSA DAYALI DURUMLAR.YANİ GÜCÜN ÖN PLANDA OLDUĞU DURUMLAR.TRİLYONLARIN DÖNDÜĞÜ AT SEKTÖRÜNDE NEDEN YAKIN KAN HATTI KULLANILMADIĞINI DOĞRUSU ÇOK MERAK ETTİM.BELKİDE BU İNSANLARIN MENDELDEN HABERLERİ YOKTUR DİYE DÜŞÜNMEYE BAŞLADIM ......SONRA BAŞKA BİR YAZIDA YAKIN BİR ZAMANDA AYRI KAN HATLARINDAN 12 AYGIRIN VE YİNE AYRI KAN HATLARINDAN 8 KISRAĞIN ÜLKEMİZE GETİRİLDİĞİNİ OKUDUM.NEDEN AYNI SOYDAN GETİRMEDİKLERİNİDE MERAK ETTİM BUNLARDA DEMEK Kİ MENDELDEN HABERSİZLER.
ASLINDA DİYECEKSİNİZ Kİ BU NE SAÇMALIYOR.AMA ARKADAŞLAR BENCE PERFORMANSA DAYALI OLAN TAKLACI GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ ATÇILIĞA BAYAĞI BENZİYOR.
SONRA 80 İLE 90 YILLARI ARASINDAKİ ANKARADAKİ USTALARIN SÖZLERİ GELDİ AKLIMA.HİÇ BİRİ AYNI DAMARA ÇALIŞMIYORDU BİLDİKLERİMİN.EN AZ İKİ SÜLALE İLE YÜRÜYORLARDI YETİŞTİRİCİLİKTE.AMA NE YAZIKTIR Kİ ONLARDAN GELİP TE KUŞ ALAN YETİŞTİRİCİ MERAKLILARI ALDIĞI BİR ÇİFTEN KUŞ YAPMAYA ÇALIŞIR OLDULAR.SONUÇ VAHİM.YETİTİRİCİLİK HER GEÇEN GÜN GERİLEDİ VE HERKES ESKİ KUŞLAR DEYİMLERİNİ KULLANIR OLDU.
KAN HATTI DİYORUZ İYİ KAN DİYORUZ.PERFORMANSI YÜKSEK OLAN İYİ KUŞ DEDİĞİMİZ HER KUŞUN KAN HATTI BENCE İYİDİR.KUŞTA OYUN İŞİ EKELERİN UYUMU İLE ALAKALI OLDUĞUNDAN GÖREVİNİ YAPAN HER KUŞ İYİ KANDIR BENCE.AMA ÖNEMLİ OLAN DEVAMLILIĞI SAĞLAYACAK BİLGİ VE BECERİDİR.
BENCE KUŞÇULUĞUN EN ÖNEMLİ NOKTASI DA BURADA .KUŞ EŞLEME SANATINDA TAIYOR.BUNU YAPAN USTA OLUR DEVAMLILIK KAZANIR.YAPAMAYANDA HER ZAMAN ARAYIŞTA OLUR.UMARIM BU İŞİ YAPANLARDAN BECERENLERDEN OLURSUNUZ.
SAYGILAR......
 
diyelimki elimizde mevcut bulunan kuşlar bizi tatmin etmiyor ve performanslarından memnun değiliz
bu kuşları uçurarak rezil olmuşuz ve arkadaş tabir ettiğimiz diğer kuşçular tarafından aşşağılanmışız
durum böyle oluncada kümesi içindeki kuşlarla beraber terastan atma isteği uyandı birden veyahutta
kümesin içine bi kedi salayım kümesin kapısını kapatayım diye düşünüyoruz
birdaha tövbe etmişsiniz kuş beslememek için

bu durumda yapılması gerekenler;

1- birdaha arkadaşımızı iyi seçeceğiz
2- kuş oynamadan muhabbet bağlamayacağız kimseye
3- kuş tam hazır olmadan kimseye bende kuş oynuyor demiyeceğiz
4- kümesimizdeki bütün kuşları onları inciltmeden alıp,(çünki kuşların hiçbi kabahati yok hata tamamen bizim kötü kuş siyaseti yapmamız, kötü kuş ve arkadaş seçimimizden kaynaklanıyor) kutulara doldurup üçüne beşine bakmadan satıyoruz
5- iyi kuş edinip kuşların soyu ve damarını devam ettiriyoruz
6- hayatımızın sonuna kadar huzurlu ve gururlu bir şekilde sevdiğimiz hobimize devam ediyoruz

Not:5.MADDEDE geçen iyi kuş edinip kuşların soyu ve damarını devam ettirme konusu aşşağıdaki yazımda yazmaktadır
 
iyi kuş edinip kuşların soyu ve damarını devam ettirme;

damızlık kuş seçimi yaparken benim önerdiklerim;
taban takla kaçırmayan, çok hararetli, çok hareketli, bol taklalı, uzungiden, bulutlarda gezen, bulutlardan kitleyen,sonderece kanatsesi olan, bol seferli, çok performanslı kuş edinmeye (körü körüne) çalışmak HATADIR
damızlık seçimi yaparken çok büyük kuş bulmaya değil hatasız kuş bulmaya çalışacağız kuşun performanslı olmasından ziyade kötü huylarının olmaması gerekir
nedeni ise çok açıktır;kötü huyda nesilden nesile geçer, kötü huy ve hatalı haller neslimizi hiç bırakmaz
elimizden geldiği kadar hatasız kuş bulmamız gerekmektedir ve yukardaki gibi kuş ararken bunu bulması çok zordur performanslı kuş oyunuyla bizim gözümüzü boyar ve hatasını bile bile kuşlardan edinmemize neden olur
tercih etmemiz gereken az oyun ama öz oyun, kuş az oynasın ama bizi yarıyolda bırakmasın

dışardan çektiğimiz kuşa pek itibar etmeyelim;
dışardan havadan gelen yabancı kuşun yavrusuda iyi oynasa bile yar olmaz en güzel zamanında sıkışır kaçar evini bulamaz yada başka kümeslere gider konar birgün kaybolur şahin aldı deriz (kuşun anasının sahibide kaçırdığı kuşu halen şahin aldı diye biliyor)
dirsek açan kuş;
bazı kuşlarda kanasada oyunu bırakmaz ama yavrusunun bırakmama garantisi yoktur canı acıdığı için fişeği kısaltır yada yamultur veya kaçak yapmaya başlar es geçer yavrularını her uçurduğumuzda inince dirseğine bakarız acaba açtımı, kanattımı diye (istisnalar vardır kuş açtıktan sonra kapata bilir ve oyunda bozmayabilir bu durumu kabüllenebiliriz tercihe bağlıdır)

yapışma;
banagöre kuşun taklasız inmesi yapışma değildir
kuşun istediği zaman inmesi yapışmadır
kuş her uçtuğunda uçma zamanını tamamlıyorsa taklasız ine bilir buna yapışma denmez
kuşun inmesi kuşun keyfine bağlıysa ozaman yapışmadır
çünki yapışmanın sevilmemesi kuşun taklasız inişinden değil oynamamasındandır
kuş 3.4.seferinde (ilk te olabilir) keyfine göre iniyorsa veya bişekilde indiriyorsa yapışmadır
yapışmanın en berbadı zıp diye hiç taklasız yere yapışmasıdır
ama kuş istediği zaman kümesten içeri giriyorsa, ağaca giriyorsa, saçağa tutunuyorsa,çatının altına giriyorsa veya istediği an taklalara boğarak kendini bırakıyorsa,yada tersleme numarası yapıyorsa bu saydıklarımda yapışmanın farklı şekilleridir

yerine inmeyen;
yerine inmeyen kuşlarda vardır oynasa dahi yerine inmez kendi isteğine bağlı olarak istediği yere iner ve kontrölü size bağlı değildir(istisnai olarak yavru kuşlar karakterleri tam oturmadan farklı yerlere atabilir veya oyun oynar gibi değişik yerlere bilinçsizce konabilir oynasada başka yerlere atabilir kuşu çıkartmak ta acele etmeyin ama bu yavruların huyu böyleyse kuşun karakteri oturana kadar bu huylarını yapıyorlarsa buda isteğe bağlı olarak kabüllenebilir diğer komşu kuşçularla arası açılır veya diğer kuşçularda bu kuşları gömebilir)

yerine inemeyen;
yerine indiremiyen kuşlarda isteğe göre tercih edile bilinir
bu konu çok hassas ve dikkat edilmesi gereken bir konudur kuşumuzun bu özelliği çok iyi bir durum olduğu gibi aslında kuşumuzun sonunu getiren bir durumda olabilir çoğu kuşçu butarz kuşları tercih eder
yerine indiremeyen kuşlar ilk oyuna, sefere, görev yapmaya başladığı zaman sonderece göz doldurur ve ayağını yerden kesip kanadı ısındıktan oynar oynar oynar sonra yorulup bitene kadar inemez, buraya kadar aslında bi sorun yoktur aksine buraya kadar istenilen vazifeyi yapar ama burdan sonra iş inmeye geldimi inemez burdan sonra kuşumuzun indirememesi sorun olmaya başlar ilk oyunlara başladığı zamanlar bi şekilde yerine düşüp ertesi günlerde oyununa devam ede bilir ama bi garantisi yoktur
1-indiremese başka yere atar kuşun attığı yeri gördün gördün göremedin başkası görür
2-geç uçuramassın çünki konuş saati belli olmadığı için akşama kalabilir ve başkası görebilir
3-kuşun uçmasında sıkıntı çekmeyiz ama kuşu indirirken bizlerde yerdeki kuşlarda ter döker
4-oyunda bozabilir ama indiremediği için perdahını bozmaz altı sağlam olduğunu gösterir ama altı sağlam olduğu için ilkbaşlarda oynar oynar oynar ama iş inmeye gelince artık fişeklerini kısaltmaya taklayı azaltmaya fişeği çaprazlamaya daha sonrada artık es geçmeye başlar
bu esgeçmeler ve kaçak yapmalar ilkbaşlarda 1-2saatten sunra iken kuş kayışgibi olduktan sonra artık ilk fişeklerinde de es geçmeler ve kaçak yapmaya başlar bu durumdan sonra kuş fişeklerde performans harcamadığı için kuşumuz artık daha çok uçuşa vermeye beşlar ve artık 3-4 saat uçan ve sadece konarken oynamaya çalışan kuşumuz olur
5-kuşumuzun uçma süresi ve yaptığı fişekler belirli değildir birgün 2saat uçup 18 geçerli sayı, düzgün sefer fişek yaparken ertesigün 5saat uçup hiç düzgün sefer yapmaya bilir yani kontrölü elimizde değildir
not:ancak inmesi çokzor olsada, saatini fazla geçirmeden zorlaya zorlaya başkahiçbir yere asılmamak şartıyla indirabilen kuşlarsa farklıdır, bu tarz kuşlar yerine inemeyen değil zorla yerine inen kuşlardır yukardaki örneklere dahil değildir


iyi kuş edinip kuşların soyu ve damarını devam ettirmek için öncelikle hatasız yada hatası az olan kuşlarla yola çıkmak gerekir
önce butarz kuşları bulup özelliklede oyun sitilleri ve fiziki yapıları birbirine benzer kuşlarla çalışmak gerekir

ve bir önerim var;
herkez yavru aldığı ve uçurduğu kuşları kayıt altına alsın kayıt altına alıp dahasonra incelerlerse en azından kuşlarını tanımış olurlar

herkeze selamlar saygılar
 
Selam,
Bu sitede atçılıkta yetiştiricilik ile ilgili faydalı bilgiler bulunmakta.
http://www.sadunoktavstud.com/1_yazilar.html
Öz iki kardeşin bile birbirlerinden ne kadar farklı olduğunu sizlere örneklerle anlatmaya çalıştım. Belki de, yetiştiricilikte iki iki daha dört etmez sözünü en güzel açıklayan ve atçılığı bu kadar gizemli kılan da budur.

Yazar: Sadun Oktav (06 Şubat 2010)
 
Safkanların kaderini şansa bırakılmadığını ve doğacak tay için en uygun anne babanın bilimsel veriler ışığında seçildiğini söylemiştik. Bunla birlikte yetiştiricilikte kullanılan bazı eşleştirme yöntemlerini de açıklamak safkanların istenilen özelliklere sahip olarak doğmasının ne şekillerde planlandığını anlamak açısından faydalı olacaktır.
İnbreeding : YAKIN AKRABA SAFKANLAR ARASINDA EŞLEME: Bir başka ifade ile kendi içinde çoğalma ya da kendine benzeyerek çoğalma da diyebiliriz. Yetiştiricilikte uygulanan bu yöntem kuzen ve kuzenden çok daha yakın akraba olan iki safkanın eşleştirilmesidir. Bu üretim şekli yakın akrabalar arasında olduğu için soydaki zayıf ve baskın genlerin çabuk bir şekilde
anlaşılmasını sağlar. Bu da istenilen özelliklerde bir safkan yetiştirme konusunda yetiştiriciye zaman kazandırır. Bu yöntemin de bazı sakıncaları vardır. Doğan safkanın soy ağacında bulunan bütün iyi özellikleri ortaya çıkarmak için çaba harcanırken gizli kalmış kötü ve istenmeyen özelliklerin de ortaya çıkma ihtimali söz konusudur. Ve bu durum elde edilmek istenen tüm kalıtımsal yapıyı bir anda yok edebilir. Bu yüzden Genetik bilgisi olmayan yetiştiricilere bu yöntem önerilmemektedir.[/b]
Bazı uzmanlar 6 kuşak üzerinde uygulamalar yapsa da inbreeding yöntemi genelde ilk dört kuşak üzerinde uygulanmaktadır. 3. Kuşaktan önceki çaprazlamalar ise pek önerilmez. Bunun sebebi ise böyle eşleşmelerde ortaya çıkan bazı olumsuzluklardır. Bunun aksi durumunda örnekler de vardır ama bunlar çok azınlıkta görülen vakalardır. Mesela ülkemizde Best Diamond isimli kızla hem annesi Black Diamond hem de babası The Best Efisio’nun başka annelerden olma yavrularıdır. Best Diamond,Efisio üzerine 2*2 inbreeddir. Koştuğu 20 yarıştan 9 tanesini kazanmış olan bu isim Grup 1 Dişi Tay Deneme Galibidir.
Bu duruma bir başka örnek Skimming’dir. Babası Nureyev vasıtası ile 2 kuşakta Northern Dancer’a ulaşır. Annesi Skimble ile bir Lyphard kızıdır ve Lyphard da Northern Dancer’ın oğullarından biridir. Böylelikle Northern Dancer üzerine 2*3 inbreed olan Skimming koştuğu 20 yarışta 8 birincilik ve 2 milyon USD’ni üzerinde kazanç elde etmiştir. Skimming’de başarılı sonuç veren bu 2*3 Northern Dancer inbreedi başka birçok denemede iyi sonuç vermemiştir.
Line Breeding : Uzak akraba safkanlar arasında eşleşme: Uzak akrabalar arasında uygulanan eşleşme yöntemidir. Amca ile yeğen , hala ile yeğen , büyükbaba ile torun , büyükanne ile torun gibi eşleşmeler söz konusudur. Bu yöntemle soya yeni genler eklenip bu yeni genlerin istenmeyen genlerin yerini alması amaçlanır. Bu yöntemin,inbreeding yönteminden (yakın akraba safkanlar arasında eşleşme) daha iyi olduğu inbreeding yönteminin acemi yetiştiriciler için sakıncalı olduğu vurgulanmaktadır. En yaygın olarak kullanılan yetiştiricilik yöntemi budur.
Outcross : Akrabalık ilişkisi olmayan safkanlar arasındaki eşleşme: Yetiştiricilikte kullanılan bu üçüncü yöntemde eşleştirilecek safkanlar aynı ırktandırlar ama aralarında bir akrabalık bulunmaz. Bu tip eşleşmeler ile genellikle soy yeni özellikler kazandırmak amaçlanır. Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken husus ise eşleştirilecek safkanların aktarılmak istenen özelliklerinin doğru tespit edilmesidir. Zira soya istenen yeni özellikleri eklerken istenen özellikler yeni soya geçeceği gibi istenmeyen özellikler de yeni soya intikal edebilir.
İngiliz atı dediğimiz bu Thoroughbred ırkının yaratılmasında 200den fazla aygır denenmiş ama bunların içinde ağırlıklı olarak üç isim üzerinden istenilen verim alınmıştır. Bu da istenilen özellikleri aktarmak ve istenmeyen özellikleri dışarıda bırakmanın ne kadar uzun denemeler gerektirdiğini göstermektedir. Yeni safkanlar yetiştirme gerçekten bu konuda bilgi ve deneyim sahibi olmayan insanlar elinde gelişim göstermeyeceği gibi geri gidişe de sebep olabilir.
 
tlgtck' Alıntı:
Safkanların kaderini şansa bırakılmadığını ve doğacak tay için en uygun anne babanın bilimsel veriler ışığında seçildiğini söylemiştik. Bunla birlikte yetiştiricilikte kullanılan bazı eşleştirme yöntemlerini de açıklamak safkanların istenilen özelliklere sahip olarak doğmasının ne şekillerde planlandığını anlamak açısından faydalı olacaktır.
İnbreeding : YAKIN AKRABA SAFKANLAR ARASINDA EŞLEME: Bir başka ifade ile kendi içinde çoğalma ya da kendine benzeyerek çoğalma da diyebiliriz. Yetiştiricilikte uygulanan bu yöntem kuzen ve kuzenden çok daha yakın akraba olan iki safkanın eşleştirilmesidir. Bu üretim şekli yakın akrabalar arasında olduğu için soydaki zayıf ve baskın genlerin çabuk bir şekilde
anlaşılmasını sağlar. Bu da istenilen özelliklerde bir safkan yetiştirme konusunda yetiştiriciye zaman kazandırır. Bu yöntemin de bazı sakıncaları vardır. Doğan safkanın soy ağacında bulunan bütün iyi özellikleri ortaya çıkarmak için çaba harcanırken gizli kalmış kötü ve istenmeyen özelliklerin de ortaya çıkma ihtimali söz konusudur. Ve bu durum elde edilmek istenen tüm kalıtımsal yapıyı bir anda yok edebilir. Bu yüzden Genetik bilgisi olmayan yetiştiricilere bu yöntem önerilmemektedir.[/b]
Bazı uzmanlar 6 kuşak üzerinde uygulamalar yapsa da inbreeding yöntemi genelde ilk dört kuşak üzerinde uygulanmaktadır. 3. Kuşaktan önceki çaprazlamalar ise pek önerilmez. Bunun sebebi ise böyle eşleşmelerde ortaya çıkan bazı olumsuzluklardır. Bunun aksi durumunda örnekler de vardır ama bunlar çok azınlıkta görülen vakalardır. Mesela ülkemizde Best Diamond isimli kızla hem annesi Black Diamond hem de babası The Best Efisio’nun başka annelerden olma yavrularıdır. Best Diamond,Efisio üzerine 2*2 inbreeddir. Koştuğu 20 yarıştan 9 tanesini kazanmış olan bu isim Grup 1 Dişi Tay Deneme Galibidir.
Bu duruma bir başka örnek Skimming’dir. Babası Nureyev vasıtası ile 2 kuşakta Northern Dancer’a ulaşır. Annesi Skimble ile bir Lyphard kızıdır ve Lyphard da Northern Dancer’ın oğullarından biridir. Böylelikle Northern Dancer üzerine 2*3 inbreed olan Skimming koştuğu 20 yarışta 8 birincilik ve 2 milyon USD’ni üzerinde kazanç elde etmiştir. Skimming’de başarılı sonuç veren bu 2*3 Northern Dancer inbreedi başka birçok denemede iyi sonuç vermemiştir.
Line Breeding : Uzak akraba safkanlar arasında eşleşme: Uzak akrabalar arasında uygulanan eşleşme yöntemidir. Amca ile yeğen , hala ile yeğen , büyükbaba ile torun , büyükanne ile torun gibi eşleşmeler söz konusudur. Bu yöntemle soya yeni genler eklenip bu yeni genlerin istenmeyen genlerin yerini alması amaçlanır. Bu yöntemin,inbreeding yönteminden (yakın akraba safkanlar arasında eşleşme) daha iyi olduğu inbreeding yönteminin acemi yetiştiriciler için sakıncalı olduğu vurgulanmaktadır. En yaygın olarak kullanılan yetiştiricilik yöntemi budur.
Outcross : Akrabalık ilişkisi olmayan safkanlar arasındaki eşleşme: Yetiştiricilikte kullanılan bu üçüncü yöntemde eşleştirilecek safkanlar aynı ırktandırlar ama aralarında bir akrabalık bulunmaz. Bu tip eşleşmeler ile genellikle soy yeni özellikler kazandırmak amaçlanır. Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken husus ise eşleştirilecek safkanların aktarılmak istenen özelliklerinin doğru tespit edilmesidir. Zira soya istenen yeni özellikleri eklerken istenen özellikler yeni soya geçeceği gibi istenmeyen özellikler de yeni soya intikal edebilir.
İngiliz atı dediğimiz bu Thoroughbred ırkının yaratılmasında 200den fazla aygır denenmiş ama bunların içinde ağırlıklı olarak üç isim üzerinden istenilen verim alınmıştır. Bu da istenilen özellikleri aktarmak ve istenmeyen özellikleri dışarıda bırakmanın ne kadar uzun denemeler gerektirdiğini göstermektedir. Yeni safkanlar yetiştirme gerçekten bu konuda bilgi ve deneyim sahibi olmayan insanlar elinde gelişim göstermeyeceği gibi geri gidişe de sebep olabilir.
 
Yazılanları tekrar tekrar niye kopyalıyorsunuz anlamadım. Bu konuda açılmış her başlıkta yakın akraba çiftleştirmelerinde özellikle "performans" ve "sağlık" açısından ciddi sorunlar çıkabileceğini de vurguladık. Sanki herkes yakın akraba kuşlar üzerinden soy geliştirilmesini savunuyormuş gibi, hiç bilmediğimiz bilgileri ortaya koyuyormuşsunuz gibi bir izlenim yaratıyorsunuz. Bu konuda birden fazla başlık açıldı ve bunun yanlış olduğunu zaten açıklamalarla anlattık. Yine de bu düşünceyi destekleyici bilgileri sunmanızı önemli buluyor olsam da sanki herkes o eğilimdeymiş gibi bir intiba yaratmanızı doğru bulmuyorum.

Soy geliştirme çalışmaları hiç bitmeyen bir süreçtir. Kim ben 30-40 yıllık hiç bozulmamış, oyun ve davranış faktörleri aynı kuşlara sahibim derse yalan söylemiş olur. Günümüzde sadece ismi kalan iyi kuşçuların bana göre en büyük hatası da; İyi kuşlara sahip olduktan sonra yeni kuş arayışlarına son verme gafletidir. Bu hobiyi geçici bir heves olarak görmeyen, imkanları elverdiğince hep kuş besleyip-performansından-kümes sağlığından şikayetçi olmak istemiyorsak; Hem istediğimiz özelliklerde akrabalıkları olmayan geniş bir kuş popülasyonuna sahip olacağız hemde bu süreçte yeni kanları değerlendirmelere tabi tuttuktan sonra soya dahil edeceğiz. Bu işi en garanti yoldan yapmak için, kuşları numaralandırıp- bilgisayda soy takibini yaparak eşleştirmekten geçer. Her zaman yeni ve iyi bir şekilde gözlemlenmiş (kendisi, yavrusu, torunu...) kuşlar beklentileri karşılıyorsa soya dahil edersiniz.

Bir yandan da performans kaynaklı soy geliştirme çalışmaları zevke göre değişir. Kimisi 45dk, 1saat uçmasını yeterli bularak özellikle uzun fişeğe-bol taklaya ve bunun ne şekilde olduğuna dikkat eder; Kimisi de benim gibi çok özellikli kuşları sever. Yükselir, alçalır, çok uçar, geniş gezer, yukarda-aşşağıda oynar...gibi. Yarışlara katılma merakı olanlar 1. durumu sağlayacak kuşları elde etmek için uğraşır; Benim gibiler de ciğerli, kafalı kuşları elde eder. Bu süreç yetiştiricinin bilgisi-imkanları dahilinde şekillenir.
Genetik ilmi, düz mantıkla bakıldığında anca renk ve yapı itibariyle soy takibi yapan şebabcıların-kümes kuşçularının hızla sonuç almasına yardımcı olur ama "performans-huy-uçuş-sağlık" gibi konularda ise kolayca izah edebileceğimiz yöntemler sunmaz. Çünkü tüm canlıların saymış olduğum özellikler üzerinde, sadece genetiğin değil çevre faktörlerinin de etkisi yadsınamazdır. Saymış olduğum bu özelliklerde en önemli çevresel faktörde bildiğimiz gibi yetiştiricidir. Temiz-yeterli koşullar, sağlıklı-saf kuşlar, zamanında yapılması gereken görevlerin yerine getirilmesi...vb. kısacası beslenilen hayvanı her yönüyle değerlendirebilen bir yetiştirici mutlaka sonuç alır. Yetiştiricinin kendini geliştirmesinin önemini vurgularken de, günümüzde ırkların saflığının korunma sorununun şiddetle kendini gösstermesiyle temiz soy kuşlara ulaşmanın da çok önemli bir faktör olduğunu kabul etmek gerekir. Bu sürecin uzun ve zahmetli olması da bundandır.
 
Merhaba,
Lütfen kişleri hedef alan yazılar yazmayınız.Kişilere ters cevap verir gibi ,kafa tutar gibi,
yazılar yazmayalım. Sadece bildiklerimizi ve kişisel görüşlerimizi yazalım.
 
Geri
Üst